25 Aralık 2024 Çarşamba
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gabriel'in Fransız eğitim sistemi reformu üzerine

Bu yazının amacı, Fransa'da kötüye gitmekte olan ilk ve orta okul politikaları konusunda ilgili bakanın röportajından alıntılar yapmak ve Türkiye için benzer alanlarda yapılabilecek iyileştirmelere tartışma zemini açmaktır

Gabriel'in Fransız eğitim sistemi reformu üzerine
METİN AKGERMAN

GABRİEL

Fransa'daki eğitim bakanı yakın geçmişe kadar Gabriel Attal (Türkçe okunuşu da Fransızca okunuşu ile tamamen aynı olan bir isim) isimli Yahudi bir eşcinseldi. Macron, Gabriel'i yakın zaman önce başbakan yaptı. Gabriel'de ilk iş, eski erkek arkadaşını dışişleri bakanı yaptı. Gabriel ismi malum, Hristiyan ve Yahudi felsefesinde belirli bir baş meleğin ismi. Tanrı'nın mesajlarını vahiy yolu ile peygamberlere ileten bir melek. İslam'da da "Cebrail" olarak biliyoruz.

Dönelim, Fransız bakana. Gabriel, muhtemelen dünyanın gördüğü en genç hükümet başkanı. (Monarşilerdeki çocuk kralları saymazsak). Gabriel'in geçmişi sosyalist parti kökenli. Sonrasında Macron ile yol yürümüş. Politik basamakları hamisi Macron gibi hayli hızlı çıkmış. Muhtemelen Macron'u o koltuğa getirenler, Gabriel'i de Macron'un koltuğuna hazırlıyorlar. 2027 Fransa başkanlık seçiminde Macron, iki dönem kuralından dolayı aday olamayacak. Gabriel'i yeni Fransa başkanı olarak görürsek şaşırmamalıyız. O dönemde bizde muhtemelen Erdoğan hala görevde olacak ve muhtemelen Gabriel, Erdoğan'a "dede" filan diyecektir. Ne olsa Gabriel, baba tarafından Tunus Yahudi’si, yani hepimiz Osmanlı torunuyuz.

RÖPORTAJ

Gabriel röportajı 15 Aralık civarında "France Info" isimli devlet kanalına verdi. Muhtemelen Eğitim bakanı olarak verdiği son röportaj bu oldu. Gabriel ile yapılan röportajlarda genelde sunucular kendisine ön ismi ile "Gabriel" olarak hitap ediyorlar. Normalde Fransa'da herhangi bir bakan veya başbakana "Mösyö" veya "Madame" denir ve soy isim kullanılır. Misal "Mösyö Makron" derler, "Emanuel" demezler. Gabriel'e herhalde genç yaşından dolayı herkes ön ismi ile hitap ediyor. Belki bu durum da ilave bir samimiyet ve kamuoyu nezdinde sempati yaratıyor olabilir. Tabi belki de eşcinsel olduğu için kullanacak zamir bulmakta zorlanıyor olabilirler.  "Mösyö desek kötü kötü bakacak. Madam desek hiç olmaz. Ee yaşı genç, evli de değil, matmazel desek? bilemedim ki..." Henüz Atlantik cemiyeti bu sorunsalı çözemedi ancak Brüksel diplomatlarının üzerinde yoğun olarak çalıştıkları bir konu olduğuna eminim. Bu konularda son moda yaklaşım " size nasıl hitap edeyim?" diye sormakmış. Biz "Gabriel" diyelim geçelim.

Sempati demişken, Gabriel'in Fransa'da Müslüman öğrencilerin okula çarşaf ile gitmesini Laiklik ilkesine aykırı olduğu için yasakladığını ve her kesim tarafından çok sempatik bulunmadığını hatırlayalım. Bu hamlesinin politik kariyerine olumlu yansıdığını söylersek herhalde yalan olmaz.

Diğer türlü bu başbakanlık terfiine çok anlam veremiyoruz. Yani eğitim bakanı olarak çok mu başarılı olmuş? Gabriel altı senedir Macron ile beraber çalışıyor, gelinen sonuç bu.

