Filistin işgalinin ABD’ye bedeli: ‘Savaşın Maliyeti’ Raporu
Böylece 7 Ekim’den bu yana ABD ordusunun bölgede bulunmasının toplam maliyeti 4,8 milyar doları buluyor. Ancak bu sayıların kısa süre içinde çok daha artması muhtemel. Bu senenin haziran ayından beri Deniz Kuvvetlerinin 1 milyar dolarlık bir mühimmatı ateşlediği görülüyor
ABD’nin tanınmış üniversitelerinden Brown Üniversitesi’nde Bilmes, Hartung ve Semler imzasıyla çıkan rapor, 7 Ekim 2023 ile 30 Eylül 2024 arasında ABD’nin İsrail ve bağlantılı olarak bölgedeki operasyonlara yaptığı harcamaları araştırıyor.
Raporun çıkış motivasyonunda Amerikan toplumunun söz konusu harcamalar konusunda farkındalığının çok az olması yatıyor. Fakat maalesef titiz bir araştırmanın bile bu konuda ulaşamayacağı bilgiler var.
Çünkü yapılan her askeri mali anlaşma Amerikan Kongresi’ne bildirilme zorunluluğu eşiği olan büyük savunma ekipmanları için 14 milyon dolar ve diğer savunma ürünleri için 50 milyon doları aşmıyor.
Raporda Biden yönetiminin bu eşiği geçmeyen en az 100 anlaşma yaptığı da belirtiliyor. Ek olarak harcamaların arttığı eylül sonu, ekim başı sürecindeki sayılar da rapora dâhil değil.
Raporun yaklaşık bir senelik bu süre zarfı için toplam saptadığı tutar 22,76 milyar dolar. Bunun 17,9 milyar dolarını İsrail’e yapılan yardımlar, 4,86 milyar dolarını ise Husi direnişinin yol açtığı maliyetler oluşturuyor.
13 Ağustos’ta ise Biden yönetimi İsrail’le yeni bir 20,3 milyar dolarlık FMS (Dış askeri satış) anlaşması yaptı. Normalde FMS anlaşmalarında ilgili hükümetin kendi bütçesinden ödeme yapması gerekirken İsrail şimdi dış askeri yardım programından aldığı paraları şimdi bu satış anlaşmasında kullanabilecek.
İSRAİL’E AMERİKAN DESTEĞİNİN TARİHİ VE AYRICALIKLAR
ABD elli senedir İsrail’in en büyük silah sağlayıcısı konumunda. İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren İsrail dünyada en fazla Amerikan yardımı alan ülke. ABD aynı zamanda İsrail toprakları içerisinde onay geldiği takdirde İsrail’e teslim edilebilecek 4,4 milyar dolarlık bir silah rezervine de sahip.
Yani İsrail acil durumlarda teslimat beklenmeden doğrudan kullanılabilecek bir dış yardım imkânına sahip olmuş oluyor.
İsrail aynı zamanda kendisine tanınan “niteliksel askeri üstünlük” ilkesi (QME) kapsamında bölgede en yeni F-35’lere sahip olabilen tek ülke. İsrail aynı zamanda “başlıca NATO dışı müttefik” statüsü sebebiyle kullanılmış ABD ekipmanlarına da erişiyor. 2010-2020 yılları arasında 385 milyon dolar değerinde ekipmana bu şekilde ulaştı.
Ek olarak ABD’nin başka hiçbir ülkeye tanımadığı bir imkâna da sahip İsrail. Kendisine gelen ABD askeri yardımının %25’ini kendi silah sanayisini geliştirmek için kullanabiliyor.
1948’de İsrail’in kuruluşunda ABD bir süre boyunca sadece ekonomik yardımlar gönderdi. Ancak 1959 yılından itibaren ABD 66 yıl boyunca İsrail’e açık kaynaklardan edinilebilecek bilgiye göre toplam 251,2 milyar dolar askeri yardımda bulundu.
Özellikle soğuk savaş sürecinde İsrail ABD’de komünizmle mücadelede stratejik önemdeki merkezlerden biri olarak kabul görmeye başladı.
1978’de imzalanan Camp David anlaşmalarından sonra yardımlar gitgide arttı. Bu yardımların Senato onayı gerektirmeyecek şekilde bir dizi mutabakat zaptı (MOU) ile tasarlandığını da belirtmekte fayda var.
Tüm bu süreç boyunca tek bir yılda yapılan en fazla yardım ise 17,9 milyar dolarla 2024 yılına ait. İsrail’e Amerikan yardımı 1949’da askeri olmayan kredi ve 1951’de de hibeler ile başlıyor.
İsrail ilk askeri kredisini ise 1959 yılında alıyor. 1959 ve 1970 arasındaki toplam kredi miktarı 162 milyon dolarken bu rakam 1971’de 3,2 milyar dolara kadar yükseliyor. 1974’te ise ilk askeri hibesini alıyor.
1985’te ise askeri yardımlar kredi formundan tamamen hibeye dönüşüyor. 2024 yılına kadar İsrail’in aldığı toplam yardımların sadece yüzde 3,5’ini oluşturan bu krediler ise yapılandırılıyor.
Bununla beraber İsrail dış askeri yardım paketine (FMF) dâhil olan diğer ülkelerin aksine yardımı üç taksitte değil tek bir seferde mali yılın ilk ayında alabiliyor. Bu toplu meblağ da ABD Merkez Bankası'ndaki faiz getiren bir hesaba aktarılıyor. Bu sayede İsrail bu askeri hibelerden elde ettiği faizi geçmişteki askeri borçlarını ödemek için kullanıyor.
