‘Avrupa'da, mevcut Avrupa'ya, AB’ye karşı bir protesto hareketi var’
Cheminade şu gelişmenin altını çiziyor: Avrupa kurumları düzeyinde, ulusal ‘ben’e karşıt bir Avrupalı ‘biz’ yaratmaya çalışılıyor. Bunun için Belçika’da Avrupa diplomasisi için diplomatları eğitiyorlar. Aynı şeyi sendikalar için de yaptılar. Sendikaları federasyona girmeleri için örgütlüyorlar
Fransız Dayanışma ve İlerleme Partisi Genel Başkanı Jacques Cheminade ile yaptığımız röportajın ikinci bölümü ile devam ediyoruz. Birinci bölümde, kendisini sol De Gaulle’cü olarak gören Cheminade De Gaulle’ü savunmanın bugün ne anlama geldiğini, partisinin NATO, BRİCS ve Şangay İşbirliği Örgütü’ne (ŞİÖ) karşı politikalarını anlattı. Bugün, Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa’da milliyetçi yükseliş ve Fransa’nın Afrika yenilgisi konusundaki düşüncelerine yer veriyoruz.
- Sayın Jacques Cheminade, Avrupa Parlamentosu ve Fransa erken genel seçim sonuçlarını yükselen milliyetçilik bağlamında değerlendirir misiniz?
Avrupa'da, mevcut Avrupa'ya, Avrupa Birliği'ne karşı bir protesto hareketi var. Avrupa'yı Avrupa Birliği ile karıştırmamalısınız. Avrupa bir medeniyettir. Avrupa Birliği ise bir protektora. Biliyorsunuz, Trump'ın danışmanlarından Stephen Miller, Avrupa'ya herhangi bir ilgi göstermiyoruz, zaten onlar zayıf müttefikler, onlar protektoralar dedi. Protektora kelimesini kullandı. Biden da böyle düşünüyor, Amerikan kamuoyunun büyük bir bölümü böyle düşünüyor. Bu kabul edilemez. Avrupa'ya yazıklar olsun.
BİR YALANLAR CUMHURİYETİNDE YAŞIYORUZ
Avrupa’da milliyetçilik var ama taraflı. Almanya'da Almanya için Alternatif Parti AfD var. AfD savaşa karşı. Ama aynı zamanda göçe de şiddetle karşı. AfD'de çok sayıda neo-Nazi var. Ve AfD'nin para ve finansa karşı çok net bir muhalefeti yok. Almanya'da AfD'nin Nazizm faşizm olduğu algısı var. Bu AfD’ye karşı bahane olarak kullanıldı ki bu kısmen doğru.
Öncelikle görmeniz gereken şey, Avrupa seçimleri öncesine kadar ve hatta biraz sonrasında (Marine Le Pen’in) Ulusal Birlik Partisinin Parlamento'ya ait olduğu söyleniyordu. Biz buna karşıyız ama yine de Cumhuriyet'in bir parçası. Parlamento seçimlerinden on gün ile bir hafta önce Ulusal Birlik partisi faşist şeytana dönüştürülmüştü. Ve herkes, tüm gazeteler aşırı sağ tehditten bahsediyordu. Belki de pek çok insan buna inanmadı. Ama yine de doğru zaman olmadığına, dikkatli olmamız gerektiğine dair bir his vardı. Fransa'da da bana karşı aynı tür bir oyun oynandı. Fikirlerimin herhangi bir etkiye sahip olmasını engellemek için her şeymişim gibi davrandılar. İnsanlara gerçekle hiçbir ilgisi olmayan etiketler yapıştırıldı.
Seçimlerin ikinci turunda sağa destek vermek için üçüncü gelenleri geri çekeceklerini söyleyen Mélenchon ile Merkez sağ arasında olağanüstü bir ilişkisi vardı. Bu inanılmaz bir şey. Seçimi kazandığını iddia edenler, yani Yeni Halk Cephesi, "biz kazandık" diyorlar ve oyların ancak %28-29'una sahipler ama milletvekili sayısı bakımından kazandılar. Bu açıdan bakıldığında her şey hileliydi. Ulusal Birlik partisi ise hâlâ yüzde 33’lerde. İnsanlar bunu biliyor. Ulusal Birlik’e karşı olanlar bile bunu biliyor. Yani bir yalanlar cumhuriyetinde yaşadığımızı düşünüyoruz. Bu demokrasi değil.
