Esad’a yakın Suriyeli vekil Dr. Nabil Toumeh: PKK'yı bitirecek yolun yapı taşları döşendi
ABD’nin yaptırımlarla hedef aldığı Suriye’de, iktidardaki Baas Partisi vekili Toumeh, Moskova’daki görüşmeleri ‘başarıya giden yolun yapıtaşları’ diye niteledi. Türkiye ve Suriye arasındaki köklü bağları hatırlattı. ‘İki ülke anlaşırsa, Kürt sorunu hızla çözülür.’ dedi
Suriye Arap Cumhuriyeti etrafındaki bölge diplomasisi son haftalarda hızlandı. Suriye Dışişleri Bakanı bir dizi ülkeyi ziyaret etti ve Şam, başta İran Cumhurbaşkanı olmak üzere komşularından resmi heyetleri kabul etti. Ülke 12 yıl sonra Arap Birliği’ne döndü. Türkiye, Suriye, İran ve Rusya'nın dışişleri bakanları dün Mosokva'da bir araya geldi. Çin de bölgedeki diplomatik faaliyetlerini güçlendirdi.
HEDEFTEKİ İSİM BİRLİĞE İŞARET ETTİ
Tüm bu konuları iktidardaki Baas Partisi’nin Suriye Halk Meclisi’nde milletvekili olan Dr. Nabil Toumeh ile konuştuk. 2016’dan bu yana parlamentoda bulunan Toumeh, edebiyat ve felsefe üzerine çeşitli kitaplar yazdı ve önemli yayınevlerine liderlik etti. Toumeh, Suriye Meclisi'nin en entelektüel milletvekili ve Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın yakınındaki isimlerden biri olarak anılıyor. Yayıncılığın yanı sıra çeşitli alanlarda aktif bir yatırımcı olan Toumeh, 2020 yılında ABD yaptırımları tarafından hedef anıldı.
Toumeh, daha önce United World International’a verdiği röportajda Beşar Esad’ın Recep Tayyip Erdoğan’la görüşmeyi reddettiği iddialarını yalanlamıştı. Ayrıca Suriye’nin Türkiye’yle birlikte ABD destekli PKK/SDG güçlerine ortak operasyon düzenleyebileceğini söylemişti. Suriyeli vekil, bu vurgusunu daha da artırdı ve iki ülke arasındaki birliğin, bölgede Kürt sorununu kökünden çözeceğini belirtti. Kendisiyle yaptığımız röportaj, Suriye Arap Cumhuriyeti Halk Meclisi’nin resmi sayfasında da yayımlandı.
‘TOPLANTILAR ÇÖZÜM YOLUNUN TEMEL TAŞLARI’
- Türkiye ve Suriye tarafları da dahil olmak üzere Moskova’da yapılan son bakanlar toplantısının sonuçları nelerdir?
Bu toplantı, Suriye ve Türkiye’nin vizyonlarını daha iyi tanımak ve iki taraf arasındaki geniş uçurumun daraltılması konusunda mutabık kalan Rus ve İranlı garantörlerin düzenlediği ilk toplantının sonuçlarını değerlendirmek için yapıldı. Suriye tarafı krize güvenceli bir onayı da içeren radikal bir çözüm bulunmasında ısrar etti. Ancak bu şekilde önceliklerin derhal yerine getirilmesiyle sürecin aşamalı olarak sonlandırılması mümkün olabilir.
Bununla birlikte Türklerin sahada çözülmeye ihtiyaç duyan pek çok pürüzlü noktası var. Bunların sonuçları hiç de kolay değil. Bu diyalog çerçevesinde sorulması gereken soru, Suriye ve Türkiye halklarının somut sonuçları ne zaman görecekleridir. Yukarıda da belirttiğim gibi, askeri ve güvenlik toplantılarından önceki tüm bu toplantılar, sonuçları başarı ile taçlandırmak için ortaya konulan yapıtaşlarıydı.
