‘Evet’ işçiyi vuracak
Turizmden sonra gıda, perakende ve tekstilde de daralma nedeniyle işten çıkarmalar yaşanıyor. Evet çıkarsa kriz daha da derinleşecek
TARIK TEKGÖZLİ
Komşularla gerginlik, patlayan bombalar, siyasi iktidarın gerici dayatmaları ve dışa bağımlı ekonomik politikalar... Hepsinin bir bütün olarak Türkiye ekonomisine olumsuz yansımaları oldu, olmaya da devam ediyor. Hükümet, “milli seferberlik” başlatsa da günü kurtarmaya yönelik kısa vadeli çözümlerin etkisinin sınırlı olacağı belirtiliyor. Sahadan aldığımız bilgiler, durumun hiç de iç açıcı olmadığını gösteriyor. Sendikal kaynaklardan edinilen bilgiye göre turizmden sonra gıda, perakende ve tekstil sektöründe de ciddi daralmaların söz konusu olduğu, işten çıkarmaların yaşandığı belirtildi. Bu durumun denetimsizlik başkanlık sistemiyle daha da derinleşeceği ifade edildi.
ÇIKARMALAR BAŞLADI
Tekstil sektörüne ilişkin bilgi veren bir sendikacı, çok yoğun işten çıkarmaların yaşandığını, işçi ücretini ödeyemeyen, batan ve küçülmeye giden çok sayıda firmanın olduğunu belirtti. “Müşteri Türkiye’ye gelmiyor” diyen kaynağımız, “Burada yanına gidemediğimiz işverenler, mal satmak için valizlerini dolduruyor, Avrupa’da kapı kapı dolaşıyor. Sektör o hale geldi” dedi. Kırklareli ve İstanbul’da 800 kişi çalıştıran bir tekstil fabrikasının battığını belirten sendikacı, Tuzla’da da bir fabrikada toplu işten çıkarmaların yaşandığını iletti. Düzce’de bir fabrikada 1080 kişi çalışırken bu sayının şimdi 200’e düşürüldüğünü aktardı.
‘BOHÇACI GİBİ GİDİLİYOR’
Başkanlık sisteminin bu durumu körükleyeceğini vurgulayan kaynağımız, şunları söyledi: “Avrupa ülkeleri mallarını aldıkları ülkelerden istikrar bekliyor, insan haklarına saygı bekliyor, ürünlerini gurur duyarak almak istiyor. Ve bu durum neye rağmen yaşanıyor biliyor musunuz? Dünya tarihinin en büyük grevi Hindistan’da yapıldı. 150 milyon işçi katıldı. Artı Bangladeş’te -şu anda bizim tekstilde dünyadaki en büyük rakibimiz- asgari ücretin yükseltilmesi için 21 Aralık 2016 tarihinde büyük bir grev yapıldı. 20 sendika lideri tutuklandı. 1500 lider işçinin iş akdi askıya alındı. Sendikalar kapatıldı, mühürlendi, eşyaları polis tarafından camlardan atıldı. Avrupa ülkeleri oralara sipariş götürmemek için ellerinden geleni yapıyorlar ama buna rağmen Türkiye hak ettiği payı alamıyor. Türkiye maalesef orayla mukayese edilir hale geldi. Türkiye algısı o kadar bozuldu ki, can güvenliği endişesi ile satın alma yapacak ekipler Türkiye’ye kesinlikle gelmiyor. Üretimi takip edemiyorlar, model oluşturma süreçlerini takip edemiyorlar. Tam tersine buradaki insanlar oraya gidiyor. Çoğu zaman işverenler bohçacı gibi çantalarla gidiyor. Sipariş almaya çalışıyorlar. Burada da başarılı olamıyorlar, hak ettikleri payı alamıyorlar.”
‘MARKALAR ÇEKİLİYOR’
Edindiğimiz bilgilere göre tekstil sektöründeki markalar Türkiye’den yavaş yavaş çekiliyor. Daralmanın olduğunu ileten bir kaynağımız, “İki sene önceye göre siparişler düştü. Yakın zamanda herkesçe bilinen ciddi bir marka, Türkiye’den çekildi. Bu durumun çoğalmasından korkuyorum, endişelerim var” dedi. Başkanlık sisteminin bu süreci daha da tetikleyeceği belirtilirken, büyük markaların bombaların patladığı, çatışmaların olduğu, demokrasinin tam olarak uygulanmadığı ülkelerden çekilmeyi tercih ettiği de bildirildi.
‘İşi zararla götüremezsek Türkiye’den çekiliriz’
Perakendecilik sektörünün esas gelir kaynağının faiz olduğuna dikkat çeken kaynaklar, “Üreticiden daha uzun vadeli alıp günlük kasalarda satarak bu işleri böyle sürdürüyorlardı. Bir kısmı kredi kartıyla olsa da çarkı nakit satışlarla döndürüyorlardı ancak şimdi o çalışmıyor. Piyasanın kendisinde sıkıntı var. Yabancı sermayeli firmaların tamamı piyasadan çekilmeye başladı. Bir kısmı kaçıyor. Dolar yerinde durmuyor bir belirsizlik ortaya çıktı. Doğal olarak sıkıntı fazla” ifadelerini kullandı. Kaynağımız, elektronik sanayinin lider mağazalarının birinde üst düzey yöneticinin şu çarpıcı değerlendirmesini aktardı: “Ayakta ve Türkiye’de durabilecek kadar sürdürülebilir zararı göze aldık. Çare beklemiyoruz ama durabilecek kadar sürdürülebilir zararla işi götürebilirsek devam ederiz yoksa Türkiye’den çıkarız.”