PİSA 2023’TE FRANSA ÇAKILDI

Röportajın temel konusu olan 2023 PİSA testi sonuçlarına göre Fransa çakılmış. Eğitim kalitesinde gerileme devam ediyor. Peki neden bu adamı (lafın gelişi her seferinde eşcinsel yazmamak için) terfi ettirip başbakan yaptılar?

Fransa 2023 PİSA testi sonuçlarında çuvallamış durumda. Özellikle matematikte. Misal 2003 PİSA sonuçlarına göre Fransa Avrupa'da liderler arasındaydı. Almanya, Avusturya, İsveç, Norveç, İrlanda, Polonya, Macaristan vs. hepsinden iyi durumdaydı. Her dönem geriye gitti, son gelen raporda tüm bu ülkeler Fransa'yı geçmiş durumda. Türkiye'nin durumu çok kötüydü ama iyiye doğru gidiş var. Misal Yunanistan'ı geçmişiz, İsrail'i neredeyse yakalamışız (Bilim dersinde geçmişiz). Ama daha çok yolumuz var.  Maalesef hala bizim sonuçlar birinci lige çıkamadığımızı gösteriyor. Şampiyonlar ligini ise henüz hayal dahi edemeyiz.

SİNGAPUR OLAYI ÇÖZMÜŞ

Peki 2023’te Eğitim süper kupasını kim kaldırmış? lider kim? Lider uçmuş: Singapur. Singapur hem Matematik, Okuma ve Bilim (Science) olmak üzere ölçülen tüm kategorilerde birinci olmuş durumda, belki de daha önemli olarak öğrenci performansları içinde düşük performanslıların oranı son derece düşük (4,3%) ve yüksek performanslıların oranı olabildiğince yüksek (44,5%). Hatta bu son oranda ikinci sıradakine fark atmış.

İşte zurnanın zırt dediği yer burası. Singapur aynı yaş grubundaki öğrenciler içinde nasıl olmuş da hem düşük performanslıların oranını azaltmış hem de yüksek performanslı oranını artırabilmiş? Yani normalde beklenen durum şöyledir: Sınıflarda öğretmenler ya hızlı ders işlerler, konuların derinine girerler, yani uçarak giderler ve bu hızı takip edebilen bir avuç öğrencinin akademik seviyesi yükselir ama önemli miktarda öğrenci dökülür... Veya sınıfta öğretmenler ağırdan alırlar, defalarca anlamayanlar için tekrar ederler, bu sefer tembel öğrenciler durumu toparlarlar ama konular bitmez, derinlerdeki karmaşık kavramlara pek girilemez. Bu sınıftaki öğrencilerin en iyileri dahi, sınavlarda en üst notları alamaz.  Yani nasıl olmuş da Singapur gibi PİSA da en üst seviyedeki ülkeler, sınıflardaki öğrencilere neredeyse bireysel özel ders verilmiş gibi her birinin potansiyelini en üst seviyeye çıkartabilmişler?