Şimdi bu Yeni Halk Cephesi; yani Fransa'daki sol, hatta bazıları buna aşırı sol diyor. Kimi milletvekili olarak seçtirdiler? Minsk anlaşmalarına ihanet eden François Hollande’ı. Mélenchon ve Glucksmann ile birlikte olan kişi. Glucksmann kim? İnsanlar onun bir CIA ajanı olduğunu söylüyor. O bundan çok daha fazlası; Saakaşvili’nin danışmanıydı. Ve operasyona (Gürcistan renkli devrimi) oldukça dahil odu. Sürekli Rus karşıtı. Putin karşıtı değil, Rus karşıtı, daha da ileri gidiyor. Ve onu Mélenchon ile bir anlaşma yapmış olan bu delilerle konuşurken gördüm. Normalde kelimelerle anlatılacak gibi değil. Yani onları bir araya getiren başka bir etki var. Bunun ne olduğu sonucuna varmayı size bırakıyorum.
2022’DE MACRON’A KARŞI MARİNE LE PEN’İ DESTEKLEDİM
Ben, 2022 cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, Marine Le Pen'in Macron'dan daha iyi olduğunu söyledim. Macron en kötüsü. Yani, hayır, tam tersine, Mélenchon Macron'un müttefiki. Ve Melenchon’un partisinden Ruffin gibi insanlar var. Ruffin'i tanıyor musunuz bilmiyorum. Macron'un oyları sayesinde yeniden seçildi. Yani o şimdi bir mahkûm. Ruffin diğerlerinden biraz farklıydı. Ama ciddi bir siyasi hata yaptı. Macron'un oyları olmadan kaybetmek, Macron'un oylarıyla kazanmaktan daha iyiydi. Şimdi bu sistemin bir parçası olarak görülecek.
Yani bu sistem, bence, Macron bunun nasıl olacağını düşündü. Bunun bir poker oyunu olduğunu düşünmüyorum. Macron'un olaylara nasıl hükmedeceği konusunda çok fazla sapkın bir anlayışı var. “Ben bölerek ve fethederek galip geleceğim” diye planladı. İngiltere Kraliçesi ya da İngiltere Kralı gibi bir yerde olacağını düşündü. Tıpkı Fransa Bisiklet Turu yarışçılarını desteklediğimiz gibi desteklerle hakem olarak kazanacağını hesap etti. Bu İngiliz monarşisinin tipik bir özelliği, bir gün Muhafazakârlar, bir gün İşçi Partisi ve ortada da Liberal Demokratlar. Böyle bir sistem.
Fransa da bu çizgide ilerliyor. Yani halktan gelen bir muhalefet var. Seçimlerin kendilerinden çalındığını düşünen pek çok insan var. Bu yüzden hala çekimser kalan pek çok insan var. Diğer zamanlara kıyasla çok fazla seçmen vardı. Ancak yine de %35'lik bir çekimserlik oranı vardı. Bu hiçbir şey değil. Daha önce %55-52'ydi.
Marine Le Pen'e oy veren insanlar ve yeni Halk Cephesi'ne oy veren insanlar bir şekilde kandırıldıklarını düşünüyorlar. Marine Le Pen'e oy verenlerin böyle düşünmek için sebepleri var çünkü normalde Ulusal Birlik Fransa'daki 36 bin komünün 34 bininde seçimleri kazanıyor. Şu anda lider durumdalar. Ama büyük şehirlerde kaybediyorlar. Çünkü büyük şehirlerde, diploma ayrıcalığına, para ayrıcalığına ve toprak ayrıcalığına sahip insanlardan oluşan yeni bir siyasi sınıf var. Yani bu insanların yaklaşık %20'si Macron'un seçmenleri.
