20 Ekim 2024 Pazar
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Fransa 40 yıldır uyguladığı neoliberalizmin bedelini ödüyor’

Fransa’da düşen alım gücü beraberinde yoksullaşmayı getiriyor. Hükümet ise buna önlem almak için kamucu çözümlere muhtaç kaldı. Aydınlık’a konuşan uzmanlar “Fransa’nın on yıllardır kamuculuğu bertaraf etmesi bu sonucu doğurdu” görüşünde

‘Fransa 40 yıldır uyguladığı  neoliberalizmin bedelini ödüyor’
A+ A-
ÖZGÜR ALTINBAŞ

Fransa’da gündem yoksullaşma. Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, dar gelirli ailelere "gıda çeki" desteği sağlanacağını açıkladı. Protesto ve grevlerin devam ettiği Fransa’da ekonomik çözümlerde alışılmışın dışında yöntemler kullanılıyor.

Ekonomi Bakanı Le Maire, Paris'te çok sayıda gıda tedarikçisi firmanın yöneticileriyle bir araya geldi. Enflasyonla mücadele ve fiyatlarda hızlı artışın önüne geçmek için en geç haziran ayına kadar marketlerde gıda fiyatlarını sabitleyeceklerini belirten Le Maire, dar gelirli hanelere de "gıda çeki" yardımı yapacaklarını söyledi.

‘Fransa 40 yıldır uyguladığı  neoliberalizmin bedelini ödüyor’ - Resim : 1
Ali Rıza Taşdelen

Fransa Ulusal İstatistik ve Ekonomik Araştırmalar Enstitüsüne (INSEE) göre, şubat itibarıyla gıda ürünlerinde enflasyon oranı yıllık bazda yüzde 14,5'e ulaştı.

Yıllarca Fransa’da yaşayan Vatan Partisi Mersin İl Başkanı sosyolog Ali Rıza Taşdelen ve ekonomist Serhat Latifoğlu sorunun temeline inerek ekonomik ve sosyolojik sonuçları Aydınlık Avrupa’ya anlattı. İki uzmanda Fransa’daki neoliberal politikalara dikkat çekti.

‘45 YILDA HER GEÇEN GÜN YOKSULLAŞMA ARTTI’

Ali Rıza Taşdelen, Fransa’da yıllardır yoksulluk ve sosyal yardım konusunun konuşulduğunu ve buna göre politikalar üretilmeye çalıştığını söyledi. Taşdelen, bu krizin diğer krizlerden farklı olduğunu söyleyerek salgın ve enerji krizinin üstüne eklendiğini belirtti.

Fransa'daki yoksullaşmanın temelinde ne yatıyor?

‘Fransa 40 yıldır uyguladığı  neoliberalizmin bedelini ödüyor’ - Resim : 2
François Mitterrand

1980’li yıllardan bu yana seçim kampanyalarını yakından izleme fırsatını bulduğum Cumhurbaşkanları Mitterrand, Chirac, Sarkozy, Hollande ve Macron’un seçim vaatlerinde sosyal eşitlik, sosyal yaranın sarılması, yoksullukla ve işsizlikle mücadele hep önemli bir yer almıştır. Çünkü son 45 yılda Fransa’da her geçen gün yoksullaşma artmış ve alt tabakanın alım gücü düşmüştür.

Dünya kapitalist sisteminin, 1970’li yıllarda içine düştüğü krizden kurtulmasının yolu olarak ortaya atılan neoliberal düşünce, küreselleşme projesi ile İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyada oluşan, sosyal ve politik dengeleri altüst etmiş, 1945-1975 döneminde kapitalist dünyada oluşan “sosyal refah devleti”, “korumacı devlet” küreselleşme hareketinin saldırısına uğrayarak son 40 yılda tamamen ortadan kalkmıştır.

İşte bugün yaşanan yoksulluğun temelinde 80’lerden bu yana uygulanmaya konulan neoliberal politikalar vardır. Bu politikaların yol açtığı enflasyon, zam, işsizlik, özelleştirme, sosyal haklara saldırı (bugün yapılmak istenen emeklilik reformu gibi), borç batağı, denkleştirilemeyen bütçe açıkları gelinen aşamada 65 milyonluk Fransa’da 10 milyon civarında yoksulun ortaya çıkmasına neden olmuştur.

