Ergenlik ve kuşak çatışmaları
‘Özellikle neoliberal kültürün egemen olduğu çoğu Batı ülkelerinde biyolojik boyuttaki cinsel işlev değişikliklerinin bile 10 yaş ve öncesine indiği görülebiliyor’


Son günlerde ülke gündeminde sürekli gençler ve davranışları konuşuluyor. Biz de konuyu doğru anlamak ve okura ulaştırmak için Klinik Psikolog Sayın Fatime Erçağ'ın uzman görüşüne başvurduk.
- Ergenlik nedir, evreleri nelerdir?
Ergenlik, kısaca son çocukluk ve erişkinlik öncesinin iç içe geçtiği dönemdir diyebiliriz. İklim, coğrafî ve sosyokültürel etkenlere göre yaş sınırlarında değişiklikler olsa da, genel olarak 12-15 yaş aralığı olarak benimsenmiştir.
Sosyokültürel farklılıkların etkisini vurgulayalım. Özellikle neoliberal kültürün egemen olduğu çoğu Batı ülkelerinde biyolojik boyuttaki cinsel işlev değişikliklerinin bile 10 yaş ve öncesine indiği görülebiliyor. Evre değil de, boyut diyelim; insan biyopsikososyal bir varlıktır ve gelişimi, her dönemde olduğu gibi ergenlikte de dört boyutta ilerler: Duyu-Hareket, Bilişsel (Zihinsel), Duygusal ve Toplumsal.
Bu dönemin önceki dönemlerden en önemli farkı, psikososyal gelişimin daha baskın ve sancılı olması, çünkü bilişsel işlevlerde soyut düşünme başlar. Diğer işlevler de örneğin, ruhsal-cinsel davranış ve tutumları da bilişsel düzeydeki gelişmişlikle doğru orantılı olarak olumlu veya olumsuz seyreder.
- Ergen gelişiminde toplumsal çevre ve kültürel ortamla etkileşimi nasıldır, başka kültürlerin etkileri nedir?
Kişilik gelişimi biyopsikososyal bir süreçtir, dolayısıyla hem kendi yaşadığı, hem dışardan gelen sosyal uyaranlarla etkiler süreci. Üstelik ergenlik aşamasında daha da hızlanır bu etkileşim.
Çünkü demin belirttiğimiz üzere bilişsel işlevlerdeki son gelişme/soyut düşünme yetisi ile her tür etki, daha üst düzey tepki-tutum ve davranışları geliştirir. Hele ki iletişim ve bilişim araçlarının insanı (en çok da ergenleri) doğrudan etkilediği günümüz toplumunda…
Yaş sınırından söz ederken, bazı Batı toplumlarındaki cinsel tutum ve davranış farklılıkları örneğini özellikle verdim. Bu olgular, kendi ülkelerinde sınırlı kalmayıp son teknoloji iletişim araçlarıyla başka ülke ergenlerini de etkiliyor. Netflix ve benzerlerinin yaş sınırlarının üstündeki erotik ve benzer filmleri gibi. Ya da daha zararsız görünen sanal oyun araçları ve karakterleri; erken çocukluk (2-4) çağına yönelik LEGO vb. oyunlarında kendi kültürel özellik ve kahramanlarımız yerine, ruhsuz, robotik veya doğada gerçekliği bile olmayan garip yaratıklar. Daha da feci olan bir örnek, yetişkinlerle birlikte oyuncak para ile oynanan alım satım, çiftlik vb. para kazanma (!) oyunları.
Kendi torunumda, ana babası ile oynadığı bir aile (!) oyununda meta rekabetinden zevk almayı (!) öğrenirken gördüm. Oysa bizler sessiz sinema vb oynardık... Neyse ki, ben torunumu biraz kurtarabildim o etkiden. Beş-altı yaşlarındayken basit doğal yaşam ve varlıklarını canlandırma oyunu ile başladık, şimdi 11 yaşta sessiz film aşamasına geldik.
Günümüzdeki dış kültürel etkenlere gelirsek, iki temel sorun oluştu.
Neoliberalizmin uyuşturucu, internet vb. bağımlılık sorunu ve LGBT uydurmacasıyla yarattığı cinsel kimlikte bunalımı, yalnızlaşma, yabancılaşma ki, bunlar ergenlik döneminin alt-üst sınırlarını da aşmış durumda.
