Eşinin uyguladığı psikolojik şiddeti anlattı: Beğenilirsem var olacaktım
Yıllarca eşinin ‘Hayalimdeki kadın sen değildin, sarışın renkli gözlü kız istiyordum.’ sözlerine maruz kalan G.A.T., var olma isteğini anlattı: Ben yoktum sanki, ne kadın ne eş olarak varlığımı hissedemedim.
Bir ihtiyaç unsuru, ev gereci gibi hissettim hep. O mutsuz ben mutsuz. Şimdi, ikisi kız üç çocuk evliliğin sürme sebebi.
Görücü usulüyle evlenen G.A.T., eşinin yıllarca “Aslında başkasıyla evlenecektim; ben sarışın, renkli gözlü kız istiyordum, hayalimdeki kadın sen değildin.” sözlerine maruz kaldı. Eltisi ve kayınvalidesinin eşine söylediği “Sen güzel bir kadınla evlenmeliydin, aslında senin için şu kişiyi düşünüyorduk ama ne diyelim kısmet.” sözlerinin kendisini ne denli yaraladığını belirtti.
ÇOCUKLUK YARALARI GÜÇSÜZ KILIYOR
Üç çocuk annesi G.A.T. yaşadıklarını anlattı:
“Çok küçük değildim, 19 yaşımdaydım. Ama çekingen karaktere sahiptim, baskıyla büyütülmüştüm. Çekindiğim üç ayrı kişiye, en çok da, şimdi düşünüyorum da sevdiğimi sandığım eşime ‘Beni görüp istediniz, beğenmediyseniz istemeseydiniz.’ bile diyemiyordum. Boğazım düğümleniyor, çocukluktan beri annemden duyduğum, “Beceremezsin, yapamazsın, inşallah evde kalmazsın, bakalım seni kim beğenip alacak!” sözleri, sanki bilinçaltımda onlara hak vermeme ve ses çıkarmamama yol açıyordu.
“Kayınvalidem hayattayken, eşim her gün işten gelince doğruca onun yanına çıkıp ‘Ne yemek yaptıysan buraya getir, ben annemi özledim.’ derdi, ağırıma giderdi. Gece geç saate dek onunla otururdu, ben de oturmak zorundaydım. Eve geçince ise sevgisiz, şefkatsiz, tabiri caizse gece görevini yaşamak. Kayınvalidemi kaybedinceye dek bu sürdü. Ben yoktum sanki, ne kadın ne eş olarak varlığımı hissedemedim. Bir ihtiyaç unsuru, ev gereci gibi hissettim hep. Davranışları sonucu ben de uzaklaştım. Gördüğüm sevgisizlik gösterdiğim sevgisizliğin sebebi oldu. O mutsuz, ben mutsuz. Şimdi, ikisi kız üç çocuk evliliğin sürme sebebi.
KIYAFETTEN MEYVEYE ALIŞVERİŞ KOCADA
“Alışveriş yapmam söz konusu değildi. Çünkü, eşimin gerekli görmediği şeyi almam mümkün olamazdı. O, çocukların canının çektiği meyveden, eve lâzım olan küçük ya da büyük eşyadan veya kıyafetten, hatta iki kızım ve kendimin kullandığı kadın bağına varıncaya kadar uygun gördüğünü alırdı. Bizler onun aldıklarını kullanmak zorundaydık. Ekonomik koşulları elvermiyor da bunları yapıyor diye düşünüp hak verebilirsiniz. Ama kendi evimizde oturuyorduk, üç ev ve bir iş yeri kirası alıyordu, yanı sıra çalışıyordu.
“Evin önündeki arabayla beni gideceğim yere götürmeyen, ‘Sen arabayla götürülmeye layık değilsin’ diyen kocam, motoruyla bindiğim dolmuşun peşinden beni takip ediyordu. Bununla da yetinmez, gittiğim yeri arar telefona beni ister, geç dönsem surat asar, kavga eder. Bazı arkadaşlarım ‘Seni ne kadar çok seviyor ki böyle kıskanıyor derler. Bense zerrece göstermediği değerden, bir an bile hissetmediğim ‘seviliyorum’ duygusundan o denli acılı ve yoksundum ki, beni şüphe duyulan kadın konumuna düşürdüğü için utanca boğulurken, arkadaşlarımın sözleri alay gibi gelir, mideme bıçak gibi saplanırdı.
VAR OLMA İSTEĞİ
“Gün geldi, babamdan kalan miras parasıyla 'Daha güzel olsaydım bana daha iyi davranırdı’ düşüncelerinin itkisiyle burun, göğüs ve karın ameliyatı olma kararı verdim. Ameliyat gününü neredeyse gizli şekilde aldım. Hastanede beni ameliyathaneye götürmek için odaya gelen hasta bakıcı elindeki kağıda baktı, "Hasta nerede?" diye sordu. Odadaki iki kadın da ameliyat olmayı gerektirmeyecek görüntüdeydi, sorma ihtiyacı duymuştu. Kardeşim ‘Şaşırmakta haklısınız, ameliyata ihtiyacı yok ama’ yüklü ses tonuyla ‘İşte bu’ dedi. Adamın şaşkın bakışları bana yöneldi. Kansızlığım, kan takviyesi gerektirecek kadar sınırdaydı. Bense ‘Masadan kalkamasam da bu ameliyatları olacağım’ diretmesindeydim.
