19 Eylül 2024 Perşembe
İstanbul 19°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Fransa'da eylemler nasıl başladı?

Fransa’da olanlar bugün başlamadı. Geçtiğimiz 27 Haziran günü başlamadı. 2005 yılındaki banliyö eylemleriyle ya da 1973 Petrol Kriziyle de... Fransa’da olanlar Avrupa’nın kanlı sömürge tarihiyle başladı.

Fransa'da eylemler nasıl başladı?
A+ A-

Fransa’da olanlar bugün başlamadı. Geçtiğimiz 27 Haziran günü başlamadı. 2005 yılındaki banliyö eylemleriyle ya da 1973 Petrol Kriziyle de... Fransa’da olanlar Avrupa’nın kanlı sömürge tarihiyle başladı.

1500’lerde kara kıta işgali Avrupalı devletlerce işgal edilmeye başlandı. 19. yüzyıla gelindiğinde ise Afrika’nın %35’i Fransa’nın hakimiyetine girmişti. Fransa bu sayede İngiltere’den sonra en büyük sömürge imparatorluğu olmayı başarmıştı.

Soykırımlar başka soykırımları takip ederken Fransız yerleşkeler dünyadaki köle ticaretinin merkezi olmuştu. Tam 500 yıl boyunca kara kıtanın insanların elleri ve toprakları Fransız emperyalizminin kontrolünde çok büyük acılar çekti.

FRANSA’DAKİ EYLEMLERİN TEMELİ

1950’lere gelindiğindeyse Afrika milletlerinin artık canına tak etmişti. Cezayir, Burkina Faso, Mali ve Fildişi Sahilleri gibi pek çok ülkenin içinden devrimciler halkla kol kola girmiş, Fransız emperyalizmini tehdit ediyordu. Ne yazık ki Afrika’nın bağımsızlık mücadelesi tam olarak başarıya ulaşamadı. Fakat Frankofon Afrika denilen bölgeden, Cezayir’in bağımsızlık mücadelesi akıllara kazındı. 130 yıldır sömürü altında kalmış, 8 yıl süren bağımsızlık mücadelesinde 250 bin insanını kaybetmiş Cezayirliler 1962 yılında devlet olarak bağımsızlığına kavuşabildi ancak mücadele bitmedi. Çünkü onlarca yıl işgal altında kaldıktan sonra, resmi dilleri Fransızca, eğitimleri Fransız ekolü, ekonomik olarak da Fransa’ya bağımlıydı.

II. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa’yı inşa edecek işçiler gerekti. Almanya’ya Türkler göç ederken, Fransa’nın imdadına ise yüzyıllarca Fransızların işgali altındaki Afrika halklarının çocukları yetişmişti. 1973 petrol krizine kadar süren işçi göçleri böyle gerçekleşti.

60’larda Fransa’nın büyük şehirlerinde sosyal konutlar olarak kurulan çok katlı binalardaki daireler, zamanla orta halli Fransızların yerine göçmenlerin yaşam merkezleri halini almaya başlamıştı. Öyle ki neredeyse bütün yerleşkelerde göçmen işçiler yaşıyor, buralarda Fransız’a rastlamak Müslüman mahallesinde salyangoz bulmaya benziyordu.

1973 yılında çıkan petrol kriziyle beraber Fransa göçü durdurdu. Ekonomi tepetaklak aşağı giderken, işsizlik hiç olmadığı kadar yükselirken göçmen işçiler kendi kaderine terk edildi. Böylelikle “sosyal konutlar” yıkık dökük gecekondu yerleşkelerine, gettolara dönüştü.

FRANSIZ SÖMÜRÜSÜNE KARŞI AYAKLANMALAR BAŞLADI

Göçmenlerin çocukları yıllar geçtikçe anavatanlarını unutmaya başlamıştı. Başka bir deyişle gettolarda yaşayan Fransızlara dönüşmeye başlamışlardı. Vatandaş olmasına vatandaştılar ama mahalle girişlerinde kimlik kontrolleri, polis şiddeti, ırkçılık bitmedi. 70’lerden günümüze kadar onlarca saldırıya göçmenler ve çocukları göğüs gerdi. Bu saldırılarda onlarca Afrika kökenli insan katledildi.

Yıllar içinde pek çok yürüyüş, direniş örneği göçmenler tarafından gerçekleştirildi ama 2005 yılına gelindiğinde ortalık yangın yerine döndü. 27 Ekim 2005 günü polisin kovaladığı iki Müslüman genç, 17 yaşındaki Zyed Benna ve 15 yaşındaki Bouna Traoré bir trafoya saklandı ancak elektriğe kapılarak hayatını kaybetti.[1]

Bunun üzerine Banliyölerin öfkesi o güne kadar hiç olmadığı şekilde gün yüzüne çıktı. Dönemin Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin eylemcileri “ayaktakımı” olarak nitelendirmesiyle beraber ayaklanmanın tırmanışı hızlandı. Özellikle 12-25 yaşına kadar gençlerin nüfusun yarısını oluşturduğu ve işsizlik oranının yüzde 40’ı bulduğu tespit edilen gettolarda eylemlere örgütsüz gençler önderlik ediyordu. Ayaklanmalara bir gettodan diğerine sıçrıyordu.[2]

21 gün süren ayaklanmada tahmini olarak 9 bin araç yakıldı, 3 yüzden fazla kamu binası tahrip edildi. 3 bine yakın kişi gözaltına alındı. [3]

Banliyö eylemleri bütün Avrupa’nın korkulu rüyası olmuştu. Ancak 2005’ten beri ne işsizliğe dair ne gettolaşmaya dair bir adım atılmadı. Çoğunluğunun Müslüman bir arka plana sahip olduğu, Fransa’da doğup büyüyen gençler, atalarıyla aynı kadere mahkûm edildi. İşsizlik, eğitimsizlik, uyuşturucu ve ırkçılık…[4]

