Batı'nın faiz politikası krizlere kurban oldu
FED öncülüğünde başlayan ve Türkiye'ye de dayatılan 'faiz artırarak enflasyonu yenme politikası' ters tepti. Yıllarca ucuz paraya alışan piyasalar ve riskli varlıkları bilançolarında barındıran bankalar krize girdi. FED dolaylı para basmaya başladı
Batı ekonomileri banka krizleri ile boğuşuyor. ABD'de yaşanan bir dizi banka iflasının ardından kriz Avrupa'ya da sıçradı. İsviçre'nin dev bankalarından Credit Suisse'i kurtarmak için bir satın alma operasyonu yapıldı. Küresel piyasalar gelişmeleri tedirginlikle izliyor. Kriz şimdilik sönümleniyor görünse de finansal sisteme dair endişeler yüksek.
Ayrıntıları aktaralım. İsviçre'nin en büyük bankası UBS, kriz yaşayan Credit Suisse'i 3 milyar İsviçre frangına (3.3 milyar dolar) satın aldığı bildirildi. İsviçre Merkez Bankası'nın konuyla ilgili açıklamasında, UBS'nin Credit Suisse'i satın almasını desteklemek için 100 milyar franklık likidite sağlanacağı aktarıldı. UBS, bankanın 5.4 milyar dolar büyüklükteki borcunu da üstlendi. Esasen İsviçre devletinin zorlamasıyla gerçekleşen bu satın alma sayesinde 2008'de Lehman Brothers'ın batışıyla başlayan küresel finansal krizden beri görülmüş en büyük banka iflası şimdilik önlenmiş oldu.
BİR SATIN ALMA DA ABD'DE
ABD Federal Mevduat Sigorta Kurumu (FDIC) ise, iflas eden Signature Bank'ın New York Community Bankası'nın yan kuruluşu tarafından satın alınmasına ilişkin anlaşma yapıldığını bildirdi. Geçen yıl sonu itibarıyla iflas eden Signature Bank'ın 88.6 milyar dolar mevduatı ve 110.4 milyar dolar toplam varlığı bulunduğu anımsatılan açıklamada, anlaşmaya konu işleminin 2.7 milyar dolar indirimle satın alınan 12.9 milyar dolarlık krediler dahil olmak üzere, Signature Bank'ın yaklaşık 38.4 milyar dolarlık varlığının satın alınmasını içerdiği kaydedildi. Açıklamada, yaklaşık 60 milyar dolarlık kredinin, FDIC tarafından daha sonra elden çıkarılmak üzere kayyumda kalacağı belirtildi.
Avrupa'daki gelişmeler böyleylen Amerikan Merkez Bankası FED ve 5 büyük merkez bankasından yapılan ortak açıklamada da, var olan ABD doları SWAP hattı düzenlemeleri aracılığıyla likiditeyi artırmak için koordineli bir adım atıldığı duyuruldu. Açıklamada ABD, Kanada, İngiltere, Japonya, Avrupa ve İsviçre merkez bankaları SWAP hatlarının etkinliğini artırmak için halihazırda 7 gün vadeli işlemlerinin sıklığını haftalıktan günlüğe çıkarma konusunda anlaştığı bildirildi. Açıklamada, merkez bankalarının arasındaki SWAP hatları ağının, küresel fonlama piyasalarındaki baskıları hafifletmek için önemli bir likidite desteği işlevi gördüğü ve böylece bu tür baskıların hanehalkı ve işletmelere yönelik kredi arzının üzerindeki etkileri hafifletmeye yardımcı olduğu kaydedildi.
SWAP hattının genişletilmesi esasen dolar likiditesinin dolaylı olarak artırılması demek. Faiz artırım sürecinde sıkılaşmaya giden Batılı merkez bankaları bankacılık krizi ile birlikte kemerleri gevşetmeye başlamış görünüyor.
MALİ SIKINTI OLMASIN DİYE
Dinamik Yatırım Baş Ekonomisti Enver Erkan, gelişmelere ilişkin yazılı değerlendirmesinde şunları söyledi: “ABD Merkez Bankası, genellikle doların mevcudiyetinin sıkışık olduğu zamanlarda bu tür düzenlemelere erişim sağlamıştır. Bunun nedeni, ABD dışındaki bankaların tipik olarak dolar cinsinden yükümlülükleri olması ve mali sıkıntı zamanlarında dolar fonlamasına daha az erişime sahip olmaları olabilir. Bu aksiyon da, bir hafta önce üç ABD'li bankanın iflas etmesiyle başlayan artan gerilimin ortasında geldi. SWAP hatları düzenlemesinin FED kararı üzerinde nasıl bir etkisi olacağı konusunda piyasa ikiye bölünmüş durumda. Geçen hafta bankalar, mevduat kaçışıyla ilgili endişeler arasında likiditeyi desteklemeye çalışırken FED'den borç almak için koşturdu. Bankalar, iki backstop tesisi kapsamında toplamda yaklaşık 165 milyar dolar borç aldı. Bu acil durum kredisi tesisi, FED'in birkaç aylık bilançosunu küçültme kampanyasını tersine çevirdi.”
ALMANYA İÇİN TEHLİKE ÇANLARI
AA'da yer alan haberde Almanya'daki finans kurumlarında şimdiden önemli kayıplar olduğuna dair işaretler dikkati çekerken, Avrupa Merkez Bankası'nın (ECB) her faiz artırımı ile kayıpların daha da kötüleşmesinin muhtemel olduğu belirtiliyor. Alman Ekonomik Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Marcel Fratzscher, konuya ilişkin Reuters'a yaptığı değerlendirmede, Credit Suisse krizi ve Kaliforniya'daki SVB iflasının Alman ekonomisini etkileyebileceğini söyledi. Finansal krizlerin, tanımları gereği neredeyse tahmin edilemeyeceğine dikkati çeken Fratzscher, "Zamanın bu noktasında, Almanya ve Avrupa'da büyüme ve refah için önemli maliyetlere yol açacak bir bankacılık krizi olma olasılığını kimse göz ardı edemez." ifadesini kullandı. Merkezi Frankfurt'ta bulunan Almanya'nın en büyük bankalarından Deutsche Bank, hisseleri dün gün başlangıcında yüzde 8.5, Commerzbank yüzde 6.5 değer kaybetti.
EK TİER 1 TARTIŞMASI
Analistler, banka hisselerindeki düşüşü öncelikle, UBS ile Credit Suisse arasındaki anlaşmada nominal değeri 16 milyar franklık (17.3 milyar dolar) sermaye benzeri borçlanma aracı olan ek tier 1 (AT1) tahvilin silinmesine bağladı. AT1 tahvilleri, 2008 küresel finansal krizden sonra bankaların çökmesine karşı şokları absorbe etmeye yardımcı olması için Avrupa’da piyasaya sürülmüştü. Bu tahvillerle, bankaların kriz zamanlarında bu kadar hızlı çökmemesi için ek bir tampon oluşturması amaçlanıyordu. Analistler, UBS ve Credit Suisse'in birleşmesi krizin diğer bankalara sıçrayacağına dair endişeleri ortadan kaldırdığını belirtirken orta ve uzun vadede, kurtarma operasyonu bankalar için daha yüksek yeniden finansman maliyetlerine yol açacağına işaret ediyor.