ORTAOKULDA MATEMATİK GRUPLARI

Röportajda tartışılan konulardan biri buydu. Fransa, Singapur'un yaptığı gibi ilkokul sonrası, ortaokul seviyesinde gruplu sisteme geçme kararı almış. (Misal İngiltere de ilkokul sonrası ortaokul seviyesinde bu gruplu sisteme geçmiş durumda). Gruplu sistem şöyle oluyor. Misal öğrenci ilkokulu bitirdi, sınava girdi, bir ortaokula (veya liseye) girdi. Misal girdiği ortaokulda 7A sınıfına gidiyor olsun. 7A, 7B,7C sınıflarının her birinde matematik yeteneklerine göre (sınav yapılıyor) çocukları 3 gruba ayırıyorlar. İleri, orta ve geri seviye. Her grup kendi grubu ile matematik öğreniyor yani ileri derecede matematik yeteneği olan öğrenci geride kalan ile aynı sınıfta ders almıyor. Farklı sınıflarda matematik dersi alıyorlar. Benzer şekilde misal anadil dersinde de (misal İngilizce diyelim) aynı şekilde 3 grup var. İngilizceye en çok yeteneği olanlar aynı grupta oluyorlar. En iyi matematikçiler, en iyi İngilizce grubunda olmayabilir. Yani öğrenciler farklı konulardaki yeteneklerine göre farklı sınıflara derse giriyorlar. Yani 7A sınıfındaki tüm öğrenciler her dersi beraber almıyor. Sınıf sınıf öğrenciler dolaşıyorlar. Gruplu sistem bu. Öğrencilere bu gruplu sistemi usturuplu şekilde anlatıyorlar. "Sizin kapasiteniz yetersiz, siz alt seviyedesiniz" demiyorlar. Öğrencilerin motivasyonu kırılmıyor. Velilere de bu gruplama işleri pek çaktırılmıyor. Veliler çocuğu 7A'ya veriyorlar ve çocuk 7A sınıfını bitiriyor sonuçta. Veliler okula ve sisteme güveniyorlar.

Şimdi bu gruplandırma sistemini okuyunca bazılarımız yerlerinden hoplayacaklar. Bu nasıl adalet? Bu nasıl eşitlik? Seçilmiş öğrencileri beraber üst performansa göre hazırlamak ve alttaki öğrencileri tembel arkadaşları ile boşlamak gibi bir sonuç çıkmıyor mu? İşte bu konu tartışmaya açık. Fransız bakana göre Fransa'da ortaöğretim de bu şekilde gruplu sisteme geçecek. Diyor ki: "Sınıftaki öğrencilerin bir kısmı daha saymayı bilmiyor, diğer kesim matematikte çok ileri. Bu durumda öğretmen ne yaparsa yapsın herkesi beraber ilerletemiyor". Gruplandırma ile alt grupları küçük tutacağız yani öğretmen küçük grup ile daha yakın ilgilenebilecek, en çok 15 kişilik sınıf olacak ve onları toparlamak için daha çok bireysel vakit harcayabilecek. Bu sisteme geçiş için Matematik ve Fransızca da daha çok öğretmen ise alacağız. Matematik ve Fransızca bir öğrencinin sınıftaki zamanının üçte birini oluşturuyor."

Gruplama sistemine karşı eleştirilerden biri de zayıf gruptaki öğrencinin dışlanmış olma hissine kapılması. Bakan ise asıl dışlanmanın karışık sınıfta olduğunu belirtiyor. "Düşük kapasiteli öğrenci sınıfta parmak kaldırıp soru sormaya bile çekiniyor çünkü konudan kopmuş oluyor, asıl dışlanmışlık böyle oluyor" diyor. Bakan diyor ki " Bu PİSA sisteminin babası olan Andreas Schleicher ile ben uzun süre çalıştım, o da bu gruplu sistemi öneriyor" (Schleicher parlak bir Alman Matematikçi, halen Paris merkezli olan OECD'nin üst yönetimi ekibinde.)

İNGİLTERE'DE DE GRUPLAMA VAR

Misal İngiltere'de ilkokulu bitiren çocukların bir kısmı sınava giriyorlar (ilkokul boyunca zorunlu olan seviye tespit sınavları var, zorunlu olmayan sınavlar var ama ilkokul sonrasında seçerek alan okul sınavına girmek zorunlu değil) ve seçerek alan okullara girebiliyorlar. Ondan sonra girdikleri okulda gene gruplu ayrılıyorlar yani seçilenler bir daha seçiliyor. Yani konu para ile alakalı bir durum değil, devlet okullarındaki sistem böyle. Devlet okullarının da bir kısmı seçerek alıyor ve grupluyor. Sonra öğrencilerin yıl içindeki çalışmasına göre gruplar içinde geçişler olabiliyor.

