'Büyük işbirliklerinin kapısı Soçi'de açılacak'
Vatan Partisi’ne katılan Ethem Sancak, ‘20 yaşımdan beri örgütsüz mücadele verdiğim süre 1-2 yılı geçmez. İş adamıyken de siyasal eğilimlerimi ve fikirlerimi gizlemedim. Ne hikmetse iş adamları fikirlerini açıklamak ve partili olmaktan çekinirler...
...Çünkü gidene ağam gelene paşam diyecekler; onlar kısa günün kârına bakarlar. Ben hiçbir zaman öyle bakmadım.’ dedi.
İş insanı Ethem Sancak'ın Vatan Partisi'ne katılım töreninde yaptığı konuşmayı okurlarımıza sunuyoruz: Benim Vatan Partisi'ne katılmama gösterdiğiniz ilgi ve alaka için teşekkür ediyorum. Aslında bugün sizinle bir malumu ilan ediyoruz. Hayli zamandır neredeyse 4 aydır benimle ilgileniyorsunuz, medyanın çeşitli kesimleri benimle ilgileniyor. Ben biraz özgeçmişimi anlatmak istiyorum. Toplumu balık hafızalı yerine koyan medya kurumları, geçmişimi unutturarak, beni son 20 yılki geçmişimle yargılamaya çalışıyorlar. Karalamaya çalışanlar var, doğruları yazanlarınız da var.
Doğruları yazanlara teşekkür ediyorum, çarpıtanlara sesleniyorum; Beni 50 yıllık geçmişimle değerlendirsinler.
AĞALIKLA MÜCADELE DERNEĞİ
Ben Güneydoğulu bir gençtim. Doğuda ağır koşulların hüküm sürdüğü 1970'lerin Siirt’inin Pervani ilçesindeki köyümde ilk bilinçlenme faaliyeti gerçekleşti. Köklü bir genetik geçmişim olduğu için, hakkı ve hakikatı söyleyen 1000 yıllık bir aile mensubu olduğumdan herhalde o tarihlerde Güneydoğu'da ve Pervani'de ağır ağalık baskısı ve gericilikle mücadele ederek kendimi buldum. O sıralarda beni motive eden şey, ağır feodal baskının kadınlar üzerindeki ağırlığı. Ağalıkla işbirliği yapan muteberler. Ve bunun da bir kısmı, özellikle orada ticaretle uğraşanlar, benim ailemdi. İlk grev örgütlenmemi ailem bünyesinde çalışan marabaları örgütleyerek yaptım. Gene akrabamız olan ünlü feodal ağa ailesinin de baskılarına karşı, Pervani'nin gençlerini, daha 19-20 yaşlarında örgütleyip, Pervani'de Ağalıkla Mücadele Derneği kurmaya çalışmıştım.
Ağa, belediye başkanıydı. Beni çağırıp dedi ki 'Sen şimdi üniversiteye gideceksin. Parlak bir öğrencisin. Ben Pervani'nin gençlerini senin yüzünden sen gittikten sonra süreceğim. Nitekim ben üniversiteye geldikten sorna devletle işbirliği yaptı, o gençlerin hepsini sürdü. İçlerinde iki yeğeni de vardı. Ben sosyal devrimcilik sürecine öyle başlamıştım.
KIRSALA TALİME
Sonra üniversiteye geldim. İstanbul'da bazı sol gençlik örgütleri içerisinde yer aldım. Mahir Çayan'ın liderlik ettiği safta yer aldım o zaman. Fakat ben biraz okumaya, sorgulamaya meraklı, kafasını kiraya vermeyen, omuzunun üzerinde taşıyan bir kimlik oluşturmuştum. O zaman Doğu Perniçek'in başında bulunduğu TİKP'in gençliği maceradan çeken, örgütleyen ve halkla birleştirmeye çalışan söylemleri beni çok etkilemişti. Önce DGB ile temas kurdum. Doğular hapisteydi, darbenin gazabına uğramışlardı. Onlar da çıktıktan sonra 1976’da 147 devrimci ile PDA hareketine yani TİKP’e katıldım. Ondan sonra Doğu’nun liderlik ettiği parti bizi halkla birleşmek, halk çizgisini izlemek, doğru eylemin ne olduğunu anlamak için, halkın hayatını daha iyi kavramamız için, deyim yerindeyse beni kırsala talime yolladı. Tunceli'de, Bursa'da, Kayseri'de o günkü yoksul köylülerle birleşmek açısından kırsalara gönderildim.
80 DARBESİ VE SONRASI
Sonra döndüm, İstanbul İl Sekreteri oldum. Sonra da Diyarbakır İl Başkanlığında bana ihtiyaç oldu. O günkü TİKP açısından Diyarbakır çok önemli bir merkezdi. O merkeze bağlı Van, Bingöl, Elazığ'a kadar, hatta yer yer Antep, Siirt, Batman oraları da yönlendirmeye çalışıyordum. Sonra merkez komitesine alındım fakat askerde bakaya kaldığım için yedek subaylık hakkımı kaybetme durumum vardı. Genel Başkan'a sordum. Dedi ki; 'Bugünden yarına devrim olmaz. Bu hakkı kaçırma. Ben askerdeyken 80 darbesi oldu. Sonra o ağır 80 darbesi koşulları altında bir sol blok partisi oluşturmaya çalıştık çeşitli kesimlerle. Rahmetli Aybar'la, Turan Güneş, Murat Belge ile temaslarımız oldu fakat başaramadık. Ondan sonra SODEP'in kuruluş çalışmalarına katıldık İbrahim Cevval ile beraber. Sonra SHP’ye katıldım, sonra da CHP’ye katıldım. En son Baykal'ın genel başkanlığında CHP'nin önemli bir ferdiydim. Baykal'ın İstanbul'da bilinen 4 adamından biriydim.
