19 Ekim 2024 Cumartesi
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

‘Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere’

Le Pen’in eski danışmanı Elie Hatem, Fransa ekonomisinin sorunları biriktire biriktire iflas aşamasına geldiğini belirtti

‘Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere’
A+ A-
ŞAFAK ERDEM

Macron’un ordu, sağlık, eğitim harcamalarını kısamayacağı için emeklilik sisteminde değişikliğe gitmeye çalıştığını belirten Hatem çözüm olarak İngiltere gibi AB’den çekilerek Fransa’nın bağımsızlığını kazanma yolunu seçmesini önerdi.

Macron’un koltuğu sallanıyor. Emeklilik reform girişimi Macron’a ve Fransa’nın yaralarına merhem olmayacağı görülüyor. Arayış içinde olan Macron krizin tam ortasında Çin’e gitti.

Fransa’nın durumu ve geleceği üzerine Ulusal Cephe'nin (Front National) lideri Jean-Marie Le Pen’in eski danışmanı Elie Hatem ile söyleşi yaptık. “Fransız kimliğinin ve değerlerinin korunması” için çalışan Action Française hareketinin yürütme kurulu üyesi ve hareketin gazetesi "L'Action Française Hebdo"nun editorü olan Hatem, Fransızca konuşulan dünyayı ve Fransız kültürünü güçlendirmek için çalışan Fondation pour la Francophonie’nin de kurucusu.

Cumhurbaşkanı Macron'un yürürlüğe koymak istediği emeklilik reformuna karşı uzun bir süredir büyük gösteriler var. Reformu ve gösterileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce çok önemli bir hususun altını çizmemiz gerekiyor: Fransa ve AB'deki diğer bazı ülkeler çok ciddi mali sorunlarla karşı karşıya.

Fransa'daki bu sorun, eski hükümetlerin politikalarını birike birike bugüne geldi. Sorun, esas itibariyle Fransa’da uygulanmış olan katı sosyalist programdan kaynaklanıyor.

İkinci olarak kitlesel ölçekte Fransa’ya gelmiş olan göçmenlerle sorunumuz var. Göçün Fransa üzerinde belki ekonomik değil ama ağır mali sonuçları var. Fransa, topraklarına gelen herkese altı ay boyunca ve ne zaman talep edilirse sosyal güvenlik sunuyor. Sağlık sorunları hükümet tarafından karşılanıyor. Ayrıca göçmenlere sağlanan çok fazla sübvansiyon var. Göçmenler, gerekli belgeleri olmasa bile, bir tür emeklilik maaşı ve para yardımı alabiliyor.

Üçüncüsü, bu var olan sorunlara Kovid-19 dönemi eklendi ve hükümet çok fazla harcama yapmak zorunda kaldı.

Bu sebeplerle Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere. Kamu giderlerini azaltmak zorundayız ve bunun yapılabileceği dört büyük sektör var.


KAMU HARCAMALARINI KISMAK, AMA NEREDEN?

Birincisi: Ordu. Orduya dokunamayız çünkü zaten ordunun bütçesi son 10 yılda çok fazla kısıldı.

Diğer büyük sektör, sosyal sigorta sistemi. Sosyal sigorta, yani sağlık sigortasını azaltmak çok daha zor ve hassastır. Fransa bu konuda belki de dünyanın en iyisi olarak kabul ediliyor; hizmet alanların giderlerinin yüzde 70'i devlet tarafından, yüzde 30’u özel sigorta tarafından karşılanıyor. Hatta bir kişinin bazen yüzde 30'luk kısım için özel sigorta yaptırmaya gücü yetmediğinde, devlet o kişinin tüm sağlık harcamalarını üzerine alır. Bu sektörü düşünürken şunu da göz önünde bulundurmalıyız: İnsanların tıbbî gelişme ve bilim sayesinde eskisinden çok daha uzun yaşıyorlar, dolayısıyla harcamalar artıyor.

Üçüncüsü sektör, eğitim sektörü. Fransa'da üniversiteler ve okullar ücretsizdir ve devlet tarafından önemli bütçelerle desteklenir, dolayısıyla eğitim için çok paraya ihtiyacımız var ve burada da bir azaltmaya gidilemez.
Nihayetinde geriye emeklilik kalıyor. Fransa’da emeklilik maaşları sadece devlet memurları için değil, aynı zamanda özel sektör emeklileri için de veriliyor. Emeklilik sektörü, kamu harcamalarını kısmak için en olası yol. Örneğin sosyal sigortada bir kesintiye gidildiğinde sağlık sorunu yaşayan insanlar acı çekecek. Kanser gibi pek çok sağlık sorununu tedavi ettiremedikleri için ölen pek çok insan görebilirsiniz. Bunun yerine 2 yıl daha fazla çalışmak daha iyidir. Sayın Macron devlet harcamalarının nasıl azaltacağının yolunu bulmaya çalışıyor.