Anlaşılan bu gruplamalı sistem süreci Singapur gibi yüksek performanslı PİSA sonucu üreten ülkelerde iyi çalışıyor ve düşük seviyeli grupları gerçekten öğretmenler bir şekilde yukarı taşıyabiliyorlar böylece hem yüksek kapasiteli öğrencilerin yolu kesilmiyor, hem düşük kapasiteliler de mümkün olduğunca yukarı çekilebiliyorlar. Uygulaması muhtemelen kolay olmayan bir sistem olsa gerek. Misal benim ortaokul ve lise öğrencilik döneminde genelde müfredat kitabını bitiremezdik. Kimi derslerde 80% kadar ilerlerdik, kiminde daha az. Öğretmen de sınavını öğrettiği konulardan yapardı. Merkezi bir seviye tespit sınavı olsaydı tabi bu durum sorun olabilirdi.

Gruplama konusuna karşı bir argümana göre heterojen gruplarda, iyi öğrenciler kötüleri yukarı çekebiliyorlar yani karışık sınıf iyidir. Fransız bakan ise diyor ki "bu yüzden Matematik ve Fransızca haricinde karma sınıf yapısını koruyacağız, heterojenlik olacak. Gruplamalı ülkelere bakalım, İsviçre, İsveç, Danimarka vs. Hepsi bu işten iyi sonuçlar alıyorlar"

İLKOKULDA SINIFTA KALMA OLMALI MI?

Diğer tartışılan konu da ilkokulda sınıfta kalma konusu. Bakan diyor ki: " Başarısız çocuğu sınıfta bırakınca ve çocuk sınıfı tekrar edince bir kamusal maliyet oluşuyor. Diğer taraftan çocuk sınıfı geçerse, öğrenmeden geçmiş olacak ve tekrar başarısız olacak ve bu başarısızlık ileriki senelerde kalıcı olabilecek.  Mevcut durumda, sınıf tekrarı konusu öğretmene bırakılmış durumda, öğretmen de konuyu veli ile görüşerek kararı ona bırakıyor ve genelde çocuk geçiriliyor. Yeni durumda ise çocuğun geçip kalmasına pedagojik ekip karar verecek, öğretmenden daha iyi çocuğun seviyesi kimse bilemez. Sınıf tekrarı konusunun getireceği ilave kamusal maliyeti karşılayacağız. Özellikle küçük sınıflardaki çocuklar için yapılan bilimsel araştırmalar bize sınıf tekrarının akademik başarıya bir çok durumda olumlu etki ettiğini gösteriyor. Çocuğun ilkokulda sınıfta kalmasının özgüven hasarı yaratması konusundaki eleştirilere de katılmıyorum. Peki 11 senelik eğitim hayatında sürekli başarısız olan çocuğun kendine güveni ne olacak? Varsın çocuk ilkokulu 5 değil 6 senede bitirsin ama ortaokula başarılı olabilecek seviyede başlasın." Sonuç olarak Fransa tekrar ilkokulda sınıfta bırakma sistemine dönüş yapmak için karar almış durumda.

OKUL FORMASI OLMALI MI?

Diğer konu öğrencilerin okula okul forması ile mi yoksa serbest kıyafet ile mi gitmesi gerektiği konusu. Fransa da serbest kıyafet uygulaması vardı. Anlaşılan bu konuda da değişikliğe gidilme durumu var. Bakan bu konuda geniş ölçekli denemelere başlandığını ve alınan dönüşlere göre karar verileceğini belirtti. "Okul formasının masrafını devlet mi karşılayacak? sorusuna ise "buna bakıyoruz, olabilir" dedi. Misal İngiltere'de büyük oranda ilkokul ve ortaokul/lise seviyesinde okulların formaları var. Kanuni zorunluluk yok, konu okullara bırakılmış durumda, anlaşılan okula bırakınca okul üniforma yanlısı oluyor. Okul üniformalarının ise makul fiyatta olması gerekiyor. Genelde sonraki sene çocuğun boyu uzuyor ve eski formayı bir küçük sınıf öğrencisi ikinci el olarak kullanabiliyor. "Sınıf annesi" denen gönüllü veli, bu işleri koordine ediyor. Fransız bakan, üniforma konusunun sınıf içi disipline etkisini de incelediklerini belirtti. Muhtemelen sınıf içi disiplin ve düzeni artırıcı bir etkisi var.