AVRUPA'NIN EN BÜYÜK İLAÇ DAĞITIMCISI
80'den sonra işsiz kalınca bir Siirtli arkadaşımla ecza deposu kurduk. Türkiye'nin 300 ecza deposu içinde en küçüğüydük. Kısa zaman içinde ilk 10'a girdik, büyüdü. Sonra giderek bir ihtilaf doğdu aramızda. Ben işleri büyütmeye çalışıyordum, o bana yeter diyordu. Ayrıldım, Hedef Ecza Deposu'nu kurdum. 10 yıl içerisinde Avrupa'nın en büyük ilaç dağıtım şirketi haline geldi. 11 ülkede 25 bin çalışanla dev bir organizasyona döndü. Ciroda ilk 20'deydik. Kurumlar vergisi sıralamasında Türkiye'de ilk 20'deydik. Forbes'un yayınladığı zenginler sıralamasında da ilk 50'deydik.
ÖNCELİK ÜLKEYE HİZMET
20 yaşımdan itibaren örgütsüz mücadele verdiğim zaman süresi 1-2 yılı geçmez. Ben iş adamıyken de siyasal eğilimlerimi ve fikirlerimi gizlemedim. Çünkü aslında modern dünyada bütün iş adamlarının partileri bellidir, fikirleri belidir ama ne hikmetse Türkiye'de bizim iş adamlarımız fikirlerini açıklamak ve partili olmaktan çekinirler. Çünkü gidene ağam gelene paşam diyecekler. Çünkü onlar kısa günün kârına bakarlar. Ben hiçbir zaman maddiyata, servete öyle bakmadım. Önce ülke insanıma hizmet etmek, sosyal bir varlık olmak, siyasal fikirlerimi gizlememek, kafamı omuzlarımda taşımak ve hakkı hakikati söylemek ilke oldu benim için. Şimdi bazı balık hafızalı medya bunu görmemeye çalışıyor.
FİKİRLERİMİ HEP SÖYLEDİM
50 yıllık bir siyasi geçmişim var ve doğruların safında yer aldım. Hiçbir zaman bağnaz, mürit olmadım. Hep fikirlerimi söyledim. Doğu’nun başkanlığındaki partide hep fikirlerimi söylerdim. Huzurunuzda söyleyeyim; Doğu Perinçek'i topluma kasıtlı şekilde yanlış anlatıyorlar. Bir sürü genel başkanla çalıştım, fikre değer veren, üyesinin fikrini sonuna kadar dinleyen ve bütün kararlarını partisinin üyeleriyle demokratik şekilde alan tek lider olarak biliyorum Doğu Perinçek’i. Huzurunuzda kendisine teşekkür ediyorum. Ayrıca kafayı omuzda taşımak fikrini de bana empoze eden oydu.
AK PARTİ'DEN SONRA YOKSULLAŞTIM
Beni Ak Parti döneminin zengini, ikbal peşinde koşan adamı olarak lanse edenler var. Ak Parti'ye katıldıktan sonra mesela 2018-2017 Forbes'larına bakın ilk binde bile yokum. Yani ben Ak Parti'ye katılmadan önce de zengin ve ünlü bir adamdım, Ak Parti'ye katıldıktan sonra yoksullaştım. Öyle bazılarının iddia ettiği gibi 'parayı götürdü, gitti...' Bunların hepsi yalan ve dezenformasyon. Ha üzgün müyüm? Hayır. Ben Ak Parti'deyken de ülkem için yaptım her şeyi. Savunma sanayisine liderlik ederken kâr amacıyla yapmadım.
Yıkılmış BMC'nin halka açık ihalesine hiçbir büyük şirket katılmadı. Üç kere iptal edildi. Girdim, savunma sanayi şirketi yapmak niyetiyle aldım.
SAVUNMA SANAYİSİNDE ATILIM
O zaman da Cumhurbaşkanımızla yakın bir arkadaşlığımız vardı. 'One minute' olayından sonra ona dedim ki 'Millet sana dik dur ve eğilme diyor. Ama dik durmak nutukla olmaz. Eğer milli savunma sanayin ve milli bir medyan yoksa dik duramazsın. Seni bu Batı sistemi indirir. Nitekim o süreç başladı. Ona ben fikir olarak liderlik ettim. Ardı ardına yürüdü işler. Devasa büyük şirketlerimiz çıktı ve şu anda savunma sanayinde yerlilik oranı yüzde 70'e çıktı. Ben dağılmış BMC'yi ayağa kaldırdım. Holdingin önüne gelip nümayiş yapan Türk Metal İş sendikasından öğrenebilirsiniz. Onlarla da işbirliği yaptım, huzurlarınızda teşekkür ediyorum. BMC'yi aldığımda Türk Metal'le şöyle bir anlaşma yaptım; Bakın bir milli müesseseyi ayağa kaldıracağız, işçileri geri çağıracağız. Benden zam istemeyin, mes şeyine katılmayın ama iki yıl sonra söz veriyorum, burası ayağa kalkacak ben buradan elde edilen karın yüzde 30'unu işçiye vereceğim. Benim iş hayatımda prensibim şudur, kazandığımın üçte biri devletimindir, üçte biri emekçimindir, üçte biri yatırımcınındır. Nitekim iki yıl sonra mesle yapılan toplu sözleşmenin yüzde 30 fazlasını verdim ben emekçilerime. Türk Metal İş Başkanına sorabilirsiniz; yerli, emekçi dostu iş adamı plaketi verdi medyanın huzurunda.
