22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 18°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gazeteci Almassy: Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır

Son yıllarda birçok konuda Avrupa Birliği ile görüş ayrılığı yaşayan Macaristan’ın yol haritasını Macar gazeteci Ferenc Almassy konuştuk

Gazeteci Almassy: Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır
A+ A-
ŞAFAK ERDEM

Rusya –Ukrayna gerilimine Macaristan’ın nasıl baktığını anlatan Almassy “Macaristan ne Rusya’yla ne de Ukrayna’yla savaşta. Bu Macaristan’ın savaşı değil.Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır” dedi

Gazeteci Almassy: Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır - Resim : 1
Ferenc Almassy

Visegrad Post Genel Yayın Yönetmeni Ferenc Almassy ile röportajımızın ikinci bölümünde kendisine Macaristan-ABD ile ilişkilerini, George Soros’a karşı mücadelenin arka planını ve Türk Devletleri Teşkilatı ile sıkılaşan bağları sorduk.
Ferenc Almassy; Macaristan’ın “pasif direniş” politikasını, Ukrayna’daki 150 bin Macar’ın iki ülke ilişkilerine etkisini, Türk devletleriyle ilişkileri Aydınlık Avrupa’ya açıkladı.

MACARİSTAN’IN ABD KONUSUNDA ‘PASİF DİRENİŞİ’

ABD emperyalizmine karşı olan partiler ve aydınlar arasında şöyle bir tartışma var: Sözünü ettiğimiz Avrupa’daki yükselen sağ partiler ve hareketler, ABD hegemonyacılığına ve onun parçası olduğu kadarıyla “Brüksel oligarşisi” dediğiniz şeye karşı tutarlı bir politik hat mı takip ediyorlar yoksa yalnızca daha kısa vadeli çıkarlar temelinde bir reaksiyonu mu temsil ediyorlar? Ne dersiniz?

Bu çok iyi bir soru ve cevabı basit değil. Bunun bir sebebi, cevabın bir ülkeden diğerine değişebilir olması. Birbirine yakın, hatta müttefik olan parti ve kişilerin ABD ile ilişkileri farklılıklar gösteriyor. Dürüst olalım: Genellikle ABD ve NATO konusu bir kırmızı çizgidir. Bu konuya girdiğinizde otomatik olarak bazı sıkıntılara kendinizi sokmuş oluyorsunuz. Avrupa politikasında çoğu zaman bu konuya girmekten sakınılmasının sebebi bu. Konu, daha fazla oy getirmiyor, daha fazla sıkıntı getiriyor.

Fakat konu hakkında çok fazla konuşmamaları, bu partilerin konu hakkında bir görüşü olmadığı anlamına gelmiyor. Macaristan’da uzun bir “pasif direniş” geleneğimiz var. Macaristan; Osmanlı, Habsburg ve Rusya İmparatorlukları yönetiminde yaşadı. 2. Dünya Savaşı’nda Almanlar; şimdi ise AB ve ABD etkisi. Macar mindset şöyledir: Açıktan açığa karşı çıkma ama her zaman kabul edilebilir ve tam ölçüsünde bir eleştiride bulun, her zaman sınırları gözet ve neyin ne zaman yapılabilir olup olmadığını anla. Bugüne baktığımızda ise Macaristan’ın ABD ve AB’yi eleştiren kamuoyu önderleri ve gazetecileri var ama hükümetin kendisi değil. Hükümete yakın olanlar AB’yi eleştiriyor ama hükümetin kendisi değil. Bu halk içinde ABD ve AB’ye desteği azaltmanın bir yolu. Belki bir gün, doğru zaman geldiğinde birtakım değişimlere gitmeyi mümkün kılmanın bir yolu. Zamanın ne getireceğini kim bilir?


‘MACARİSTAN NE RUSYA’YLA NE UKRAYNA’YLA SAVAŞTA’

Pasif direniş dediniz. Öyleyse yarın daha uygun bir atmosfer oluştuğunda bu direniş pasiften aktife dönüşebilir mi?

