FETÖ'yle Erdoğan mı yoksa 28 Şubat mı mücadele etti?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ'yle en kararlı mücadelenin kendi dönemlerinde yapıldığını iddia ederek yine 28 Şubat dönemini sorumlu tuttu. Ancak TSK içindeki FETÖ temizliğine 28 Şubat döneminde gaza basıldı. Yıl yıl TSK'da yapılan tasfiyelerin rakamları Erdoğan'ı doğrulamıyor...
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Beştepe'de düzenlenen 35. İl Müftüleri Toplantısı'nda konuştu.
Konuşmasında, "15 Temmuz ihaneti ve FETÖ konusundaki özeleştirimizi açık yüreklilikle yapabilmeliyiz. FETÖ ihanet çetesinin 40 yıl boyunca devlet ve toplum yapımıza sirayet edebilmesi bu noktada bazı eksikliklerin olduğunu gösteriyor. Bu örgütün oluşturduğu tehdidin uzun yıllar farkına varılamaması, hepimizin üzerinde hassasiyetle düşünmesi gereken bir husustur" ifadelerini kullandı.
FETÖ'nün bir sebep değil, arızi bir sistemin ürettiği sonuç olduğunu belirten Erdoğan, "FETÖ, 1970'lerin ortalarında bünyeye girmiş, 40 yıl boyunca da o bünyede sinsi şekilde büyümüş, palazlanmış, vücudun farklı organlarına bulaşmış habis bir urdur" şeklinde konuştu.
"FETÖ ile gerçek anlamda mücadele sadece bizim dönemimizde yapılmıştır. Ama şunu da söyleyeyim, biz de geç kaldık. Bu geç kalışın bedelini de maalesef ödedik" diyen Erdoğan, "Şayet 17-25 Aralık girişimi sonrası anamuhalefetin engellemelerine rağmen yürüttüğümüz mücadele olmasaydı, emin olun 15 Temmuz'un sonuçları çok daha farklı olurdu" ifadelerini kullandı.
Erdoğan devlet içindeki FETÖ örgütlenmesiyle ilgili yine 28 Şubat dönemini sorumlu tutarak "Örgüt, 40 yıllık serencamı içerisinde en güçlü desteği 80 darbesiyle, 28 Şubat müdahalesinin faillerinden görmüştür" dedi.
Peki Erdoğan'ın sık sık tekrarladığı "28 Şubat’ta Fethullahçılar korundu" iddiası ne derece gerçek? Bu konuya emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, “Vesayet Savaşları / İleri Demokrasi Hayalinden Darbe Gerçeğine” kitabından rakamlarla açıklık getirmişti.
İşte o bölüm:
"TSK Fethullahçıları o dönemde asla korumamıştır. Bu bir bilgidir. İki kanıt sunacağım bu iddiamı açıklamak için.
Birincisi, o döneme ait Yüksek Askeri Şûralarda (YAŞ) TSK’dan irticai nedenle atılanların durumudur. 1987-2003 yılları arasında, Gülen Cemaati’ne mensubiyeti nedeniyle TSK’dan atılanların sayısı 400’dür. Bunların yıllara göre mevcutları aşağıya çıkarılmıştır:
1987 yılında 7 subay, 17 astsubay.
1988 yılında 7 astsubay.
1989 yılında 40 astsubay.
1990 yılında 2 subay, 43 astsubay.
1991 yılında 1 subay, 21 astsubay.
1992 yılında 2 astsubay.
1994 yılında 2 subay.
1995 yılında 2 subay, 1 astsubay.
1996 yılında 11 subay, 10 astsubay.
1997 yılında 59 subay, 73 astsubay.
1998 yılında 42 subay, 31 astsubay.
1999 yılında 7 subay, 8 astsubay.
2000 yılında 5 subay, 6 astsubay.
2001 yılında 1 subay.
2003 yılında 2 astsubay.
1996-1999 yıllarını kapsayan dört yıllık dönemi 28 Şubat’la özdeşleştirirsek, Gülen Cemaati’ne mensup subay ve astsubayların en yoğun olarak atıldığı dönemin bu devreye tekabül ettiğini görürüz. Yukarıdaki rakamların da söylediği gibi, 16 yılda toplam 400 kişi atılmışken, 1996-1999 yılları arasındaki dört yıllık dönemde 241 kişi atılmıştır. Bu şu demektir: Dört yılda atılanların toplam atılanlara oranı yüzde 60’ı geçmektedir. Bu dört yıllık dönemde atılan Gülenci sayısı, bu dört yılda irticai nedenle TSK’dan atılanların 1/3’ünü oluşturmaktadır.
2003’ten itibaren irticai gerekçeyle YAŞ kararıyla ihraç edilenlerin sayısı azalmıştır. 2004-2009 yılları arasında ihraç edilen subay-astsubay toplamı 57’dir. Bunların hiçbiri Fethullahçı olmadığına göre atılanların sayısı 100’ün yarısından biraz fazladır.”
HEDEFTE ABD VE FETÖ VARDI
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, "28 Şubat'ın bin yıllık meydan okuması" başlıklı yazısında 28 Şubat'ın hedefini şöyle özetlemişti:
“28 Şubat sürecinde, Fethullahçılığın Cumhuriyet’e karşı tehdit olduğunun saptanması, belirleyici önemdeydi. Çünkü Fethullahçılık, doğrudan doğruya Washington’dan yönetilmektedir ve Amerikan emperyalizminin bölgeye yönelik stratejisinin vazgeçilmez araçlarından biridir. Fethullahçılığı hedef alan kuvvet, sadece Ortaçağ’la değil, aynı zamanda ABD’yle hesaplaşma, yani Kemalist Devrim rotasına girmiş demektir. 28 Şubat, böyle bir programla yola çıktığı içindir ki, ABD ve işbirlikçileriyle karşı karşıya gelmiştir...
28 Şubat’ın karşısında bugün de ABD emperyalizmi ve FETÖ var. 28 Şubat Davası’nda savcılık mütalaası, bu cepheleşme içinde mevzileniyor."