08 Temmuz 2024 Pazartesi
İstanbul 29°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi

2017 Başkanlık Seçimleri süresince Fransa'da siyasetin ortak dili ‘Cumhuriyet’ti

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi
A+ A-
S.Hülya Aksu/Fransa
2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları İçişleri Bakanlığının websitesinden 9 Mayıs 2017 tarihinde netleştirilmiş olarak duyuruldu . Bu sonuçlara göre seçime katılan ve geçerli olarak kabul edilen oy oranları Emmanuel MACRON için 66,1% , Marine LE PEN için 33,9% olarak açıklandı . İlk duyurulan, ancak kesin olmayan seçim sonuçlarına göre Macron’un oy oranında artış, Le Pen’in oy oranında ise bir düşüş kaydedildi.
SEÇİMLERDE ÖNE ÇIKAN İLLER
Fransa, Fransa içinde 95, Fransa dışında 6 ‘départements’ olarak bilinen illerden oluşmaktadır. 2017 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Macron’u seçen illerin başında % 89,68 oranı ile Paris geldi . Le-Pen ise oylarını ağırlıklı olarak Fransa’nın kuzeyindeki 2 ilde kazandı . Aisne’da 52,91% ve göçmenlerle ilgili problemli bölge olarak tanınan Pas-de-Calais’de 52,05% oranında oy aldı . En çok çekimser oy ise Ille-et-Vilaine ilinde görüldü .
SEÇİM ZAFERİ SONRASI YAŞANANLAR
Emmanuel Macron seçim sonuçlarının açıklanmasının ve zaferinin ilan edilmesinden sonra iki defa halka seslendi. Bunlardan birinci konuşması 21 saat sonra Paris’in 15 . Bölgesindeki merkezinden tüm televizyon kanalları vasıtasıyla canlı yayında duyuruldu . Konuşmasına onu seçenlere teşekkürlerini ileterek başladı . Kendisine duyulan güvene layık bir şekilde çalışacağını beyan eden Macron, onu seçenleri asla unutmayacağını sözlerine ekledi . Konuşmasının içeriği Fransız halkının birleşmesine yönelikti . Fransız halkına son derece mütavazi bir şekilde seslenen genç Cumhurbaşkanı ,tüm halkı kucaklayarak yaptığı konuşma ile halk arasında oldukça oldukça olumlu bir etki yarattı.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 1