Ben iyi bir girişimciyim ama kötü bir profesyonel yöneticiyim. Ben bıkarım rutin hale gelen işlerden. Yabancı ortaklarla anlaşamadık. Bayrağı devralmak isteyen güzel bir şirket çıktı ortaya, Tosyalı... Ben de bayrağı ona devrettim. O günkü değerlendirmeye göre şirketin net değeri 1 milyar dolar civarındaydı. Ayrılırken 250 milyon dolar para almam lazımdı, ben koyduğum parayı aldım, 60 milyon dolar... Bütün hesaplarım şeffaf bir şekilde incelendiğinde bir kuruş bile, hak etmediğim, vergisini vermediğim gelirimin olmadığı görülür. Dövizde yatmış tek bir kuruş mevduatım yok, hiçbir yabancı bankada beş kuruş param yok. Girişimcilik büyük parayla olmaz, yetenekle olur. Çok iyi bir profesyonel yönetici olabilirsiniz okullar okuyarak eğitimler alarak. Ama bunlar sizin girişimci olmanıza yetmez. Girişimcilik tanrısal bir sezgidir.
KAPİTALİZM BİTTİ
Kapitalizm bunu keşfedip devrimci dönemini yaşadı sonra girişimciyi tatile gönderdi. Yerine büyük bankalar, büyük finansçılar ikame edildi. Kapitalizm bitti. Kapitalizmin yaratıcılığı ve girişimciliği bitti. Aslında kapitalizm, emperyalizm aşamasıyla zaten gerilemeye başlamıştı. 2008 kriziyle birlikte Batı'da yerini yağmacı emperyalist anlayış aldı, sistemi çökertti. Bin yıl uygarlığın ana rahmi olan Asya ayağa kalkıyor. Şimdi mücadele budur. Bu mücadelenin stratejileri ve programını en iyi belirleyen Vatan Partisi'dir.
NATO URU
Ak Parti'ye önce üye oldum. Genel Başkan ihtiyaç duydu MKYK'ya girdim. Fakat orada da kendi deyimlerimle 'anarşist çıkışlarım' sebebiyle beni hazmedemediler. Bir sonraki dönem ayrıldım MKYK'dan, ama Cumhurbaşkanı'yla yoldaşlığımız devam etti. Çünkü milli siyasetler izliyordu. Bir medya söyleşimde 'Tayyip Erdoğan S-400'leri almaktan vazgerçerse ben onun karşısına geçeceğim.' demiştim. Allah'tan vazgeçmedi, hatta şimdi daha da geliştirecek. Dört ay önce Rus televizyonlarına verdiğim mülakatta, NATO'nun içimizdeki bir ur olduğunu, Türkiye'yi çürüttüğünü ve Türkiye'yi kölelik mengenesiyle bağladığını, Rusya ve Türkiye'yi hedeflediğini, Çin'i çökertmek istediğini, Putin'in kahramanca bu oyunu bozmaya kalktığını, Ukrayna operasyonunu değerlendirdim. Tabi Türkiye'de rahasızlık yarattı. Atlantikçiler bunu dezerformansyon şeklinde yayınladılar.
Ondan sonra da Marmara Üniversitesi öğrenci kulübü beni NATO ve Türkiye'nin güvenlik sistemi ile ilgili bir konferansa davet etti. Gittim 1.5 saatlik bir konferans verdim, NATO'nun tarihini anlattım. CD’si bende, 1.5 saatlik bir CD. Oraya sızmış bir çakma medyacı, cımbızladı sözümü. Davutoğlu'nun medyası falan 'Ethem Sancak Ak Parti'yi Amerika kurdu dedi.' diye verdi. Saçma bir şey, bunu savunmam bile gerekmezdi. Böyle düşünsem bile ki öyle düşünmüyorum, söylemeyecek kadar tecrübeli bir siyasetçiyim. Amerika'nın kurduğu hiçbir parti, bizim ülkede iktidar olamaz, bizim halka kendini kabul ettiremez.
BÜYÜK ONURDUR DEDİM KATILDIM
Sonra bir sabah uyandım, gene malum medya kuruluşundan benim İstanbul ili tarafından ihraç istemiyle disipline sevk edildiğimi duydum. Dedim ben istifa ediyorum. Türkiye cephesinin üç büyük burcu vardır. Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve onların en kıdemlisi ve tecrübelisi Doğu Perinçek. Bu millete hizmette devam edebileceğim yer, benim için tek seçenek tilkinin kürkçü dükkanına dönmesidir. Başkanım da bana teklif edince benim için büyük onurdur dedim ve katılmaya karar verdim.