Öte yandan, halkı da anlamak zorundayız. Fransa'da insanlar pek çok sorunla karşı karşıya. İlk olarak Kovid-19’un sonuçları var. İkincisi, enflasyon ve hayat pahalılığının artması var ki bu Ukrayna'daki durumdan kaynaklanıyor. Birçok üründe fiyatlar iki kat arttı, bir yıl önce 100 avroya alabildiğimiz şeyi şimdi 200 avroya alıyoruz.

‘EYLEMLER YANGININ ÜZERİNE BENZİN DÖKTÜ’

Eylemler hakkında söyle söyleyebilirim: Yangının üzerine benzinin dökülmesi gibi oldu. Çünkü zaten yangın vardı ve insanlar sokaklara dökülmek için bir sebep arıyorlardı. Gösteriler çok sert çünkü büyük rahatsızlık var.

Ayrıca Macron’un getirmek istediği emeklilik reformun çok özel bir prosedürle, anayasanın 49. maddesinin üçüncü fıkrası tarafından tanınan anayasal bir prosedürle hayata geçirilmesi planlanıyor. Böylece bir yasa tasarısının muhalefet tarafından bloke edildiğinde yasama sürecini hızlandırmak için hükümete meclisi baypas etme imkanı veriliyor.

Bu eylemler bağlamında; devletle ya da hükümetle halk arasında çok büyük bir mesafe olduğunu söyleyebilirim. Dikkat ederseniz bu, yani yoğun toplumsal-ekonomik sorun sadece Fransa için geçerli değil. Almanya, İspanya ve İtalya'da benzer gösteriler ve grevler oldu. İtalya'da halk hükümeti ABD’nin ve NATO’nun politikalarını desteklemekle ve Ukrayna'da girilen maceranın sonuçları nedeniyle eleştirdi. “Neden bu politikalara dahil oluyoruz ve Rusya'ya yaptırımların sonuçlarından acı çekiyoruz?” diyorlar.

Bugün bu durum, Avrupa Birliği'nin bu dış politikasından kaynaklanıyor. Bunu durdurmamız gerekiyor. Dediğim gibi İtalya’daki eylemlerde bu çok açıktı. Fransa’daki gösterilerde de bunu görebiliyoruz.

‘Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere’ - Resim : 1


‘MACRON ZORLUĞUN FARKINDA’

Fransa'nın diğer Avrupa Birliği ülkeleri gibi büyük malî sorunla karşı karşıya olduğunu söylediniz. Bu sorunun emeklilik reformu dışında başka bir çözümü yok mu? Kamu harcamalarını kısmaktan başka yol yok mu?

Macron emeklilik reformu çözümünün rağbet görmediğini biliyor. Zaten bu nedenle, tasarının yavaş yavaş, adım adım kabul edilmesi için çalışıyor. Tasarıyı Eylül ayından Şubat ayına kadar ertelediler. Neden mi? Çünkü Marcon bunun popülaritesine zarar vereceğini biliyor ama zaten Fransız Anayasasına göre üçüncü kez cumhurbaşkanı seçilemiyor. Macron ya önümüzdeki aylarda ciddi ekonomik ve malî sorunlarla karşı karşıya kalacaktı ya da kamuoyuyla bir tür kavgaya tutuşacaktı.

Belki İngiltere'nin yaptığı gibi AB'den çekilmek ve egemenliğimizi, Fransa’nın bağımsızlığını geri kazanmak yolu tutulabilirdi. Bu koşulda AB için daha az ödeme yapmak gibi bir çözüm vardı. Bildiğiniz gibi Fransa, AB’nin tüm üyeleri gibi, bu kurum için bir miktar para ödemek zorunda.


BİRİKEREK GELEN SORUN

Son gösteriler ile ‘sarı yelekliler hareketi’ arasında bir devamlılık görüyor musunuz?

Elbette bir devamlılık var. Çünkü Fransız devletinin 20 yılı aşkın bir süredir sosyal kurumlar nedeniyle çok ciddi mali sorunları var.

