IMF'den sermaye kontrolü önerisi
Yükselen enflasyon karşısında merkez kapitalist ülkelerin başını çektiği blok faiz artırımlarını sürdürüyor. Sıkılaşan sermaye ortamında emtia fiyatlarında düşüşler gözlenirken gelişen ülkelerden sermaye çıkışı da hızlandı.
IMF Başkanı G20'ye, kriz anında döviz müdahalesinin yanında sermaye hareketlerine kontrol uygulanmasını önerdi.
Küresel ekonomi hızla yükselen enflasyon dalgası ile karşı karşıya. Türkiye gibi geçmişinde yüksek enflasyonla mücadele etmiş ülkeler için tanıdık bir durum olsa da gelişmiş ekonomiler açısından yüksek enflasyon uzun zamandır unutulan bir konu haline gelmişti. Hafta içinde açıklanan veriler ABD'de enflasyonun yeni bir rekor seviyeye ulaştığını gözler önüne koydu. ABD tüketici enflasyonu haziranda yüzde 9.1 olarak hesaplandı. Bu oran 1981'in sonundan bu yana en hızlı artış oldu. Bu durum Amerikan Merkez Bankası'nı başında Paul Volcker'in olduğu dönemi akıllara getirdi. Volcker ilk başkan olduğu dönemde çift hanelere ulaşan enflasyonu kontrol altına almak için faiz oranlarını yüzde 21.5 seviyesine kadar çekerek ekonomide sert bir durgunluğa neden olmuş ancak enflasyonu da yenmeyi başarmıştı. Günümüzde de FED'in agresif faiz adımlarını Japonya dışındaki diğer ülkelerin takip ettiği Avrupa'nın ise henüz karar aşamasında olduğunu görüyoruz. IMF'nin tespitine göre, 75 merkez bankası veya takip edilen merkez bankalarının yaklaşık dörtte üçü, Temmuz 2021'den bu yana faiz oranlarını ortalama 3.8 kez yükseltti.
ENERJİ DIŞINDAN DA ETKİ VAR
Şüphesiz günümüzde enflasyondaki artışın önemli bir nedeni enerji fiyatlarındaki ani yükselişin bütün dünyayı etkilemesi. Ancak 2011 yılında da petrol fiyatlarında ciddi bir artış yaşanmış 140 doların üzeri görüldüğü halde o bir önceki yıl yüzde 1.64 olan ABD enflasyonu 2011'de 3.16'da kalmıştı. Nitekim 2022 için göstergelere bakıldığında ilk aylarda sadece enerji tarafından desteklenen bir fiyat artışı tespit edilse de sonraki aylarda çekirdek endekslerde de yükselişin başladığı ve tabana yayılım izlenmeye başlandı. Bu durum enflasyonun sadece enerji krizi kaynaklı olmadığını ortaya koydu. Geçen yıl boyunca enerji dışındaki emtia fiyatlarının yani madenlerden hububat, tahıl ve şekere kadar her şeyin fiyatında rekor artışlar gözlendi. Tedarik zincirindeki kırılma ve kriz dönemlerinde yapılan parasal genişlemenin etkisi bir dip dalgası halinde Kovid salgını sonrası kıyılara vurmaya başladı. Tera Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan ABD enflasyonunu incelediği analizinde enerji endeksinin geçen yıla göre yüzde 41.6 artarak Nisan 1980'de sona eren dönemden bu yana en büyük 12 aylık artışa ulaştığını belirtti. Gıda endeksi de haziranda sona eren 12 aylık dönemde yüzde 10.4 artarak Şubat 1981'de sona eren dönemden bu yana en büyük 12 aylık artışı kaydetti.
