G7 ve Batı’da derin çelişmeler: Çin olmadan yapamayız Rusya’ya yaptırım geri dönüyor
G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı’na, Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı alınacak önlem tartışmaları damgasını vurdu. Rusya’ya karşı yeni ve daha etkili yaptırımlar da diğer önemli konu oldu.
G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı, Batı’da Çin ve Rusya’ya yönelik yaptırımların çıkmaz politikalarının gölgesinde geçti. Şimdiye kadar Rusya’ya yönelik geri tepen ve sahibini vuran yaptırımlara rağmen yenileri ve daha etkilileri için öneriler oluşturuldu.
Atlantik hegemonyacılığının ve tek kutuplu dünyanın dağıldığı, çok kutuplu dünyanın her geçen gün şekillendiği şartlarda, Batı’da kavram kargaşası ve gelişmeler karşısında ikilem hüküm sürüyor. Japonya’nın Karuizawa kentinde yapılan G7 Dışişleri Bakanları Toplantısı’na, Çin Halk Cumhuriyeti'ne karşı alınacak önlem tartışmaları damgasını vurdu. Rusya’ya karşı yeni ve daha etkili yaptırımlar da diğer önemli konu oldu.
14-16 Nisan günlerinde yapılan zirvede ABD’nin, Batı ile Çin arasında gerginlik yaratma ve krizi derinleştirme politikasının etkisi hissedildi.
ÇİN’İN YAPTIRIMLARA KARŞI ÇIKIŞLARI BATILILARI TELAŞLANDIRDI
Çin’in siyasi ve ekonomik olarak Batı yaptırımlarına sert karşılıklar vermeye başlaması, görüşmelerin merkezine oturdu. Çin’in özellikle ABD'nin küresel hakimiyetine alenen karşı çıkması (German Foreign Policy-GFP) ve ABD'li çip üreticisine karşı yaptırımlar ve nadir elementleri işleyen makinelere ambargo koyma uyarısı, Batılıları telaşa düşürdü. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, Pekin'e yaptığı ziyarette, Çin’e karşı şiddetli rekabet ve gerginliği yoğunlaştırmaya hazır bir tavır sergilemişti.
Baerbock, özellikle Almanya ekonomi çevrelerinde artarak gelişen Çin’le ilişkilerin gelişmesine karşı, yıkıcı tutumları inşa etmeye çalışıyor. ABD, AB’nin Rusya ve Çin’le ilişkilerinin gelişmesini önlemek için bütün olanaklarını harekete geçirdi.
VON DER LEYEN’İN AB ÇIKARLARINA ZARAR VEREN TAVRI
Baerbock’un yanısıra, AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de 30 Mart'ta, AB şirketlerinin Çin'de yatırımları için resmi onay almalarını talep etti. Bunun esas amacı, Çin'in yükselişini yavaşlatmak, ABD'yi desteklemek. Bu, Alman ekonomi kuruluşlarına göre ise “Ekonomiye ağır, muhtemelen dayanılmaz bir darbedir.”
5 Nisan'da, ABD Temsilciler Meclisi Başkanı ve ülkenin üçüncü en yüksek yetkilisi Kevin McCarthy, ABD'nin Kaliforniya eyaletinde Tayvan Devlet Başkanı Tsai Ing-wen'i kabul etti. Çin’e karşı kışkırtma niteliğindeki süreç, Batı ile Pekin arasında gerginliği tırmandırdı.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuell Macron’un Çin ziyaretinde sürdürdüğü yakınlaşma çizgisi de zirveyi etkiledi. Macron’un açıklamaları basına özetle şöyle yansıdı:
MACRON: ABD’Yİ TAKİP ETMEK EN BÜYÜK HATADIR
“ABD ile Çin arasındaki çatışma kontrolsüz bir şekilde tırmanır ve AB kendi bağımsız politikasını geliştirmezse, ‘vasal haline gelir.’ Macron’un tutumu bilindiği gibi ABD ve AB yönetimleri tarafından sert eleştirilere hedef oldu.” (GFP, 17 Nisan 2023)
Macron, 6 Nisan'da Pekin'de Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile görüştükten sonra, “Avrupa'nın bizim olmayan krizlerle karşılaşması büyük bir risktir.”, “AB'nin stratejik özerklik oluşturmasını engelleyebilir.” dedi ve ekledi: “Avrupalıların yanıtlaması gereken soru, Tayvan krizini hızlandırmanın 'bizim çıkarımıza' olup olmadığıdır.” Macron sorusunu şöyle yanıtladı: “Biz Avrupalıların ABD’yi takip etmek zorunda kalmak ve Çin'in aşırı tepkisini çekmek zorunda kalacağımızı düşünmek yapılabilecek en büyük hatadır. Avrupalılar Ukrayna'daki krizi çözemez; o zaman Tayvan'a nasıl inandırıcı bir şekilde 'dikkat et, yanlış bir şey yaparsan biz buradayız' diyebiliriz?” Macron, ya “stratejik özerk” ya da “vassal olacağız” uyarısında bulundu.