Bu ihtimal dahilinde. Ama şu da var ki, pasif direniş aktif direnişten çoğu zaman daha etkili ve daha az riskli. Örneğin Macaristan’ın Ukrayna konusundaki pozisyonuna bakalım. Macaristan, diğer birçok ülkenin yaptığının aksine, Batı’nın yüzde yüz Ukrayna taraftarı ve Rusya karşıtı tavrını paylaşmıyor. Macaristan Ukrayna’da yaşanan bir savaş olarak adlandırmıyor, ki böyle bir adlandırma Ukrayna’nın ulusal bütünlüğünü sağlamaya çalışmakta haklı olduğu ve savaşın durdurulması gerektiği anlamına gelir. Macaristan ne Rusya’yla ne de Ukrayna’yla savaşta. Bu Macaristan’ın savaşı değil. Batı’daki birçok insan savaşın parçasıymış gibi davranıyor.

MİLLÎ ÇIKARLAR ESAS

Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır. Bu da esas olarak ucuz enerji temini anlamına geliyor. Açık ve basit. Macaristan halkına başkalarının bunun anlaşılmaması çok tuhaf geliyor. Tabii savaş korkunç bir şeydir ve Macarlar Ukraynalı göçmenlere yardım etmek için çabalıyor, hatta Ukraynalı askerler Macaristan hastanelerinde yardım görüyor. Bu anlamda Ukrayna’ya destek veriliyor ama pasif direniş bağlamında dikkat çekmek istediğim nokta şu: Macaristan Ukrayna’ya silah vermiyor. Bunun birçok sebebi var. Bunlardan biri, Macaristan’ın Ukrayna-Macaristan sınırından başka ülkelerce geçilmesini istememesi.

UKRAYNA’DAKİ 150 BİN MACAR

Ukrayna’da 1. ve 2. Dünya Savaşlarının sonucu olarak yaklaşık 150 bin Macar yaşıyor, etnik azınlık olarak. Oradaki Macarlar göçmen değil, bin yıldır orada yaşıyorlar. Macaristan hükümetinin Ukrayna politikasında oradaki Macarların güvenliğini sağlamak öncelikli bir yer tutuyor. Son 10 yılda iki ülke bu konuda anlaşmazlıklar yaşadı. Ukrayna pek çok yeni ve güçsüz devlet gibi ulusal azınlıklardan korkma eğilimi gösterdi, kendi ulusal aidiyetlerini dayatmaya çalıştı. Ukrayna’daki Macarların okullarda dillerini öğrenme hakkı yokken Macaristan’daki Ukraynalılar bu hakka sahip. Yani burada yanlış giden bir şeyler var. Ukrayna-Macaristan ilişkilerini düşünürken bu konu da göz önünde bulundurulmalı.

Son yıllarda Macaristan hükümeti Soros’a karşı büyük bir kampanya içine girdi. Bu mücadeleyi biraz anlatabilir misiniz? Nasıl başladı, nasıl gelişti ve şu an durum nedir?

George Soros Orta Avrupa’da 1980’lerde etkin olmaya başladı. Soros Macaristan’a nüf uz etmeye başladığında hala komünizm vardı. Özellikle komünizm yıkılıp rejim değiştikten sonra 1990’larda etkinliğini artırdı. O zaman 25 yaşında olan Victor Orban gibi genç liberalleri destekledi. Orban daha sonra, 1992-1993’te Soros’la bağlarını kopardı ve o zamandan beri Soros’la dostane ilişki giderek azaldı.

‘SOROS KADİR-İ MUTLAK DEĞİL’

Birçok insan Soros hakkında düşünürken hata yapıyor. Soros’u “büyük kötü adam”, “dünyayı istediği gibi değiştirebilen adam” olarak düşünmek doğru değil. Soros daha çok bir şeyi kişileştiriyor. Soros bir şebeke başı. Ne kadar kurucusu ve finansör olsa da bir şebeke bir insandan daha fazla bir şeydir. İnsanlar bu şebekeyi, daha karmaşık olanı, kolay yoldan isimlendirmek için “Soros” şeklinde kısa bir yol kullanıyorlar. Demek ki öncelikle Soros’u kadir-i mutlak görme hatasına düşmemek gerekiyor.