ENDEKSLER REKOR SEVİYELERDE
ABD'deki enflasyon verilerinin ardından geçen haftanın en çok konuşulan konusu olan doların değerindeki yükseliş durdu. Geçen hafta dolar endeksi 108 değerini aşarak son 20 yılın en yüksek seviyesine çıkmış ve avro/dolar paritesi 1'in altına inmişti. Enflasyon verisi sonrası FED'in 100 baz puan faiz artırabileceği konuşulsa da 75 baz puanda anlaşma olduğu yönündeki piyasa beklentisi sayesinde dolar bir miktar geriledi. 14 Temmuzda 108.8 olan endeks değer haftanın son işlem gününde 107.8'e geriledi. Ancak hala tarihi yüksek seviyelerde bulunduğunu hatırlatalım. Dolardaki düşüş sonrası avro/dolar paritesi 1.0089'a kadar yükseldi. Dolar/TL kuru da 17.1310'a düştü. BloombergHT'nin haberine göre, bu hafta içinde Libor yani Londra Bankalararası borç verme faizi üç aylık dolar faiz oranı 2008 Eylül'den bu yana en büyük yükselişini kaydederek 23 baz puana yakın artışla yüzde 2.7403'e ulaştı. Bu durum yüksek borca sahip ülkeler ve şirketler için tehlike işareti. Nitekim Türkiye'nin CDS'leri yani kredi riski 900'ü aştı. Böylece Hazine'nin dış borçlanma faizinin yüzde 11.61'yı aştığı görüldü. Grafiği Merkez Bankası'nın eski baş ekonomisti Prof. Dr. Ali Hakan Kara sosyal medyada paylaştı.
IMF BAŞKANI: 2023 DAHA ZOR OLACAK
IMF Başkanı Kristalina Georgieva da bu duruma dikkat çeken bir yazı kaleme aldı. Geçen günlerde Bali'de toplanan dünyanın en büyük 20 ekonomisini temsil eden G20 ekonomi liderleri konferansı öncesi yayımlanan yazıda Başkan Georgieva, 2022 ve 2023'de küresel büyümede düşüş öngördüklerini aktardı. Belirsiz bir görünüm olduğuna dikkat çeken Georgieva, doğal gaz kesintilerinin Avrupa ekonomilerini durgunluğa sürükleyebileceği ve küresel bir enerji krizini tetikleyebileceğine değindi. “Zorlu bir 2022 olacak ve muhtemelen artan durgunluk/resesyon riskiyle birlikte daha da zorlu bir 2023 olacak.” ifadesini kullanan Georgieva, ülkelere üç öneri yaptı. Bunlardan ilki ülkelerin yüksek enflasyonu düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yapması. İkincisi maliye politikasının, merkez bankasının enflasyonu düşürme çabalarına yardımcı olması ve bunu engellememesi. Üçüncüsü de G20 liderliğindeki küresel işbirliği için yeni bir ivmeye ihtiyacı oldu.
SERMAYE ÇIKIYOR YOKSULLUK ARTIYOR
Sürekli yüksek enflasyonun ekonomik toparlanmayı azaltabileceğini ve özellikle savunmasız kesimlerin yaşam standartlarına zarar verebileceğini söyleyen IMF Başkanı haksız değil. Türkiye'de yıllara sair bir yüksek enflasyon söz konusu ve son birkaç yılda ücretli kesimlerin milli gelirden aldığı pay 7-8 puan azaldı. Öte yandan dün Almanya'da gönüllü gıda yardımı yapan Tafel Aşevi Derneği tarafından yapılan açıklamada, Kovid-19 salgını, enflasyon, Rusya'nın Ukrayna'ya açtığı savaş nedeniyle gıda yardımı alanların sayısının yılbaşından bu yana yüzde 50 artarak 2 milyona çıktığını bildirildi. Devam eden enflasyonun piyasanın fiyatladığının ötesinde keskin parasal sıkılaşma gerektireceğini öne süren IMF Başkanı, bu durumun gelişen ekonomilerden daha fazla sermaye çıkışını tetikleyebileceğini vurguladı. ABD dolarının değer kazanmasının, gelişmekte olan piyasalardan portföy çıkışlarıyla aynı zamana denk geldiğine dikkat çeken IMF Başkanı, haziran ayıyla birlikte çıkışların dördüncü ayına ulaştığını ve bunun son yedi yılın en uzun çıkış dönemi olduğunu belirtti.
