'Fındık tanıtma grupları yeniden kurulmalı'
Türkiye'nin yıllık fındık ihracatı 2,8 milyar lira. İhracat tamamen özel sektörde. Ulusal Fındık Konseyi Başkanı Hamza Bölük, “Bugün hâlâ fındığın farkında olmayan ülkeler var. Fındık tanıtma grupları kapatıldı. Çin ve Uzak Doğu piyasasına bu kurullar sayesinde girdik. Buralar yeniden açılmalı.” ded
Türkiye ihraç ettiği tarım ürünlerinden yılda 20-25 dolar arasında girdi sağlıyor. Fındık ürününün buradaki payı ise 2.3-2.8 milyar arasında. Ulusal Fındık Konseyi Başkanı’nın deyimi ile ihraç edilen tarım ürünleri arasında fındık, amiral gemisi. Aynı zamanda Giresun Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı da olan, Ulusal Fındık Konseyi Başkanı Hamza Bölük ile fındığın önemini ve Türkiye tarımını konuştuk.
- Fındığın Türkiye ekonomisindeki yeri nerede?
Türkiye’de tarımsal ürünlerin ihracatının toplam ihracat içerisindeki payı yaklaşık yüzde 10-12 civarında. 20-25 milyar dolara yakın ihracatta, fındığın payı yüzde 12. Yıllara göre 2.5-3 milyar dolar arasında ihracat gerçekleşiyor. Bu şu demek; fındık tarımsal ürünlerin amiral gemisidir yani olmazsa olmazıdır. Fındık, yüzde 85’i ihraç edilen bir ürün zaten. Dünya üretiminin yaklaşık yüzde 70’ini Türkiye gerçekleştiriyor. Ancak dikili alan ve üretim miktarıyla karşılaştırıldığında üretim verimliliği düşük. Dünyanın diğer fındık üreten ülkelerinde daha verimli üretimler olduğunu görüyoruz.
FINDIK, TÜRKİYE’NİN ÜRÜNÜ
- Devletin üretim ve ihracattaki payı nedir?
Devlet fındıkta ihracat yapan bir kurum değil. Devletin herhangi bir kurumu da ihracat yapmıyor. İhracatın tamamını özel sektör gerçekleştiriyor. Türkiye’de ciddi manada bir fındık sanayisi var. Sarp Sınır Kapısı’ndan İstanbul’a kadar olan bölgede sanayi var. Bu bölgenin dışında başka illerimizde de fındıkla uğraşıp ihracat yapan firmalar var. Dolayısıyla fındık sadece Karadeniz Bölgesi’nin ürünü değil. Fındık, Türkiye’nin ürünü. Tarımsal ürün ihraç eden herkesin ilgisini çeken bir ürün.
DÜNYA’NIN 80 ÜLKESİNE İHRACATIMIZ VAR
- Fındık olmazsa ihracat mı düşüyor?
Öyle dememek lazım. Antalya’dan narenciye ve diğer illerimizden de ihracat var ama fındık önemli bir yer tutuyor. Dünya’nın yaklaşık 80 ülkesine ihraç edilen bir ürün. Yani sadece Avrupa’ya ihraç edildiği sanılmasın. Bugün Dünya’nın her tarafına fındık gönderiliyor az ya da çok. Biz istiyoruz ki dünyadaki bütün ülkeler, fındık yesin. Bugün hâlâ fındığın farkında olmayan ülkeler var.
FINDIK TANITMA KURULLARI KAPATILDI
- ‘Bütün dünya fındık yesin’ dediniz nasıl olacak bu?
Bunun için sanayicilerimiz, ihracatçılarımız gerçekten çok uğraşıyor. Bu konuda Fındık Araştırma Grubu’nun geçmişte çok büyük emek sarf ettiğini söylemek lazım. Ancak devletimizin tasarrufuyla tanıtma grupları kapatıldı. Bugün çok büyük potansiyel olan ve ilerlemekte olan Çin ve Uzak Doğu piyasasına Fındık Tanıtma Kurulu sayesinde girdik. Dünya nüfusunun yaklaşık 1/6’sını barındıran Çin’e fındık satmaya yaklaşık 20 yıl önce başladık. Çinliler fındığın farkına yeni vardı. 200 ton ile başladık şu an yaklaşık 20 bin tona çıktık. Bu ciddi bir rakam. İhracatın içerisindeki paya baktığınızda yaklaşık yüzde 7-8’i Çin’e gidiyor. Bunun 350 bin ton ihracat olduğunu düşünürseniz yüzde 5’i 18 bin ton eder. Daha çok yedirmek zorundayız ama salt yedirmekle olmuyor. Bir taraftan fındığı satalım ama üretmemiz de lazım.