MADELEİNE ALBRİGHT ODASINDA EĞİTİLEN AVRUPALI DİPLOMATLAR
Avrupa'yı anlamak için çok önemli bir şey söylemek istiyorum. Avrupa'dan yana olan insanları anlamak zorundasınız. Avrupa kurumları düzeyinde, ulusal “ben”e karşıt bir Avrupalı “biz” yaratmaya çalışılıyor. Bunun için Belçika’nın Bruges kentinde Avrupa diplomasisi yaratmak için diplomatları eğitiyorlar. Aynı şeyi sendikalar için de yaptılar. Avrupa'da bir grup var, sendikaları federasyona girmeleri için örgütlüyorlar.
Komünistlerin hâkim olduğu dünya sendika federasyonuna değil, ama Uluslararası Özgür Sendikalar Konfederasyonuna (CISL) sözde demokratik sendikalara girmeleri için. Böylece insanları Avrupa'da parayla eğitiyorlar, Böylece birçoğu Avrupalı memurlar olarak geri alınıyor ve diğerleri de kendi ülkelerinde sendikalar olarak, Avrupa'nın etki ajanları olarak geri gönderiliyor. İşte bu.
Ayrıca NATO düzeyinde bu uluslararası örgütle ilişkili generaller de var. Şimdi, bunun ne olduğunu görmeliyiz. Bruges'de bir oda var, yeni Avrupalı diplomatların toplantılarını düzenledikleri küçük bir amfi tiyatro. Bu odanın adı ne biliyor musunuz? Madeleine Albright, eski ABD Dışişleri Bakanı. Geri çekildikten sonra Irak'ta 500 bin çocuğun öldürülmesinin savaş için ödenmesi gereken bedel olduğunu söyleyen kişi, ama gerçekten böyle düşünüyordu.
Yani her şey bir yalan üzerine kurulu, Colin Powell'in yalanı, Irak'taki savaş yalanı ve her yerde bunu takip eden tüm yalanlar. İşte diplomatların başı, Avrupa Konseyi tarafından Birliğin yeni Dışişleri ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi olarak atanan Estonyalı Kaja Kalas; kendisi hayal edebileceğiniz en Rus karşıtı kişi. Yani zaten çok iyi olmayan, hatta çok kötü olan Borrell'in yerine atanan kişi o, ama o daha da kötü.
Ve insanlar bunu biliyor ama nedenini gerçekten anlamıyorlar. Ve bizim rolümüzün pedagojik olduğunu söyleyebilirim, elimizdeki birkaç araçla insanlara bunun ne olduğunu göstermek ve dünyada, Çin'de, Rusya'da, küresel güney ülkelerinde farklı düşünen insanlar olduğunu ve önemli olanın bu hareket olduğunu ve De Gaulle'ün bu hareketle az çok ilişkili olduğunu, oysa bugün bunun tam tersi olduğunu göstermek.
MACRON ARTIK PEK BİR ŞEYİ TEMSİL ETMİYOR
Macron bile buna karşı bir ultra olarak görünüyor. Yani Macron, bu açıdan bakıldığında, artık pek bir şeyi temsil etmiyor. Ama bence Fransa'nın artık olması gereken konumda olmaması utanç verici. Çünkü Fransa'nın diğer Avrupa ülkelerine göre daha az mazereti var. Neden? De Gaulle sayesinde Fransa'da tek bir Amerikan askeri bile kalmadı. Neredeyse tek ülke. Bağımsız bir vurucu gücümüz var. Çok fazla değil, daha fazlasını yapmalıyız.
Ama her gün De Gaulle'ün dediği gibi, yaklaşık 100 milyon insanı öldürebilecek silahlara sahip bir nükleer denizaltımız var. Bu bize bağımsızlık veriyor. Söylemesi çirkin bir şey ama durum bu. Ben nükleer silahsızlanmadan yanayım, ama bunu herkes yapmalı, Amerikalılar da dahil, onlar başlamalı. Ve Ruslar da. Bu bağımsızlığa sahibiz ve BM Güvenlik Konseyi'nde bir koltuğumuz var. Kullanmadığımız üç şeye sahibiz. Tam tersine, bunları işgalcinin amacına hizmet etmek için kullanıyoruz.