SON NEFESİME KADAR ÖRGÜTLÜ OLAYIM
2023 seçimleri bir milli mücadele seçimidir. Son 50 yılın en önemli seçimidir. Bu seçimde Biden cephesinin kazanmaması lazım. Kazanırsa Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya döneriz. Amerikanın niyeti bu. Bir milli bariyer inşa etmek lazım. Bu bariyeri inşa etmek için en sağlıklı programa ve siyasal stratejilere Vatan Partisi sahiptir. Bu mücadeleye buradan bir nefer olarak katılmak benim için bir onurdur. Beni Vatan Partisi ve saygıdeğer dostum, ağabeyim, Genel Başkanım aralarına kabul ettiği için huzurlarınızda kendilerine şükran duyuyorum, teşekkür ediyorum.
Bir insan için en kutsal iş insana hizmettir. Hz. Peygambere soruyorlar, en hayırlı insan kimdir. Diyor ki; çevresine faydalı olandır. Çevresine faydalı olmanın biricik yolu tarih boyunca siyaset olmuştur. Siyaset çok kutsal bir iştir. Halk için halka hizmet için idamlık gömleğini giyebilme cesaretidir. Bayramlık ve idamlık gömleği vardır siyasetçinin. Onları giyebilmeli. İnsan olmanın temel ilkesi, düşündüğünü özgürce anlatabilmesidir, siyaset bunun yoludur. Siyaset çevrene faydalı olabilmenin yoludur. Çok şükür ben 20 yaşımdan beri partisiz ve örgütsüz kalmadım. Umarım ki son nefesimi de verirken partili olarak vereceğim.
MOSKOVA'DA SOÇİ TEMASLARI: 'TÜRKİYE SURİYE'YLE ANLAŞSIN ÜÇÜMÜZ ABD'Yİ PÜSKÜRTELİM'
Sancak, basın toplantısında Soçi zirvesi öncesi, Moskova'da yaptıkları temasları da anlattı:
Şule Perinçek'in başkanlığında bir Vatan Partisi heyeti gidiyordu Moskova'ya. Ethem Sancak da katıldıysa size, gelsin denildi. Gittik, onlarla konuştuk. Suriye meselesini, tahıl koridorunu konuştuk. Eylül-ekimde Odalar Birliği ve Rusya Federasyonu iş adamlar temsilcileri ile İstanbul, Ankara ve İzmir'de 'Altın Fırsatlar Toplantıları' yapacağız. Onlar orada çalışıyorlar, Vatan Partisi de burada toplantılar için çalışıyor, onları konuştuk.
Rusya şunu söylüyor; 'Türkiye, Suriye'nin kuzeyine operasyon yaparsa karşı çıkmayacağız, pasif kalacağız. Ama Türkiye, Suriye devleti ile diyalog içinde olursa biz de fiilen katılacağız ve terörü değil 30 kilometreye İsrail sınırına kadar kovacağız, biz de katılacağız cepheye.'
Çünkü mesele Amerika'yı kovmak. DEAŞ'ı da PYD'yi de Amerika kurdu. 'Biz bunları tespit ettik. Bir gece DEAŞ diye sardığımız birlik, Amerikalıların girişimiyle PYD'ye dönüştü. Telefon konuşmalarını da tespit ettik.' diyorlar.
Suriye bir cumhuriyet. Yöneticileri gelip geçicidir. Tayyip Erdoğan da Esad da geçidir. Ama devletler kalıcıdır. Suriye Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasındaki ilişki çok eskidir. Türkiye, Suriye'yle görüşürse biz de üçüncü bileşen olarak o kavgaya katılırız. Amerika da oradan sökülüp atılır.' diye önerileri var.
PUTİN SOÇİ'DE SÖYLEYECEK
Zaten büyük bir ihtimalle Soçi'deki görüşmelerde bunu Putin söyleyecek. Çünkü konuştuğumuz insanlar Rus devlet yetkileri, Putin'in danışmanları. Orada dostum, çağdaş dünyanın büyük filozoflarından sayın Dugin ile de oturduk. Önümüzdeki yüz yılı konuştuk Dugin'le, Asya çağını konuştuk, bazı stratejileri konuştuk, kültürel yakınlaşma, sanat, kültür, ticaret bu konuda derinlikli stratejik fikirleri var. Mustafa Kemal Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti Ruslarla ittifakını bozmayacak vasiyeti var. Sonra gelişmeler bizi Batı sistemine attı. Stalin aleyhine yalan şeyler yayınladı Batı, yok bizden toprak istemiş... Amerikan askeri ölmesin diye 1 tugayımızı şehit verdik. Sonra kanal savaşında Fransa'yı destekledik. Cezayirli vatanseverler şehit olduklarında ceplerinden Atatürk resmi ve Türk bayrakları çıkıyordu, ama oylamada biz fransayı destekledik. Bütün bu kölelik testlerinden geçtikten sonra NATO'ya aldılar bizi. Hala da bizi köle olarak kullanıyorlar. Şunu söylüyor Dugin, 100 yıl boyunca Türk halkını antikomünizm ile zehirleyip iki halkı birbirine düşman ettiler. Ruslara da söyledim, 'Büyük petro diyorsunuz, onun büyüklüğü, müyüklüğü yok. O sizi Batılılaştırmaya çalıştı. Batılılar kabul etmedi, sizin Petronuz bizim İkinci Mahmut'tur, bizim Tanzimatçılarımızdır. Bence bizim nazarımızda Petro makbul değil, büyük müyük de değil. Bizim nazarımızda İvan büyüktür, Lenin, Stalin büyüktür, bir de Putin büyüktür.'