EMMANUEL MACRON’UN SEÇİM ZAFERİ SONRASI İLK HALKA SESLENİŞİ
"Size teşekkür etmek istiyorum, kalpten teşekkürler . Bana oyunu veren ve beni destekleyenlere minnetlerimi sunarım. Sizleri unutmayacağım. Tüm çabamı ve enerjimi güveninize layık olmaya harcayacağım. Fakat şu an, siz hepiniz, ülkemizin vatandaşları,sizlere seslenmek istiyorum. Uzun zamandan beri birçok zorlukla güç kaybettik. Ne ekonomik zorlukları, ne sosyal kırılmaları, ne diplomatik çıkmazları ne de ülke maneviyatının güç kaybetmesini gözardı etmiyorum . Bu gece rakibim Bayan Le Pen’e bir Cumhuriyetci selamı göndermek istiyorum. Bazılarının ekstrem oy kullanmasına sebep veren ülkemizdeki parçalanmayı biliyorum. Onları saygıyla karşılıyorum.
Sizin aranızdaki büyük bir kitlenin de ifade ettiği kızgınlığı, korkuyu, tereddütleri biliyorum. Onları dinlemek, daha az güçüz olanları korumak, dayanışmaları en iyi şekilde organize etmek, her türlü eşitizliğe ve ayrımcılığa karşı savaşmak, güvenliğinizin korunmasında amansızca ve devamı getirilen tutumu sağlamak benim sorumluluğumdur.
Ülke bütünlüğünü sağlayarak.Vurgulayacağım her kelimenin arkasında, orada kadınların, erkeklerin, çocukların ve ailelerin, bütün yaşamların, siz ve sizlerin yüzleri olacağını biliyorum.Bu gece hepinize sesleniyorum . Fransa halkı, hepiniz toplandınız."
"Bizim ülkemize karşı sorumluluğumuz var . Bizler büyük bir tarihin ve güçlü insanlık(hümanist) mesajını dünyaya duyuranların mirascılarıyız. Bunları çocuklarımıza aktarmak zorundayız, ancak daha önemlisi, bu değerleri geleceğe taşımak ve onlara yeni hayat kazandırmak durumundayız. Sizin önünüzde Fransa’yı, hayati çıkarlarını , imajını, mesajını savunacağımı taahhüt ediyorum . Avrupa’yı , kıtamızdaki insanların seçtikleri ortak kaderi savunacağım . Risk altında olan bizim medeniyetimizdir, yaşama tarzımızdır, hür olmamızdır, değerlerimizi taşımamızdır , ortak şirketlerimizdir ve ruhumuzdur. Fransa’yı seviyoruz."
"Ben Avrupa ve onu oluşturan halkları ile Avrupa ve Fransız halkı ile bağlantıyı yeniden güçlendirmek için çalışacağım. Sizin adınıza dünya ülkelerine kardeşçe Fransa’nın selamını iletiyorum. Onların başkanlarına, Fransa’nın dünyada varlığını koruyacağını ve barışa, güç dengesine, uluslararası işbirliğine sahip çıkacağını, küresel ısınmaya karşı mücadeleye ve gelişmesine yönelik taahütlerin yerine getirilmesi için özen göstereceğini, söylüyorum."
"Fransa’nın kendi topraklarında Terörizme karşı mücadele konusunda ilk sırada olacağını herkese söylüyorum ; aynı şekilde uluslararası eylemlerde de. Bu kavga yapılmak zorunda kalındığı sürece, kavgaya hız kesmeden devam edeceğiz. Değerli hemşerilerim, bu gece tarihimizde yeni bir sayfa açılıyor. Bunun, umut ve yenilenen güven olmasını istiyorum. Kısa bir gelecekte bütün Parlementerlerin yenilenmesi kaçınılmazdır. İlk gün ana görevlerimiz, Parlementerlerin kanunlara uymalarının sağlanması, çoğulculuğun kabul edilmesi ve demokratik canlılık olacaktır. Hiçbir engelin beni durdurmasına izin vermeyeceğim.Kararlılıkla ve herkese saygılı olarak davranacağım. İş alanı, okul, kültür vasıtasıyla, daha iyi bir gelecek kuracağız."
"Fransızlar, saygıdeğer hemşerilerim, bu gece Cumhurbaşkanı Holland’ı selamlamak istiyorum . O ülkemiz için beş yıl çalıştı. Gelecek beş yıl süresince benim sorumluluğum korkuları yatıştırmak, olumlulukla(optimizm) yeniden bağlantıları kurmak, Fransızlardaki yaratılıcığı tekrar canlandırmak için zafer ruhunu yeniden yakalamaktır.
Benim sorumluluğum çok büyük zorluklarla karşı karşıya kalan ve davranmak için bizi bekleyen bütün kadınları ve bütün erkekleri biraraya toplamak olacaktır. Dijital devrim, enerji geçişi, Avrupa’nın yeniden başlaması, terörizm gibi diğer tehditler gibi bu zorluklardan bazıları, fırsatlardır (fırsatları oluşturmaktadır)."
"Tüm gücümle bizi engellemeye çalışan ve bizim cesaretimizi kıran bölünmeye karşı savaşacağım. Aranızdan her birinize, Fransız halkına profesyonel yaşam, şahsa ve aileye yönelik şansları, Fransa bu şekilde geri verebilir. Fransa’yı seviyoruz. Bu geceden başlayarak gelecek beş yıl içinde yaşanacaklarda, tevazu, bağlılık, kararlılık ile, sizin adınıza hizmet edeceğim.Yaşasın Cumhuriyet, yaşasın Fransa’."
Macron'un ikinci seslenişi ise ‘Esplanade du Louvre’ meydanında oldu . Louvre müzesinin önünde büyük bir alanda gerçekleşen konuşmada Macron, yine halka birleşme mesajını verdi .Çoşkuyla karşılanan yeni Cumhurbaşkanına halkın cevabı ise Franız Marşıyla oldu.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 2

MARINE LE PEN ‘İN SEÇİM SONUÇLARINDAN SONRAKİ KONUŞMASI
Le Pen, sonuçların açıklanmasından sonra Paris’e yakın Bois de Vincennes ormanlarındaki Chalet du Lac gece klubünde küçük bir alan kiralayarak konuşmasını yaptı. Front National sempazitanlarının ve sadece belirli gazetecilerin içeri alındığı konuşmada Partinin, strateji değişikliğine gitmesi gerektiğini belirtti . Özellikle Parti isminin yenilenmesi gerektiği konusunda konuşan Le Pen, bir sonraki seçimlerde mücadelesine devam edeceğini duyurdu . Ancak değişiklik sadece isim bazında düşünülmektedir ve partide yine aynı kişiler faaliyette bulunacaktır.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 3

MACRON’A OY VERENLER KİMLERDİ ?
Emmanuel Macron ezici bir zafer elde etti ve seçmen profilinin içinde farklı sosyo-profesyonel kategoriler, yaş, gelir veya yerleşim gibi birçok farklı gruplardan seçmenler bulunuyordu. IPSOS araştırma firmasının yaptığı anket sonuçlarına göre Macron’u 60-70 yaş arası Fransızlar seçti.
Macron seçmenlerinin yaşa göre dağılımında en iyi oy oranını yaşlılardan aldı . 60-69 yaş aralığında olanlardan % 70, 70 yaş üstü olanlardan %78 oranında Macron’a oy verdi . En az oy aldığı yaş dilimi %57 ile 35-49 yaş grubu oldu.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 4