SERMAYE KONTROLÜ ÖNERDİ
IMF Başkanı bu noktada kritik bir öneri de yapmış. Dış şokların tek başına esnek döviz kurları tarafından soğurulamayacak kadar yıkıcı olduğu durumlarda, politika yapıcıların harekete geçmeye hazır olmasını kaydeden IMF Başkanı, örnek olarak bir kriz senaryosunda döviz müdahalesi ve sermaye kontrollerinin beklentilerin sabitlenmesine yardımcı olacağını not etti. Bunun yanında borç seviyelerinin yüksek olduğu bölgelerde dış borç bağımlılığının azaltılmasını öneren Başkan Georgieva, yüksek borcu bulunan ülkelerin maliye politikasında sıkılaşmaya giderken daha fazla desteğe ihtiyacı olarak kesimlere başkaca giderlerden feragat edilerek yardım edilmesini istedi. IMF Başkanı bunun sübvansiyon ve fiyat kontrolleri yerine doğrudan nakit desteği şeklinde yapılmasını istedi. Yani IMF kamu müdahalesi yerine yoksulluğun yönetimi yolunu öneriyor.
Öte yandan IMF Başkanı durumun yükselen piyasa ülkelerinin yüzde 30'u ve düşük gelirli ülkelerin yüzde 60'ı dahil olmak üzere, borç sıkıntısı içindeki veya yakınındaki ekonomiler için giderek daha ciddi hale geldiğini de not etti. Neticede yükselen enflasyon bir yandan sabit gelirlileri ezerken diğer yandan acı reçete olan sert faiz artırımları ekonomileri durgunluğa sürükleyerek işsizliğe neden olacak. Dünya belki de bir süreliğine durgunluk içinde enflasyon yani stagflasyon yaşayacak.
İKİ BAKAN GIDA GÜVENLİĞİNİ GÖRÜŞTÜ
Hazine ve Maliye Bakanı Dr. Nureddin Nebati, G20 Maliye Bakanları ve Merkez Bankası Başkanları Toplantısı'nda ABD Hazine Bakanı Janet Yellen ile bir araya geldi. Görüşmede, iki ülke arasındaki yatırımların artırılması üzerine konuşulduğu Hazine kaynaklarınca aktarıldı. Bakan Nebati de görüşmeye dair sosyal medya hesabından fotoğraflar paylaştı. Yellen'in ise herhangi bir paylaşım yapmaması dikkat çekti.
Endonezya’daki görüşmeye ilişkin bilgi veren Bakan Nebati, "Ticari ilişkilerimizdeki potansiyeli hayata geçirmek ve karşılıklı yatırımlarımızı daha da artırmak için çalışmalara kararlılıkla devam edilmesi gerektiğinin altını çizdik." dedi. Bakanlıktan geçilen bilgiye göre de, toplantıda, enerji ve emtia fiyatlarındaki artış, enerji arz güvenliği ve gıda güvenliği gibi küresel ekonominin yaşadığı sınamalara ilişkin görüş alışverişinde bulunuldu. Özellikle gıda güvenliği konusunun dikkatle ele alınması gerektiğinin değerlendirildiği toplantıda Türkiye'nin bu konudaki çabaları takdirle karşılandı. İki müttefik ülke arasında son dönemde artan üst düzey temasların ilişkilere yeni bir ivme kazandırdığı ve karşılıklı anlayış içerisinde bu ivmenin korunması gerektiği paylaşılırken, bu bağlamda, teröre ve terörizmin finansmanına karşı daha fazla işbirliği istendi.