YENİ DÜNYA KIRILMALARI
- Erdoğan'la istifa sürecinde hiç görüştünüz mü? Üzüntünüz ya da başka duygunuz var mı? Asıl sebep bu muydu ayrılmanın? Ondan öncesinde AKP içinde tarıtşmalar yaşanmış mıydı? Biden cephesi kimleri işaret ediyor?
Cumhurbaşkanı ile bir diyalogumuz olmadı, niye diyalogumuz olmadı ona sormanız lazım. Partinin orada prensipler kuralları var, ihraç istemiyle disiplin kuruluna verilmemin ona sorulmadan yapılabileceğini pek zannetmiyorum orada o cesarette biri yok maalesef. Dolayısıyla ben de zaten bir diyalog kurmadım. Bir halk deyimi var. BuYılmaz Güney filmlerinde de replik olarak çok güzel kullanıyordu; Doğruyu söyleyeni 9 köyden kovarlar yaşasın 10. köy. Şimdi ben doğruları söyledim onlar istemedi beni. Mücadele isteğim için yollar kapanmaz ki hiçbir zaman.
Ayrıca Vatan Partisi benim ilk köyümdü. İlk köyüme döndüm yani. Daha önce farklı fikirlerim oldu MKYK'da orada şurada bunları dillendirdim.
SAFLAŞMA HER YERDE
Dünya çapında bir Doğu-Batı kavgası var biliyorsunuz. Yeni bir dünya kuruluyor, İnönü'nün hani 'Yeni bir dünya kurulur Türkiye içinde yer alır' özlemi bugün gerçekleşti. Bugün dünyada objektif olarak yeni bir dünya kuruluyor, Asya ayağa kalkıyor ve uygarlık kuşu Asya'ya gidiyor. Türkiye de Asya'nın giriş kalesidir. Asya'nın iki büyük kalesi vardır Moskova ve İstanbul. Bunu aşan Asya'yı darma duman eder. Geçmişte de Osmanlı'yı çökerterek Asya'ya hakim olabildi. Eğer Osmanlı çökmeseydi İngilizler Hindistan'ı sömüremezdi, Çin'i de sömürgeleştiremezlerdi. Türklerin inşa ettiği en muhteşem büyük imparatorluk Osmanlı, onlar için önlerindeki en büyük engeldi. Onun için yedi emperyalist düvel birleşti ve Osmanlı'ya saldırdı. Osmanlı çöktü ama onun içinden genç Türkiye Cumhuriyeti çıktı. Türkler tarih boyunca tarihten silinmeye çalışılmıştır. Ama kimse yok edememiş Türkleri. Çünkü 5 bin yıllık dünyanın en temel kavimlerinden biridir. Atatürkçü olanlar uygarlık taşıyıcılarıdır. Türkler küllerinden doğar, yeniden Mustafa Kemal'in önderliğinde Türkler küllerinden doğdular ve bu büyük cumhuriyeti inşa ettiler. Dolayısıyla emperyalistler bir dönem tuttular ama zincirlerinden kurtuldu Türkiye. Şimdi Asyanın kapısı Moskova'yla birlikte. Bu fikirlerimi ben hep dillendirirdim. Tayyip beyin huzurunda da söylerdim. Ben Avrasyacıyım, yeni Asya'nın bir siyasetçisiyim. Atlantik'le bir beraberliğim bir sempatim yok. Dolayısıyla böyle bir saflaşma oldu, bu kavga hayatın her yerinde devam ediyor. Kendi evimizde bile devam ediyor Tarih boyunca baktığınız zaman uygarlığın yer değiştirmelerinde bunu görürsünüz. Belki de o kavganın bir sonucu olarak ben dışlandım, olabilir, bilmiyorum tabi. Bunlar çeşitli şekillerde yorumlanabilir.
BIDEN ÇETESİ BAĞIRA BAĞIRA KENDİSİNİ SÖYLÜYOR
Biden çetesi, bunu ben demiyorum, Biden diyor. Biden ne dedi seçilmeden 6 ay önce? Biz darbelerle indiremedik Türkiye hükümetini, muhalefet ile birleşerek indireceğiz. İşte buna kulak verenlere, bunun dediklerini yapanlara diyorum Biden cephesi. Kim üstüne alınıyorsa odur. Biden'ın stratejisi bu. Geçen gün geldi Alman Dışişleri Bakanı. Hani 6'lı masa yazıp yazıp büyükelçilerine gönderiyordu ya, itiraz bile etmediler buna. Sonra hani Allah'ın sopası yok ki kafasına vurasın Alman Dışişleri Bakanı geldi bize ayar vermeye kalktı. Dışişleri Bakanımız ağzının payını verdi. Panikle 'Türkiye bizim içim önemli müttefiktir' diyerek kaçtı oradan. Sonra onun huzuruna bizim 6'lı masanın bütün bileşenleri basına kapalı olarak gittiler, ona hesap verdiler. Gittiler, hesap verdiler. Biden çetesi zaten bağıra bağıra kendilerini söylüyorlar. Bana sormanıza gerek yok siz de biliyorsunuz. Siz iyi bir gazetecisiniz. Eminim siz de biliyorsunuz ama gazetenizde bunu yazabilir misiniz bilmiyorum ama sizin iyi bir gazeteci olduğunuzu biliyorum. Size de söylemiştim o mülakatta, öyle de devamınız gerçekten teşekkür ediyorum.