- Bununla ilintili bir soru da şu olsun, geçmişte de var mıydı bu sorunlar ve nasıl çözüldü?
Olmaz mı, hem de nasıl! En azından kendi geçmişimizden ve tabiî tarihi ve edebî eserlerden biliriz. Hemen aklıma, Sümer Kraliçemiz Muazzez İlmîye Çığ'ın kaleminden Sümerli bilge Ludingirra'nın Serzenişleri geldi. Sümer toplumunda işlerin iyi gitmediğinden söz ederken, en çok da gençler ve yetişkinler arasında bozulan ilişkilerden yakınıyordu. Örnekler çok ama kısaca söylersek geçmiş zamanlarda çıkan sorun ve kuşak çatışmaları da döneme özgü yerli yabancı kültürel özelliklerden etkilenmiştir.
Sözgelimi, cinsel içeriğin yalnızca dış görünüm beğenisi ve yüzeysel dokunuşlarla yaşandığı duygusal ilişkiler önceleri daha çok kasaba vb tutucu ortamlarda yadırganır ve yetişkinler tarafından yasaklanırken, günümüzde daha bir hoşgörü ile göz yumulur durumda. Hatta çağdaşlık! iddiasındaki bazı çevrelerde daha ileri ilişkiler bile pek de önemsenmemekte.
Çünkü hem bizde hem de dışarda bu konuda insan ilişkileri ve gençliğe yeni bakış açıları doğmuştur. Kuşkusuz bu etkiler olumlu ve olumsuz sonuçlara yol açabilir.
- Bu bağlamda şöyle bir soru geldi aklıma... Ergenlik sorunlarıyla birlikte ana-babalık sorunları da var o halde?
Evet, tam da oraya geldik. Aslında bu konuda çok geniş bir çalışma yapmalı, şöyle ki; bu soruyu hem ergenlere hem bir aşama sonrası gençlere hem de artık bir yetişkin olan ana ve babalara sormak, ayrı bir soru da ana babaların ergenlik sorunlarıyla nasıl baş ettikleri...
Şimdilik şöyle yanıtlayalım, öncelikle dış etkenlerin dışında konunun özü şu: Ergenlik dönemine özgü doğal biyopsikososyal değişiklik ve sorunlar illaki olacak, çünkü temelde biyolojik değişimler ilerliyor.
Özelikle cinsiyetle ilintili hormonal gelişimlerle oluşan dış görünümdeki köklü değişiklikler bireyleşme sürecindeki ergende toptan ve çeşitli kimlik çatışmalarına neden olur. En önce de bedeniyle ilgili iç ve dış görünümünde. Kendi içinde ve başta ailesi olmak üzere toplumsal çevresiyle sürüyle sıkıntı yaşar. Anlaşılmadığını ve beğenilmediğini hisseder, düşünür veya tersi.
Üstüne önceki dönemlerden kalan çözülmemiş çatışmalar da eklenince içinden çıkılmaz sorunlar gelişebilir. Ana babaların bu dönemde en çok yakındığı isyankâr, yalnız, mutsuz, içe dönük, asosyal, bencil, saygısız... çocuklar. Çünkü onların hissettiği de artık ergen, üç, beş, yedi yaşındaki söz dinleyen değil, kendi denetiminden çıkmış varlıktır.
Oysa bunlar ergenlik sürecinde kendiliğinden, doğallıkla ortaya çıkan ama sevgi ve disipline dayalı, hoşgörülü/sorumlu yâni ortalama düzgün ana baba tutumlarıyla çözülebilecek sorunlar.
Dolayısıyla burada önemli olan, düzgün bir ergen-yetişkin ilişkisi ve korunaklı bir aile ortamı olup, bireyin sağlıklı bir öz benlik kazanarak olumsuz etkenlere karşı korunmasıdır.
Aziz Şehitlerimiz
Emniyet’in ilk kadın şehidi Mürüvet Akpınar’dan Emniyet Genel Müdürlüğünün hazırlattığı ‘İlk Şehitlerimiz’ adlı kitapta şöyle bahsediliyor:
“Mesleğe 1979'da İstanbul'da başlayan Akpınar, 1984'te, o zamanki adıyla Birinci Şube'ye (Terörle Mücadele Şubesi) ataması yapılınca, terör örgütleriyle mücadeleye başlıyor.