Yaptırım planlarına karşı Pekin’in siyasi ve ekonomik karşı önlemleri dikkat çekti. 20 Şubat’ta Çin Dışişleri Bakanlığı, "ABD Hegemonyası ve Tehlikeleri"ni açıktan hedef alan bir makale yayınladı.(US Hegemony and Its Perils. fmprc.gov.cn 20.02.2023) ABD'nin “gerçeğe meydan okumak için güç kullandığı ve kendi çıkarları için adaleti ayaklar altına aldığı” belirtildi. Çin’in “her türlü hegemonya ve güç siyasetine” karşı olduğu açıklandı. 31 Mart'ta da Pekin'deki yetkililer, ABD'li üretici Micron'u Çin güvenlik çıkarlarını ihlalleri nedeniyle soruşturduklarını söylediler. Güvenlik çıkarlarını ihlal iddiası, standart ABD argümanıdır; şimdi Çin benzeri ile ABD'ye cevap veriyor. Pekin, nisan ayı başında, nadir toprak elementleri ve diğer metalleri işleyen makinelere ihracat yasağı getireceğini duyurmuştu. Bu vazgeçilemez hammaddeler söz konusu olduğunda Batı ülkelerinin Çin'den bağımsız hale gelmesi son derece zor olacaktır.
QİN GANG: ÇİN’İN BATILI BİR ÖĞRETMENE İHTİYACI YOK
Baerbock, von der Leyen'le birlikteki Çin Gezisi sırasında, liman kenti Tianjin'deki bir okul sınıfını ziyaret etti. Çin'ndeki hükümet biçimini ve korona politikasını eleştirdi. Muhabirler, görünüşü "Alman demokrasisinden bir ders" olarak açıkladılar. Ortak basın toplantısında Baerbock, Çin Dışişleri Bakanı Qin Gang'a “talimatvari şekilde”, Pekin'in insan haklarını daha iyi koruması gerektiğini söyledi. Dahası, Tayvan'ın statüsünde şiddetli bir değişiklik "Avrupalılar için kabul edilemezdi." Qin, Alman meslektaşının “talimatlarını” açık bir şekilde savuşturdu. Federal hükûmetin resmi olan tek Çin politikasına atıfta bulunarak, Almanya'nın Çin'in Tayvan ile "barışçıl bir şekilde yeniden birleşmesini destekleyeceğini umduğunu ve buna inandığını" söyledi. Ayrıca, genel olarak Alman Dışişleri Bakanı'nın davranışını protesto etti: "Çin'in en az ihtiyacı olan şey, Batı'lı bir öğretmendir." dedi. (swissinfo.ch 15.04.2023.)
Gerçekte Pekin, çatışmaların tırmanmasını önlemeye ve Berlin ile ilişkileri istikrara kavuşturmaya çalışıyor. Qin ve Baerbock, Tianjin'deki iki Alman şirketini ziyaret etti. Dişli kutusu üreticisi Flender, Çin liman metropolünde rüzgâr türbinleri için parça üretiyor: Bunu WirtschaftsWoche, "Yeşil gelecek Çin'de alt üst ediliyor." diye yorumladı (wiwo.de 13.04.2023.)
Baerbock'a Volkswagen'in 2013 yılından bu yana Pekin'de işletmekte olduğu araştırma ve geliştirme merkezi ve fabrikalar hakkında bilgi verildi. GFP’ye göre çıkan sonuç: “Çin’deki Alman yatırımları sadece bu üç Alman şirketi için değil, aynı zamanda Almanya'nın enerji geçişi için hayati öneme sahip; Batı'nın Çin'e karşı güç mücadelesi yoğunlaşırsa, Almanya sanayi ve siyaseti için geniş kapsamlı sonuçları olan tehlikeli bir durum doğacaktır.”
