FETÖ'den gözaltına alınan şair Hilmi Yavuz Türk Edebiyatını bölücü ilan etti
FETÖ’nün yayın organı Zaman Gazetesi’nde 2016 yılına kadar yazan ve 15 Temmuz FETÖ Darbe Girişiminin ardından gözaltına alınıp ‘sağlık sorunları’ nedeniyle serbest bırakılan Şair Hilmi Yavuz, Türk Edebiyatı tanımını ‘ötekileştirici’ ve ‘bölücü’ ilan etti.
Şiiratı Dergisi’nin düzenlediği Seyhan Erözçelik İlk Şiir Kitabı Ödülü’nde jüri heyetinde tartışma çıktı. Şair Vural Bahadır Bayrıl’ın ödül sonuç açıklamasında “Türkçe Şiir” ifadesini kullanmasına Osman Hakan Arslan ve Ali. H. Günvar tepki gösterdi. Her iki jüri üyesi de heyetten çekildiğini açıkladı.
'TÜRKÇE ŞİİR' DAYATMASINA TEPKİ GÖSTERDİLER
Sosyal medya hesabından paylaşım yapan Osman Hakan Arslan, “V. B. Bayrıl'ın, bizim jüriden ayrılmamızın akabinde dün gece yayınladığı duyuru metninde geçen “Türkçe Şiir” ifadesini kabul etmiyoruz. Kendisinin görüş ayrılığımızın bu ifadeden kaynaklandığını belirtmek isteriz.” ifadelerini kullandı.
Türk Edebiyatı ve Türkçe edebiyat tartışmaları sürerken, 2016 yılına kadar FETÖ’nün Zaman Gazetesi’nde yazan ve 15 Temmuz Amerikancı Darbe Girişiminin ardından gözaltına alını, “sağlık sorunları” sebebiyle serbest bırakılan Şair Hilmi Yavuz’dan da bir açıklama geldi.
Seyhan Erözçelik İlk Şiir Kitabı Ödülünün jüri heyeti içerisinde de yer alan Yavuz, Türk Edebiyatı tanımlamasının “edebiyatı böldüğünü” iddia etti. Vartan Paşa ve Evangelides Misailidis’i örnek gösteren Yavuz, Türk Edebiyatı kavramının “ötekileştirici” bir ifade olduğunu öne sürdü.
TÜRK EDEBİYATI ÖTEKİLEŞTİRİCİYMİŞ!
Yavuz paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
"Türkçe Edebiyat mı? Türk Edebiyatı mı?
"Yıllardır, birbirimizi ötekileştirerek bölünmeye o kadar alıştırıldık ki sonunda "Türkçe edebiyat mı, yoksa Türk edebiyatı mı?" konusunda bile bölünmeyi başardık... Aferin bize!
"Bu tartışmanın önce Cumhuriyet gazetesi Kitap Eki'nde çıkan bir yazı nedeniyle başladığını, gazete yönetiminin bu konuda açık ve net bir tavır aldığını biliyoruz. Şimdi ise Seyhan Erözçelik Şiir Ödülü Jüri üyelerinden bazıları arasında çıkan anlaşmazlığın, şimdilik sosyal medyada konuşulsa da muhakkak daha sonra yazılı basında da gündeme geleceği aşikâr.
"Bakın, bu konunun tarihi bir hayli eskidir. Tanzimat döneminin iki romancısından bahsediyorum. Biri Ermeni olan Vartan Paşa, diğeri ise Rum olan Evangelides Misailidis. Bu iki romancıdan ilkinin "Akabi Hikâyesi" adlı romanı, ikincisinin ise "Temaşa-yı Dünya" başlıklı eseri bulunmaktadır. Vartan Paşa’nın romanı, Ermeni harfleriyle Osmanlıca veya Osmanlı Türkçesiyle yazılmıştır. Misailidis’in romanı ise Grek harfleriyle, Karamanlı Türkçesiyle kaleme alınmıştır.