LİSE SON BARAJ SINAVI: BAKALORYA

Diğer konu Fransa'nın lise sonundaki baraj sınavı olan baccalaureat (tr: bakalorya) sınavı hakkındaydı. Bizdeki ÖSS/ÖYS'den bu sınav biraz farklı. Ya geçiyorsun veya kalıyorsun, kaç ile geçtiğinin önemi olmayabiliyor. Çoktan seçmeli test usulü değil, problem çözmeler de var. İspat vs. de yapman gerekiyor. Bizdeki ÖSS/ÖYS'de "kalmak" diye bir kavram yok. Bu sınav ile liseyi bitirmiş ve ilk akademik unvanı almış oluyorsun. Fransız bakan zaman içinde bu barajın düşürülmesinin eğitim sistemini zayıflattığını belirtti. Eskiden girenlerin 20% kadarı geçemiyormuş ve daha ciddi hazırlık gerekiyormuş, son yıllarda ise kalanların oranı 10% seviyesine kadar gerilemiş. Yeni dönemde baraj sınavından geçmek tekrar daha zor hale getirilecekmiş.

OKULDA DİJİTAL EKRANLAR

Diğer konu ise öğrencilerin fazlaca dijital uygulama kullanması konusuydu. Çocuklar zaten evde telefon, tablet, bilgisayar başında fazlaca zaman geçiriyorlar, üstüne okul ödevleri ve ders tekrarları da dijital uygulama olarak geliyor ve çocuğun ekran başında ne yaptığı belli değil. Annesi sorsa ödev yapıyor! Bu nasıl kontrol edilecek? Bakan dijital araçların bazı alanlarda sakıncalı olduğunu belirtti. Örnek olarak kâğıttan okuma ile ekrandan okuma arasında hafızaya alma ve öğrenme yönünden farklar olduğunu ve kâğıttan yapılan çalışmada hafızaya almanın daha yüksek olduğunu belirtti.  Ortalama ilkokul öğrencisinin sene içinde evde 830 saat ekran karşısında zaman geçirdiğini belirtti. Toplam okulda geçirdiği süre ise 860 saat imiş.

Diğer taraftan özellikle bazı alanlarda çok iyi sonuçlar alındığından ve dijital eğitim materyallerinin devam edeceğinden bahsetti. Örnek olarak yabancı dil (İngilizce) eğitiminde yapay zekalı dijital uygulamalar ile büyük başarı sağlandığından bahsetti. Ekran üzerinden sadece metin okuması yapmak ise zararlı. Ekran ışığının uyku ve dikkat konusunda yarattığı zararlar bilimsel olarak kanıtlanmış. Mahalle ilkokullarında akşamları veli bilgilendirme toplantıları düzenliyorlarmış ve velilere ekrana alternatif çeşitli eğitim materyalleri (podcastler vs..) öneriyorlar ve ödünç veriyorlarmış. Podcast ile eğitimin beyinsel uyarı ile yaratıcılığı ve eğitimi güçlendirdiğini belirtiyor.  

İngiltere'de ilkokul seviyesinde de çarpım tablosu ve anadil (İngilizce) kelimeler, doğru yazma dersi (ing: spelling) alanlarında yoğun olarak dijital uygulamalar kullanılmakta.