AVRUPA ALAN, ASYA ÜRETEN
- Sayın Cumhurbaşkanı da dillendiriyor. Dünya’nın nabzı Asya’da atmaya başladı. Buralarda Türkiye’nin ne gibi hamleler yapması gerek?
Dünya ticaretine baktığımız zaman 500 yıl öncesinde de İpekyolu diye bir ticaret hattı vardı. Çin’den Avrupa’ya uzanan bizim ülkemizden de geçen bir ticaret hattından bahsedilir. İpekyolu’nda önceden Çin’den başlayan üretim ve ticaret, Avrupa’ya doğru satılarak giderdi. Yani Avrupa’ya ürün ihraç edilirdi o taraflardan. Dolayısıyla Avrupa alan, Asya üreten. Üreten her zaman ticaretin merkezidir. Ancak 500 yıl sonra bu tersine döndü. Yani Avrupa üretime doğru kaydı, Asya ve Uzak Doğu üretimden düştü. Ama şimdi ticaret 500 yıl geriye doğru yeniden evriliyor. Yani dünya nüfusunun en yoğun olduğu yer Asya. İnsanın olduğu yerde ticaret olur. Bu ülkeler artık teknolojiyle, sanayiyle, yeni gelişmelerle yüz yüze gelmeye başladı.
ÜRETİMİ ARTIRMAMIZ LAZIM
Dünya artık köy haline geldi. İletişim sayesinde herkes birbiriyle çok kolay haberleşip dünyanın her yerinde ne olup bittiğini görebiliyor. Ülkelerde olanları gördükçe insanlar, kendi ülkelerinde de olsun istiyorlar ve dolayısıyla bu ülkeleri, kalkınma mecburiyetine zorluyor. Refah düzeyi arttıkça tüketim de artar. Ancak asıl sorun tüketimi artırmakla kalmıyor, dünya 8.5 milyar nüfusa sahip. 20 yıl önce dünya 800 bin ton fındık tüketiyordu; şu anda 1 milyon ton tüketiyor. Yani dünya tüketimi artıyor. Bizim üretimi artırmamız lazım. Dönüp dolaşıp söz üretime geliyor çünkü bir şeyi tükettirebilmeniz için önce elinizde var olması lazım, var olmazsa neyi satacaksınız?
TARIMSAL REFORMA İHTİYACIMIZ VAR
- Türkiye’nin ortalama fındık rekoltesi 600-700 bin ton arasında. Bundan 15-20 yıl önce yine o kadardı ama arazi azdı. Arazi var ama rekoltede bir yükseliş yok bunun nedeni nedir? Fiyatlar mı? Başka nedenler var mı?
Fiyat olmaz, asıl sorun üretmekten vazgeçiyoruz. Bunun birkaç tane temel sebebi var. 20 yılda arazi bölüne bölüne küçülüyor. Her küçülme demek o küçük araziye sahip olanın, orası ile ilgilenmekten vaz geçmesi demek. Dedenizin 100 dönüm arazisi vardı fındık yetiştiriyordu, 15 ton fındık üretiyordu. O ona yetiyordu, dolayısıyla sadece fındıkla ilgileniyordu. Ama dede öldü, arazi çocuklar arasında bölündü, 4 mirasçı var diyelim 25’er dönüme düştü. Şimdi baba öldü, torunlara kaldı 25 dönüm 5 dönüme düştü. Dolayısıyla 5 dönüm artık kimseyi doyurmuyor. O yüzden bizim tarımsal bir reforma ihtiyacımız var. Özellikle fındık alanında söyleyecek olursak, önce bu arazileri mevcut haliyle verimli kılmanın yollarını aramamız lazım. Onun için arazilerin toplulaştırılması lazım. Bunu bizim insanlarımız değişik yöntemlerle yapıyor. Ama bunlar verimliliği artırmıyor. O vatandaş onu bir yıllık alıyor, önümüzdeki yıl için düşünmüyor. Mal sahibi yarın ‘git’ dese gitmek zorunda. Dolayısıyla bunun, sözleşmeli tarım benzeri, toprak sahibiyle bu işi yapmak isteyenleri buluşturup bunu büyük ölçekli şirketler haline dönüştürmemiz lazım.