27 Haziran 2023 günü, aynı 2005 yılında olduğu gibi Müslüman bir gencin, 17 yaşındaki Nael Merzouk’un, Fransız polisi tarafından öldürülmesinin ardından banliyölerin birikmiş öfkesi yeniden şehir caddelerinde boy gösterdi. Banliyö gençlerinin önderlik ettiği eylemler örgütlü bir mücadeleyle birleşmediği için hem 2005 yılında hem de bugün kontrol edilemez bir şiddet ve kaos ortamı yaratmış oldu. Cumhurbaşkanı Macron da Sarkozy gibi gençlere kulak vermek yerine bütün Fransa’yı kasıp kavuran ayaklanmayı polis copuyla ve halkı tehdit ederek bastırmayı deniyor. [5]

Fransız halkıysa 2005 yılından çok daha öfkeli, çünkü sistem tıkandı. Eylemlerin beşinci gününde isyanın zararı 1 milyar Avro’yu geçti. 1 binden fazla bina, 5 binden fazla araç tahrip edildi. 3 bin 5 yüzden fazla kişiyse göz altında. On ilde, saat 9.00’dan sonra sokağa çıkma yasağı ilan edildi.[6]

Fransa’da yaşananlar artık 70’lerde göç etmiş işçilerden çok daha fazlası. Sebebi göçmenler değil, yıllarca Afrika halklarını sömürmüş çürüyen emperyalist sistem. Fransa çözümsüzlük ve batış içinde. 2005 yılında çıkan eylemlerin taleplerine cevap veremedi. 2018 yılında çıkan ve Fransız orta sınıfın önderliğinde büyüyen sarı yelekliler hareketinin ekonomik refah taleplerine çözüm bulamadı. Şimdi de 50 yılı aşkın süredir aç bıraktığı ve artık Fransız olduğu şüphe götürmez kenar mahalle çocuklarının “ırkçılığa son ve iş istiyoruz” çağrısına cevap veremiyor.

Banliyö eylemlerinin geçmişte başarısız olmasının hükümetin cevap verememesi dışında başka sebebi daha vardı: Örgütsüzlük. 2005 eylemleri başarıya ulaşamamıştı çünkü örgütsüz mücadelede ne talepler tam ortadaydı ne de bütün eylemler taleplere hizmet ediyordu. 2005 yılında Sarkozy yönetimindeki hükumet ırkçı yasalarla ortalığı daha da kışkırtırken polis şiddetini de arttırıyordu.[7]

Kaos ortamı anarşizan provokatörlerin yer yer ortaya çıkarak kitleyi yönlendirmesiyle büyüyor, halkta da eylemlere ve eylemcilere dair olumsuz yargılar yaratıyor ve eylemlerin meşru zeminini baltalıyordu. Yine örgütsüzlük gerici örgütlenmelerin de önünü açıyordu. Cihatçı tarikatlar ve uyuşturucu çeteleri gençler arasında yayılmıştı. Eylemler zamanında bu örgütlerle tanışan bazı gençler ya Suriye’ye DEAŞ militan olarak gidiyordu ya da uyuşturucuya düşerek hayatını karartıyordu. Fransız ve ABD istihbaratının hiç yabancı olmadığı bu provokasyon taktikleri, örgütsüz eylemlerin başarısızlığının anahtarı olarak yıllardır kullanılmakta. 2023 Nahel Merzouk eylemleri de aynı tehlikeyi aynı örgütsüz mücadele çizgisinde barındırdıyor.

YENİLEN EMPERYALİZM OLUYOR

Sistem sadece Fransa’da değil, bütün Batı’da çöküyor. Asya’da ağır yenilgilerle yüzleşen ABD emperyalizminin kuyruğuna takılan Avrupa ülkeleri, Ukrayna krizi başta olmak üzere bütün krizlerden ekonomik kayıpla çıktı. Fransa da bu ülkelerden biri olarak kayıptan nasibini aldı. Emperyalizm kaybettikçe Fransız milletinin altındaki minder ısındıkça ısınıyor.

ABD Asya, Fransa Afrika topraklarından kuyruğunu kıstırıp kaçarken Batı’nın ayakları olmuş sömürü ekonomisi son buluyor. Avrupa’da ekonomik ve kültürel bunalım derinleşiyor. Asya ve Afrika devletlerinin bağımsızlık mücadelesi daha da büyüyor.

Fransa’da yaşananlar, tüm Dünyaya, emperyalizmin ne kadar sıkıştığını gösteren bir kanıt oldu. Eylemler hala durdurulamadı ve büyümeye devam ediyor.

Taha Küçükuygun

Türkiye Gençlik Birliği Ankara İl Başkanı

[1] https://en.wikipedia.org/wiki/2005_French_riots
[2] https://items.ssrc.org/riots-in-france/the-riots-in-france-an-economists-view/
[3] https://en.wikipedia.org/wiki/2005_French_riots#Assessment_of_rioting
[4] https://www.theguardian.com/world/2015/oct/22/nothings-changed-10-years-after-french-riots-banlieues-remain-in-crisis
[5] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransada-genc-surucuye-sikilan-polis-kursunu-ulkeyi-yangin-yerine-cevirdi/2934089
[6] https://www.trthaber.com/haber/infografik/fransa-yangin-yeri-ulkedeki-hasar-1-milyar-euro-779221.html
[7] https://en.wikipedia.org/wiki/2005_French_riots#Allegations_of_an_organized_plot_and_Nicolas_Sarkozy's_comments

TGB Türkiye Gençlik Birliği Ankara