Meslek gruplarına göre dağılımda, Macron İdarecilerde zirvedeyken, Le Pen İşçilerden en fazla oyu aldı
Yapılan anketlerde Macron’un yöneticiler tarafından tercih edildiği gözlemlendi.Sosyo-profesyonel kategoride yöneticilerden %82 oranında oy aldı. Aynı zamanda emeklilerden %74 ile oldukça yükek bir orana sahip. % 56 oran ile Le Pen İşçi grubunda başı çekti.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 5

Eğitim Seviyesi arttıkça, Macron’un oyları arttı
Macron Lise öncesi eğitimi olan gruptan sadece %55 oranında oy alabildi . En yüksek oy oranına %81 ile üniversite mezunlarında ulaştı. Le Pen aldığı en yüksek oy oranı olan %45’i lise öncesi eğitimi olanlardan yakaladı.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 6

Hane Halkı Geliri arttıkça, Macron’un oyları ilerledi
En az oy oranını %55 ile ayda 1,250€ hane geliri olanlardan alan Macron, 3.000€ üstündekilerden %75 oy oranına ulaştı

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 7

Macron büyük kentlerde oy oranında zirve yaptı
Macron 100.000’den fazla nüfusu olan şehirlerde yüksek oy alırken, Le Pen sadece kırsal bölgelerde yüksek denilebilecek orana ulaştı. Örneğin Macron Paris’te %90 oy oranı ile zirve yaptı. Kırsal alanlarda ise %43 alan Le Pen’e karşı sadece %57 oranına ulaşabildi.
* Seçmen listelerinde kayıtlı 4838 kişiden 6 Mayıs’ta gerçekleştirilen Anket
http://www.lejdd.fr/politique/qui-est-la-france-qui-a-vote-macron-3323108
https://twitter.com/IpsosFrance
ELENEN PARTİLERİN SEÇMENLERİNİN İKİNCİ TUR’DA DAĞILIMI
Birinci Tur’daki oy oranlarının dağılıma göre oranlar:
M. Emmanuel MACRON 24,01
Mme Marine LE PEN 21,30
M. François FILLON 20,01
M. Jean-Luc MÉLENCHON 19,58
Macron ve Le Pen çok yakın bir aralıktaydı. İkinci Tur sonucunda MACRON % 66,1’e oranına Marine LE PEN ise % 33,9 oranına yükselmişlerdi.
Macron, elenen François Fillon ve Jean-Luc Mélenchon’un seçmen oylarının geniş transferini sağlamıştır. Yapılan bir araştırmaya göre, François Fillon’un %48’i oyu Macron’a , %20 oyu ise Le Pen’e geçmiştir.(Geri kalan %32 oranındaki oy ya kullanılmamış, ya da iptal edilmiş veya boş olarak kullanılmıştır) . Jean-Luc Mélenchon’un seçmenlerinin %52’si Macron’a oy vermiş, %7’si Marine le Pen’i seçmiştir .( Geri kalan %41 oranındaki oy ya kullanılmamış, ya da iptal edilmiş veya boş olarak kullanılmıştır).
Bilindiği üzere M. Benoît HAMON’un ilk turda % 6,36 oranındaki oy almıştı. İkinci seçimler’de Le Pen ile yaptığı antlaşma açıklanınca, seçmenlerinde bir tepki oluşmuş ve büyük bir çoğunluk Macron’u tercih etmiş, diğerleri ise oy kullanmamıştır. Birinci Tur’da oy kullanmayanlar içinden büyuk bir kısım seçmen Macron’a oy vermiş, küçük bir kısmı da Le Pen’i tercih etmiştir.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 8

2017 BAŞKANLIK SEÇİMİNDE OY VERMEYENLERİN ORANI OLDUKÇA YÜKSEK
2017 Başkanlık Seçimine katılmayan seçmenlerin oy oranı oldukça yüksekti . İkinci Tur’da Potansiyel seçmenin 25,44 % ü seçime gitmedi . Bu son dört Cumhurbaşkanlığı seçiminde en yüksek oran oldu. Fransa aynı tabloyla 2002 yılında da karşı karşıya kalmıştı . JACQUES CHIRAC % 82,21 oranı ile JEAN-MARIE LE PEN( Le Pen’in babası) %17,79’e karşı bir üstünlük kazanmıştı . Yine burada tüm partiler seçmenleri Le Pen’ lere karşı durmaya çağırmıştı. Ancak burada da belirli bir kesim seçmenin tepkisi görülmüştü İkinci Tur’da % 20,29 seçmen oy kullanmamıştı.