'İŞ DÜNYASI DEVLETİN ÖNCÜLÜK ETMESİNİ BEKLİYOR'
- Rusya'dan yapılan çağrılara rağmen Türk iş dünyasında fırsatlara dair tedirginlikler var. Sizin tedirginliğiniz yok mu?
Benim hiçbir tedirginliğim yok. Bir Türk ilaç markası geliştirmek için yatırım yapıyoruz. En büyük partnerim Moskova hükümetinin kurduğu ilaç geliştirme labarotuvarı. Ben çoktan başladım. Ön yargım yok. Türk iş dünyasında da bir kuşku yok. İş dünyamız devletin buraya öncülük etmesini istiyor. Öyle zannediyorum ki Soçi'de bu iş çözülecek. Büyük işbirlikleri için büyük kapılar açılacak. Gıda, tekstil, turizm... Muazzam atılımlar olacak Türkiye ile Rusya arasında. Kaçınılmaz kaderdir. Ne diyordu eski başbakanımız şimdi Türki cumhuriyetlerin ak sakalı Binali Yıldırım; 'Artık biz Asya'ya gidiyoruz, yönümüz asya.' Cumhurbaşkanı BM toplantısında ne dedi; 'Uygarlığın sarkacı Asya'ya gidiyor.'
Çölde buğday olmaz çünkü yağmur yok. Ama artık çöle yağmur yağıyor. Yağmur yağan yerde buğday da olacak. Asya'nın bereketli yağmurları başladı, Doğu'nun güneşi doğdu, uygarlık kuşu çürümüş New York'u terk etti. Şimdi Asya'ya doğru uçuyor anka kuşu. Biz akıllı olursak İstanbul'a iner yoksa Mumbai'ye iner. Ama şimdi en şanslısı Şanghay. Fakat tabi bize doğru gelirken yavrular. Çünkü Batı'da yavrulamadı, çünkü onlar doğurganlığa da karşılar.
Muazzam bir uygarlık geliyor. Zaten Atlantikçilerin korkusu o. Tarihi silahla durdurmaya çalışıyorlar. Silahsa Asya'nın silahı daha büyük.Ünlü Çin filozofuna soruyorlar; insanlık tarihinin en tehlikeli silahı nedir? Diyor ki; 'davasına inanmış insan.' Artık davasına inanmış insan Asya'dan çıkıyor. Atlantik ötesinden çıkmıyor artık, onlar çürümüşler. Gençliği çürütüyor, gençliğini uyuşturuyor. Böyle bir çürümeden uygarlık çıkar mı? Amerikalı büyük yazarlar romancılar yazıyorlar kendilerinin bittiğini.
İSTEYEN MEDYA ÇAĞIRSIN SAVUNMA AMBARGOLARINI ANLATAYIM
- Sizin hakkınızda çok kirli bilgi var. En son 166 ihale konusu... Siz bu konuda halkı bilgilendirmek için çalışma süreci başlatacak mısınız?
Vallahi ben kendimi savunmak niyetinde değilim, Türk halkı beni biliyor. Şu istifamdan sonra bile Anadolu'dan, çeşitli yerlerden, hatta Ak parti teşkilatlarından, CHP teşkilatlarından muazzam iltifat ve tezahürat aldım. Beni Türk halkı biliyor, kendimi savunmak niyetinde değilim. Fakat dolaşacağım, beni davet eden medya kuruluşlarına da gideceğim. Hodri meydan, siz bana atılan çamurları söyleyin ben de cevaplayayım. Ben devlet ihalelerine milli meseleler ile ilgili 2 kere katıldım. Ben mesela ilaç dağıtımı yaparken hiçbir zaman devletin ilaç ihalelelerine katılmadım. SSK dev ihalelere katılırdı, devlet ilaç alırdı, ordusu ilaç alırdı, ben hiçbir ihalesine katılmadım. Katıldığım en önemli ihale BMC idi. BMC de dağılmış, batmış bir şirketti. Türkiye'nin anlı şanlı otomobil şirketlerinin hiçbirisi ihaleye katılmadı, 3 kere iptal etti TMSF, üçüncü sefer mecbur benimle yaptı, ben de onların beklentisinin üzerinde 100 milyon fazla vererek ihaleyi aldım. Bakın ben ihaleyi aldıktan sonra çok uluslu bir otobüs şirketi beni aradı, dedi ki sizin bir otobüs bölümünüz var, dağılmış otobüs bölümü, üretim de yok, bunu bize satar mısınız?
'OTOBÜS ÜRETMEYİN' TEKLİFİ
Allah Allah dedim, bana sırf o otobüs hattı için BMC ihalesine verdiğim paranın yarısından fazlaydı. Dedim yahu siz Türkiye'nin en ünlü otobüs şirketisiniz. Ne yapacaksınız demode şeyi? Biz alıp bunu kapatacağız ve sizinle bir mukavele yapacağız 'otobüs üretmeyeceksiniz' diye. Çünkü bir zamanlar şehir içi otobüsçülüğünde BMC onların çok önündeydi, onu yok etmeye çalışıyorlardı.
