Yandex
30 Mart 2025 Pazar
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa etnik azınlık veya başka grupların varlığını tanımaz

Ulusal sorun, Batı Avrupa’da Fransız Devrimi’yle çözüldü. Sömürge ve yarı sömürgeler de bu dönemde oluşturuldu. Ardından emperyalist kapitalizm, ulusal sorunu yerel ve iç sorun olmaktan çıkardı, uluslararasılaştırdı

Fransa etnik azınlık veya başka grupların varlığını tanımaz
ALİ RIZA TAŞDELEN

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Öcalan’ı Meclis’e çağıran çıkışıyla başlayan ve DEM Parti heyetinin İmralı’ya gitmesiyle devam eden “Yeni Açılım Süreci”, DEM Parti’nin önünü açarak PKK’nın bölücü taleplerini pervasızca dile getirmesine yol açtı.

Diyarbakır’da konuşan DEM Parti Eş Genel Başkanı Tülay Hamitoğulları, “Bu tarihsel kırılmada ya pozitif bir şekilde kırılma gerçekleşecek ve barışı inşa edeceğiz ya da negatif yönde kırılmalar gerçekleşecek ve her yer Gazze olacak.” diyerek tehditler savurdu. Federasyon sistemi, çok kimlikli anayasa, Kürtçe anadilde eğitim, özerk savunma güçleri, ekonominin yerelleştirilmesi gibi anlayışlara dayanan Öcalan’ın tezlerine vurgu yapıldı; “Önder Apo’nun ‘demokratik ulus’ paradigması etrafında örgütlenen halklar kazanacaktır.” denildi.

Tehditler, “Fırat Dicle” kod adıyla sunulan “Üçüncü Dünya Savaşı: Ulus Devletlerden Federatif Devletlere” başlıklı bir yazıda, “Bunun için, tarihi günlerden geçiyoruz. Türkiye var olmak istiyorsa, Önder Apo’nun uzattığı eli tutmalı, kendisini demokratikleştirerek, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye’de yaşayan halkların haklarını tanımalıdır. Yoksa Türkiye hem içerisinde bulunan etnik halklar hem de mezhepler nezdinde onlarca parçaya bölünecektir.” denilerek sürdürüldü.

AK Parti bir bocalama içinde olmakla birlikte, başta CHP olmak üzere neredeyse tüm partiler bu bölücü süreci destekliyorlar. Hedefi “İkinci İsrail’i” kurmak olan ABD ve İsrail süreçten memnun. Avrupa’da ise başını Fransa’nın çektiği Atlantikçi ülkeler Suriye’de yaşananları fırsat bilerek sürece dahil olmuş durumdalar.

Bu yazıda, Türkiye’nin bölünmesi için roller üstlenen Fransa’nın nasıl üniter devlet yapısını korumak, azınlıkları tanımamak, Fransızcanın ülkenin tek resmi dili olması ve AB’nin dayattığı “İkiz Sözleşmeler” diye bilinen BM “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi”, “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi” ve “Avrupa Konseyi Ulusal Azınlıkların Korunması Çerçeve Sözleşmesi” gibi ulus devletleri parçalamayı öngören anlaşmalara karşı çıktığını ve rezervler koyduğunu inceleyeceğiz.

Fransa etnik azınlık veya başka grupların varlığını tanımaz - Resim : 1

FRANSA ‘TEK VE BÖLÜNMEZ BİR CUMHURİYETTİR’

Büyük Fransız Devrimi’nden bu yana Fransa, birliği ve bölünmezliği garantileyen güçlü bir merkezi devlet prensibi üzerine kurulmuştur. 1793 Anayasası’nın 1. maddesinde Fransa’nın “tek ve bölünmez bir cumhuriyet” olduğu ve 25. maddesinde “egemenliğin kaynağının halk olduğu” yazılıdır. 1958’de yeniden yazılan bugünün Fransız Anayasası, ulus-devletin temelini oluşturan bu ilkeyi 1. maddede şöyle ifade eder: “Fransa bölünmez, laik, demokratik ve sosyal bir cumhuriyettir. Köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın, kanun önünde tüm vatandaşların eşitliği güvence altına alınır.”

Batı Avrupalılar feodal etnik ve bölgesel parçalanmayı burjuva demokratik devrimlerle tasfiye ederek iç pazara dayanan merkezi-ulusal devletlerini oluşturdular. Böylece ulusal sorun, Batı Avrupa’da 19. yüzyılda çözülmüş oldu. Aynı zamanda sömürge ve yarı sömürgeler de bu dönemde yaratıldı. Emperyalizm aşamasına ulaşan kapitalizm, ulusal sorunu yerel ve iç sorun olmaktan çıkararak, uluslararasılaştırdı ve uluslaşma sürecini tamamlayamamış ve emperyalizme bağımlılıktan kurtulamamış ülkeleri hakimiyeti altına almak, bölüp parçalamak için bir araç olarak kullanmaya başladı. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin amacı bu olmuş ve belgemizde “İkinci İsrail” denen bir “Kukla Kürdistan” kurmayı hedeflemişlerdir.