‘PETROL KRİZİNDE BİLE GIDA ÇEKİ DAĞITILMAMIŞTI’

Fransa en son ne zaman bu kadar fiyatlara müdahale edecek ve gıda çeki dağıtacak bir dönem yaşadı?

Bugün tüm Avrupa’da olduğu gibi Fransa’da da ekonomik durum gerçekten vahim. Var olan enflasyonun yol açtığı pahalılık satın alma gücünü düşürmüştür.

Başta Fransa olmak üzere Ukrayna’da ABD’nin peşine takılan Avrupa ülkelerinin Rusya’ya uyguladıkları yaptırımlar ve bu yaptırımlara doğal gaz ve petrol vanasını kapatarak cevap veren Rusya, Avrupa’yı tarihinde görülmemiş bir enerji krizine sürüklemiştir. Fiyatların üçe, dörde katlanmasıyla enerjide yaşanan kriz enflasyonu yukarı çekmiş ve fiyatlar alıp başını gitmiştir. Fransa’da kiriz öncesi yüzde 1-2’lerde olan enflasyon yüzde 8-10’la çıkmıştır. Bu oran gıdada yüzde 15’leri bulmuştur.

Son 50 yılda Fransa tarihinde enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir dönem var. O da 1975 petrol kriziyle (yine enerji krizi) başlayan ve yüzde 14’lere kadar çıkan bir enflasyon vardı. O dönem fiyatlara müdahale edildiğini veya gıda çeki dağıtıldığını hatırlamıyorum. Ama Türkiye’de 2000’li yıllarda uygulandığı gibi bankalar kredi olanaklarını ve kredi kartına sahip olmayı kolaylaştırmıştı. 3 maaş bordrosu sunarak bankadan 100 bin, 200 bin Frank kişisel kredi alındığını hatırlıyorum. İnsanlar bu kolaylıklarla tüketime yönlendirilmişti.

‘SOSYOLOJİK BOYUTU ÇOK KORKUNÇ’

80’li yıllarda kredi sistemi ile yatırım yapan aileler (lojman, araba, mobilya, beyaz eşya vs.) borçlarını ödeyemez duruma gelmiş; evleri, arabaları, mobilyaları haczedilmişti. Olayın sosyolojik boyutu korkunçtu; boşanmalar, intiharlar, kendisini evsiz barksız sokakta bulanlar.

2018 Kasım’ında başlayan ve 2020 Mart Kovid-19 salgınına kadar devam eden Sarı Yelekliler hareketini hatırlayalım. 40 yıl önce olduğu gibi yoksulluk bir kavram olarak devletin istatistiklerinde yer alıyordu (yüzde 15). İşsizlik yüzde 10’ları aşmış, işsizlik yardımı almayan yüzbinler haftada 10-15 saat çalışarak ayda 500-600 avro ile geçimini sağlamaya çalışıyor, asgari ücretin çok altında bir aylıkla yaşam mücadelesi veren emekliler ayın sonunu getiremiyor. Çiftçiler, küçük esnaf ve zanaatkarlar ağır sosyal primler ve gelir vergileri sebebiyle iflas ediyor, işyerleri kapanıyor, intiharlar artıyor, aileler dağılıyordu. Satın alma gücü düşen insanlar evlerine ekmek götürememe korkusuna düşmüştü. Kurumsal vergiler yetmiyormuş gibi, hükümet bütçe açıklarını kapatmak için dolaylı vergilere başvuruyordu. İşçi, memur, emekli, çiftçi, küçük esnaf ve zanaatkarlar hem kurumsal vergi ve sosyal primlerle hem de dolaylı vergilerle kelimenin tam anlamıyla inim inim inliyordu.

2018’de durum buydu. Buna 2 yıllık bir salgın dönemini ve enerji krizini de ekleyin. Demek ki bugün durum daha vahim.

‘EMEKLİLİK REFORMU 30 YILDIR GÜNDEMDE’

Bu şartlar altında emeklilik reformu geçebilecek mi?