“Çünkü zaten yoktum. Güzelleşirsem, standartlara uygun olursam, beğenilirsem var olacaktım. Aklıma çocuklarım geldi, gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken saplantılı bir halde ‘Çocuklarım da anneleri çirkin diye değer görmediler, gıdalarından kısıldı, gezmelerinden çalındı, eğitimleri eksik bırakıldı, sevgi yoksunluğuyla yüzlerindeki gülüşe eşlik etmeyen gülmeyen gözleriyle hayata hep buruk, bir yanları eksik baktılar. Bu ameliyat hepimizin hayatını değiştirecek’ düşünceleri aklımdan geçiyordu.
“Şimdi diyebilirsiniz, psikolojik tedavi alsaydın, aldım. Ama çok güzel ve zeki dört kardeşin, daha az zeki ve güzel olanı olarak dünyaya gelmiş, mükemmeli arayıp ‘benim çocuklarım mükemmel olmalı’ diyen, egosu çok yüksek bir annenin, her daim ‘Sen anlamazsın, sen beceremezsin, şunu giy de sen de güzel ol!’ sözleriyle çevrede akraba ve tanıdıkların ‘Ay bu üçü ne güzeller’ sözlerindeki saklı ‘bu çirkin’i algılamamın etkisine, evliliğimde yaşadıklarım eklenince tedavi yetmemişti. Takıntılı olmuş kişiliğime, mutlaka bir neşter değmesi gerekmişti.”
PSİKOLOJİK ŞİDDETİN TESPİTİ DAHA ZOR
Prof. Dr. Aytül Çorapçıoğlu Özdemir / Psikiyatrist, Psikoterapist
Şiddet, bireyin fiziksel gücü ya da bir tür baskıyı kendisine, bir başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı yöneltmesi sonucu yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, yoksunluk ya da gelişimin engellenmesi durumunu veya bunların ihtimalini ortaya çıkaran bir eylemdir.
Bu tanımla uyumlu olarak şiddet eylemi türlerine göre fiziksel, cinsel, psikolojik ve yoksun bırakma ya da ihmal etme şeklinde dört kategoriye ayrılır.
Kadını aşırı kontrol altında tutmak, aşağılamak, küçük düşürmek, alay etmek, yok saymak, sevgi ve şefkat göstermemek, evden kovmak ya da ayrılmakla ilgili tehdit etmek gibi davranışlar psikolojik şiddet içermektedir. Psikolojik şiddetin tespit edilmesi daha zordur; fakat etkisi fiziksel şiddete göre çok daha büyük kalıcı hasarlara sebep olmaktadır. Kadın üzerinde, öz saygı ve öz yeterlilik düzeylerinde azalma, kişilik gelişimi ile ilgili sıkıntılar, intihar düşüncesi ve hayâli, değersizlik algısı ve strese dair fiziksel şikâyetler gibi etkiler yaratmaktadır.
AZ DA OLSA HİÇBİR ŞİDDET KABUL EDİLMEMELİ
Bazen o kadar küçük başlayabilir ki bunu şiddet olarak tanımlamak bile zordur. Örneğin, lakâp takmak, ekonomik olarak kısıtlamak veya diğer insan ilişkilerinden soyutlamak şeklinde başlayabilir.
Sürdürülmesini veya tırmanmasını önlemek için şiddet döngüsünü zamanında tanımak ve kırmak önemlidir. Az da olsa hiçbir şiddet kabul edilmemeli, hoş görülmemelidir.
Bu konuda kanuni haklarımızı da mutlaka öğrenmeli ve gerektiğinde devreye sokmalıyız. Şiddeti önlemenin en kalıcı yolu iyi eğitim almak ve ekonomik bağımsızlık kazanmaktır.
DİL YARASI
"Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez" sözünü mutlaka duymuşuzdur. Ya da bir şekilde herkesin derinliklerinde bir yerlerde durur. Zaman tozunu, şefkat üstünü kapatsa da hep sessizce durur o. Bazen bir film izlerken, bazen bir roman kahramanının hikâyesinde, bir dizede karşılaşılır, ince bir sızı olur ötelenir...
Uzak uzak bakar, bir ah der hayata karışırsınız... Çilekeş Anadolu kadını, dilsiz dilleri sessiz elleriyle kilim olarak dokur, oya oya örer, nakış nakış işler de bize gelir...
Bilerek bilmeyerek ağızdan ağıza ulaşır, tarifi kolay olmayan görünmez derttir içerine içerine kanar... Tehdit, aşağılama, aşırı ve acımasız eleştirme, manipülasyon, isim takma, emir verme, küfretme, alay etme, hakaret etme, duygusal ihmal (Küsme, surat asma...), pasif agresif davranışlar, terk etmekle tehdit, psikolojik şiddete sadece birkaç örnek… Ta çocuklukta öğrenilmiş bu duygularla birçok insanın baş etmek için gösterdiği çaba, artık daha görünür olmasına neden olmakta. İspatlandığı takdirde hukuken yaptırımı olduğunu da biliyoruz.
Bu sorunu kökten çözmek mümkün mü? Kadınlar ne düşünüyor, ne hissediyor? Uzmanlardan öğreniyoruz.
◾Zeynep Ses