- Fransa Afrika'daki eski sömürgelerini teker teker kaybetti. Mali, Burkina Faso ve Nijer yakın zamanda 6 Temmuz’da bir konfederasyon kurdu. Bu gelişmeleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Afrika Birliği Örgütü olarak adlandırılan Afrika örgütünden insanlarla konuşuyordum. Ve bana “Çinlilerin bizi gözetlemekle ve Afrika'da pozisyon almak istemekle suçlandıklarını” söylediler. Bu doğru. “Ama İngilizler, Amerikalılar ve Fransızlar da bizi gözetliyor ve Afrika'da pozisyon alıyorlardı. Aradaki fark Çinlilerin altyapı inşa ediyor olması ve Fransa'nın artık bunu yapmıyor olması” olduğunu söyledi.
Cibuti'den Addis Ababa'ya giden demiryolunu ele alırsak, aslında Fransızlar tarafından inşa edilmişti. Ancak o kadar kötü durumdaydı ki saatte 30 km hızla gidiyordu. Yaklaşık 1900'den beri var, madencilik. Ama bakımı falan yapılmadı. Madenler kapandıktan sonra kimse umursamadı. Yani onu kullanan insanlar vardı, ama korkunç koşullarda saatte 30 km. hızla. Çinliler modern bir demiryolu inşa etti. Biz Fransızlar bunu yapamadık. Bu yüzden insanlar "vay canına, Çinliler bunu yapıyor" diyor. Sonra başka yerlere bakıyorlar, bir tarım politikası yapmaya başlıyorlar, örgütlenmeye başlıyorlar, örgütlenmeye çalışıyorlar.
MİTTERRAND VE THOMAS SANKARA CİNAYETİ
Thomas Sankara (Burkina Faso’nun 1987’de öldürülen Devlet Başkanı) örneğini gören ben her zaman Thomas Sankara'yı savundum. Sankara'nın arkadaşı Blaise Compaoré tarafından öldürüldüğünü biliyorsunuz. Ancak Mitterrand, Thomas Sankara'nın ölümünden üç ay önce bu konuda sorgulanmıştı. Ve Mitterrand ne dedi biliyor musunuz? Bu genç adam çok cesur ve sorunları olacak! Bir sömürgeleştirme ve yeniden sömürgeleştirme politikası izledik. Yani Fransa felaket bir politika izledi ve bugün bunun bedelini ödüyor.
MALİ, BURKİNA FASO VE NİJER'İN BİRLİĞİNİ DESTEKLİYORUZ
Bugün cep telefonları var. Sosyal ağları dinliyorlar. Bilgilerini Fransız medyası dışındaki kaynaklardan almaya başladılar. Sol görüşlü insanlar ortaya çıktı. Ve tüm bunlar Afrika'da yeni bir görüş yarattı. Genç askerler, genç yüzbaşılar bağımsızlık istiyorlar. Nasıl yapacaklarını çok iyi bilmiyorlar, siyasi olarak nasıl yapacaklarını çok iyi bilmiyorlar ama istiyorlar.
Açıkçası, bu çok yeni bir şey ve binlerce kez anlıyorum ve Batı Afrika ülkelerinin, yani Mali, Burkina Faso ve Nijer'in birliğini destekliyoruz. Bunlar Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nin bulunduğu ülkeler. Ve bu ülkelerin şimdi dışarı atılıyor olması normal. Fransa'nın askeri baskı politikası olduğunu, ekonomik kalkınma politikası olmadığını, halk sağlığı politikası olmadığını gördüler.
Paris'te hala Afrikalıları piyon gibi kullanabileceklerini düşünüyorlar. Ve sonra onu kaybettik. Sonsuza dek bitti. Yani bundan sonra ne çıkacak bilmiyorum ama önceki matris sonsuza kadar bitti.