22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fazıl Say: Acı ve hazzın sanatı

Fazıl Say: Acı ve hazzın sanatı
A+ A-
SİNEM ÖZTÜRK

Yeditepe Üniverisitesi 6 Ekim akşamı ormanın içindeki kampüsünde açık havada Fazıl Say ve Serenad Bağcan’ı ağırladı. Rüzgârın hışıltılı büyüsüyle dinledik, izledik bu konseri. Pandemi sebebiyle çok uzun zaman ara verilmiş tüm sanatların acısını çıkarırcasına kulağımızı ve gözümüzü dört açtık. Kendimizi bulutların altında rüzgârın fısıltısında bu sanata teslim ettik. Böylesine büyülü bir sanat, böylesine esrik bir üretim hali ve sanatın her defasında yeniden üretilebildiğine tanıklık ettik. Fazıl Say’ın insanın kendinden geçiren beste ve icrası, Serenad Bağcan’ın sesi ormanların iniltisi gibi yüreğimize sızarken aklıma Nietzsche’nin müziğin esrik ruhundan doğan tragedyayı tarif edişi geldi. Tragedyanın doğuşunu ve kaynağını ne olduğunu merak eden Nietzsche bu sanatı Apollonik ve Dionizak olan üzerinden tarif etmişti. Almanya’nın, Nietzsche’nin Almanya’sının kurtulmaya ihtiyacı vardı. Yeni bir Almanya fikri genç Nietzsche’yi daha da coşkulandırıyordu. Çünkü Almanya’da bir şeyler bozuluyordu… Nietzsche eğer tragedyanın, trajik evrenin özünü oluşturan şeyi anlarsa, Almanya da yeniden dirilebilecekti. Bir tür ölüyü diriltme ayiniydi bu. Artık arkaik izler taşımayan modern insanın çaresizlik içinde en eskiye, köklere gitme çabasıydı. Almanya ne yazık ki Nazilerin nefret ruhu tarafından kuşatıldı. Nietzsche bundan habersiz ölüp gitti. Ölmeden önce anladığı, hissettiği şey ne yazık ki gerçekleşti.

Tragedya. Yunan tragedyası, yalnızca Dionysos’un acılarını konu edinirdi. Dionysos; bireyleşmenin-parçalanmanın acılarını kendinde deneyimleyen tanrıdır. Ayine katılanlar da parçalanmayı ve bireylere ayrılan dünyayı görmekten sevinç duyarlar, çünkü ancak bu şekilde, sanat aracılığıyla kendi kendilerini görerek, bireyleşmeden kurtulabileceğine inanırlar. Nietzsche, sanatın gelişimini, yontucunun sanatı olan Apollon ile müziğin görsel olmayan sanatı Dionysos temsiliyle ifade eder. “Apollonca olan yontu sanatıyla Dionysosca, dış biçime dayanmayan müzik arasında oldukça büyük bir karşıtlık çıkar ortaya”1 Apolloncu olan yontucunun sanatıdır. Yontucunun sanatı görünen, gerçektir. Apollon aynı zamanda düş yorumcusu ve tekil şarkıcıdır. Dionysosçu olan ise müziğin görsel olmayan, görünmeyen kısmını temsil eder. Burada tin vardır. Esrik ve Düş sanatçısıdır. Dionysosçu olanlar ölüme istenç duyarken, Apolloncu olan yaşama istenç duyar. Ve bu karşıtlık ya da bir aradalık trajik sanata kaynaklık eden o deliliğin, “Dionysosçu deliliğin”2 anlamına işaret eder. M.Ö. 5 yy’da insanlar bir sanat eseri için Bunun Dionysos’la ilgisi nedir?’’ ya da “Bunda Dionysos’u ilgilendiren hiçbir şey yok” diyebiliyordu. Şimdi bu soruyu yeniden sormamıza vesile olan Fasıl Say’ın müziğindeyiz. Ve esrik müziğinin içindeki Dionysos’un kulağımıza fısıldadığını işitiyoruz.

Sahnedeyiz. Fazıl Say’ın konserde çaldığı son eseri “Yeni Hayat” sonatını dinliyoruz. Say’ın müzik üretme biçimi esrik ve uzlaşmacı iki zıt yanıyla aynı bedenden aynı enstrümandan ses veriyor. Acı ve hazzı birlikte deneyimlemenin müthiş zevki. Say’ın müziği coşkulanmanın kendinden çıkmanın ve kendine geri dönmenin yani bir tür ayinin başka bir biçimi. “Yeni Hayat” bir tür psuke (ruh)’nin parçalara ayrılması, kötülüklerden arınması tüm çarpışma ve çatışmalarıyla parçası olduğu doğayı anlama çabası. Doğayla “baş edemeyen” insanın “baş etmek” değil, doğayla uzlaşı içinde, onun parçası olduğunu bilerek yaşamasının felsefesi. Esen rüzgâr benim, benden bir parça ve yağan yağmur ve güneş ve bulut ve gök gürültüsü, şimşekler, yakan lav, dağ, tepe, deniz.

Ve Say tıpkı Nietzsche, gibi müziğin ruhunu arıyor. Özünü sese getiriyor. Ve umut ediyor ve isyan ediyor. Piyanonun tuşundan tellerine bir elinden diğerine boşluğa, havaya şekil veriyor. Yine bir boşluktayız. Ama etrafı örülmüş, giydirilmiş bir boşluk, vazonun içindeki boşluktayız. Say çok önemli şairlerin şiirlerini seçmiş ve en önemlisi tarihsel arka planı ve acıları da bu seçkinin içinde. Serenad Bağcan’nın sesinden bir bir dökülen bu şiirler şarkıya dönüşüyor. Ve bu seçkilerdeki şiirler ve onların yorumları makus tarih ve talihin içinde trajik bir deneyimi yeniden hissetmek, trajedinin rüzgarıyla oracıkta üşümenin acısı müziğin haz veren yanıyla buluşuyor. Hıçkırarak ağlamak isteği iç titreten bir coşkuya kulak veriyor. “Sardunyaya ağıt” bunlardan bir tanesi. Ve o soruyu hatırlıyoruz: Bunun Dionysos’la ilgisi nedir?” Yaşamı umutla hayal ettiren, eski acısını da unutmayan, unutturmayan bir sanatçısının haz ve acıyı birlikte deneyimleyen sanatı kalbimizden, kulağımızda ve dünyamızdan eksik olmasın!

Var ol Fazıl Say.

1 Nietzsche, F. (2019). Tragedyanın doğuşu, (Mustafa Tüzel, trans.) İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları.
2 Eagleton, T. ibid. pp.89.
(*) Yeditepe Üniversitesi GSF Tiyatro Bölümü Öğr. Görevlisi
Fazıl Say Sanat kültür