Geldikleri gibi giderler
Yasin Taçar yazdı
Sonradan Saddam’ın kimyasal silahı olmadığını itiraf etmelerine rağmen, Irak’ta bir milyon kişiyi öldürmüşler ve işgal etmişlerdi. Şimdi aynısı Suriye’ye, Esad hükümetine yapılıyor. Önce “Esad kimyasal silah kullandı” denildi, ardından işgal girişimlerine başlandı.
Peki, katil Amerika için Suriye neden bu kadar önemli?
Suriye, Ortadoğu`nun en önemli stratejik konuma sahip ülkesidir. Suriye`ye hâkim olunmadıkça hiç kimse gerçek anlamda Ortadoğu`ya hâkim olamaz. Tarih boyunca tüm büyük imparatorluklar, Suriye için savaşmışlardır. Örneğin dünyanın ilk yazılı antlaşması olan Kadeş antlaşmasının konusu da Suriye`dir. Hitit, Roma, İslam devletleri, Osmanlılar, Fransız ve İngilizler burası için mücadele etmiştir.
Suriye’nin stratejik önemi, komşu ülkelerine baktığımızda bile kolaylıkla anlaşılabilir. Suudi Arabistan, Irak, Mısır ve Türkiye arasında yer alır Suriye. Suriye’yi kendi etki alanına çekebilen bir güç, bölgede konumunu güçlendirmiş olur. Bunun yanında İsrail ile komşuluğu, Filistin’deki örgütler üzerinde nüfuzu yine Suriye’yi önemli kılıyor.
ABD’nin önceliği hiçbir zaman Ortadoğu olmamıştır. Öncelik Çin’dir, yani Pasifik’tir. Ortadoğu, bu öncelik için bir araçtır. Çin hızla güçlenen bir ülke. ABD, Afganistan’da işgal konumunu sürdürüyor ve sürdürecek. Aynısını Suriye’de de yapmak istiyor. Daha sonra da sıra Türkiye ve İran’a gelecek. Afganistan, ABD için bir gözetleme kulesi niteliği taşıyor. Orta Asya’yı, Afganistan’dan gözetleyecek. Ortadoğu’daki amaçları neler peki? Birincisi petrol ve enerji kaynaklarının kontrolüdür. Unutmayalım ki, Afrin’e operasyon yapacağımız haber olduğunda, Tne New York Tımes’da çıkan bir haberde “Amerika 2 yıldır bölgeye ciddi bir şekilde yatırım yapıyordu. Şimdi bir devlet oluşturma amacı var. Bu bölge aslında Suriye’nin en zengin petrol yataklarına sahip” denilmişti. Amerika o petrol kaynaklarına sahip olmak için yıllardır planlar ve ciddi para yatırımları yapıyor, vazgeçmeyecek o yüzden. İkinci amaç, İsrail’in güvenliğini sağlamak. Yine hatırlayalım, Wikileaks’ın sızdırdığı ABD eski Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a ait yazışmalar, “İran’ın büyüyen nükleer kapasitesine karşı mücadele veren İsrail’e yapılacak en iyi yardım, Esad’ı devirmek için Suriye halkına yardımcı olmaktır” ifadesiyle başlıyordu. Üçüncü amaç, Irak ve Suriye’nin bölünmesiyle beraber, bu bölgede PYD-PKK terör örgütlerinin etkisiyle, denetimiyle bir Kürt devleti kurmak. Burada kurulan aslında Kürdistan değil, İkinci İsrail olacak. Yani adı kağıtta Kürdistan olsa da gerçekte İsrail’in ikinci devleti olacak. Ve İsrail ortadoğuda kendisine yer edinmiş olacak. Türkiye’ye, İran’a ve Suriye’ye komşu olacak ve bu üç ülkeyi bölmesi, karıştırması daha kolay hale gelecek. Ve Avrasyacılık zarar görecek, işgale uğrayacak.
Bütün bunların yanında bir de eş zamanlı kazançlar var. Arap Baharı, iç karışıklıklar, bölgedeki savaş, ABD ve küresel baronlar için büyük kazanç nedeni oldu. Küresel silah şirketleri, 2010’dan bu yana Arap baharı döneminde, ciddi manada büyüme kaydetti. Anadolu Ajansı’nın bir haberine göre , “Dünyanın bir numaralı silah üreticisi ABD’nin en büyük beş silah ve savunma şirketinin piyasa değeri, Arap Baharı ve Suriye savaşı süresince büyük artış gösterdi. ABD savunma sanayisinin önde gelen firmalarından Lockheed Martin ve Northrop Grumman’ın New York Borsası’nda işlem gören hisseleri, Arap Baharı’nın başladığı Aralık 2010’dan bu yana sırasıyla yüzde 222 ve yüzde 230’a yakın değer kazandı. Verilere göre, Aralık 2010’da yaklaşık 69 dolardan işlem gören Lockheed Martin hisseleri, dün itibarıyla 222 doları aşarak, tüm zamanların rekorunu kırdı. Şirketin piyasa değeri de hisselerin yüzde 200’ü aşkın değer kazanmasına paralel olarak 24 milyar 700 milyon dolardan 68 milyar 180 milyon dolara yükseldi. Benzer şekilde Northrop Grumman hisseleri, aynı dönemde 57 dolardan 188 dolara kadar yükselirken, şirketin piyasa değer de yüzde 89,5 artışla 34 milyar dolara ulaştı (aa.com.tr).
Sonuç olarak ABD yine vurdu, yine saldırdı. Yine kendi attığı yalanın arkasına sığınarak işgal girişiminde bulundu. 11 Eylül saldırılarından 11 ay önce Rockefeller ailesinden, Nicholas, Aaron Russo’yu bir gece telefonla arayarak uyandırır. “Bir şeyler olacak. Afganistan’a gireceğiz. Hazar’dan boru hattı geçireceğiz, Irak’a gireceğiz, petrole kavuşacağız, oraya konuşlanacağız” der. Sonra gülerek ekler: “ Oralara hiç bulamayacağımız birilerini aramaya gidiyoruz”. “Terörle savaş” der, “ malum terörle savaşı kimse kazanamaz ama bu bahane senin çok şey kazanmanı sağlar”. Russo, “Nasıl herkesi bu kadar saçma bir bahaneye ikna edebilirsin ki?” diye sorduğunda ise aldığı yanıt “Medyayla, unutma, bir şeyi çok fazla tekrar edersen herkes inanır” olur.
Daha önce Saddam’da, Kaddafi’de olduğu gibi medya yoluyla herkesi Esad’ın zalim olduğuna, katliamlar yaptığına, kimyasal saldırıda bulunduğuna yine inandırdılar. Ve yine yalanlarının ardından işgal için saldırmaya başladılar. Katil Amerika bu sefer kazanamayacak. Suriye halkı ve Esad hükümeti için inanarak “geldikleri gibi giderler” diyoruz. Gidecekler. Artık Atlantik için çöküş zamanı başlıyor.