Feminist çıkışsızlık ve ayrışma
8 Mart'ta Cumhuriyet Kadınları Derneği önderliğindeki kadın hareketinde gerçek sorunların dile getirildiği yürüyüş, diğer gruplarda tartışma yarattı. “Emek günü olmaktan çıktı”, “LGBT yürüyüşü oldu”, “Eylemlere neden erkekleri katamıyoruz?” tartışılan başlıca konular.
Büyük kentlerin merkezlerinde plânlanan, üniversite amfilerinde tartışılan, arkasına HDP'nin "özgürlük vaadini", diline ithal çeşitli alt tanımları alıp sokağa "hak arama" adına çıkan gruplar, bu yıl içinde KADIN SORUNLARI olmayan bir eylem çizgisinde hareket edince hem sosyal medyada, hem bizzat yürüyüş için toplanılan alanda büyük tartışmalar gündeme geldi. Yaşanan ayrışma, feminist hareketin bunalım içine girdiğini ve devrimci kadın mücadelesi karşısında eridiğini gösterdi.
Twitter sohbet odalarında, YouTube kanallarında, internet sitelerinde dile getirilen görüşlerle açığa çıkan ayrışma şu konulara odaklanıyor:
1- EMEĞİN UNUTULMASI
“1857'de yana yana bu günü "Dünya Emekçi Kadınlar Günü” olarak bilirdik emeğe adanmış bir anma gününden çıktı ne yazık ki!”
2- POLİSLE ÇATIŞAN ŞİDDET EYLEMLERİ
“Son beş senenin en kötü 8 Mart’ı idi. Travmatik deneyim yaşadık. Hep yeniliyoruz ama bu kadarını beklemiyorduk. Psikolojik olarak çok yorulduk. Yalnız hissediyoruz. ”
3- SADECE KADINIZ DİYENLER VE LGBTİQ+ HAREKETİNİ EYLEMİN ÖZNESİ OLARAK GÖRENLER
İstanbul ve Ankara’da LGBTİ grupları ile kadınlar arasında yaşanan tartışmalar bazı grupların alana alınmamasına kadar vardı.
4- ERKEKLERİN KATILIMI
Bir grup feminist tarafından eylemlere katılan erkeklerin taciz olaylarına karıştığı iddia edilirken başka bir grup erkeklerin bulunduğu ortamda kadınların korkarak kendilerini ifade edemediklerini belirtti ve kesinlikle erkekleri istemediklerini söyledi. Bunlardan farklılışan bir grup ise erkeklerin desteğini almanın önemli olduğunu savundu.
İçinde Anadolu Kadını’nın sorunları, işçi-emekçi kadının emek mücadelesi, kız çocuklarının eğitim önceliği, psikolojik ve ekonomik şiddetin kadının hayatına yansıması, Medeni Kanun’umuz ile kazandığımız hakların tanıtımı, feodal yapıların kadına dayattığı yazısız kuralların aldığı "ya benimsin ya toprağın" algısının değişmesi için hiç bir sözün bulunmadığı, kadın kimliğinin aşağılandığı, kadın mutsuzluğunun erkek mutsuzluğu olduğu bilincinin yok sayıldığı anlayışın, kendi içinde kaçınılmaz olarak yaşadığı ayrışma ve gelip dayandığı çıkışsızlık, kendisini feminist olarak tanımlayan önemli kesim için giderek ürkütücü olmaya başlamış durumda.
Kadının haklar mücadelesinin, savrulduğu cinsiyetçilikten çok cinsiyetsizleşme bunalımından çekip çıkarılması, bilimsel-sınıfsal-devrimci olan ve nefret söylemlerinden arınarak ulusunu, devletini sahiplenen sorumlu bir kadın hareketine evrilmesinin zamanı gelmiş olmalıdır.