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 9

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 10

BİRİNCİ TUR’DA ELENEN PARTİ BAŞKANLARININ TEPKİLERİ
Birinci Tur’dan çıkan sonuçlarda % 20,01 oy oranı ile üçüncü sırada mücadele eden Fillon, Sarkozy’nin partisinden adaydı ve görüşleri Front National partisinin görüşlerine yakındı. Ancak hakkında açılan soruşturmalar, parti içinde parçalanmaya neden olmuştu ve bu durum da partinin kaybetmesine neden oldu. Oldukça iyi bir orana sahip Mélenchon ise programında Fransız halkının beklentisine yeterli derecede cevap veremedi ve o’da elendi. Macron ve Le Pen’in karşı karşıya kaldığı durumda, birçok parti lider ve kurumları Cumhuriyet değerlerini korumak adına seçmenlerin Macron’a oy verilmesi için çağrıda bulundu . Bunlardan Fillon çağrısını yaptıktan sonra politikayı bıraktığını açıklarken, Mélenchon birinci turda Macron’a oyunu vereceğini açıkladı, ancak seçmenlere çağrıda bulunmaması da dikkatleri çekti . İkinci Tur seçim sonuçlarının açıklanmasının hemen arkasısıra bir televizyon programının röportajında bir ay sonraki Milletvekili seçimlerinde mücadelesine devam edeceğini duyurdu .
Parti liderlerinin çalkantılı hayatları seçmeni pek memnun etmemiş görünüyor ki, oy kullanmayanların oranı %25’e ulaştı.
FRANSA NEDEN LE PEN’E KARŞI BİRLEŞTİ
‘ULUSAL CEPHENİN’ TOHUMLARI VİCHY FRANSASINA DAYANIYOR
Bu fenomeni anlamak için öncelikle ikinci Dünya Savaşında Fransa’daki tarihsel gelişmeyi bilmek gerekiyor.
Fransa'da La Résistance (direniş) olarak da anılan Fransız Direnişi, II. Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın Almanya tarafından işgal edilmesine karşı çıkan kaçak hareketler ve şebekeler topluluğuna; ve bu toplulukların 22 Haziran 1940 tarihinde ilan edilen ateşkes ila 1944 yılındaki kurtuluşa kadar geçen süredeki ortak eylemlerdir.
Bu başkaldırı, Alman işgalci kuvvetlere ve Vichy rejiminin kuvvetlerine karşı düzenlenen istihbarat ve sabotaj hareketleri veya askeri operasyonlardan oluşmaktaydı. Aynı zamanda, geniş bir yeraltı basın ağının bulunması, broşürlerin dağıtılması, sahte kimlik üretimi, grev ve gösteriler düzenlenmesi, kaçak savaş esirlerinin ve çalışma kamplarındaki mahkûmlar ile mahkûm edilen Yahudilerin kurtarılması için çalışmalar yapılması gibi çok daha sivil ve şiddet içermeyen yönleri de bulunmaktaydı.
Direniş, ikinci Dünya Savaşı yıllarda yavaş ancak etkili bir şekilde tüm Fransa'ya dağılmıştı ve 1944-1945 yıllarında en şiddetli dönemini yaşadı.
Direnişin farklı biçimleri
Tarihçi Olivier Wieviorka, direnişin kendini, hem şebekeler ve silahlı mücadele yoluyla bir savaş mantığında örgütlediğini, hem de sivil hareket ve oluşumlar yoluyla işgal mantığında örgütlediğini söylemektedir. Henri Michel, direnişi işgalciler ve işbirlikçilerine karşı "vatanın ve insanlık onurunun kurtarılması adına verilen savaşlar toplamı" olarak tanımlar.
Özgür Fransa Hareketi ve iç direniş
18 Haziran 1940 tarihinde General de Gaulle radyo aracılığıyla, şu ya da bu şekilde askeri deneyimi ya da yetisi bulunan fransızları Londra'da kendisi ile birleşmeye davet etmişti. Bu davete uyan fransızlar, Özgür Fransa (fransızcada France Libre) hareketi veya dış direniş üyesi olarak kabul edilirler.
İç direniş ise, Fransa'da işgal altındaki yerlerde bulunan erkek ve kadınları kapsamaktaydı. Bunlar, Alman kuvvetlerine ve işgalci güçlerin veya Vichy hükümetinin meşruiyetine karşı eylemlerde bulunmak için organize olmuşlardı.
Vichy Fransası