Emeklilik reformu son 30 yıldır gündemde. 1995’de Alain Juppé hükümeti denedi olmadı. 2010’da Sarkozy, erken emeklilik yaşı 60’dan 62’ye, tam maaş emeklilik yaşı 65’den 67’ye çıkaran yasayı onayladı. Fakat bu da yetmedi; 2017’de Cumhurbaşkanı seçilen Emmanuel Macron yeni bir “emekli reformu”nu gündeme getirdi. Erken emekli yaşını 64’e çıkarmak istiyordu. Fakat Sarı Yeleklilerle birlikte sendikalar hükümeti salladılar. Mart 2020’de başlayan koronavirüs salgını ile eylemler durdu. İkinci kez seçilen Macron yeniden emeklilik reformunu gündeme getirdi. Meclis’te muhalefet, sokakta işçi sendikaları direniyor. Macron’un azınlık hükümeti ancak Sarkozy’nin partisi Cumhuriyetçilerin desteğini alırsa tasarıyı Meclis’ten geçirebilir. Alamazsa Anayasanın hükümete verdiği yetkiyle 49-3 maddesine dayanarak tasarıyı Meclis’e sunmadan geçirmeyi düşünüyor.

Hükümetin ile sendikaların bilek güreşi devam ediyor. Aylardır devam eden eylemler geçen hafta rekor bir katılımla Fransa’nın 320 noktasında gerçekleşti.

‘FRANSIZ HÜKÜMETİ BORÇ BATAĞINDA’

Fransa ekonomi bakanının sunduğu çözümler ne derece gerçekçi?

Fransız hükümeti bir çıkmaz içinde. Geçen yıl enerji krizine karşı halkın tepkisini yumuşatmak için doğal gaz ve akaryakıtta fiyatları dondurarak bütçeye ağır bir yük getirmişlerdi. Zaten borç batağındalar. Şimdi temel gıda maddelerinin fiyatını dondurmak için ülkenin büyük zincir marketleriyle görüşme içindeler. Marketler bunun sürdürülemez olduğu düşüncesinde. Çünkü enflasyonun her ay artış içinde olduğunu ifade ediyorlar. Bugün fiyatları dondursanız önümüzdeki ay enflasyon artışından dolayı kendi maliyetlerinin de artacağını bunun uzun bir yana orta vadede bile sürdürülemeyeceğini ifade ediyorlar.

‘KİTLELER SİYASİLEŞİYOR’

Genel grevler, protestolar devam ediyor ve büyüyor. Çoğu ekonomik temelli ama siyasi bir tavra da neden oluyor. Hükümet siyasi kararlarda da değişiklik yapacak mı?

Fransız halkı son enerji krizinin ülkeyi çıkmaza sürüklediği ve pahalılığın nedeni olduğunun farkında. Sendikalar ne kadar ekonomik çerçevede kalmaya çalışsalar da eylemlerin sürekliliği kitlelerin politize olmasına zemin hazırlıyor ve hükümetin siyasi tercihlerine karşı tutum alıyorlar.

Diğer taraftan milliyetçi grup ve partiler Macron hükümetinin ABD’nin peşine takılmasına, NATO üyeliğine ve Rusya’ya yaptırımlarına karşı çıkan eylemler yapıyor.

‘Ekonomide resesyon gözüküyor’

Ekonomist Serhat Latifoğlu, Fransa’nın Avrupa Birliği'nde (AB) yüzde 20’lik bir paya sahip olan kilit bir ülke olduğunu söyledi. Ekonomisi üç trilyon dolara yaklaşan Fransa’nın IMF’ye göre bu yıl yaklaşık yüzde 1,4 büyüme tahmininin olduğunu belirten Latifoğlu, “Bu oranlar çok düşük. Bu ekonomide durgunluğun yani resesyonun göstergesidir. Bu senenin ikinci yarısında ya da önümüzdeki sene bir resesyon bekleniyor” ifadelerini kullandı.