BAŞKA ÜLKE ÜRETİCİLERİYLE REKABET EDEMİYORUZ
Giresun’da bahçelerimiz çok yaşlı, 150-200 yıllık bahçelerimiz var. Ordu’da da durum aynı. Bizim başka alternatifimiz yok. Fındığı söküp şunu yaparız diyebileceğimiz bir toprağımız yok. 750 bin hektarlık bir alanda 1 dönümde 100 kilo üretim düşündürücüdür. Yurtdışında bu ürünü üretenlerle rekabet açısından çok zorlanıyoruz. Amerika’da adam 70 cente üretiyor biz aynı fındığı 1 buçuk dolara üretiyoruz. Maliyetin düşmesi gerekiyor. Mevcut dikim alanlarında daha fazla ürün elde etmemiz lazım. Türkiye ortalamasının 150 kilonun altına düşmemesi gerekir. Bu da 1 milyon ton rekolte eder. Bizim buna ulaşmamız lazım.
- Son sözleriniz nelerdir?
Üreteceğiz başka yolu yok. Topraktan üreteceğiz, sanayiden üreteceğiz. Dışardan almaktansa çalışarak, bilimsel tekniklerle üreteceğiz. Üretmeden buradan çıkış yok. Yoksa 10-15 yılda bir kriz yaşarız. Bunun adı döviz krizidir. Bu krizden çıkmanın yolu üretmektir.
TONYA’DA FINDIK ÜRETİCİ EĞİTİM SEMİNERİ
Trabzon Ticaret Borsası (TTB) tarafından Fındıkta Verim ve Kaliteyi Arttırma Projesi kapsamında düzenlenen eğitim seminerleri sürdürülüyor. Seminerlere Trabzon’un Tonya ilçesine bağlı İskenderli mahallesinde devam edildi. Tonya-İskenderli Eğitim ve Kültür Dayanışma Derneği Başkanı Mehmet Gül, yörede tarımı çeşitlendirerek üreticinin zenginleşmesine önayak olmak istediklerini belirterek, İskenderli’de fındık dikimine de bu amaca yönelik olarak giriştiklerini söyledi.
Tonya Belediye Başkanı Osman Beşel de şunları belirtti: “Her işin başı üretimdir. Üretmeyenlerin akıbeti üretenlere mahkûm olmaktır. Dünyanın en kaliteli tereyağını hayvancılık yaparak üreten Tonya yöresinde her alanda üretimi arttırmak için çaba gösteriyoruz.” Keşap Fındık Üreticileri Birliği Başkanı Mustafa Şahin, fındıkta yeni dikim sistemleri ve modern tarım uygulamaları konusunda bilgiler verdi. Mustafa Şahin, “Fındık da dikelim ama yöredeki süt inekçiliğini ihmal etmeyelim” dedi.
Seminerin sonunda tek gövde sistemini göstermek için sembolik fidan dikimi yapıldı.
BİZ BİZE YETMEK ZORUNDAYIZ
Tarım ülkesi olarak anılmaktan rahatsız olduk, sanayi ülkesi olduk. Şimdi tarım ülkesi olmaya çalışıyoruz. Çünkü öğrendik ki bu pandemide dünyanın en kıymetli şeyi gıdadır. Her şeyden vazgeçersiniz ama gıdadan vazgeçemezsiniz. Biz bize yetmek zorundayız. Yetiremediklerimiz olabilir ama bu ülkenin bize yetecek kadar toprağı var. Konya Ovası kadar olan ülkeler, bizim 10 katımız mal üretip satabiliyor. Gelecek yüzyılın dünyasında en çok ihtiyaç duyulacak şey tarımdır.
KÖYLERE DÖNÜŞÜ SAĞLAMALIYIZ
Köylerde insan kalmadı. Bu sadece Karadeniz’de değil. Köy demek tarım demek. Tarım yapacaksanız, köyde yaşayacaksınız. İnsanın yüzde 80’si şehirde yüzde 20’si köydeyse o ülke tarım ülkesi olamaz. Bu yapıya nereden döndük derseniz. Cumhuriyet kurulduğunda yüzde 70’i köyde yüzde 30’u şehirdeydi. 100 yılda nereye gelmişiz? Şehirdeki sosyal hayatı köye taşımamız şart ve şehirden köye dönüşü başlatmamız gerekiyor. Aksi taktirde tarımı geliştiremeyiz. 85 milyon nüfusun 1/5’ini İstanbul’a yığmışız. Ayağı toprağa değmeden çocuklar büyüyor.