‘MİLLÎ EGEMENLİKÇİ SOROS’LA MÜCADELE ETMEK ZORUNDADIR’

Soros, bir vizyonu temsil eden çok zengin bir politik aktivist. Soros bir çeşit yeni-Troçkist ya

da post-Troçkist diyebileceğimiz bir uluslararasıcı. Bu anlamda bir kurucu değil, bir devamcı. Uluslarasıcılık Batı ülkelerinde yeni bir şey değil ve pek çok yüze sahip. Bazıları daha liberal, bazıları daha otoriteryan. Soros’unki daha liberal bir kanat. Eğer millî egemenlik taraftarıysanız yapabileceğiniz tek şey Soros’a, şebekesine ve temsil ettiği şeylere karşı mücadele etmektir.

Soros’un şebekesi kamu görüşlerini, yani ulusal politikayı etkilemek esaslıdır. İnsanların politik aktivizm yapması, başkalarını etkilemeye çalışması gayet normal. Siyaset oyununun kuralı bu ve isteyen oyuna katılabilir. Ama eğer bir noktada uluslararası kurumları etkileme aşamasına geçerseniz ve farklı milletlerin uluslararası düzlemdeki ilişkilerini ve işbirliklerini istediğiniz gibi düzenlemeye başlarsanız, buradan itibaren kabul edilemez bir noktaya varmış olursunuz. Soros konusunda yaşanan buydu.

SOROS’LA MÜCADELEDE NETANYAHU ETKENİ

Komik bir gerçek şu: Macaristan’daki 2016-2017’de başlayan Soros karşıtı kampanya Netanyahu’nun da işin içine girmesiyle başladı. Orban kampanyaya Netanyahu’nun “Evet, bunu yapabilirsin” demesinin ardından başladı. O andan itibaren herkes Soros’a karşı atağa kalktı. O ana kadar kimse Soros’a karşı koyamamıştı çünkü çok güçlü ve etkiliydi. Özellikle medyada. Yani Soros’a karşı bir eylemde bulunursanız hemen “terörist” vs. olurdunuz.

‘ANTİ-SEMİTİK’ VE ‘KOMPLO TEORİSYENİ’

Orban hükümetin başı olmanın getirdiği meşruiyetle Soros’un Macaristan’un ulusal politikalarındaki etkisini konusunu kamuoyu gündemine taşıdı ve zaman içinde halk bu etkiyi kabul edilemez bulmaya başladı. İnsanların bu konu hakkında “anti-Semitik”, “komplo-teorisyeni” gibi yaftalarla karşılaşmadan konuşabilmesini sağladı. Bu büyük bir değişimdi. Orban’ın Soros’a vurduğu en büyük darbe, konuyu meşru biçimde tartışılır hale getirmesiydi. Geri kalanı ikincildir.

MERKEZ AVRUPA ÜNİVERSİTESİ’NDE YAŞANAN NEYDİ?

Orban ABD’de de olan bir kuralı Macaristan’da da uygulamak istedi. Kural şuydu: Bir üniversite başka bir ülkede geçerli, akredite edilmiş bir diplomayı yalnızca o üniversite o yabancı ülkede yerleşkeye sahipse sağlayabilir. Merkezi Budapeşte’de olan Merkez Avrupa Üniversitesi (Central European University), ABD’de yerleşkesi olmamasına rağmen ABD’de geçerli olan diploma temin ediyordu. Bu hukuki değildi. Macaristan, Merkez Avrupa Üniversitesi’ne iki seçenek önerdi: Ya yasaya uyun ya da ülkeden ayrılın. Üniversite yasaya uymayı reddetti ve ülkeden atıldı. Atıldıktan sonra “otoriter rejim bunu yaptı” gibi propagandalara giriştiler. Ama yalan. Yalanları üretip yayan da sözünü ettiğimiz şebeke. Macaristan, aynısı ABD’de de olan bir yasayı uygulamak istedi. Bugün bile, olaylar yaşandıktan 4 yıl sonra, bazı insanlar “Macaristan Merkez Avrupa Üniversitesi’ni ülkesinden kovdu” diyebiliyor. Peki o zaman öğrenciler neden hala üniversitede bisiklet sürmeye devam ediyorlar? Macaristan üniversitenin tamamını değil, yalnızca ABD diploması veren dalını kapattı. Diğer kısımlarsa sorunsuz şekilde çalışmaya devam ediyor.