ABD KISITLAMALI KONTROLLER AB ŞİRKETLERİNE CİDDİ KAYIPLAR VERİYOR
Ursula von der Leyen, Avrupalı şirketlerin Çin'deki yatırımlarına kısıtlama getirilmesi için bastırıyor. Alman şirketlerinin Çin’deki yatırımlarının resmi kararla yasaklanmasını mümkün kılmak istiyor. Bunun amacı, bilgi-birikim alışverişini (know-how'ı) durdurmak ve Çin'in yükselişini yavaşlatmak. Alman ekonomi kuruluşları bunu şiddetle protesto ediyorlar. AB'de Çin'in devralmalarına getirilen kısıtlamalar, Çin ile ticari ilişkilere çok zarar verdi. Kontrollerin uygulamaya konması için yoğun baskı, Berlin ve Brüksel üzerindeki etkisi önemli ölçüde artan ABD'den geliyor.
Çin'deki Avrupa Ticaret Odası’nın 2021 Ocak ayında, Berlin'den Mercator Çin Çalışmaları Enstitüsü (MERICS) ile birlikte hazırladığı bir araştırmaya göre, Washington'ın yeni yaptırımlarla zorladığı "ayrışma", AB şirketlerini ciddi kayıplara uğratıyor: “Çok geçmeden, kârlı Çin pazarından çekilme ile karşı karşıya kalabilirler.”
RUSYA’YA KARŞI DAHA SERT YAPTIRIMLAR İSTENDİ
Çin’e karşı tedbirler yanında G7 Dışişleri Bakanları Rusya'ya karşı önlemlerini sıkılaştırdıklarını duyurdular ve böylece görüşmeler yoluyla barış isteyen ülkelerle çelişkiye düştüler. Daha toplantının başlangıcında Baerbock Rusya’ya karşı yaptırımları artıracaklarını ilan etti. Putin’e kararlılık gösterilmeliydi. Dünya kamuoyunda bilindiği gibi Batı, “sonuna kadar savaş” naralarıyla Ukrayna’ya silah sevkini sürdürüyor. Toplantıda barışa giden görüşmeler üzerine söz edilmezken, Güney Kafkasya, Orta Asya’dan Rusya’ya destekler hedef alındı ve İran’dan SHA’ların verilmesi eleştirildi.
“G7 Bakanları Rusya'ya karşı yaptırımları yoğunlaştırma, üçüncü ülkelerin titiz uyumlarını sağlama ve her şeyden önce, Rusya’ya silah teslimine karşı etkili adımlar attırma konusunda anlaştılar. Karar, özellikle Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inácio Lula da Silva'nın Moskova ile Kiev arasında müzakere yoluyla bir çözüm getirme yollarını görüşmek üzere Çin ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne yaptığı ziyaretler sırasında geldi. AB'yi barış görüşmeleri yapmaya çağıran Lula da Silva, ABD'nin savaşı teşvik etmeyi bırakması ve barış için konuşmaya başlamasını talep etti. Batı ile Güney ülkeleri arasında Ukrayna savaşıyla nasıl başa çıkılacağı konusundaki anlaşmazlık ilkeli bir karakter kazanıyor; Brezilya gibi devletler Batı hegemonyasına son vermek için bastırıyorlar.” (GFP,18 Nisan 2023)
GÜNEY AMERİKA’DAN AVRASYA’YA GÜÇLÜ DESTEK
24 Şubat’ta Çin tarafından hazırlanan 12 maddelik politik çözüm önerisi Ukrayna tarafından da olumlu karşılandı. Lula Çin ziyaretinde, Batı'ya yönelik bugüne kadarki en net sözleri söyledi: “ABD savaşı teşvik etmeyi bırakmalı ve barış hakkında konuşmaya başlamalı.” dedi. Ayrıca AB’de “barış hakkında konuşmaya başlamalı”, böylece “Putin ve Zelenskyi'yi barışın herkesin çıkarına olduğuna ikna edebiliriz.” (edition.cnn.com 15.04.2023)
Brezilya hükümeti yalnızca Rusya'ya yönelik yaptırımlara katılmayı ve Ukrayna'ya silah tedarik etmeyi reddetmekle kalmadı. ABD'nin yoğun protestolarına rağmen iki İran savaş gemisinin Rio de Janeiro'ya demirlemesine izin verdi. Lula, Çin ziyareti sırasında sürekli olarak “neden bütün ülkeler ticaretini dolar üzerinden yapmak zorunda” diye merak ettiğini de söyledi. Brezilya, Çin ile stratejik ortaklığının seviyesini yükseltecek ve birlikte "küresel jeopolitiği dengeleyecek: Batı hegemonyacılığı çağından çok kutuplu bir dünyaya geçiş için üstü örtülü bir sözdü. Dışişleri Bakanı Vieira'nın geçtiğimiz günlerde açıkladığı gibi, Lula “evrenselci bir dış politika” izliyor.
Atlantik hegemonyacılığı ile Çin ve Rusya ilişkileri arasında ikilem yaşayan AB için bütün yollar Avrasya’ya çıkıyor.