Frankfurter Rundschau: Amerikan sistemini yerden yere vurdu!
Alman gazetesinde 28 Mart’ta yayımlanan Stephan Kaufmann imzalı analiz ABD ekonomik modelinin kırılganlığını tartışıyor. Avrupa sisteminin koronavirüs krizinde ABD’ye göre daha avantajlı olduğunun vurgulandığı makalede, Amerika'yı ağır bir kriz beklediği belirtiliyor.
Alman Frankfurter Rundschau gazetesinden Stephan Kaufmann koronavirüs krizinin ABD ve Avrupa’daki etkilerini tartışan bir analiz kaleme aldı. Krizin Amerikan ekonomisini çok sert vuracağı söylenen analizde, ABD’nin aldığı tedbirlerin sonucu ile baş edemeyeceği (kapanan dükkanlar, boş fabrikalar, terk edilmiş şehir merkezleri) vurgulanıyor. Gelirlerin kesilmesinin bir sonucu olarak da pek çok Amerikan şirketinin işten çıkarma tedbirine başvuracağı söyleniyor.
ABD Merkez Bankası yetkilisi James Bullard’a göre, ülkedeki işsizlik oranı 2020 yılının ikinci çeyreğinde yüzde 30’a kadar tırmanabilir. Yazar bu senaryonun, aşırı esnek bir iş piyasasının nelere yol açabileceğini gösterdiğini ve Avrupa’nın bundan ders çıkarması gerektiğini belirtiyor.
ABD’nin esnek iş piyasasının aksine, Avrupa’da şirketlerin iş piyasasında esnekliğin olmayışından şikayet ettiğini belirten yazar, Avrupa’da iş güvencesi ve diğer yönetmelikler sebebiyle şirketlerin işten çıkarma uygulamalarının zorlaştırıldığını ve çalışanların korunduğunu söylüyor. Makalede şu veri paylaşılıyor: Rekabet gücüne ilişkin küresel sıralamada, iş piyasasının esnekliği açısından ABD üçüncü sırada, Almanya 18. sırada, Fransa da 35. sırada.
ÖZGÜRLÜKLER ÜLKESİNDE VARLIK YOKLUK MÜCADELESİ
Bugün virüs kriziyle birlikte Avrupa ekonomik modelinin kendi gücünü ortaya koyduğunu ileri süren yazar, bu ülkelerde işe alıp işten çıkarma gibi uygulamaların Atlantik ötesindeki (ABD) kadar kolay olmadığını söylüyor. Avrupa’da işten çıkarma işleminin daha az uygulandığını, insanlar ücretlerini almaya devam ettiklerini ve bu durumun da piyasalarda talebin çökmesini yavaşlattığını kaydeden yazar, işsizlik maaşı uygulamasının da etkili olduğunu belirtiyor. ABD’de ise bu tedbirin çok yetersiz olduğunu, uygulansa bile azami 6 ay boyunca işsizlik maaşı ödendiğini bildiriyor.
Yazar ABD’deki duruma ilişkin şu ifadeleri kullanıyor: “Özgürlükler ülkesinde, özellikle girişimciler için özgürlük sunan bir ülkede, çalışanlar sürekli olarak varlık yokluk mücadelesi veriyorlar. İşlerini kaybetmemek ve ücretlerini tam alabilmek için hasta hasta işe gidiyorlar ve bu da salgın zamanlarında büyük bir risk teşkil ediyor.”
SAĞLIK SİSTEMİ HASTA EDİYOR
Yazar devamında da, ABD’de işlerini kaybeden insanların, gelirlerinin büyük bir kısmından da olacaklarını ve duruma göre sağlık sigortasını da kaybedebileceklerini söylüyor. ABD’deki bu sağlık sigortası sisteminin, sigortası olan birçok insan için bile yetersiz olduğunu, insanların aldıkları sağlık hizmetinin önemli bir bölümü için ödeme yapmak zorunda kaldıklarını belirtiyor.
Hastanede kaldıktan sonra ödenmesi gereken faturaların ise, vatandaşların ödeme zorluğu yaşamasına sebep olan en önemli bir husus olduğunu kaydeden yazar, bu durumun 2009 ve sonrasında olduğu gibi, krizlere yol açabileceğini belirtiyor. O tarihlerde de çok sayıda ABD’li hane, emlak kredisini ödeyemez noktaya gelmişti.
