19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Evet, yeterince cesur değiliz Melih Bey

Milliyet’ten Melih Aşık, dün 'Biraz cesaret' başlıklı bir yazı yazdı.

Evet, yeterince cesur değiliz Melih Bey! 28 Nisan Medyanın Halleri
A+ A-
NADİR TEMELOĞLU

Milliyet’ten Melih Aşık, yazdığı yazıda “Türkiye soykırım suçlamaları karşısında kendisini yeterince savunuyor mu? Cesur ve dinamik davranıyor mu?” diye soruyor ve sonra Rus siyaset bilimcilere atıf yapıyor.

Andrey Yepifantsev’in 2017’deki yazısını hatırlatıyor. O yazıda, “Türkiye, soykırımın olup olmadığını netleştirmek için neden BM Uluslararası Adalet Divanı’na başvurmuyor? Ermeni tarafının neden başvuramadığı belli: Soykırımı kanıtlayamazlar. Peki Türkler neden bu konuya uluslararası hukuk çerçevesinde ebediyen nokta koymak için çaba göstermiyor? Oradan soykırım vardır kararı çıkması ihtimali yoktur...” deniliyor.

Melih Bey’in bu konuyu gündemde tutması önemli.

Fakat bunlara gerek var mı? Yok.

Çünkü zaten biz Perinçek-İsviçre ve Ali Mercan-İsviçre davalarında alınan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarıyla, tarihsel yalanı, uluslararası yalanı, emperyalist yalanı toprağa gömdük.

O iş bitti gitti. Soykırım propagandası dünya gündeminden düştü. Mesele bu kararın uluslararası olarak iyi değerlendirilip değerlendirilemediği.

Ama hâlâ Dışişleri Bakanlığımız, Ermeni Soykırımı iddiasını ortak tarih komisyonuna havale edilmesini öneriyor, AİHM kararlarını değerlendirmiyor.

Melih Bey haklı. Cesur olmalıyız. Elimizdeki AİHM kararlarını iyi değerlendirmeliyiz. Bunun için Güçlü Millî Hükûmet şart!

28 NİSAN MEDYANIN HALLERİ

23 NİSAN’DAKİ DİLAN POLAT’LI MASKARALIK NEREDEN ÇIKTI… TAM BİR TİKTOK ZİHNİYETİ

AHMET HAKAN - HÜRRİYET

TikTok paylaşımlarından klipler, skeçler, videolar fışkırıyor. Saçma demeden, abuk sabuk demeden paylaşılıyor da paylaşılıyor. Biz en çok Mustafa Sarıgül’ün tüp tokatlama videolarını biliyoruz ama orası tam bir gayya kuyusu. Öyle tuhaflıklar, öyle maskaralıklar var ki orada yürek dayanmaz. Karaman’ın bir ilçesinin bir okulunda 23 Nisan’da Dilan Polat’ın macerasını canlandırma fikrinin esin kaynağı, kesinlikle TikTok’tur. Muhtemelen olay şöyle gelişmiştir: TikTok videolarının zihin dünyasını şekillendirmiş bir öğretmen, “Dur ben çocuklara bir Dilan Polat gösterisi yaptırayım. Bayağı like alır” demiştir. Ve böylece ortaya o tatsız maskaralık çıkmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, olayla ilgili olarak inceleme / soruşturma başlatmış. Bu güzel. Ama Bakanlığın yapacağı bir şey daha var: Tüm öğretmenlere “Tiktok adlı mecraya kendinizi fazla kaptırmayın. Bu mecranın zihin dünyanızı şekillendirmesine izin vermeyin” diye çağrı yapmalı.

GERÇEK SORUN İNSANLAR DEĞİL SİSTEM

VEDAT MİLOR - HÜRRİYET

Bir lokantanın servisinden memnun olmayan, fiyatlarını çok bulan insan önce hoşnutsuzluğunu ifade eder. Sonra da oraya bir daha adım atmaz. Bunu çok kişi yaparsa o işyeri cezalandırılmış olur. Bu, uzun dönemde, boykottan çok daha etkilidir. Ayrıca geçen hafta sonu yapılan tipte bir boykot, lokantalarla ilgili daha temel sorunları gözden kaçırmamıza neden oluyor. (…) Her şeyden önce bir kalite sorunu var. Özellikle pandemi sonrası lokantalarımızda kullanılan malzeme kalitesinin giderek düştüğünü fark ettim. Hemen herkes kolaycılığa kaçıyor. Pek az lokanta kendi mezesini kendi hazırlıyor. En ucuz yerden toptan olarak satın alıyorlar. Ve karşımıza özentisiz ve kestirmeden, kötü malzemeyle yapılmış yemekleri çıkarıyorlar. Dondurulan deniz ürünlerinin bazen satılmayınca tekrar dondurulduğunu gözlemledim. Hemen hemen hiçbir pastane kaliteli tereyağı, süt ve yumurta kullanmıyor. Pek çok pasta, hazır toz karışımlardan imal ediliyor. Patates kızartmalarının pek çoğu dondurulmuş patatesten yapılıyor. Yağ kullanımı o kadar kötü ki margarini bile arar hale geldik. Salatalarda gerçek zeytinyağı hemen hiç kullanılmıyor. Limon yerine sitrik asit kullanılıyor. Daha örnekleri çoğaltabilirim.

GEÇTİ O GÜNLER CANCAĞIZIM

MELİH ALTINOK - SABAH

Özköşkler'den bu yana aynı hikâyeyi dinlemekten gına geldi. Bilirsiniz işte... "12 Eylül öncesinde Demirel ile Ecevit cenazede bile tokalaşmıyordu, sonra darbe oldu" geyiğinden bahsediyorum. Darbenin ardından çokça dillendirilen bu yorum, 12 Eylül'ün Türkiye'nin yeni ekonomik düzene entegrasyonu ve Yunanistan'ın NATO'ya alınması gibi hedeflerle ABD eliyle yapıldığı gerçeğini örtülemek için kullanılıyordu. 12 Eylül'ün resmi sebebi olan siyasi istikrarsızlığı engelleme bahanesini öne çıkartıp darbecilerin okyanus ötesi bağlantılarını talileştiriyordu. (…) Bence Selvi, serbest ve genel seçimlerle yönetilen Türkiye'de Cumhurbaşkanı-Ana Muhalefet Lideri görüşmesine aşırı anlam yüklüyor. Dediği gibi "hep onu düşünmesinden" olabilir. (…) Ne var ki ortada cenazede bile tokalaşmayan siyasiler falan yok. İki büyük seçim olmuş bitmiş. Erdoğan ve Özel de son olarak 23 Nisan'da kuru pasta yiyip sohbet ettiler. "Önümüzdeki günlerde bir araya geliriz yine" dediler. Özetle üzerlerinde Selvi'nin gerginliğinden eser yoktu. Selvi de fazla dert etmesin kendine...

Medyanın Halleri Soykırım AİHM Ermeni soykırımı yalanı NATO