‘SUUDİ-İRAN ANLAŞMASI NATO’YA KARŞI BİR ZAFER’
- Suudi Arabistan ve İran arasındaki yakınlaşmanın Yemen’deki çatışma üzerinde bariz bir etkisi var. Suriye’de de değişiklikler bekliyor musunuz?
Çin, elçiliklerin yeniden açılması ve Sana’daki Yemen liderliği El Husi ile Amerika’nın rahatsızlığına rağmen esir değişimine dönüşen bir anlayış ortamı yaratan anlaşma da dahil olmak üzere her iki tarafın görüşlerini uzlaştırmada başarılı oldu. Bu yakınlaşma, NATO’ya karşı yeni kutupların ya da blokların çeşitliliğini gösterecek yeni doğumlar için bir gerçekliğe dönüştü. Bu koşullarda Hindistan, Brezilya ve İran’ın yanı sıra Çin, Rusya ve Güney Afrika, BRICS ya da Şanghay sistemini başarılı kılmak için daha elverişli bir ortama sahip olacaktır. İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasıyla birlikte bu zaferin, Suriye ve NATO üyesi Türkiye üzerinde olumlu bir etkisi olacağı muhakkaktır. Özellikle de Ankara NATO’dan ayrılmayı başarabilirse bu olumlu etkinin daha da büyük olacağına inanıyorum.
‘ÇOK KUTUPLU DÜNYA GERÇEKLERİ KÖRFEZ’İN TUTUMUNU DEĞİŞTİRDİ’
- Suriye ve Suudi Arabistan arasındaki son ilişkiler bunun bir yansıması mı? Bu ilişkilerin geleceği konusunda ne bekliyorsunuz?
Suriye ve Suudi Arabistan arasında kesilemeyecek pek çok bağ var. Ancak geçmişte uluslararası çalkantılar ve küresel çatışmalar nedeniyle ilişkilerde sorunlar yaşandı. Suriye’nin yok edilmesi, Orta Doğu’nun kontrolünü kolaylaştıracaktı. Ancak Suriye’nin terör aparatlarının çoğunu yenerek kazandığı başarı, Ukrayna-Rusya savaşında yaşananlar ve çok kutupluluğun yeniden canlanması, Suudi Arabistan’ın başını çektiği Körfez Ülkelerini tüm küresel çatışmalarda tarafsızlığa daha yakın bir pozisyon almaya teşvik etti.
Özellikle bu tutum, Suriye’nin başta Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri ve Türkiye olmak üzere tüm ülkelerle bir diyalog kapısı açmasına yol açmıştır. Beklediğimiz şey biraz zaman gerektirebilir, ancak yaşanmaktadır. Tüm taraflar için tüm siyasi, sosyal ve ekonomik düzeylerde önemli boyutlar taşımaktadır.
‘SİLAHLI MUHALEFETİ DESTEKLEME DÖNEMİ GEÇTİ’
- Suudi Arabistan özellikle Suriye’deki silahlı muhalefetin bir bölümünü destekliyordu. Bu durum değişecek mi?
Orta Doğu’da silahlı muhalefeti destekleme dönemi artık geride kaldı. Çünkü kimseye bir faydası olmadığı anlaşıldı. Bu bir ‘kaybet-kaybet’ oyunuydu. Sonunda herkes siyasi çözümün en iyisi olduğu kanaatine vardı. Bu yeni yaklaşım, Suriye, Suudi Arabistan ve Arap ülkeleri arasında yakınlaşmaya yol açtı. Rusya ve İran’ı da Suriye ile Türkiye arasında arabuluculuk yapmaya teşvik etti.
- Rusya ayrıca Suriye ile Suudi Arabistan arasında da arabuluculuk yapıyor. Bu arabuluculuk Suriye topraklarındaki yasadışı Amerikan varlığıyla da ilgileniyor mu?
