Futbola yeni devrimci felsefe
FUTBOLUMUZ neoliberal sistemde dibe vurdu. Kulüpler borç batağında. Altyapıdan oyuncu yetiştirecek bir Üretim Devrimi, futbolda da şart.
FUTBOL üzerine yazılı basında ve televizyonlarda yapılan tartışmalar esas olarak iki eksende yürüyor:
- Millici ve çağdaş futbol programı
- Neoliberal futbol programı
İki farklı dünya görüşü futbolda da cephe cepheye gelmiştir. Bilerek ya da bilmeyerek görüş açıklayan şahıslar, sonuçta bu iki programın birinin yanında yer alır. Bu kaçınılmazdır.
KULÜPLER NEOLİBERAL SİSTEMDE BORÇ BATAĞINDA
Çöken ve dağılmakta olan ikincisinden başlayalım. 1980’lerde dünya ekonomisi ile birleşme adı altında ülkemizde kapılar, pencereler ardına kadar açıldı. Borçlanma ekonomisi ile batağa saplandık. 400 milyar dolar dış borçla sonuna geldik bu sistemin. Artık bu sistemle kimse yürüyemez ki o yüzden Ekonomide Kurtuluş Savaşı ilan edildi.
Futbolumuz da bu neoliberal sistemin içerisinde dibe vurmuştur. Trabzonspor, Galatasaray, Fenerbahçe ve Beşiktaş başta olmak üzere kulüplerimiz borç batağında boğuluyor. Kulüp başkanlarının gözü ise şampiyonluktan başka bir şey görmüyor.
Kamu İktisadi Teşekküllerini (KİT) bir zamanlar satma yarışına giren zihniyet, şimdi büyük kulüpleri futbol baronlarına satma yarışında. İngiliz Chelsea gibi kulüpleri satın alan baronlara sesleniyorlar adeta, gelin kulüplerimizi de satın alın. Utanmazlıkta sınır tanımayanlar, gelin bizi de kurtarın çağrısı yapıyorlar. Tanzimatçı atalarının yolundan gidiyorlar pervasızca.
Futbol yaşamlarının sonuna gelmiş, Avrupa futbolundan emekli edilmiş, yaşların geçkin oyuncuları (birkaç tanesini bu genellemenin dışında tutuyorum) yıldız futbolcu diye allayıp pullayıp, büyük transferler diye bizlere yutturmaya çalışıyorlar. Milyonlarca dolar, avro böyle heba ediliyor. Milletin sırtından hesapsızca vurgunlar yapılıyor.
Türkiye Futbol Federasyonu, ilk 11’de en fazla 8 yabancı (en az 3 Türk oyuncu) oynatma kuralını getirdiğinde ayağa kalkıyorlar: “Olur mu? Kaldırın kotaları, futbolcuların hepsi yabancı olsun.” Kendi evlatlarını değersiz, yetersiz ilan ediyorlar.
Hıncal Uluç, Galatasaray 11 yabancı ile sahaya çıktığında, “Utanç duyuyorum, İstiklal Marşımızı söyleyecek bir tek Galatasaraylı futbolcu yok. Ali Sami Yen’in Galatasaray’ı nerede?” diye isyan ediyor. TRT Spor’da Cem Dizdar her sabah yayınında çırpınıp duruyor.
YENİ VE DEVRİMCİ BİR FELSEFE
Millici Çağdaş Futbol Programı’nı savunanlar artık ayağa kalkıyor. Vatan Partisi futbolda da Üretim Devrimi bayrağını kaldırıyor.
Türkiye neoliberal futbol programını elinin tersiyle bir kenara itecek. Kendi gençliğine güvenecek. Yabancı futbolcu sayısını sınırlayacak. Bir takıma birkaç yabancı yeter. 2000 yılında UEFA Kupası’nı müzesine götüren Galatasaray’da kaç yabancı oynuyordu? Liverpool’ları, Inter’leri, Barcelona’ları Avni Aker’in çimlerine gömen Trabzonspor’da yabancı futbolcu var mıydı?
Millici Çağdaş Futbol Programı, sporu sağlığın ayrılmaz bir parçası olarak ele alır. Bölüşen, paylaşan bir Cumhuriyet yurttaşı felsefesiyle futbolcular yetiştirir, altyapılar kurar, genç sporcuların eğitimlerine de önem verir. Planlama yapar, Türkiye’nin 7 bölgesinde de uygulama başlatır, bilimsel çalışma yöntemlerini esas alır. 85 milyonluk Türkiyemizde bize yakışan bir Milli Takım ve futbol kültürü inşa eder.
GÖZLERİMİZİ ULUSAL KANAL’A ÇEVİRELİM
Ulusal Kanal’da pazar günleri saat 23.00’te yayınlanan yeni bir spor programı başladı. Programa Aydın Cingöz önderlik yapıyor. Henüz ilk programdan diğer kanalları solladı Aydın Cingöz. Millici Çağdaş Futbol Programı’nı usta bir gazeteci kimliğiyle işliyor. Aydın arkadaşımızı ve ekibini kutluyor, başarılar diliyoruz.