23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın

Akılcı ve bilimsel eleştiriyle güçlendirdiği bilgisiyle Turan Dursun, Atatürk devrimlerinin açtığı çağdaş uygarlık yolunda yürüyen ve yobazlığa karşı kazanılan o büyük savaşın cesur kahramanlarındandır. Dursun, hakikatin peşinde koşmuş  ve düşünce dünyamıza emsalsiz katkılar sunmuştur

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın
A+ A-
Burak Ulusal

Turan Dursun'la yapılan son röportajın yer aldığı 9 Eylül 1990 tarihli Yüzyıl dergisi masamda duruyor. Derginin kapağı Dursun'a ayrılmış. Başlık sarsıcı: “Son Röportaj: Müftülükten Ateizme.” Kapaktaki başlığı yayımlanmadan önce haber alan İlhan Arsel, Dursun'a gönderdiği 22 Haziran 1990 tarihli mektubunda, “Müftülükten Ateizme” ibaresini eleştirir ve bunu “hatalı bir taktik” olarak gördüğünü ifade eder. Arsel, başlık için “Müftülükten Akılcılığa” ya da “Müftülükten Şeriâtla Savaşa” şeklinde bir şeyler yazmanın daha uygun olacağını belirtir.(1) Nedeni sorulacak olursa, günümüzden 2 bin 500 yıl öncesine gitmek suretiyle Tanrı fikrini, “kutsal” kitapların Tanrı anlayışına ters düşercesine, “sevgi denizi” şeklinde bir tanıma oturtan Aristo'ların Tanrı anlayışı akılcı biçimde tartışılmadan, Tanrı'yı “akıl” ve “aklı” Tanrı ile yer değiştirten ve böylece “kutsal” kitapların Tanrı anlayışına karşı çıkan Voltaire ve benzerlerinin “Din” ve “Tanrı” anlayışları akıl süzgecinden geçirilmeden ya da “Ben Tanrı'sız bir dindarım” diyen Feuerbach'ların ve “Ben inanmayan koyu bir dindarım” diyen Einstein'ların “Din” ve “Tanrı” anlayışları üzerine kafa yormadan bu soruya cevap vermek mümkün değildir.(2) “Ben Tanrısız bir dindarım” ya da “Ben inanmayan koyu bir dindarım” şeklindeki sözler, “Batı dünyasını bir uygarlıktan bir başka uygarlığa götüren ve insanlığı sınırsız gelişmelere doğrultan düşünür ve bilginlerin, bir bakıma ‘yazıt’ı (‘düstur’u) sayılır ki, kökenini ‘aklın’ yüceliği (egemenliği) ve bunun oluşturduğu ‘insan sevgisi’ duygusunda bulur.”(3)

“'İnanmayan dindarlar’ için ‘din’ ve ‘dindarlık’, ‘kutsal’ sayılan kitaplara boyun eğmek değil, fakat aklın vicdan süzgecinden geçirmiş olduğu verilere uymaktır.”(4) “İnanmayan dindarlar”, “Tanrı sözü” olarak belletilen kitapları ve bu kitaplardaki verileri “Tanrı yapısı” değil, fakat “insan yapısı” olduğunu düşünürler ve dolayısıyla bu kitaplardaki “Tanrı” tanımını reddederler.(5) “İnanmayan dindarlar” için “kutsal” olan şey, “akıl” ve aklın oluşturduğu “yaratıcı zekâ”dır.(6)

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın - Resim : 1

DURSUN ATEİZMİN DEĞİL AKILCILIĞIN TEMSİLCİSİ

Prof. Arsel de, “kutsal” kitaplara boyun eğmeyen, müspet aklın ve bilimin verilerine uymayı tek kurtuluş yolu olarak gören ve “kutsal” kitaplardaki “Tanrı” tanımını reddeden Dursun'un, her ne kadar kendisini “Ben dinsizim” diye tanımlamış olsa da, sınırsız bir “insan sevgisi” ve “akıl” gücü ile dolu olduğunu ve bu sayede insanlığa en büyük hizmetlerde bulunmuş olan nice “İnanmayan dindarlardan” biri olduğunu ifade eder.(7) Bu nedenledir ki Turan Dursun, İlhan Arsel'in fikir ve düşünce dünyasına göre, “Ateizmin” değil fakat “Akılcılığın” temsilcisi olarak kabul edilmeli ve ona göre değerlendirilmelidir.

Yazımızın ana vurgusu olarak “Müftülükten Akılcılığa”yı tercih etmemizin nedeni, Turan Dursun'un fikir ve düşünce dünyasını “Ateizm” temelinde değil fakat “Akılcılık” temelinde tartışmanın daha yararlı olacağını düşünmemizdir.

Dinin değil aklın yarattığı bir aydın olan Turan Dursun, insanı insan yapan ve milletleri karanlıklardan aydınlığa çıkartan ve uygarlık vadilerine sürükleyen akılcı ve bilimsel düşüncenin yeryüzündeki en güçlü temsilcilerinden biri ve başlıcasıdır. “Müftülükten akılcılığa” uzanan o zorlu yol, dinsel otoritelere karşı akılcılığın ve bilimsel ve eleştirel düşüncenin güçlü ve ödünsüz savunuculuğunu ifade eder. Müftülükten geliyor olmasına rağmen, kendisini din adamı zihniyetinin çok üstüne çıkarmayı başarabilmiş olan Turan Dursun ile Batı dünyasını bin 500 yıllık karanlıklardan Akıl Çağı'na ve haysiyetli yaşamlara kavuşturan düşünürler, bilginler ve örneğin Marcion'lar, Abelard'lar, Arnaud De Brescia'lar, Voltaire'ler, Locke'lar, vs. arasındaki ortak nokta, hepsinin de prangalarından kurtulmuş insan aklının tılsımlı gücüne ve aklın yaratıcılığına inanıyor olmaları ve gerçeklere “kutsal” kitapların verileriyle değil fakat “akıl” yolu ile erişilebileceğine olan sarsılmaz inançlarıdır.

