Gelecek, bayrakla yürüyen kadınındır
Gelecekle ilgili kaygılarımızı, kesin olarak çözmenin yolu nedir, ne olmalıdır? Ekonomik kaygılarımız var mı? Var. Şiddetle ilgili kaygılarımız? Var. Milli, bilimsel, lâik bir sosyal yaşam ve eğitim talebimiz var mı? Var. Türkiye, bu ve daha pek çok sıkıntılarını üretimde yapacağı bir devrim seferberliğiyle kesin olarak alt edebilecek, apaçık görünüyor.
Vatanımız, hepimizin yurdu Akdeniz, Ege ve güneyden kuşatmaya alınmış, fırsat kollanıyor. Harici ve dahili kötülük işbirlikçileri ise aramızda kol geziyor.
Korkuyla Türkiye’de yaşamı bitirmenin, yaşamın çıkış noktalarından bizleri uzaklaştırmanın, ülkemizin zenginliklerini tüketmeye yönelik tuzakların tezgâhlayıcıları görev icra ediyor. Kadınlarımızın potansiyel güçlerini bölüp onları zayıflatırken, aslında milletin yarısını oluşturan kadınlar üzerinden, Türkiye’nin insan gücünü zayıflatma, yıpratma ve dağıtma plânı uygulamaya konuluyor.
Kadınlar olarak, Anayasamızla, 8049 sayılı Medeni Kanun’la, 1998’de 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’la, 2012’de 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’la ve yönetmeliğiyle, 4857 sayılı İş Kanunu ile 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu’yla ve yönetmelikleriyle, 2021-2025 dönemi Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele IV. Ulusal Eylem Planı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın merkez teşkilatında 18 birimle taşra teşkilatında 49.307 personelle 375 sosyal hizmet merkeziyle- 2022 yılında 400’e çıkarılacağı açıklandı- kadınlarımızın yaşamlarını kolaylaştıran, şiddetten korunma yönünde pek çok önemli düzenlemelerin sahibiyiz.
Uygulamada eksiklikler ve aksaklıklar görüldükçe giderilmeleri yönünde atılması gereken adımlar oldu, oluyor. Devlet ve Bakanlıklar düzeyinde karşılıklı istişarelerle çalışmalarda yol almanın olanakları mevcutken, ABD’nin feminist çabalara destek verdiğini görüyoruz.
O feminist ekolcüler, Doğu’da ve Güneydoğu’da kadına yönelik hiçbir feodal kalıntının üzerine yıllarca gitmediler. Anaların en büyük sorunu PKK terörünün siyasi uzantısı HDP’yle kolkola girerler. Parti kurultaylarında terör örgütüne selâm dururlar. Şimdiyse, binlerce tır silah ve mühimmatla güney sınırlarımızda PKK terörünü besleyen ABD’den olukla akacak milyon avrolara dayanarak feminist akademi kurdular. Bu feminist okulla, kadınlarımızı ve gençlerimizi, bölücülüğü savunur, devletine ordusuna erkeğe düşman hale getirmek üzere avlama hevesindeler.
Kadınlarımızı kurtarmaları mümkün mü? Hayır. Çünkü, bugüne kadar aldıkları hibeler, fonlar, destekler, dillerinden düşürmedikleri İstanbul Sözleşmesi, ne kadına yönelik şiddeti ne kadınlarımızın sorunlarını çözmemiştir. Çözemez de. Ne demişler: “El atına binen çabuk iner”.
Gelecekle ilgili iyimserliğimizi, umudumuzu koruyacağız. Onları, dış güçlerin hain plânlarına kurban etmeyeceğiz, tümüyle kaçınacağız ve göz yummayacağız. Türkiye Cumhuriyeti’nden yana kadınlar olarak çözümü yaratacağız. Dış desteklerle, milyon avrolarla yola çıkanların, Türkiye’de kadınlarımızın hayrına bir hedef ve plân içinde oldukları söylenemez.
Korkmuyoruz, gelecek bizimdir, Türk Bayrağıyla yürüyen Cumhuriyet Kadını’nındır. Eflatun “Korkaklar hiçbir zaman zafer anıtları dikmemişlerdir” der. Vatanın bütünlüğüne ve tarihimizin simgesi şanlı bayrağımıza yan bakanlar, Türkiye Cumhuriyeti’nde zafer yüzü göremezler.