II. Dünya Savaşı sırasında Almanya'nın Fransa'yı işgali sırasında Fransa'nın Vichy kenti çevresinde kurulan, Almanya'nın kukla devletiydi (Temmuz 1940 – Eylül 1944). Devlet başkanlığına I. Dünya Savaşı'nın Fransız kahramanlarından Mareşal Philippe Pétain getirilmişti. Vichy Fransası II. Dünya Savaşı'na katılmıştır, fakat hiçbir muharebeye girmemiştir.
Fransa ile Almanya arasında 22 Haziran 1940'ta imzalanan ateşkes antlaşmasıyla Fransa iki bölgeye ayrılmıştı. Antlaşmaya göre bölgelerden biri Alman işgali altında, öbürü ise kâğıt üzerinde de olsa Fransızların tam egemenliği altında kalıyordu. İşgal dışı bırakılan bölge ülkenin % 40'lık bölümünü kapsıyordu.
Ateşkes imzalandığı sırada hükümet üyesi olmayan Pierre Laval imzadan sonraki gün hükümete katılarak Vichy rejiminin baş mimarı durumuna geldi. Laval, ateşkesi onaylamak üzere 10 Temmuz 1940'te Vichy'de toplanan Ulusal Meclise, Laval'ın çabalarıyla Pétain'e yeni bir anayasa çıkarma yetkisi verdi. Böylece Pétain 569 lehte, 80 aleyhte ve 18 çekimser oyla "Fransız Devleti"nin bütün yasama ve yürütme yetkilerini elinde topladı. Daha sonra kurulan çeşitli Vichy hükümetleri yeni bir anayasa çıkarmaksızın dört yıl boyunca başta kaldı. Bu hükümetlerin izledikleri politikalar savaşın seyrine göre zaman zaman değişikliklere uğradı. Almanlarla sıkı işbirliğinin gerçekleştirilemeyeceği ortaya çıkınca Laval bir komployla Aralık 1940'ta iktidardan düşürüldü. Yerine kısa sürelerle başbakan olarak önce Pierre Etienne Flandin, ardından Amiral Jean Darlan getirildi.
Bu dönemde Vichy rejimi yüzeysel de olsa korporatist bir temelde düzenlendi. Cumhuriyetçilerin "Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik" (Liberté, égalité, fraternité) sloganının yerini "İş, Aile, Vatan" (Travail, Famille, Patrie) aldı. Ulusal marşı ise La Marseillaise idi. Yeni bir iş yasası çıkarıldı ve her yerde Pétainci bir "ulusal devrim"den söz edilmeye başlandı. Maurras'ın görüşlerinden etkilenen Vichy rejimi bir yandan ulusal geleneklere dönmeyi önerirken, bir yandan da, demokrasiye ve parlamentarizme düşmanlığı ve otoriter devlet anlayışıyla faşizme yaklaştı. Vichy hükümeti kamu özgürlüklerini sınırladı, olağanüstü yetkilere sahip mahkemeler (Riom Davası) kurdu ve Yahudilere karşı ırk ayrımı güttü. İktisadi düzeyde ise, sendikaları kaldırdı, onun yerine devletçe denetlenen korporatif bir sistem (İş yasası, 1941) kurdu ve toprağa dönüşü özendirdi.
Nisan 1942'de Laval yeniden iktidara geldi ve Almanları kendisinin daha etkin bir işbirlikçi olabileceğine inandırmak için çaba gösterdi. ABD ve Britanya kuvvetleri Kuzey Afrika'ya çıktı; Fransız donanmasına bağlı filolar Toulon'da kendi mürettebatları tarafından gemilerin Almanların eline geçmeini engellemek için batırıldı. Bunun üzerine Almanya 11 Kasım 1942'de Fransa'nın tümünü işgal ederek Vichy'deki "mütareke ordusu"nu dağıttı. Giderek Alman politikasının basit bir kuklası durumuna düşen Vichy hükümeti, Ocak 1944'te Nasyonal Sosyalist Marcel Déat gibi aşırı işbirlikçileri de bünyesine aldı. Bu arada Darlan Aralık 1942'de Cezayir'de öldürüldü.
Aynı dönemde Fransa’da gençlerin Alman zorunlu çalışma kamplarından kurtulmak için dağlara ve kırlara çıkmasıyla direniş hareketlerinin gücü hızla artmaya başladı. Bu direnişçilere Maqui (maki) deniliyordu .Köylülerden aldıkları yardımlar ve İngilizlerin havadan attıkları erzakla kaçak olarak yaşamlarını sürdüren makiler, Britanya-ABD çıkarmasına hazırlık olmak üzere Alman haberleşme ve ulaşımını baltalıyorlardı. Çıkarma öncesindeki altı ay, maqui direnişçileriyle Alman Gestapo kuvvetlerinin desteklediği Vichy milisleri arasında bir iç savaşa sahne oldu. Müttefiklerin Normandiya Çıkarması'ndan (haziran 1944) sonra bütünüyle çökmüş faşist rejimin yerini Fransa'ya geçen Charles de Gaulle başkanlığındaki geçici hükümet aldı. Eylül 1944'te Paris'in bağımsızlığına kavuşmasından sonra yeni hükümet Pétain'in Fransız Devleti'nin bütün yasalarıyla birlikte ortadan kaldırıldığını ilan etti.