“Mürüvet Akpınar, 1992'de İstanbul Zeytinburnu'nda bir sol terör örgütünün militanlarınca kurulan pusuda, iki silah arkadaşıyla birlikte şehit oluyor. İlk kadın polis şehidimizin adı, 2018 yılında, İstanbul Ayazağa'da yapımı tamamlanan Polis Merkezi Amirliğine verilmiştir.”
Polis Teşkilatımızın son kadın şehidi Şeyda Yılmaz, 22 Eylül 2024’te, firari bir şahısın ateş açması sonucu görevi başında şehit düştü. Aziz şehidimizin adı Çekmeköy Millet Bahçesi’ne verildi.
10 Nisan 1845 tarihinde Polis Nizamnamesi ile kurulan Polis Teşkilatımızın 180. yıl dönümündeyiz. Polis Haftası’nda, Türk milletinin canını malını korumak için en önde görev yapan kahraman polislerimize saygı ve minnet ile tüm şehitlerimizin hatırası önünde saygı ile eğiliriz.
Değerli Aydinlik.com.tr okurları.
Aydinlik.com.tr ekibi olarak Türkiye’de ve dünyada yaşanan ve haber değeri taşıyan her türlü gelişmeyi sizlere en hızlı, en objektif ve en doyurucu şekilde ulaştırmak için çalışıyoruz. Yoğun gündem içerisinde sunduğumuz haberlerimizle ve olaylarla ilgili eleştiri, görüş, yorumlarınız bizler için çok önemli. Fakat karşılıklı saygı ve yasalara uygunluk çerçevesinde oluşturduğumuz yorum platformlarında daha sağlıklı bir tartışma ortamını temin etmek amacıyla ortaya koyduğumuz bazı yorum ve moderasyon kurallarımıza dikkatinizi çekmek istiyoruz.
Sayfamızda Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına ve evrensel insan haklarına aykırı yorumlar onaylanmaz ve silinir. Okurlarımız tarafından yapılan yorumların, (yorum yapan diğer okurlarımıza yönelik yorumlar da dahil olmak üzere) kişilere, ülkelere, topluluklara, sosyal sınıflara ırk, cinsiyet, din, dil başta olmak üzere ayrımcılık unsurları taşıması durumunda yorum editörlerimiz yorumları onaylamayacaktır ve yorumlar silinecektir. Onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisinde aşağılama, nefret söylemi, küfür, hakaret, kadın ve çocuk istismarı, hayvanlara yönelik şiddet söylemi içeren yorumlar da yer almaktadır. Suçu ve suçluyu övmek, Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suçtur. Bu nedenle bu tarz okur yorumları da doğal olarak Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yer almayacaktır.
Ayrıca Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında Türkiye Cumhuriyeti mahkemelerinde doğruluğu ispat edilemeyecek iddia, itham ve karalama içeren, halkın tamamını veya bir bölümünü kin ve düşmanlığa tahrik eden, provokatif yorumlar da yapılamaz.
Yorumlarda markaların ticari itibarını zedeleyici, karalayıcı ve herhangi bir şekilde ticari zarara yol açabilecek yorumlar onaylanmayacak ve silinecektir. Aynı şekilde bir markaya yönelik promosyon veya reklam amaçlı yorumlar da onaylanmayacak ve silinecek yorumlar kategorisindedir. Başka hiçbir siteden alınan linkler Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında paylaşılan tüm yorumların yasal sorumluluğu yorumu yapan okura aittir ve Aydinlik.com.tr bunlardan sorumlu tutulamaz.
Aydinlik.com.tr yorum sayfalarında yorum yapan her okur, yukarıda belirtilen kuralları, sitemizde yayınlanan Kullanım Koşulları’nı ve Gizlilik Sözleşmesi’ni peşinen okumuş ve kabul etmiş sayılır.
Bizlerle ve diğer okurlarımızla yorum kurallarına uygun yorumlarınızı, görüşlerinizi yasalar, saygı, nezaket, birlikte yaşama kuralları ve insan haklarına uygun şekilde paylaştığınız için teşekkür ederiz.