AMERİKAN HARCAMALARINDA SİLAH ŞİRKETLERİNİN ROLÜ
Obama döneminde imzalanan mutabakatlarca İsrail düzenli olarak her yıl 3,8 milyar dolar askeri yardım alıyor. Tabi İsrail bu paranın büyük çoğunluğunu Amerikan savunma şirketleri ürünlerine harcamak zorunda. İsrail asgari bir denetimden sonra doğrudan bu şirketlerden alım yapabiliyor.
Boeing, General Dynamics, Lockheed Martin, Northrop Grumman, RTX (önceki ismiyle Raytheon) ve Caterpillar bu şirketlerden bazıları.
Büyük yolcu uçaklarıyla tanıdığımız fakat mali sıkıntılar yaşayan Boeing firması yakın zamanda yatırımlarını savunma sanayi alanına kaydırdı ve genel merkezini de Pentagon yakınlarına taşıdı. Boeing Savunma Uzay Güvenlik Biriminin (BDSS) 2023’ün son çeyreğinde büyük karlar elde ettiğini görüyoruz.
Bu birimin kazandırdıkları şirketin senelik gelirinin yüzde 36’sını oluşturuyor. Boeing’in Ukrayna ve İsrail’e silah satışlarından büyük kazançlar elde ettiği açık. Yine son zamanlarda genel merkezini Pentagon yakınlarına taşıyan bir diğer firma RTX de F-16’lar için İsrail’e havadan karaya füzeler satıyor.
Şimdiki ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin’in de RTX’in eski yönetim kurulu üyesi olduğunu belirtelim.
Biden yönetimi savunma şirketlerinin bu ölçüde kazançlar sağlamasını yeni teknolojileri teşvik edip yatırımları artırmak ve Amerikalılara daha fazla iş olanakları sağlamak açısından meşrulaştırıyor.
Şirketlerin ABD’nin savaş politikalarından ne kadar yararlandığını F-16 ve F-35 savaş uçakları başta olmak üzere çok sayıda savunma ürününün üreticisi Lockheed Martin’in CEO’sunun “Başkanlık bütçesi ve ek finansman, şirketimizin önümüzdeki birkaç yıl içinde büyümesi için güçlü bir dayanak sağlayacaktır” açıklamalarında görebiliyoruz.
Financial Times da dünyanın en büyük 15 savunma şirketinin 2026 yılında 56 milyar dolar nakit akışı sağlayacağını öngörüyor ki bu rakam 2021’in neredeyse iki katı.
BÖLGEDEKİ AMERİKAN VARLIĞININ MALİ YÜKÜ
7 Ekim 2023’den beri ABD bölgedeki askeri varlığını yeni eklenen uçak gemisi saldırı grupları, amfibi destek grubu ve Hava Kuvvetleri avcı filoları ve hava savunma bataryaları ile arttırdı. ABD aynı zamanda dünya ticaretinin yüzde 15’inin transferini sağlayan Aden Körfezinde ticaret gemilerini Husilerden korumak için de yine uçak gemisi saldırı gruplarını görevlendirdi.
Bölgede yaklaşık 40 bin Amerikan askeri görev yapıyor ki bu sayı 7 Ekim 2023’den önce 34 bin civarındaydı. Bu sayı Ağustos 2024’de İsmail Heniyye suikastinden sonra ise 50 bine çıkarıldı. ABD’nin sadece bir tam yüklü uçak gemisi taarruz grubunu görevlendirmesinin günlük maliyeti 8,7 milyon dolar.
Ek olarak askeri personel de çatışma bölgelerinde görev yaptıkları sürece ek ödemeler alıyor. Personele ödenen bu miktar ise 7 Ekim’den bu yana yaklaşık 70 milyon doları buluyor.
Böylece 7 Ekim’den bu yana ABD ordusunun bölgede bulunmasının toplam maliyeti 4,8 milyar doları buluyor. Ancak bu sayıların kısa süre içinde çok daha artması muhtemel. Bu senenin haziran ayından beri Deniz Kuvvetlerinin 1 milyar dolarlık bir mühimmatı ateşlediği görülüyor.
Rapor özellikle Husi direnişi nedeniyle planlanan bütçenin çok üstüne çıkıldığını ve çatışmaların devam etmesi halinde Pentagon’un sadece birkaç ay içinde 2 milyar dolarlık bir fona daha ihtiyacı olacağını söylüyor.
Burada ABD ordusu ve Husiler arasındaki savaş maliyetleri konusundaki asimetriye de dikkat çekiliyor. Husiler yaklaşık 2000 dolar değerindeki İran yapımı saldırı dronları kullanırken ABD birkaç milyon değerinde füzeler ateşliyor.
Bu doğrudan masraflara ek olarak bölgedeki direnişin yol açtığı ticari masrafları da hesaba katmak gerekiyor.
Rapor, Süveyş ve Aden Körfezi'nden geçen gemilerin en az %60'ının Ümit Burnu'na yöneldiğini belirtiyor. 7 Ekim’den önce her hafta 200-300 gemi bu rotayı kullanırken şimdi sayı 40-75 arasında. Bu da en az on günlük bir ek sefer süresi ve gemi başına yaklaşık 300 bin dolar ek yakıt masrafı demek.
Bazı gemiler de yaklaşık 1 milyon dolar değerinde ek bir sigorta yaparak geçiş yapıyor. Toplamda 7 Ekim’den bu yana bu masrafların şirketler için en az 2,1 milyar dolarlık maliyet yarattığı tahmin ediliyor.
Raporun tamamına erişim için:
Not: Bu yazı teoridergisi.com’dan alınmıştır.