GABRİEL ANLATIYOR

Gabriel, gelinen başarısız sonuç karşısında nasıl kendini savundu? Dedi ki " İlk dönemimde ben özellikle ilkokul performanslarına yoğunlaştım çünkü zaten ortaokul ve lisede başarısız olan öğrencilerin 80% kadarı ilkokulda da başarısızdı. Sizin bahsettiğiniz PİSA'daki öğrenciler 15 yaşındaki öğrenciler yani benim dönemimde ilkokullarda getirdiğim iyileştirmelere yetişemediler. Her sene yaptığımız ulusal ölçümlerde görüyoruz ki altıncı sınıfa gelen öğrencilerin seviyeleri yükseliyor. Yani 2017'de ilkokula başlayan nesil, benim yaptığım iyileştirmelerden geçti ve bu neslin ilkokuldaki yüksek performansını altıncı sınıfta gözlemliyoruz. Ben geldiğimde altıncı sınıflardaki öğrencilerin üçte biri yetersiz seviyedeydi bugün ise bu oran dörtte bire indi. Hala yetersiz ama iyileşme devam ediyor. Biz hem ilkokullarda yaptığımız yatırımların devam etmesini sağlayacağız hem de ortaokul/lise için yeni yatırımlar planlıyoruz çünkü orada da sorunlarımız var. Hem matematikte gerilemişiz hem de en iyi sonuçları alan öğrenci oranımız azalmış.

Gabriel'e bir tokat da Matematik öğretmeni yetiştirilmesi konusundan geliyor. Bu eleştiriye göre 2020'de Matematik öğretmenliği sınavına 1035 kişi giriyor, sınav yapılıyor ve 558 kişi işe alınıyor ve bu alınanların yapılan sınavdan geçmesi için 20 üzerinden 5,13 yapmaları yeterli olmuş. Yani işe alınan matematik öğretmenlerinin bir kısmının seviyesi son derece yetersiz olmuş. Bakanın bu eleştiriye cevabı şöyle oluyor: " Öğretmen bulma konusunda sorunları olan tek ülke biz değiliz. Alman meslektaşım ile görüştüm, onlarda da aynı sorun var, Quebec'te 5000 öğretmen açığı var, ABD'de bazı eyaletler eğitim müfredatlarını öğretmen açığından dolayı daraltmaya başlamışlar. Üstelik en kötü durumda olduğumuz alan da matematikçiler değil, genel olarak sorun var. Biz bu mesleğin çekiciliğini artırmak için çalışıyoruz. Hatta 90'lı yıllardan beri yapılmamış seviyede maaş artışlarını sağladık.  Yeni öğretmenlerin net maaşı 3 sene önce 1700 EUR idi, biz bunu 2100 EUR/ay seviyesine çıkarttık. Hatta öncelikli eğitim kurumlarında (Banliyölerdeki eğitim seviyesi olarak geri kalmış özel bölge okulları olabilir veya belirli sorunları olan öğrencilerin gittiği özel okullar olabilir-MA) bu maaş seviyesi 2500 EUR yapıldı. Ayrıca bu öğretmen okullarının gerektirdiği Bakolorya+5 seviyesi öğretmenlik mesleğine talebi azaltıyordu, bu alanda düzenlemeler yaptık, son olarak öğretmenin günlük hayatındaki zorlukları azaltmak için sendikalar ile çalışmalar yaptık.

Bakan devam ediyor " Büyük bir ulus yaratmak için matematikte güçlü olmalı, matematikçi ulus olmalıyız. Biz ulusal egemenliğimizi korumak istiyorsak, özellikle teknolojik ve sayısal alanlardaki egemenliğimiz için, iyi mühendisler yetiştirmek ve bu mühendisleri ülkemizde yetiştirip ülkemizde kalmalarını sağlamak istiyorsak matematikte bir seviye sıçraması yapmak zorundayız. Ben bunun için alınacak tedbirler listesi ilan ettim. İlkokulda Singapur'un modelini devreye alıyoruz, ortaokulda gruplu matematik modelini devreye alıyoruz, İlkokulda tüm öğrenciler için zorunlu 1,5 saatlik matematik dersi önceki lise reformunda kaldırılmıştı ben geri koydum. Ayrıca 2025-26 eğitim yılında başlamak üzere, ilkokul sonunda özel bir merkezi matematik sınavı devreye alacağımı ilan ettim. Nasıl ki öğrenciler ilkokul sonunda Fransızcadan sınava giriyorlar, matematikten de girecekler. Biz neden Fransızca yeterlilik sınavı yapıyoruz? Çünkü Fransızca bizim ortak kültürümüzdür ama bence bizim bilimsel ortak kültürümüz de olmalı ve bu bilimsel kültür için bu matematik sınavını koyuyoruz. Lise sonda da benzer şekilde Matematik alanı seçen öğrenciler için bir bitirme sınavı olacak. Sınavı 25-26 sezonunda başlatacağız çünkü öncesinde ilgili matematik öğretmenleri ile hazırlık sürecimiz var. Benim arzum bu sınavda iki bölüm olmalı, birinde matematik alanı seçenler için diğeri ise herkes için, bunları çalışıyoruz."