Yazar ABD sağlık sisteminin krizini şu ifadelerle özetliyor: “ABD’deki gibi ‘özgür’ bir sistem insanları hasta etmekle kalmıyor (Bloomberg’in yayınladığı küresel sağlık sıralamasında ABD, Küba’nın 5 basamak arkasında, 35. sırada yer alıyor), aynı zamanda aşırı konjonktürel bir etki de yaratıyor; ulusal ekonominin topyekûn resesyona girmesini de hızlandırıyor.”
ABD’li şirketlerin sorunsuz bir şekilde, salt piyasanın durumuna göre işten çıkarma ve işe alma işlemi yapabildikleri için, birçok ABD’li iktisatçının kriz sonrasında ABD ekonomisinde çok hızlı bir yükseliş olacağını öngördüğünü belirten yazar, bu yorumu şöyle tiye alıyor: “Sadece geriye tek bir soru kalıyor, o zamana kadar Amerikan ekonomisinden geriye ne kalacağı.”
BAŞININ ÇARESİNE KREDİYLE BAKIYOR
Alman gazetesindeki analize göre, Pittsburgh’da Carnegie Mellon Üniversitesi’nde ekonomist olan Laurence Ales krizden şu sonucu çıkarıyor: “Şu anda ABD’de ihtiyaç duyduğumuz şey tam da bu Avrupa sistemi. Ama ABD buna sahip değil. ABD ekonomik kaynaklara sahip, fakat bunlar toplumsallaşmamış, bu zenginlik çoğunlukla tek tek kişilerin sorumluluğunda. Washington bundan dolayı başının çaresine krediyle bakıyor.”
Hükümetin devreye soktuğu 2 trilyon dolarlık paketin bir kısmının, işsizlik maaşlarının süresini uzatmak ve miktarını arttırmak için kullanılacağı, ilaveten hastanelere ve sağlık sistemine mali yardımlar yapılacağı belirtilirken, bu paketin ABD’nin devlet borçlarını İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en yüksek seviyeye çıkaracağı kaydediliyor.
Yazar tüm bu krizin sonucunda, ABD’nin kendi sisteminin kırılganlığını görüp sağlamlaştırmak zorunda olduğunu anladığını ve bu sefer geçiştirme şansları olmadığını söylüyor.
ESNEK PİYASA CILIZ SOSYAL DEVLET
ABD sistemini, “esnek iş piyasası ve cılız sosyal devlet” olarak tanımlayan yazar, ülkenin sisteminin kısa vadede devre dışı kalmış durumda olduğunu ve ekonominin hem yukarıya doğru hem de (şu aralar) aşağıya doğru tepki verdiğini kaydediyor. Resesyon tehdidine karşı Donald Trump’ın, fabrikaların ve mağazaların yakın zamanda yeniden faaliyete geçeceklerini ilan ederek büyük destek topladığını belirten yazar, Trump’ın vurgularını aktarıyor: “Halkımız işine geri dönmek istiyor. Virüse karşı mücadele kapsamında alınan tedbirler, hastalığın kendisinden daha kötü olmamalılar.”
ABD erken bir tarihte normal duruma geri döndüğünde bile, ülkenin çok daha ağır bir krizle karşı karşıya kalacağı savunulan makalede, Avrupa’nın varlıklı ülkelerinde ise sürecin daha fazla zamana yayılabileceği vurgulanıyor. Otomatik olarak sosyal devletin istikrarını koruyan unsurların, ilk etapta daha kötü sonuçlara engel olduğu söyleniyor.
Makalenin sonunda ise Avrupa devletlerine şu uyarı yapılıyor: “Gelecekte Avrupa’da tekrar ‘sosyal yükler’ konusunda şikayetler başladığında, bugünler hatırlanmalı. Tabi ki sosyal devlet pahalı. Lakin satın alınan her hizmette olduğu gibi, sadece alış fiyatı değil, bunun karşılığında ne alındığı da belirleyici.”
Çeviren: Gülçin Akkoç