Laval önce Almanya'ya, ardından Avusturya'ya kaçtı, ama yakalanarak Fransa'ya getirildi ve 1945'te yargılanarak idam edildi. Almanya'ya kaçırılmış olan Pétain ise yargılanmak üzere kendi isteğiyle Fransa'ya döndü. Mahkeme sonunda idam cezasına mahkûm edildiyse de ölüm cezası de Gaulle tarafından ömür boyu hücre hapsine çevrildi ve 1951'de hapiste öldü.
1940'ta, Özgür Fransa hareketi direniş şebekesi metropollerde kurulmuştu. iç direniş hareketleri ile ilk temas 1941 sonlarına dek kurulamamıştı. İki şebekenin 1942-1943 arasında, General de Gaulle önderliğinde Jean Moulin tarafından yürütülen birleşme süreci bu başlangıçtaki kesinti nedeni ile bir takım zorluklara sahne olmuştur.
Özgür Fransa hareketi 1942 temmuzunda Savaşan Fransa (France combattante) adını almıştır.
Direnişin askeri ve siyasi yönleri
Siyasi olarak Direniş belli bir ideolojiye mal edilememektedir. Direnişte yer alan toplumsal katmanların pek çoğu da, siyaset yapmakla değil, ülkeyi işgalden kurtarmakla daha çok ilgili olduklarını açıkça belirtmişlerdir. Bu durum, savaşın bitimi ile Direniş üyelerinin herhangi bir birleştirici siyasi oluşum içine girememeleri ile de gözlemlenebilmiştir.
Direnişin motivasyonları
Direnişin askeri ve siyasi bileşenleri kimi zaman birbirinden ayrılabilmekteydi. Gerçekte, Fransa'da direniş hareketinin iki ana bileşeni bulunmaktaydı:
Direnişçilerin büyük çoğunluğunun en önemli motivasyonu veya en önemlilerinden biri olan yabancı işgaline karşı bir ulusal tepki ve ulusal bağımsızlık için bir askeri mücadele;
Nazizme, diktatörlüğe, ırkçılığa ve sınır dışı edilmelere karşı siyasi ve ahlaki bir mücadele; ki bu durum Fransız Direnişi'nde yer alan Almanları da açıklamaktadır.
Bu iki tür tepki, özellikle sosyalist militanlar, radikaller, sağcı cumhuriyetçiler ve kimi komünist militanlar söz konusu olduğunda birleşebilmekte idi.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Vichy_Fransas%C4%B1
https://tr.wikipedia.org/wiki/Frans%C4%B1z_Direni%C5%9Fi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Korporatizm
VICHY FRANSASININ MARİE LE PEN İLE ALAKASI NEDİR?
1973 Milletvekili seçimleri öncesinde eski poujadistler(korporatizme karşı çıkanlar), petanistler (Philippe Pétain taraftarları) ve daha aşırı olarak neo-nazi taraftarları ile ‘ milli sağın toplanmasıyla 1971 sonlarından itibaren ‘Ordre nouveau’ ( Yeni Düzen) hareketi başladı . ‘Fransızları birleştirmek için Ulusal Cephe’ hareketi ‘Ulusal Cephe’ olarak kısaltıldı ve resmi olarak 5 Ekim 1972 yılında kuruldu. Aşağıda parti kurucularının bazılarını görüyoruz. Ancak partinin başında 40 yıldır Le Pen ailesi bulunmaktadır.
Léon Gaultier - Waffen SS’de teğmen
André Dufraisse - Alman üniformaısyla Rusya’ya karşı savaşan Fransız Gönüllülerinden. (LVF- Légion des volontaires français) (Tonton Panzer olarak adlandırılıyordu)
François Lehideux (Mareşal Petain ’in Endüstri Bakanı)
François Brigneau - Vichy Hükümetinden Milis
Pierre Bousquet - 33. SS Waffen Grenadier Tümeni "Charlemagne" de onbaşı
Jacques Doriot - Faşist bir parti olan Parti populaire français PPF (1936-1945) eski üyesi ve LVF üyesi
Gilbert Gilles - 33. SS Waffen Grenadier Tümeni "Charlemagne"’de astsubay
Roland Gaucher - Vichy Hükümeti eski işbirlikçisi
Léon Gaultier - Mareşal Petain Hükümeti’nin Genel Bilgi Bakanına yakın işbirlikçisi ve Waffen SS’de görevli