Bakan devam ediyor: " Orta okuldan liseye geçiş için sınavlar var ama sınavdan başarısız olan 11-12% öğrenciyi de liseye geçiriyoruz. Bunu da 2025'te sonlandıracağız. Sınav varsa sonuçları olmalı yoksa sınavı neden koyduk? Genel liselere de teknoloji liselerine de meslek liselerine de ilgili sınavı geçenler gidecek. Yani lise girişleri tamimiyle sınav ile olacak. Geçemeyen aynı sınıfı tekrar etmeyecek, geçemeyenler için özel lise hazırlık sınıfları hazırlıyoruz, matematik ve Fransızca ağırlıklı olacak.  Akademik düzeltme (fr: "correctif academique") uygulamasını da kaldırıyoruz. Bu uygulamada ilgili bakanlık, öğrencinin not ortalamasını değiştirebiliyordu ve bakalorya başarı seviyesini bu durum artırıyordu. Oysa biz öğrencinin gerçek seviyesini esas almak istiyoruz. Bu uygulama ile kendimizi ve veliyi öğrencinin başarısı konusunda kandırıyoruz, ikiyüzlü bu uygulamayı sonlandıracağız ve evet sonuçlarında bakaloryayı geçen öğrenci oranı düşecektir."

Sunucu kadın itiraz ediyor, bu uygulama ile özellikle fakir banliyö ailelerinin çocuklarının sınıfta kalacağını belirtiyor. Gabriel ise zaten tüm düzenlemeleri (gruplama vs..) özellikle bu kesimdeki çocukların başarısı için yaptıklarını ve özellikle bu kesime ayrılan eğitim bütçesini iki katına çıkardıklarını belirtiyor. Mevcut durumda sosyal seviyedeki farklılıkların akademik başarıya çok fazla yansıdığını, yapılan reform ile bunun engellenmesinin amaçladıklarını belirtiyor. Tek kalıp (fr: uniform) ortaokul sistemini bitireceklerini belirtiyor.

SONUÇ

Fransa'da durum bu. Önemli bir eğitim reformu başlamış durumda ve dünyadaki başarılı uygulamaların Fransa'ya uyarlanması hedefleniyor.

Röportajın genel seviyesi hayli yüksekti, devlet kanalında devlet bakanına çanak soru sorulmasını beklersiniz ancak çanak soru yoktu. Gabriel de tüm sorulara hayli net ve doğru argümanlar ile cevap verdi. Gabriel ikna ediciydi ve belki de bu programdaki yüksek performansı biraz da başbakanlık yolunu açmak için hazırlanmış olabilir. Benim tahminim Gabriel'e sorular önceden verilmiş ve Gabriel hazırlanmış yoksa bu derece eksiksiz cevaplar sıralı şekilde verilemezdi. Yani sorular v e eleştiriler ciddi ve eğitimin esasına dayanan konularda idi ama Gabriel'e de hazırlanma fırsatı verilmiş.

Fransa belli ki eğitim sisteminde ciddi bir reform hareketi başlatmış ve kötü gidişatı döndürmek için önemli ve popülist olmayan hamleler yapıyorlar. Sonuçları göreceğiz. Singapur gibi parmak kadar ülkede çalışan yöntemler Fransa'da çalışmayabilir ama çoğu benzer yöntem İngiltere, İsveç vs. gibi büyükçe ve önemli ülkelerde çalışmış

YAHUDİ SİYASETÇİLER

Yazıda Yahudilik ve eşcinsellik konusuna değinmemin sebebi, bu konuların güncel jeopolitik tartışma ve trendlerde hayli merkez konular olmasından. Yani Fransa'da eşcinsel bir Yahudi’nin başbakan yapılması dünyanın içinden geçtiği konjonktürde bir tesadüf olamaz. LGBT propagandası malum Atlantik cephesinde son derece yoğun. Yahudilik konusu, hiç olmadığı kadar gündemde.