BM İKİZ SÖZLEŞMELERİ VE FRANSA

“İkiz Sözleşmeler” diye bilinen ve BM “Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi” ve “Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”, 16 Aralık 1966’da kabul edilir ve 3 Ocak 1976 yılında yürürlüğe girer. Her iki sözleşmenin birinci maddesi aynıdır: “Bütün halklar kendi kaderini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasi gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.”

“Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi”nin 27. maddesi ise devletler içindeki “azınlık haklarını” güvence altına alır: “Etnik, dinsel veya dilsel azınlıkların bulunduğu bir devlette, böyle bir azınlığa mensup bulunan kişiler grubun diğer üyeleri ile birlikte toplu olarak kendi kültürel haklarını kullanma, kendi dinlerinin gereği ibadeti etme ve uygulama veya kendi dillerini kullanma hakları engellenmez.”

Fransa bu iki sözleşmeyi “etnik azınlıklar ve diller” konusunda çekince koyarak imzalar. Yürürlüğe girdiği 1976 yılında Fransa BM’de yaptığı açıklamada, özellikle 27. maddeye atıfta bulunarak “27. madde Fransa Cumhuriyeti’nde uygulanamaz… Fransız halkı etnik karaktere dayalı bir ayrımı kabul etmez ve azınlık kavramını reddeder. Fransız Hükûmeti, anayasası gereği böyle bir konunun ele alınmasına dahi karşı çıkar.” Aynı açıklamada, “Fransa’da tüm vatandaşların köken, ırk veya din ayrımı yapmaksızın, kanun önünde eşit olduğu”[14] belirtilir. Böylece sözleşmenin bu maddesi Fransa’nın iç hukukunda uygulanamayacaktır. Bu sözleşmeye ilişkin hiçbir Fransız kişisel olarak, İnsan Hakları Komisyonu’na şikâyette bulunamayacaktır.

FRANSA AZINLIK VE ETNİK GRUPLARIN VARLIĞINI TANIMAZ

BM Ekonomik ve Sosyal Konseyi, Francesco Capotorti’yi Fransa’daki azınlıkların durumunu incelemek için görevlendirir. Fransız Hükûmeti bunu kabul etmez ve şu cevabı verir: “Fransa etnik azınlık veya başka grupların varlığını tanıyamaz. Din ve dile ilişkin -ulusal dilden başka- Fransız Hükûmeti hatırlatır ki, bu iki alan kamusal hukukla ilgili değil, yurttaşların kamusal özgürlükleri özel yaşamlarında kullanma alanlarındır.”

Birleşmiş Milletler Teşkilatı nezdindeki Fransa Daimî Temsilcisi, örgütün İnsan Hakları Bölümü Başkanı’na 16 Eylül 1976 tarihinde şunları yazar: “Fransa Hükûmeti, azınlık olsun, olmasın (ayrı) etnik grupların varlığını kabul edemez. Ulusal dil dışındaki dillere ve dine gelince; Fransız Hükûmeti bu hususların kamu hukuku alanına değil ve fakat yurttaşların kişisel özgürlüklerini kullanma alanına girdiğini hatırlatmak ister.”

Yine, Fransız Hükûmeti, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi ECOSOC’da yayınlattığı konuya ilişkin yazıda şöyle demektedir: “Fransız Anayasası bir ve bölünmez olan Fransa Cumhuriyeti’nin tüm vatandaşlarının yasa önünde eşit olduğu ilkesinden ilham alır… Fransız halkının birliği ve eşitliği, etnik kriterlere dayalı farklılıklarla ilgili tüm savları yok sayar.”

ABD, PKK’yı bölgede kendi “kara gücü” olarak görmekte ve yüz bin tır silah ve mühimmat vererek bölücü bir terör örgütü oluştururken, Fransa da SDG/PKK’yı “temel müttefik” ve “silah arkadaşı” olarak tanımlamaktadır. PYD/YPG/SDG yöneticileri Mayıs 2017’de dönemin Cumhurbaşkanı François Hollande ve Nisan 2019’da Cumhurbaşkanı Macron tarafından Elysee Sarayı’nda ağırlandı ve desteklerini sundular.

Uluslaşma sürecini tamamlayamayan ve emperyalizme bağımlılıktan kurtulamayan ülkeler hakimiyet altına alındı. Büyük Ortadoğu Projesi’nin amacı da bu oldu. Bölgemizde ‘İkinci İsrail’ kurulması hedeflendi.

- Devam edecek: Fransa’nın anadil ve azınlık dillerine bakışı

Devlet Bahçeli DEM Parti Açılım PKK