Ama biz geldik çok başarılı bir yönetim ile 2-3 yıl içinde otobüs hattını ayağa kaldırdık, 3 yıl içinde şehir içi otobüste piyasa payını yüzde 30'un üzerine çıkardık.
Çok şükür alnımın akıyla BMC'yi 7 yılda ayağa kaldırdım. En son 5 bin çalışanlı, 1 milyar dolar cirolu ve dünya savunma sanayi ligine giren bir ye oldu BMC. BMC oraya giren ilk özel Türk şirketi oldu. Bizden önce meşhur ASELSAN girmişti. Ben bıraktığım zaman zirvedeydi.
Tank motoru da imal edecektik. Ana sözleşme Koç'a verildiğinde Alman motoru şartı konulmuş. Bize kalınca ihale, Alman motoru almamız gerekiyordu. MQ ile yani Alman motorunu yapana Leopard tanklarının şirketiyle, oturduk konuştuk. Dediler ki bizi de ortak alırsanız size veririz, peki dedik. Ortak şirket kurduk tankı yapmak için. Sonra ihalede biz çok kırdık. Koç 6 milyar euro vermişti biz 3 milyara aldık. Dedi ki; kardeşim siz buradan para kazanmayacaksınız. Ben ticari ortaklıktan çekiliyorum, ama stratejik teknolojik partneriniz olalım. Onu da kabul ettik.
Ama örtülü ambargo ile devreye girdi failler. Ama Amerika ama yerel şirketler bize motoru vermediler, anlaşmamız olmasına rağmen. Hukuktan bahsederler ya Almanlar, ticaret özgürlüğü hukuku... Kapı gibi sözleşme var aramızda bize motoru vermek zorundalar, vermediler.
En son bir yönetim kurulu toplantısına gittim. Eski bir savunma bakanı bana dedi ki 'Kardeşim uğraşma onlar vermezler sana, bu sosyal demokratlar Amerika'nın şemsiyesinde, Almanya maalesef bu durumda, Amerika verdirtmez size bunları.'
Şimdi gelmiş Dışişleri Bakanları bize burda nutuk çekiyor, 'önemli partner' bilmem ne... Amerika açık yapıyor, Avrupalılar ahlaksızca bir şekilde örtülü yapıyorlar ambargoyu. Tak çıkıyor Finlandiya zırh çeliği vermiyor, örtülü bir ambargo. Kanada oradan çıkıyor optik okuyucu vermiyor.
Medyanın hangi bileşeni olursa çağırsın, çatır çatır benimle ilgili tezlerini yüzüme söylesinler. Ben de anlatayım gerçekleri. Niyetim o. Ama durup dururken kendimi savunayım, benim kendimi savunacak bir yanım yok. Onların savunacak tarafları var. Savunmada olması gerekenler onlar.
UMUTLARIMIZ VATAN PARTİSİ'NDE BİRLEŞTİ
- Vatan Partisi'nde uluslararası alanda bir görev talibiniz var mı?
Ben hayatım boyunca mensubu olduğum partilerden görev istemedim. Ben neferim, bana parti yönetimi ve genel başkanı ne görev verirlerse onu yaparım. Bana ilk katıldığımda Tunceli'ye gideceksin dediler, parolayı bilmediğim için aç karna Tunceli'ye gittim döndüm. Daha sonra Bursa'ya yolladı. Burada madende çalışan işçiler testis kanseri oluyorlardı. Madenin tonunu 1 dolara Batı'ya ihraç ediyorduk onlar işlenmişinin 1 kilosunu bin dolara bize satıyorlardı. Bu uzayda uçakların üstü kaplanan bir maden. Bana görev verdiler Gemlik'te bir kamp kurduk ve işçileri örgütledik. Bir ara 400 tane Aydınlık Dergisi almaya başladı oradaki işçiler.
Sonra bizi jandarmaya ihbar ettiler. Jandarma geldi bize ateş açtı. Çadırlarımızı söktü, görev bitti. Sonra Genel Başkan Kayseri Yahyalı'ya bizi gönderdi.Bir de orada çinko işçilerinin direnişi vardı. Yemlemişler bazı işçileri, MHP'liler bize ateş açtılar, canımızı zor kurtardık. 6 ay orada çalışma yaptım. Sonra Diyarbakır'a gideceksin dedi.
GÖREV HALKA HİZMET
Benim prensibim budur. Ben Ak Parti'den de hiçbir şekilde görev istemedim. Ben siyaseti hiçbir zaman kişisel kariyer ve itibar için yapmadım. Siyaseti halka hizmet ve insana hizmet için yaptım. Vatan Partisi bana ne görev verirse yaparım. Ki bence ikinci Kurtuluş Savaşıdır bu seçim. Bu seçim 50 yılın en önemli seçimidir. Ya prangalardan kurtulacağız ya boynumuzdaki pranga devam edecek. Bu seçim budur. Şimdi bazılar diyor işte enflasyon var. Halk geçimine bakıyor diyor bazı medya kuruluşları. Seçmen midesiyle oy kullanıyor sanki, bunlar halka hakaret. Mustafa Kemal, Ulusal Kurtuluş Savaşına başladığı zaman halk herşeyini kaybetmişti ama hiç karnımı doyuracağım hesabı yapmadı. Elindeki ekmeği askere verdi değil mi? 15 temmuz darbesini bastıran halk ne düşünüyordu? Bağımsızlığını düşünüyordu, çıplak ayak tankla savaştı değil mi? Öyle bir halka sahibiz. Halkımız çok ferasetlidir. Uydurma anketlere bakmayın.