‘MEVCUDU KORUMA EĞİLİMİ VAR’
Kaynağımız “denetimsizlik başkanlık” sisteminin bu durumu daha da derinleştireceğine dikkat çekerek, Türkiye’de güvensizlik ortamının geliştikçe yabancı sermayenin kaçacağını, yerli sermayenin ise büyümeye yönelik yatırımlarını yapmayacağını söyledi.
Ulaştığımız bilgilere göre Türkiye’nin zincir elektronik mağazalarından biri çalışan ücretlerini ödemekte sorunlar yaşıyor. Toplusözleşme süreçlerinde yaşanan sıkıntılardan bahseden sektöre hakim bir isim, “Sendikaların, yapılan ve müzakereleri yürütülen toplusözleşmelerde yeni haklar elde etmek yerine mevcut hakları korumaya yönelik ya da mümkün olduğu kadar daha az hak kaybı için mücadele yürüttüğünü gözlemliyoruz” dedi.
'ALKOL ÜRETİMİNE MÜDAHALE EDİLİYOR'
Gıda sektörüne ilişkin bilgi veren bir kaynağımız, ihracat odaklı üretim yapan ve uluslararası piyasada etkin olan çeşitli üretim firmalarının çok zor günlerden geçtiğini belirtti. IŞİD'le birlikte Ortadoğu ülkelerine yapılan ihracatların güvenli olarak tüketiciye ulaşabilmesini sağlayan kanalların tıkandığına dikkat çeken kaynağımız, “Rusya, Ukrayna ve Türki Cumhuriyetleri'nde pazar lideri olan firmalar Ortadoğu'da yaşanan olaylar nedeniyle çok zor duruma düştü. 1500 çalışanı olan bir şirketimiz bugün çalışan sayısını 300'ün altına inmek zorunda kaldı” dedi.
'SATIŞ KANALLARI ENGELLENİYOR'
Siyasi iktidarın alkol üretimine de “inanç meselesi” üzerinden yaklaştığını savunan kaynağımız alkollu içki üreten fabrikalara sürekli denetim mekanizmalarının kullanılarak ceza kesildiğini ifade etti. Bir şirkete 150 milyon dolar gibi bir ceza kesildiğini belirten kaynağımız, şöyle konuştu:
“Burada yapılmak istenen şey, buradaki üretim mekanizmalarının, bu araçların bir an evvel bu üretimlerin dışına çıkmasını sağlamak. Diğer taraftan bira sekötürüne bakınız. Türkiye'nin iki markası var. Bunların satış kanallarını engelliyorlar. Ruhsatların yenilenmesine izin vermiyorlar. İdeolojik anlamda da siyasi iktidar ekonomiyi zora sokar tavırlar alıyor.”
İç tüketime yönelik gıda üretiminde yaşananlara da değinen kaynağımız, “Siyasi iktidar, küçük ve orta işletmeleri destekliyoruz derken aslında merdiven altı üretimleri destekliyor yani kayıtdışını destekliyor. Güvenli gıda üretimine yönelik tedbirlerde yeteri kadar aktif davranılmazken kayıtdışı pazardaki üretim etkilerinin daha fazla olmasının adeta önü açılıyor” ifadelerini kullandı.
'AJANDADA BAŞKA ŞEYLER VAR'
Kaynağımız, siyasi iktidarın bu konuda çok bilinçli hareket ettiğini daha ötesi planlar için bugünkü rotasını sürdürdüğünü savunarak şunları söyledi: “Genel anlamda baktığımızda siyasi iktidar hem ulusal politikalarda hem de uluslararası politikalarda öngörüsü ve vizyonu olmamasından kaynaklanan ve yeniden kendince düşmanlar yaratarak Türkiye'yi adeta uluslararası arenada yalnızlığa itti. Bunun faturasını turizmden gıdaya, sanayinin her dallarında ve yatırımın her alanında hissettirip bizi yalnızlığa iten bir duruma düşürdü. Sizce bu tesadüf olabilir mi? İnsanlar hata yapar, hatasını telafi eder birkaç ay sonra birkaç yıl sonra... Ama bu siyasi iktidar hatalarını, her geçen gün katlanarak sürdürmeye devam ediyor. Büyük fotoğrafa bakılması gerektiğini düşünüyorum. Türkiye'de ekonominin iyi gitmesi halinde, insanların özgürleşeceğini, insanların memnuniyetsizliğinin çıtasının yükseleceğini gördü. Kültür ve gelir düzeyinin yükseldikçe insanların seçimini daha sağlıklı yapabileceğini gördü. Şimdi Türkiye'yi yeniden bu olayın dışına iterek, bunun aksi politikalarla ekonomik daralmalara giderek insanların ekonomik dar boğaz içerisinde kendisini kurtarıcı arar duruma düşürmek istiyor. İnsanların eğitim kalitesini, vizyonları ve hayallerini körelterek kendisinden öte seçeneklerin olmadığı kaanatine yaygınlaştırmak için her yolu deneyen bir siyasi yapı ile karşı karşıyayız.”