Erdoğan'ın mülakat vaadine mağdur gençlerden tepki: Adam kayırmacılığı da kaldıracak mısınız?
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kamuya ilk girişte mülakatları kaldıracağına ilişkin seçim vaadi, yıllarca mülakatlarda 'torpil'e takılan gençler tarafından samimi bulunmadı. Mülakatlara ilk sıradan hak kazanıp son sıradan elenen bir genç, bu vaadi liyakatsizliğin itirafı olarak değerlendirdiğini söyledi.
AK Parti Seçim Beyannamesi'nde yer alan "mülakatların kaldırılacağına" ilişkin vaat yıllarca kamuya atanmak için çabalasa da mülakatlarda haksızlığa uğrayan gençlerde tepki yarattı. AK Parti'nin bu vaadi, sosyal medyada gündeme oturdu. Kimi, geçmişte yapılan liyakatsizliğin bir itirafı olarak değerlendirdi, kimi "Bizim hakkımız nasıl ödenecek?" diye sordu.
AK Parti'nin kurduğu, 2016 yılında öğretmenler için getirdiği sözlü sınavlarla daha da güçlendirdiği "mülakat" sisteminin kaldırılması için yıllardır siyasi partiler, meslek ve kitle örgütleri mücadele yürütüyordu. Mülakat sırasında kamera kaydının bulunmaması, tutanak tutulmaması nedeniyle idarenin kendi işlemini denetleyebileceği imkanların olmaması da mülakat sisteminin garabetini ortaya koyan gerçeklerden biri olarak ortada. Torpilin adının "referans" olduğu; kariyer mesleklerinde adayların değil; 8-9 "referansın" birbiriyle yarıştığı günümüzde, "Kamu görevine ilk defa yapılacak atamalarda, görevin niteliğinin gerektirdiği haller dışında mülakat usulü kaldırılacak, atamalar yazılı sınav sonuçlarına göre yapılacak." vaadi samimi bulunmadı.
İLK SIRADAN GİRDİ SON SIRADAN ELENDİ
E.C. Ankara Üniversitesi'nden mezun, Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)'nda Türkiye derecesi yaptı. Kamu kurumlarının açtığı 4 sınavda da mülakata girmeyi üst sıralardan kazandı. Fakat her denediğinde KPSS derecesiyle mülakat puanı arasındaki makas açıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu vaadinden sonra E.C'ye ne hissettiğini sordum, şöyle anlattı:
“Hayatının iki senesini kamuya girmek için sınavlara ve mülakatlara hazırlanarak geçirmiş bir gencim. KPSS'de Türkiye derecesi yaptım. Mülakat listelerine ilk iki sıradan girdim, fakat sonuncu olarak elendim. Bu sürecin beni ve benim gibi binlerce genci nasıl etkilediğini çok iyi biliyorum.
'BECERİKSİZ DEĞİLİZ DÜZENE AYAK UYDURAMADIK'
“Mülakatlardan bir gün önce kapı kapı milletvekili gezen tanıdıklarım da oldu; anne ve babası, çocuğu devlet memuru olsun diye bir siyasi partiye üye olan arkadaşlarım da oldu. Çünkü bu sistem bunu yapanları 'başarılı'; yapmayanları, reddedenleri 'beceriksiz' olarak gösteriyor. Oysa sınavlardan yüksek puan almış, bu sistemin dışında da bir çözüm aramış, emeği ile kamuya atanmak için çalışmış hiçbir gencimiz beceriksiz değil. Sadece bu 'düzene' ayak uyduramamış.
'MAKAS AÇILDIKÇA SORGULADIM'
“Üniversitede personel yönetimi dersi hocamın Devlet Memurları Kanunu (DMK)'nu anlatırken kullandığı bir cümle sınava ve mülakatlara hazırlandığım iki sene boyunca kulağımda resmen çınladı: DMK'nın ruhu liyakattir. Teoride öğrendiğim bu cümlenin gerçekliğini sürekli sorguladım. Bir belediye başkanının televizyona çıkıp 'Belediyede torpilsiz kimse olmaz. Herkesin referansı vardır.' dediğinde de sorguladım, üniversite ilanlarında açılan kadro ile alakasız bölümlerden alım yapacaklarını gördüğümde de sorguladım. Sınav puanımla mülakat puanım arasındaki o makasın açıklığını gördüğümde de sorguladım.
'VAADİN İÇİ BOŞ, POPÜLİST...'
“Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Kamuya işe alımları, görevinin getirdiği zorunluluklar dışında mülakatı kaldırarak gençlerimizin sınavdaki başarı sıralamasına göre yapacağız.' dedi. Ben bunun bir itiraf olduğunu düşünüyorum. Mülakat zaten görevin getirdiği gereklilikleri ölçmek için kullanılan bir araç değil miydi?
“Mülakat amacı dışında kullanıldığı için sorun yaratıyor. Sorun mülakatin kendisinde değil, amacı dışında, adam kayırmacılığın bir kılıfı olarak kullanılmasında. Sorun bu mülakat sisteminin ölçülemez, denetlenemez olmasında. Onun için Cumhurbaşkanı’nın 'Mülakatı kaldıracağız!' vaadinin içinin boş ve tamamen popülist bir söylem olduğunu düşünüyorum. Bu sorunun çözümü mülakatın kaldırılmasında değil, adam kayırmacılığın kaldırılmasında.”
'SİSTEM BOĞAZINA KADAR LİYAKATSİZLİĞE BATTI'
Türkiye Gençlik Birliği Genel Başkanı Kayahan Çetin de, Türkiye'de ciddi bir liyakat sorunu olduğunun altını çizdi. “Rüşvet, torpil, adam kayırma, her partinin ve mafyalaşmış belli zümrelerin kamu kurumlarına kendi adamlarını yerleştirmesi, kurumların aile çiftliği haline getirilmesi çok yaygın bir hale geldi.” diyen Çetin, şöyle devam etti:
“Liyakatın çiğnendiği, Cumhuriyet’in millete adanmış, fedai ruhlu, halkla aynı kaderi paylaşan devlet yöneticisi tipinin bastırıldığı bir durum oluştu. Bu durum gençlik içerisinde umutsuzluk yaratıyor ama umutsuz olacak bir durum yoktur. Kamuda mülakatın kaldırılması doğru bir adım olsa da çok geç kalınmıştır. Ne kadar bir seçim vaadi olarak bugün ortaya sürülse de mevcut sistemin bütün partileri boğazlarına kadar bu adaletsiz, liyakatsız sisteme batmıştır. Kısıtlı önlemler yeterli değil, ameliyat gerekli. 1980'den beri sürdürülen, 'Benim memurum işini bilir!' mantığıyla işleyen neoliberal sistemle köklü bir hesaplaşma gerekiyor. Türkiye'nin yetişmiş insan gücünü, birikimini kucaklayacak bir devrime ihtiyacımız var. İhaleleri değil, Türkiye'nin önündeki zorlukları paylaşacak olanlarla bu devrimi başarabiliriz.”