Sarkozy ya da Chirac gibi sağcı partiler bile iktidara geldiklerinde sosyalist bir ekonomi politikası uyguluyorlardı. Bu durum diğer tüm AB devletleri için de geçerlidir. Tüm bu sorunların bir tür birikimi söz konusudur. Fransa'nın mali dengesi, İtalya ve İspanya (belki de Portekiz) gibi diğer bazı ülkeler gibi gerçekten kötü durumda ve iflas etmekten çok da uzak değil.

‘Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere’ - Resim : 2

Bu nedenle Cumhurbaşkanı Macron seçildikten sonra yakıt ve diğer konularla ilgili bazı kanunlar çıkarmak zorunda kalmıştı. Fransız toplumu da buna karşı yüksek vergilerden bıktığını gösteren gösteriler yaptı.

Başka bir sorun daha var. Vergi ödemeyen çok sayıda göçmen var ve şu anda Fransız nüfusunun yaklaşık yüzde 25'ini oluşturuyorlar. Devletin sübvansiyonlarından faydalanıyorlar. Ve biliyoruz ki bu sübvansiyonlar Fransız vatandaşlarının ödediği vergilerden geliyor. İnsanlar, Fransa'ya yasadışı yollardan gelen yabancılar için para ödemekten gerçekten rahatsız.

Sarı Yelekliler gösterilerinin arkasında, Fransa'da gerilimi tırmandırmak için ateşe benzin döken bazı eller de vardı.


‘MACRON İLE ABD ARASINDA İLK ÇARPIŞMADA SARI YELEKLİLER ÇIKTI’

Arkadaki ellerden ne kastediyorsunuz?

Fransız istihbarat servisi, bu gösterilerin Macron'un bir AB ordusu kurmanın zamanının geldiğini ve NATO’nun komada olduğunu söylemesinin ardından gelmesinin nedenini merak ediyor. Macron ile ABD arasında ilk kez çarpışma bir çatışma olmuştu. Belki Soros, Amerikalılar ya da bazı güç merkezleri, koşulların hazır olduğunu görerek göstericileri teşvik etti.

Fransa, Ukrayna'daki savaşta ABD ile benzer bir çizgi tutturuyor gibi görünüyor. Diğer yandan Cumhurbaşkanı Macron bazen ABD politikasından ayrışan açıklamalar yapıyor. Örneğin ABD'deyken “Rusya’nın güvenlik endişelerini dikkate almalıyız”, “Rusya’yla müzakere masasına oturmalıyız” demişti. Macron, ABD ile tam olarak aynı çizgide mi yoksa aralarında ciddi farklılıklar ve anlaşmazlıklar var mı?

Değindiğiniz nokta çok önemli. Cumhurbaşkanı Macron 2017'de seçildiğinde Fransa'nın dış politikasını değiştirmek istedi.

Sayın Nicolas Sarkozy’den itibaren Fransa’nın dış politika dönüşerek tamamen ABD'nin hizmetkarı haline gelmişti. Sayın Sarkozy döneminde Fransa NATO'ya tam üye oldu, yani General de Charles de Gaulle döneminde ayrıldığımız NATO'nun askeri kanadına geri döndü. Sarkozy, Dışişleri Bakanlığında bile her şeyi değiştirdi. ABD’ye, özellikle ABD’deki yeni-muhafazakarlara itaat eden bazı memurlarımız vardı. Sayın Bernard Kouchner’i kastediyorum.

“Fransız sağı” olması beklenen Sarkozy'den sonra Francois Hollande cumhurbaşkanı oldu. Fraçois Hollande da uluslararası politikada NATO ve ABD'nin kararlarını kelimesi kelimesine uygulayarak Sarkozy'nin politikasını sürdürdü. Hollande döneminde Fransa'nın Suriye'ye yönelik tutumunu hatırlıyoruz.
Sayın Macron buna “hayır “dedi. “Özgürlük tarafına, Fransa'nın bağımsızlığına, Fransa’nın herhangi bir çatışmada yer almayan, ancak uluslararası sorunları çözmek için bir tür arabulucu gibi çalışan pozisyonuna geri dönmemiz gerekiyor” dedi.