Bu seçim milli mücadele çizgisinde yürüyecek bir seçimdir. Bağımsızlığı savunanlarla, pranganın devam etmesini savunanlar arasında geçecek. Seçmen de öyle karar verecek, ben çok umutluyum. Vatan Partisi de bu umutla, umutlarımız Vatan Partisi'nde birleşti, biz çok umutluyuz yani. Bu seçimde onun için çok çalışmamız lazım. Sesimizi bu dezenformasyon ortamının üstüne çıkarıp halka ulaştırmalıyız. Gece gündüz çalışacağız. Türkiyeyi karış karış gezeceğiz ve ulaşabildğimiz her insana bildiğimiz gerçekleri anlatacağız.
'VATAN PARTİSİ'NİN ELİNDE REÇETE VAR'
SORU: Ak Parti'nin gerçekleştiremediği neyi yapmak istiyorsunuz Vatan Partisi'nde?
Ak Parti'nin aşamadığı bazı şeyleri var. Mesela tarım olayını çözemedi hala, popülizm yapıyor tarımda. Bir de şanssızlığı 2016'ya kadar bu Kemal Derviş'in programına devam ettiler. Borçlanıp tüketmek, ekonomi buydu. Batı bankalarında beş büyük kız kardeş dedikleri emperyalizmin soygun mekanizmaları olan beş büyük bankadan parayı aldılar. Yerel bazı bankaların aracılığıyla pompaladılar içeriye ve onları üretken olmayan yerlerde harcadılar, 500 milyar dolar borca, liberal ekonomi dedikleri, bırakınız geçsinler bırakınız yapsınlar, sığındılar arkasına, ama Batı onu terk edeli çok oldu.
Ak Parti 15 Temmuz'a kadar bu politikaları izledi. Şimdi 20 yıl boyunca bu politikaları uygulamışsın. Bundan dönmek kolay değil, sistem öyle kurulmuş, bürokrasi öyle inşa olmuş. Onu dönüştürmek için radikal olmak lazım. Cumhurbaşkanının radikal olması tek başına yetmiyor. Vatan Partisi bu programa sahip.Ne diyor planlama, üretim, istihdam, ihracat ve adil bölüşüm. Ekonomi ile bu programa hızla dönemedi Ak Parti. Çünkü kötü bir programı uygulamakla geliyor. Babacan Davutoğullarının, onları tam terk edemedi. Vatan Partisi'nin elinde bunun reçetesi var.
MARMARA TOPLANTISI HABERİNE ELEŞTİRİ
- O toplantıya (Marmara Üniversitesi'ndeki NATO toplantısı) biz de gelmiştik. Neresi çakma gazetecilik?
Cımbızlayıp vermek olmaz. Orada sorunuzu soracaktınız ne demek istiyorsunuz diye, ben size açacaktım. İyi bir gazeteci öyle yapar sevgili kardeşim. Ben orada neyi anlatıyordum? Sızdılar AKP'nin içine, hatta eşbaşkan ilan ettiler Erdoğan'ı, BOP projesine, sonra teslim olmayınca devirdiler. Anlattığım tema bu değil miydi? Siz onun içinden şeyi cımbızladınız 'Ak Parti'yi Amerika kurdu.' Benim öyle bir lafım yok, bende kaset duruyor olduğu gibi. Günü gelince yayınlarım. Oradaki o konferansın ana fikri benim anlattığım gibi değil miydi, konu Amerika'nın AKP ile ilişkileri miydi? Konu bir NATO süreci. Onu anlatırken de Amerika'nın bu partiler içine sızdığını, teslim almaya çalıştığını, teslim olmayan liderleri de öldürttüğünü anlatıyordum değil mi? Ak Parti'ye gelince de aynı şeyi anlattım. Eş başkan ilan ettiler, içine sızdılar, FETÖ'cüler içine girdi, bir süre beraber yürüdüler hatta. Sonra 'one minute' olayıyla Batı sistemine rest çekince onu da yok etmeye kalktılar. Anlattığım buydu.
Bir gazeteci bütün etrafıyla yayınlar. Bakın acemi gazeteciyle dalga geçen bir söylem var, ben de medyacıyım. Biliyorsunuz papa, Latin Amerika'da bir ülkeye gidiyor. Uçaktan inerken senin gibi bir acemi gazeteci soruyor ona, 'geneleve gidecek misiniz?' Ne diyor papa? 'Burada genelev var mı?' Ertesi gün manşet, 'Papa iner inmez genelevi sordu.' İşte bu sizin gibi gazeteciler. Bunu yapmayın böyle gazetecilik olmaz.
Ben de medya patronluğu yaptım, yöneticilik yaptım, gazetecinin namusu gerçeği cımbızlamadan olduğu gibi vermektir. Gerçek gazeteci budur. Çok şükür Türkiye'de halen iyi gazeteciler var. Ama siz bunu yapmadınız.