Yahudi siyasetçiler konusunu açmışken, Fransa'da mevcut politik partilerin en önemlilerinden olan ve başkanlığa aday olmuş olan iki partinin lideri Yahudi. Jean-Luc Melanchon Fas Yahudi’si ve son derece aklı başında, sosyalist ve hümanist çizgide giden başarılı bir politikacı. Keşke Fransa'da bir gün başkan olabilse. Diğer taraftan Eric Zemmour'da Cezayir Yahudi’si ve tam olarak Melanchon'un zıddı bir karakter. Faşist ve ırkçı. Yahudi-Hristiyan medeniyetinin (ing: Judeo-Christian) üstünlüğüne ve Fransa'nın başta İslami tehditlerden (veya işgalden) olmak üzere korunması gerektiğini savunuyor.  Bırakın Fransa'daki Müslüman nüfusun haklarını, neredeyse Fransa'da Müslüman turist görse sınır dışı edecek. Amerika'da da en aklı başında politikacı olarak Yahudi Bernie Sanders'i görüyoruz. Bernie'nin önünü birçok defa Amerikan siyasetinde kestiler fakat özellikle New York'ta hayli popüler. Dünyanın Yahudi başkentinin New York olduğunu unutmayalım.  Bernie, Siyonist değil, anti-Siyonist bir politikacı ve başkan olabilse idi bugün ne Gazze de katliam ne de Ukrayna'da savaş olurdu. Velhasıl, Gabriel bakalım nasıl çıkacak.

TÜRKİYE İÇİN

İlkokul ve ortaokuldaki eğitim seviyemizin ilerletilmesi ve PİSA testlerindeki sonuçlarda yükselmemiz için bizim de bir reform programı başlatmamız gerekebilir. Gabriel'in Matematik eğitiminin kalitesinin önemi konusundaki görüşlerine katılmamak elde değil. Türkiye'nin GDP'ye göre eğitim harcaması oranının bize gösterdiği durum, aslında Türkiye bir çok gelişmiş ülkeden (örnek: Almanya, Japonya, Polonya, İtalya, İspanya, İrlanda vs..) daha fazla kaynağı (GDP oransal olarak) eğitime ayırıyor. Ayrılan bunca kaynak ile çok daha üst seviyelerde olmalıydık. Neden olamadık? Bunun öz eleştirisini cesurca yapmalıyız. Belli ki sorun para sorunu değil!

YÜKSEK MUHAKEME DERSİ

Sonraki PİSA testlerinde "Critical Thinking" denen ders için de değerlendirme yapılacak. Bunun Türkçe birebir çevirisi anlamlı olmuyor. "yüksek muhakeme" dersi demek belki en doğrusu. (Muhakeme yanında münazara, okuduğunu anlama, hayal etme de var) İngiltere'de ilkokullarda son birkaç senedir okutulan bir ders. Tahmin ediyorum çocukları karmaşık dünyanın ve rekabetçi akademik sürecin gerektirdiği muhakeme etme becerilerini genç yaşta elde etmesini, problem çözme ve yaratıcı olma yeteneğini geliştirmeyi teşvik eden bir ders. Türk Eğitim Sisteminin bunu incelemesinde fayda olacaktır. OECD'nin eğitim direktörü olan Andreas' ı Türkiye'ye davet edip bir konferans verdirmekte fayda var. OECD'nin biz de üyesiyiz, parasını ödüyoruz, bize de bir zahmet şu işleri anlatsın. Hatta OECD'nin bütün birimlerinin Paris’te olması da anlamsız, bazı birimleri İstanbul’a almak makul olacaktır.

Son Dakika Haberleri