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 11

Léon Gaultier SS üniformasında
Pierre Marion -Vichy Milis kurucularından SS Waffen’da alman üniformasıyla savaştı
Gilbert Gilles - Waffen SS içinde görev aldı (33. SS Waffen Grenadier Tümeni "Charlemagne") ve Oberscharführer ( Nazi Almanyası'nda 1932-1945 yılları arasında kullanılan SS rütbesi olup Üst Manga Önderi anlamını taşır. Oberscharführer , Kurmay Çavuş rütbesine denktir. Bu rütbe ilk zamanlarda SA rütbesi olarak kullanılmıştır.)
Marine Le Pen, aile dostu olan eski Waffen SS, Franz Schönhuber’in yanında

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 12

http://lefrontnational.fr/lorigine-du-parti
https://lecanarddechaineblog.wordpress.com/2017/02/13/qui-a-fond-le-fn/
Her ne kadar İkinci Dünya Savaşı sonrası Nazi subayları ve Vichy Fransasında olduğu gibi Nazi taraftarları büyük bir çoğunlukla yargılandıysa da, arka planda yargılanmaktan da kurtulanlar oldu. Bu kesimin içinden belli bir grup bu partinin kurulmasında etkin oldular. Zamanla farklı partilere alttan bir dağılım olmasına rağmen, seslerini esas olarak aşırı sağ parti olan Front National partisinden, zaman zaman da Fillon’un partisinden duyurdular.
SEÇİMLERDE YAŞANAN KISIRDÖNGÜ
Fransa’da her beş yılda Cumhurbaşkanlığı Seçimleri yenilenmektedir. Bunu Milletvekili Seçimleri takip eder. Seçilen Cumhurbaşkanı ile Milletvekilleri arasındaki farklı parti bakışaçıları bazı durumlarda sorun yaratabilmektedir. 15 Mayıs 2012 tarihinde Cumhurbaşkanı olarak seçilen François Hollande ‘Parti socialiste ve Parti radical’ olan sol partiden seçimlere katılmıştı. Cumhurbaşkanlığı süresince devlet kadrolarında yaşanılan bazı problemlerden ötürü halk arasında eleştirilere maruz kalmıştı. Ancak devlet kadrolarında yaşanılan bu sorunlar, yine devlet kadrolarına yerleşmiş ve özellikle karşıt diğer parti mensuplarının elemanları tarafından yaratılıyordu. Nitekim bunun farkına varan yeni Cumhurbaşkanı Macron daha ilk konuşmasında devlet kadroların yenilenmesi gerektiğini belirtti.
AVRUPA BİRLİĞİ FRANSA İÇİN NEDEN ÖNEMLİ