ORTA ASYA STEPLERİNDEN ORTA AVRUPA’YA:
MACARİSTAN’IN ÖZGÜLLÜĞÜ

Macaristan Türk Devletleri Teşkilatı’nda (TDT) gözlemci üye durumunda. Özellikle son yıllarda hükümet de dahil Macaristan’daki birçok çevreden ve aydından Macarların Türklük kökenlerine ilişkin araştırmalar ve fikirler gözlemliyoruz. Bu sadece tarihî bir araştırma mı, politik çıktıları da var mı?

Bence ikisi birden. Macaristan bir yandan Avrupa medeniyetinin parçası. Avrupa’nın ortasındayız. (Gülerek) Fakat diğer yandan kimse neden burada olduğumuzu bilmiyor. “Garip kuzen” gibiyiz ve bu tarih boyunca böyle gelişmiş. Latin, Cermen ve Slav dilleriyle bağlantısız bir dilimiz var.

Tarihsel olarak baktığımızda; Macarların derin köklerinin Orta Asya steplerinde olduğu ve bu bakımdan Türk kavimleriyle bağlantılı olduğu açık bir gerçek. Bence Türkiye’nin liderleri bunun çok iyi farkında. Tabii ki sonrasında Macarların Cermen ve Slav kavimlerle karıştığı ve iç içe geçtiği de bir gerçek. Tabii ki Avrupa kültürünün bir parçasıyız, diğer yandansa Macaristan’ı gözlemleyen herkes kültürel bir özgüllüğü olduğunukabul ediyor.

Gazeteci Almassy: Macaristan hükümetinin gözettiği tek şey Macaristan’ın millî çıkarlarıdır - Resim : 2

‘TÜRK DEVLETLERİ İLE İLİŞKİLER MÜKEMMEL FIRSAT’

Sorunun ikinci kısmı açısından bakarsak; bu tarihsel gerçeği değerlendirmek Macaristan’ın bugünkü çıkarlarıyla çok uyumlu. Jeopolitik düzlemde Macaristan için Türk devletleriyle iyi ilişkiler mükemmel bir fırsat. Bu aynı zamanda Rusya-ABD ikileminden çıkmak için de çok önemli. Avrupa hep bu ikisinden birini seçmek durumunda kalıyorlar. Ama Macaristan bu seçime mecbur kalmak istemiyor. Önceki sorulardan birinde Macaristan’ın Türk devletleriyle AB’den bağımsız şekilde işbirliği geliştirmeye ne kadar önem verdiğini belirtmiştim. Bilhassa enerji temini noktasında.

ORBAN’IN ESKİ TARZ DİPLOMASİ DOKTRİNİ


Son olarak şunu da eklemek istiyorum: Victor Orban eski tarz egemenlik doktrinine sahip bir lider. Yani iş diplomasiye geldiğinde müzakere ettiğiniz taraf bir rejim, bir politikacı veya bir ideoloji değil bir ülkedir. O ülkenin rejimi ya da dini vs. sizin için mesele değildir. Bunlar o ülkenin kendi meselesidir ve bunun yorumunu yapmak başka bir ülkenin üzerine vazife değildir. Macaristan başka ülkelerin iç işlerine karışmama konusunda böyle bir doktrini takip ediyor. Baktığınız zaman Macaristan küçük bir ülke. Neden uluslararası kamuoyu Macaristan’la bu kadar ilgileniyor? Yanıtın önemli ağırlığı işte bu eski tarz diplomaside. Devletler arası, karşılıklı saygıya dayanan diplomasi.

Macaristan Gazeteci Almassy