‘FRANSA’NIN BU HALE GELMESİNİN SEBEBİ NEOLİBERALİZM VE ÖZELLEŞTİRME’

Fransa’nın bu noktaya gelişini 1980’lerde uygulanmaya başlanan neoliberal politikalar olduğunu söyledi. Latifoğlu şöyle konuştu: “Fransa biraz Keynesçilik yaparak da uygulamaya çalıştı bu politikaları ama başarılı olamadı. Bu politikaların tabii ki en önemlisi de özelleştirme oldu. Yani bu kadar güçlü bir işçi sendikaları ve hareketine sahip olan Fransa, sayı olarak fazla olsa da ideolojik olarak zayıf oldukları için bu özelleştirmelere engel olamadılar. Air France, Franz Telekom, Renault gibi çok önemli, dünya çapında şirketler ya tamamen ya da kısmen özelleştirildi. Bu gelir adaletsizliğinde ciddi bir faktör oldu. En çok servete sahip yüzde 1’lik kesimin şahsi varlıklarının 1900’lerden 1980’lere kadar yüzde 50’lerden yüzde 10’lara kadar düşmüş. Eski Cumhurbaşkanı François Mitterrand (1981-1995) döneminde ise neoliberal politikalarla bu oran yüzde 10’lardan yüzde 25’lere kadar çıktı.”

‘YAPTIRIMLARA DEVAM EDERLERSE KRİZ DERİNLEŞİR’

Fransa’nın artan enerji maliyetlerinden kaynaklanan bir durgunluğa gittiğini belirten Latifoğlu “Birçok Fransız şirketi, büyük demir çelik üreticileri de dahil olmak üzere özellikle enerjiyi yüksek oranda kullanan şirketler ya üretimi durdurdular ya da tesisleri kapattılar. Hatta küçük çapta da olsa kamulaştırmalar bile başladı. Bu anlamda baktığımız zaman Fransız ekonomisi gerçekten iyi durumda değil” ifadelerini kullandı. Latifoğlu, önümüzdeki dönemde AB’nin Rusya’ya karşı yaptırımlara devam etmesi durumunda özellikle kış aylarında krizin daha da şiddetleneceğini düşündüğünü belirtti. Latifoğlu şunları söyledi: “Çünkü enerji maliyetleri yeniden artmaya başlayacak. Tamam bu kışı belki nispeten ucuz atlattılar. Ama önümüzdeki dönemde öyle olmayacak. Çünkü hala Rus gazını tam anlamıyla ikame etme şansları yok. Dolayısıyla bu sosyal adaletsizliği düzeltecek herhangi bir adım da atılmıyor. Ufukta öyle bir şey de görünmüyor. Dolayısıyla burada huzursuzluk devam edecek.”

‘GIDA ÇEKİ DOĞRU ADIM AMA YETERLİ DEĞİL’

Gıda çekinin doğru adım olduğunu belirten Latifoğlu, bunun liberal çerçevenin dışına çıkılarak yapıldığını vurguladı. Latifoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: Sunulan çözümler açısından liberal çerçevede yapılabilecek maksimum bir şey kaldı ki onun da dışına çıkıyorlar artık. Bu da gıda çeki. Burada kamucu bir müdahale var. Çünkü çekler devlet tarafından veriliyor. Ondan sonra fiyatlar sabitleniyor aslına bakarsanız bu doğru adımlar bunlar. Ama tabii yeterli değil. Burada asıl kalıcı çözüm şu: AB’nin bu yaptırımlara son vermesi. Çünkü kısa vadede enerji maliyetlerini düşürmenin hiçbir yolu yok. Yani Katar'dan, Amerika'dan nereye kadar LNG ithalatı yapabilecekler? Mümkün değil, olmayacak. Kaldı ki gelecek kış soğuk geçebilir.

SENDİKALARDAN YENİ GREV KARARI

Emeklilik reformunun en tartışmalı maddesi onayladı

Fransa'da Senato, ülke çapında kitlesel grevlere neden olan ve milyonlarca kişinin itiraz için sokağa çıktığı reformun "emeklilik yaşını kademeli olarak 62'den 64'e çıkarmayı öngören" en tartışmalı maddesini kabul etti. Madde, 115'e karşı 201 oyla kabul edildi. Reformun diğer maddeleri de Senatoda görüşülmeye devam edecek.

Sendikalar ise yeni genel grev ve protesto kararı aldı. Reforma karşı 7 Mart’ta genel grev yapıldı. Grevler nedeniyle başkent Paris başta olmak üzere birçok bölgede ulaşımda büyük aksaklıklar yaşandı. Grevden hava yolu ulaşımı da etkilenirken Paris'deki Charles de Gaulle Havalimanı'nda uçuşların beşte biri, Orly Havalimanı'nda ise uçuşların dörtte biri iptal edildi.

Fransa neoliberalizm