Rusya, Orta Doğu’da gerçek bir istikrar arayışındadır ve herkese sunacağı bir görüşü vardır. Sadece Suriye değil, tüm dünya ülkeleri ülkemizdeki yasadışı Amerikan varlığını bir saldırganlık ve işgal eylemi olarak görmektedir. Örneğin Türkiye’de Amerikan varlığı meşrudur: Türk hükümeti bu varlığı yönetiyor ve istisnalar uyguluyor. Aksi takdirde pek çok ülkede olduğu gibi bu bir saldırı eylemi olarak değerlendirilir. Rusya’nın Suriye’deki varlığı ise Suriye hükümeti ile varılan bir anlaşma çerçevesinde gerçekleşiyor. Rusya arabuluculuk yapmakta ve Suudi Arabistan’ı Suriye topraklarındaki yasadışı Amerikan varlığının sona erdirilmesine etkin bir şekilde katkıda bulunmaya çağırmaktadır.
‘ATATÜRK CUMHURİYET YOLUNA ŞAM’DAN ÇIKMIŞTI’
- Suriye diplomasisi için kapılar ardına kadar açık. Türkiye’yi tüm bu gelişmelerin neresinde konumlandırıyorsunuz?
Suriye ve Türkiye’de meydana gelen depremlerin ardından Arap diplomasisinin kapıları sadece Suriye için değil, Türkiye için de açıldı. Suriye’nin ikili ilişkilere olan inancı ve bu ilişkileri büyük ölçüde aktif hale getirmesi, Suriye’nin Birliğe geri dönmesi konusunda bir Arap mutabakatının başlangıcı olarak görülüyor.
Suriye, Türkiye için tüm Körfez sistemi üzerinden en önemli ekonomik kapı olarak görüldüğü için Türkiye bundan büyük fayda sağlayacaktır. Ayrıca Suriye-Türkiye arasındaki tarihi ilişki de bir kenara atılamaz. Mustafa Kemal Atatürk’ün Şam’daki sürgününden, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak üzere garnizon subaylarıyla birlikte döndüğünü hatırlayın. İki halk arasında var olan manevi, kentsel ve ailevi bağlardan bahsetmeye gerek bile yok. Bunu kim inkâr edebilir?
‘SURİYE VE TÜRKİYE KÜRT SORUNUNU ÇÖZER’
- Suriye’nin Arap diplomasisine yeniden dahil olması ve Çin ile Rusya’nın bölgedeki etkisinin artmasıyla birlikte, Suriye’de bir federasyon kurulması için bastıran ABD destekli Kürt gruplarının beklentileri nelerdir?
Bu soruya cevabım basit, doğrudan ve sarih.
Suriye-Türkiye ilişkilerinin başarısı, Fırat’ın doğusundaki Kürt sorununun hızlı bir şekilde çözülmesini sağlayacaktır. 90'lı yılların sonunda iki ülke arasında varılan anlaşmalar Kürt silahlı örgütlerini yok etmiş ve kayda değer bir başarı sağlamıştır. Bugün bir kez daha teyit ediyorum ki Suriye-Türkiye ilişkilerinin başarısı Suriye, Türkiye, Irak ve İran’daki Kürt sorununa hızlı bir çözüm getirecektir. Suriye’nin kendi toprakları üzerindeki egemenliğini koruyan Suriye-Türkiye çözümünün hızlandırılmasına ihtiyaç vardır.
Ayrıca, Türk kuvvetlerinin Suriye topraklarından çekilmesi, tüm silahlı terör örgütlerinin varlığını kesinlikle sona erdirecektir. Bu birinci noktadır.
İkinci olarak, siyasi çözüm, özyönetim ya da diğer yöntemler aracılığıyla Suriye halkının tüm bileşenlerini kapsayan gerçek bir varlığa sahip olacaktır.
Not: Makalenin orijinali, 4 Mayıs tarihinde United World International sitesinde İngilizce olarak yayımlanmıştır.