"O yıllarda ve daha sonraları edebiyat tarihçilerinin, bu iki romancıyı hangi kimlik üzerinden konumlandıracakları konusunda tartıştıkları tahmin edilebilir. Bu konumlandırmada ölçüt ne olacaktır? Alfabe ölçüt olarak alındığında, etnisite üzerinden mi; yoksa dil ölçüt olarak alındığında, Osmanlıca ve Karamanlı Türkçesi üzerinden mi?
"Burada sormak gerekir: Vartan Paşa, Ermeni olduğu halde romanını Ermenice değil Osmanlıca; Mihailidis, romanını Rumca değil de Karamanlı Türkçesiyle yazmıştır. Neden? Çünkü edebiyatı etnisite üzerinden değil, dil üzerinden inşa etmek istemişlerdir!
"Benim tavrımın ne olduğunu iyi niyetle soran dostlarıma ve kötü niyetle soran düşmanlarıma bildirmek isterim: Ben, Vartan Paşa ve Mihailidis gibi, edebiyatın etnisite üzerinden değil, dil üzerinden okunması gerektiğini düşünüyorum. Roman, öykü, şiir vb. hangi dilde yazıldıysa o dilin edebiyatına aittir. Etnisite edebiyatı böler; dil birleştirir.
"Neredeyse her alanda ötekileşerek bölündük; hiç değilse edebiyatta bu bölünmeyi yaşamayalım, diyorum.”
ÖDÜLÜN İTİBARINI SARSTI
Söz konusu tartışmayla ilgili Aydınlık'a konuşan Şair ve Yazar Kaan Eminoğlu ise, Yavuz’u ve ödül jürisinin anlayışını şu sözlerle eleştirdi:
"Seyhan Erözçelik İlk Kitap Ödülü genç yaşta vefat eden Şair Seyhan Erözçelik'in dostları tarafından şairin anısını yaşatmak için verilen bir ödül. Ödülün verilme gerekçesinin altındaki vefa duygusunu önemli bulsam da dost bir şair adına verilen ödülün jürisinde yer bulmuş bir kişinin kişisel hırsları nedeniyle gölgelenmesini yadırgadım.
Jüride yer alan Vural Bahadır Bayrıl'ın ödül seçici kurulunun iki üyesinin talebini kendi ideolojik prangaları nedeniyle yok saymaya kalkması ve seçici kurul üyelerine karşı antidemokratik bir yaklaşımla kendi değer yargılarını dayatmaya çalışması ödülün itibarını geri dönüşü olmayacak bir şekilde sarsmıştır. Bundan sonraki yıllarda, verilmeye devam edilirse eğer, böylesi tartışmalı bir ödüle hiçbir şairin başvurmayacağını düşünüyorum. Jüri başkanı olarak yer alan Hilmi Yavuz'un olaya müdahil olmamasını da doğru bulmuyorum.
HİLMİ YAVUZ İSTESEYDİ BU DAYATMA YAPILAMAZDI
Hilmi Yavuz isteseydi eğer Vural Bahadır Bayrıl seçici kurul üyelerine bu şekilde antidemokratik bir dayatma yapamazdı. Hilmi Yavuz son yaptığı açıklamada Türk edebiyatını etnik milliyetçilerin isteklerine göre dille sınıflandırmanın doğru olduğunu söylese de meseleye Vural Bahadır Bayrıl'ı koruma perspektiften yaklaştığı için bu savını bilimsel bir yaklaşımın değil, duygusal bir koruma içgüdüsünün sonucu olarak görüyorum.
Ancak biz şu an için seçici kurul içindeki tartışmayı kamuoyu ile paylaşılan kadarıyla biliyoruz. ilerleyen süreçte seçici kurul üyelerinden Seyhan Erözçelik ve Haydar Ergülen'in konu hakkındaki görüşlerini ve tartışmadaki taraflarını açıklayacaklarına inanıyorum. Edebiyat tarihimize kötü bir hatıra olarak geçen bu ödülün bundan sonra verilmemesinin Seyhan Erözçelik'in hatırasının daha fazla incitilmemesi için bir elzem olacağı inancındayım."