Emperyalizmle mücadele ve millileşme
Ülkemizin bugünkü en önemli sorunu emperyalizmden bağımsızlaşma. Bu noktada Kalın, tüm milli kesimlerle ortak bir buluşma zemini oluşturuyor. Bu zeminin genişlemesi için milletin arasındaki kutuplaşmayı, kaygıları gidermemiz, Türk milletini birleştirmemiz lazım
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın “Bize yüz elli yıldır modernleşme adı altında başkalarının hikâyeleri anlatıldı. Artık kendi hikâyemizi yazma zamanıdır” şeklindeki mesajını, açıklık getirdiği TV programından sonra atsaydı, bu kadar tartışılmayacaktı. Çünkü hem bir parti liderinin sözcüsü olarak yazıyor hem de Cumhuriyet'e saldıranların kullandığı kelimeleri seçiyor. Bu sözü kim söylerse söylesin yanlış anlaşılacaktı. Algıya dikkat ederek sözlerini seçmeliydi. Siyasette, gerçeklik kadar algı da önemlidir.
Diğer yandan sözlerine TV programında açıklama getirdiğine göre, bu görüşleri üzerinde durmalıyız. Sözlerini sadece bir siyasetçinin açıklaması olarak göremeyiz, muhafazakâr kesimin aydınlarından biri olarak da ele almalıyız. Sürecin 200 yıl öncesine götürülebileceğini belirten Kalın’ın esas vurgusu, bağımsızlık. 1923’te yönümüzü batıya dönsek de batı nezdinde öteki kalmaya devam ettiğimizi, 20 yıldır AB’nin bize kimseye koymadıkları fasılları koyduklarını, üretmezsiniz dediklerini ama ürettiklerini belirtiyor.
EMPERYALİZME ALAN YARATAN İÇ ETMENLERİ GÖRMELİ
Kalın’ın bağımsızlık vurgusu önemli ama netleşmesi ve açıklaması gereken hususlar var. Kalın, medeniyetin kökenine inerken Yunanlıların bilim için Mısır’a gittiğini, Mısırlıların Göbeklitepe’ye mi geldiklerini soruyor ama 8-12. yüzyıllarda İslam dünyasının Avrupa’nın ilerisinde olmasına rağmen 19. yüzyıldan itibaren emperyalizmin nasıl oluyor da dayatmalarda bulunabildiğini sormuyor. Dogmatizmin yerine eleştirel düşüncenin, medrese öğretisinin yerine laik eğitimin, imparatorlukların yerini milli devletlerin aldığının altını çizmiyor. Emperyalizmin dayatmalarının kabul görmesini, dolayısıyla Osmanlı’nın çöküşünü, burada aramalıyız. Başkaları, bilimde, laiklikte, sanayide ilerledikleri için, hikayelerini anlatabildiklerinin üzerinde durmalıyız. Dolayısıyla Kalın, sonuçtan çok nedenler üzerinde durmalı.
Kalın, modernleşmeyi Oryantalizm ve Avrupamerkezcilik kavramlarına indirgiyor. (Satranç-Ludwig Deutsch, 1896.)
ATATÜRK HEM ASRİYİ HEM MODERNİ HEM DE ÇAĞDAŞI KULLANDI
Kalın, Atatürk’ün asri yani modern değil, çağdaş medeniyeti boşa demediğini, çağdaş medeniyetin statik değil, dönüştüğünü, Atatürk’ün Batıyı değil çağdaş uygarlığı, hatta aşmayı hedeflediğini vurguluyor. Modern (asri) kelimesinin çağdaş’tan farkını açıklamıyor.
MODERNLEŞME, ORYANTALİZM VE AVRUPAMERKEZCİLİKTEN İBARET DEĞİL
Kalın, modernleşmenin tekniğe indirgenemeyeceğini belirtmesi doğru. Yalnız modernleşmeyi Oryantalizm ve Avrupamerkezcilik kavramlarına indirgiyor. Kendisi, Avrupa’nın modernleşmesini Mısır’da ararken, sonuçta tüm modernleşme çabalarının temel unsurlarını, yani eleştirel düşünceyi, aklı, bilimi referans aldığını göz önünde tutmalı. Batıda hür ve laik düşünce, eleştirel akıl olmasaydı sanayileşme, teknolojik ilerleme, zenginleşme, dolayısıyla emperyalizmin kavramları Oryantalizm ve Avrupamerkezcilik olmazdı.
Bizde de modernleşme Genç Osmanlılar’dan beri gelen hürriyet, eşitlik, özgürlük çabalarının sonucu padişahın mutlak otoritesinden anayasalı meşrutiyete, sonra cumhuriyete, ümmetten millete, tarikat öğretilerinin kurumlarına dönüşmüş medreselerden modern okullara, dogmatik düşünceden eleştirel ve laik düşünceye geçişle olanaklı oldu. Dahası bu, Batının hikayelerine direnerek oldu.
Muhtemelen Kalın, bunlara itiraz etmeyecektir ama modernleşmedeki aktörlerin ve modernleşmeye direnenlerin rolleri üzerinde de fikrini belirtmeli ki milletteki şüpheleri gidersin ve emperyalizme karşı milli birliği sağlayalım. Milli egemenlik ifadesi güzel ama buna karşı çıkan padişah, şeyh, molla, tarikat, cemaatları nasıl değerlendirmeliyiz?
Milli mücadelenin özüne sahip çıkıyor ama bu mücadelede Vahdettin’in rolü nedir?
Ayasofya’nın müze yapılarak tarihe, hukuka ihanet edilmesinden, Fatih Sultan Mehmet’in bedduasından bahsedilmesi doğru mu? Milleti kutuplaştırmaz mı?
Bu yazdıklarımız elbette Kalın’ın bağımsızlık vurgusunu önemsizleştirmiyor. Aksine çok önemli. Bağımsızlık, milletimizde kaygı yaratan her hususu gidermek, ideolojik, tarihi, sosyolojik tartışmayla birbirimizi karşılıklı ilerletebilmemiz ve olabildiği ölçüde ortaklaşmayla olanaklıdır.
Aslında buradaki tartışmamızda sadece Kalın’la olan bir tartışma da değil. Muhafazakar veya milliyetçi-muhafazakar kesimin aydınlarıyla tartışıyoruz.
Ülkemizin bugünkü en önemli sorunu emperyalizmden bağımsızlaşma. Bu noktada Kalın, tüm milli kesimlerle ortak bir buluşma zemini oluşturuyor. Bu zeminin genişlemesi için, kendisinin ifadesiyle hikayeyi birlikte yazabilmemiz için, milletin arasındaki kutuplaşmayı, kaygıları gidermemiz, Türk milletini birleştirmemiz lazım.