Fransa'da cumhuriyetçilerin zaferi - Resim: 13

In varietate concordia (Latince)
"Çeşitlilikte birlik"
Avrupa Birliğinin II. Dünya Savaşı sonrası oluşan siyasi hava Batı Avrupa'da birlik ve beraberlik rüzgârları estirmeye başladı. Bu da pek çok kişi tarafından, Avrupa'ya büyük zararlar veren aşırı milliyetçilik düşüncelerinden bir kaçış yolu olarak görülüyordu. Bu düşüncelerle birlikte 1951 yılında, ilk başarıya ulaşan Avrupa içi iş birliği olan, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu önerisi geldi. Bu oluşumun temel amacı, başta Fransa ve Batı Almanya olmak üzere üyeleri arasında kömür ve çelik endüstrilerinin yönetimini bir araya getirmekti. Kurucu ülkeler Belçika,Fransa,Hollanda, Lüksemburg,Batı Almanya ve Italya’dır.
1957 yılında iki yeni topluluk daha oluşturuldu: gümrük birliği işlemlerini sağlayan Avrupa Ekonomik Topluluğu ve nükleer enerji çalışmaları yürütmek için kurulan Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom). 1965 yılına gelindiğinde imzalanan Brüksel Antlaşması ile var olan 3 topluluk Avrupa Toplulukları ya da daha yaygın biçimiyle Avrupa Topluluğu (AT) adıyla tek bir çatı altında toplandı.
1973 yılında Avrupa Toplulukları Danimarka, İrlanda ve Birleşik Krallık'ı da içine alarak genişleme yoluna gitti. Bu ülkelerde katılım öncesi yapılan görüşmeler sırasında Norveç ile de masaya oturuldu ancak ülkede düzenlenen halk oylaması sonucu katılım isteği reddedilince Norveç topluluğun dışında kaldı.
Avrupa Parlamentosu'nun üyeleri arasında ilk demokratik, doğrudan seçimler 1979 yılında gerçekleştirildi. Bunlar, Avrupalılara Avrupa Parlamentosu Milletvekilleri'ni seçmeleri konusunda olanak sağlayan ve ayrıca uluslararası düzeyde yapılan ilk seçimlerdi.
Yunanistan, İspanya ve Portekiz topluluğa 1980'li yıllarda katıldılar. 1985'te imzalanan Schengen Antlaşması, üye devletlerin pek çoğu arasında sınırda pasaport kontrolü olmaksızın yolculuk edebilme olanağını sağladı. 1986'da Avrupa bayrağı kullanılmaya başlandı ve liderler Avrupa Tek Senedi'ni imzaladılar. Bununla birlikte topluluğun karar alma mekanizmasının genişlemesi, ticari işlemlerde engel ve formalitelerin azaltılması ve daha ileri bir Avrupa Politik İş Birliği kurumu oluşturulması sağlandı.
2002'de on iki üye ülke euro adlı ortak bir para birimini benimsedi. O günden bu yana, euro kullanan ülkelerin oluşturduğu euro bölgesi on dokuz ülkeye ulaştı. 2004 yılında Avrupa Birliği, çoğunluğu eski Doğu Bloku ülkelerinden olan on yeni aday ülkenin de birliğe resmen katılmalarıyla tarihindeki en büyük genişlemeyi gördü
Günümüzde 28 üye ülkesi bulunmaktadır ve Türkiye’nin adaylık görüşmeleri Türkiye’deki politik, sosyal ve hukuki gelişmelerden ötürü askıya alınmıştır.
Avrupa Birliği (AB) bağımsız bir Avrupa Parlamentosu ve 28 üye devletten faklı olan bir sivil servise sahiptir. Bu, AB içindeki üye devletler arasındaki ortak kanunları ve ortak politika içindeki masrafları yönetir. Fransa’nın ikinci büyük üyesi olarak ne kadar büyük bir güç üzerinde etkisi olduğu düşünülürse,Le Pen’in savunduğu Fransa’nın AB’den ayrılmasını düşünmek sadece bir fantaziden ibarettir. Bu güç sadece mali olarak değil aynı zamanda sosyal alanda da kendini hissettirmektedir. Zira Angela Merkel Berlindeki bir konferansında , Emmanuel Macron’un ‘muhteşem zaferi’ olarak iddia ettiği başarısında, onun cesurca açıklığı ve kararlı sosyal piyasa ekonomisini savunarak Avrupa yanlısı yürüttüğü seçim kampanyasında Avrupadaki birçok Fransızın ve Almanın umudunu temsil ettiğini savundu.
http://www.liberation.fr/france/2017/05/08/pour-merkel-macron-porte-les-espoirs-de-millions-de-francais-et-d-europeens_1568102
https://tr.wikipedia.org/wiki/Avrupa_Birli%C4%9Fi#Avrupa_K.C3.B6m.C3.BCr_ve_.C3.87elik_Toplulu.C4.9Fu
DIŞ DÜNYADA FRANSA SEÇİMİNİN SONUÇLARI NASIL KAŞILANDI
Macron’un seçilmesi dünya çapında memnunlukla karşılandı. Dünya’dan ve özellikle Avrupa’dan tebrik mesajları Paris’e yağdı.
Emmanuel Macron ilk uluslararası tebriğini Almanya Başbakanı Angela Merkel’den aldı.Yaklaşık on dakika süren dostane bir görüşme oldu. Macron’un ilk resmi ziyareti Almanya’ya olacak.
Avrupa Birliği üyeleri, Avrupa Birliği Koneyi ve başkanları Macron’u Cumhurbaşkanlığı için tebrik etti.
ABD Başkanı Trump, 8 Mayıs Pazartesi günü Macron’u telefonla arayarak tebriklerini iletti. Twitçi Amerikan Cumhurbaşkanı Pazar günü Macron’u Twitter üzerinden de tebrik etmişti. Trump ve Macron, Nato toplantısı için,25 Mayıs’da Brüksel’de bir araya gelecekler. Trump Macron’la işbirliğine gitmek istediğini ve kendisiyle mümkün olduğu kadar çabuk görüşmek istediğini belirtti.
Pazartesi günü Putin, Macron’u telefonla arayarak öncelikle onu tebrik etti ve Fransa’yı"karşılıklı güvensizlik” ‘i aşmaya davet etti. ve "terörizm’in aşırı şiddetle büyüyen tehdit."olduğunu belirtti.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan da yeni Cumhurbaşkanını tebrik etti. Macron ve Erdoğan Brüksel’de NATO toplantısında biraraya gelecek.
ONLAR ERMİŞ MURADINA BİZ ÇIKALIM KEREVETİNE
Fransa’da 2017 Başkanlık Seçimleri süresince, ortak dilin ‘Cumhuriyet’ olduğunu gördük. Seçimlerde Macron’un seçilmesi adına yapılan ortak çağrılar ne kadar demokrasiye aykırı da gibi gözüksede , Fransızlar öncelikle idari sistemlerinin raydan çıkmasını engellediler. Onlar demokrasi ve cumhuriyet arasındaki en önemli farkı gördüler.
Cumhuriyet ve demokrasi arasındaki en temel ayrım hükümetin yasal sınırlarıdır. Cumhuriyet Yönetimi özellikle azınlık haklarının korunmasında öne çıkmaktadır. İki yönetim biçimi de “temsilciler” vasıtasıyla çalışır. Vatandaşlar politikacıları seçer ve kendilerini iktidara yansıtırlar. Cumhuriyetin farkı, bazı hakların bir temel ilke ya da anayasa güvencesinde olmasıdır. Bu haklar çoğunluk tarafından seçilse dahi, bir hükumet tarafından geri alınamaz. Demokrasi ise sınırlanmamıştır ve hükümette çoğunluk sağlandığı sürece idaresini herhangi bir konuda, bir azınlığa, hatta en ekstrem durumlarda halkın çoğunluğuna karşı bile dayatabilir. http://www.dmy.info/cumhuriyet-nedir/
Birinci Dünya Savaşında 18,6 milyon ve İkinci Dünya Savaşında ise kesin bir rakam olmamakla beraber dünya’da 60-80 milyon insanın sadece bir diktatörün arzularını tatmin etmek uğruna nasıl can verdiği düşünülürse ve tarihsel yaşanılmışlıklarda maddi ve manevi kayıpların ne kadar çok can yakıcı olduğu görülürse, Avrupa’nın bu hataya neden bir daha düşmek istemediği anlaşılıyor. Franızlar Cumhurbaşkanlığı Seçiminde frene bastılar ve önce ‘Cumhuriyet’ dediler.
Son Dakika Haberleri