“AVRUPA’DA İNGİLTERE İLE FRANSA ARASINDA SÜREKLİ BİR REKABET VARDIR”

Diğer önemli nokta Fransa'nın İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiltere, ABD, Çin ve Rusya ile birlikte 5 büyük güç arasında olmasından geliyor. Macron uluslararası toplumda boy göstermeye ve AB içinde Almanya ile rekabet etmeye başladı. Bayan Merkel, Marcon döneminde François Hollande döneminde olduğundan daha zayıftı. Böylece Macron Fransa'yı uluslararası sahneye geri döndürme sürecini başlattı. Bu durum Amerikalılara ve Anglosakson dünyasına zarar vermeye başladı. Fransa'da General de Gaulle'den ve sonrasında Jacques Chirac'tan gelen egemenlikçi bir geleneğin olduğunu unutmamalıyız.

Unutmamalıyız ki Avrupa içinde İngiltere ile Fransa (isterseniz Katolik dünyası da diyebilirsiniz) arasında bir tür sürekli rekabet vardır. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’da, ABD liderliğinde Anglosaksonlar lider hale geldi. Fakat Macron buna karşı çıktı. Burada AUKUS anlaşmasında yaşanan ayrışmayı da not edelim, önemli bir etkisi vardır.


ANGLOSAKSON DÜNYANIN KARŞISINDA ‘LİDER FRANSA’

Macron Anglosakson dünyanın karşısına “lider Fransa”yı çıkarmaya çalıştı. Etkin dış politika ve Avrupa içinde liderlik bu politikanın önemli parçalarıydı ve Macron bu doğrultuda önemli adımlar attı. ABD, Fransa’nın bu yöneliminin önüne geçmek için adımlar attı. Örneğin Libya’da. ABD, Türkiye’yle birlikte hareket ederek Fransa’yı Libya’dan çıkarmak ve Fransa’nın uluslararası itibarını yıpratmak istedi. ABD, Libya’da Türkiye ile Fransayı karşı karşıya getirdi. İki ülke uzun süre gerginlik içinde kaldı. İki lider birbirine yüksek tondan eleştirdi.

Afrika’da Fransa’ya karşı son dönemde yürütülen kampanya da bununla paralel. Batı kamuoyunda ciddi bir Fransa karşıtı hava estiriliyor. Kimse İngiltere’nin, Hollanda’nın, Belçika’nın sömürgeciliğini konuşuyor mu? Neden Fansa hedefte? Macron’un ABD’den ayrı şekilde Fransa’yı uluslararası alanda etkin kılmasına engel olunmak isteniyor.

Macron şimdi Çin’i ziyaret ediyor. Bunu “temiz hava” almak için yapıyor. Dikkat ederseniz Macron’un ziyaret ekibinde ekonomi konusunda önemli isimler, önemli şirketler var. Bu yönde girişimlerde bulunulacak.


‘ABD LİBYA’DA FRANSA İLE TÜRKİYE’Yİ KARŞITLAŞTIRMAK İSTEDİ’

 Fransa-Türkiye ilişkileri uzun süre gergin seyretti. Özellikle Macron ile Erdoğan birbirine sert sözler sarf ettiler? İki ülkenin ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

ABD Libya’da iki ülkeyi karşı karşıya getirmek istedi. Başta başarılı da oldu. Bu klasik bir emperyalizm yöntemidir: Böl ve yönet. Fakat daha sonra iki ülke ABD’nin bu oyununu gördü. Dikkat ederseniz gerginlik sona ermiş durumda.

‘Fransız hükümeti ve devleti iflas etmek üzere’ - Resim : 3

Fransa ile Türkiye çok derin tarihi ve siyasi bağları olan ülkelerdir. I. François Fransa kralı olduğundan beri süregelen ilişkiler var. O dönemde Osmanlı Devleti’nin Fransa’ya verdiği kapitülasyonları hatırlayalım.

“ÇİN, RUSYA, İRAN GÜÇLENDİKÇE FRANSA ABD’DEN BAĞIMSIZ HAREKET EDECEKTİR”

Fransa’da güçlü bir ABD etkisi ve lobisi var. Fakat diğer yandan özgür dünya yükseliyor. Çin, Pakistan, İran, Rusya, Hindistan vb. bu ülkeler güçlendikçe, bu özgür dünya güçlendikçe, Macron ve genel olarak Fransa daha rahat ve ABD’den daha bağımsız hareket edebilecektir.

Macron’u kişisel olarak da tanıyorum ve ne yapmaya çalıştığını görüyorum.

Son Dakika Haberleri pen jean marıe