Din adamlarının yalanlarına ve saltanatına savaş açmış bulunduğu için kendisine, “Eğer ölümden kurtulmak istiyor isen fikrini değiştir, sözlerini geri al” denmiş olduğu halde, doğruluğuna inandığı şeyler uğruna hayatını fedaya hazır bulunduğunu söyleyen Arnaud De Brescia(8), aradan yüzyıllar geçtikten sonra Turan Dursun olarak karşımızdadır ve “Ben, yüzyılların doğurduğu bir 'ölüm'üm!” diye haykırmaktadır.

Akıl Çağı'nın mimarlarından John Locke, dinsel inancı tamamen aklın hâkimiyetine sokar, “akıl” ile çelişen vahyin reddedilmesi gerektiğini söyler ve “gerçek bilgi”ye “vahiy” yolu ile değil fakat “akıl” yolu ile erişilebileceğini düşünürdü. Locke, “Essay on the Human Understanding” (1690) adlı çalışmasında, “bilgi”nin deneyimden geldiğini ortaya koymayı kendisine amaç edinmiştir.(9) Turan Dursun da, tıpkı Locke ve diğer Akıl Çağı düşünürleri gibi, vahyi aklın hâkimiyetine sokan, “iman”a zincirli olmayan “aklı” ve “bilim”i savunan(10), dinsel düşünceyi müspet akıl önünde diz çöktüren aydınlarımızdandır.

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın - Resim : 2

JOHN LOCKE'DAN TURAN DURSUN'A

Yürüdüğü yolun tehlikelerini bilen ve fakat yılmayan aydınlanmacımız, “Kur'ân Ansiklopedisi” adlı eserinde, “Din alanındaki ‘aydınlanma’nın ‘yorumlar’la değil, neyin ne olduğunu açık seçik ortaya döküp sergileme yoluyla olacağı kanısındayım. Bunun böyle olduğunu deneyimlerimle gördüm”(11) diye yazar. “Bilgi”nin deneyimden geldiğini ortaya koymayı amaç edindiğini söylediğimiz John Locke, aradan yüzyıllar geçtikten sonra Turan Dursun olarak karşımızdadır ve deneyimlerinden kaynaklanan derin bilgisiyle ve dogmaları kabul etmeyen aklıyla Türk insanına dinini öğretmektedir.

Turan Dursun'un gerçeğe bağlılığı ve gerçeğe ulaşma yöntemleri ile 18. yüzyılın anladığı “akıl” arasında köklü bir ilişki vardır. Değerler terazisinde “akıl”, 18. yüzyıl boyunca ele alınış biçimine göre, “gerçeğin keşfedilmesi ve tespiti hususunda rehber vazifesi gören orijinal bir entelektüel güçtür.”(12) Turan Dursun da, tıpkı 18. yüzyıl düşünürleri ve Akıl Çağı mimarları gibi, sahip olduğu bu entelektüel güç sayesinde ödünsüz bir aydınlanma mücadelesi vermiş, gerçekleri vahiy yolu ile değil fakat akıl yolu ile keşfetmek için uğraşmış ve dogmatik ve skolastik düşün geleneğinden uzak bir üniversite kurmuştur.

Turan Dursun Üniversitesi, dünya yaşamına dair her şeyi din açısından ölçüye vuran, din adamlarına danışmadan hiçbir işini göremeyen, din sorunları alanında bilgisiz yığınlara dinlerini öğretmek, Türk'ü fikren ve ruhen Araplaşmaktan kurtarmak(13) ve dogmatik düşün alışkanlığına darbe indirmek için kurulmuştur. Akıl yolu ile düşünme geleneğini ülkemizde kökleştirme amacında olan Turan Dursun Üniversitesi bizlere şu gerçeği öğretir ki, hoşgörüsüzlük, insanın insanlık haysiyetine saygısızlık, kadını kötülük ve fitne kaynağı gören ilkel anlayış, fanatiklik, vs. türünden Türk'ün İslâm öncesi akılcı gelenekleriyle bağdaşmayan her türlü olumsuzluk ve akıl, ahlâk ve mantık dışılık şeriât'ın öz'ünde bulunmaktadır. Bu öz'ü akılcılık rehberliğinde eleştirmek, Türk toplumunu, tıpkı Atatürk döneminde olduğu gibi, tekrardan akılcılığa ve vicdan ve benlik duygusuna eriştirecektir. Bu büyük savaşımı vermek için kurulmuş olan Turan Dursun Üniversitesi, Atatürk devrimlerinin kurtarıcılığına inanmış olan Turan Dursun önderliğinde öğretimine devam etmektedir.

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın - Resim : 3

ATATÜRK DEVRİMLERİNİN YILMAZ SAVUNUCUSU

Derin bir bilgi birikimine ve hukuk bilgisine ve mantığına sahip olan Turan Dursun (14), Atatürk sayesinde gelen o büyük toplumsal, fikirsel ve zihinsel değişimin öncülerindendir; toplumları gerçek ahlâkîliğe sürükleyen emsalsiz bir ahlâkiyatçıdır. Atatürk için hayatî olan şey, “Türk'ü şeriât düzeninden kurtarmak, vicdan-düşünce ve kanaat bağımsızlığına kavuşturmak ve asıl Türk'ün aklını şeriât baskısından ayırmak ve aklın Şeriât'a bağlı olması değil Şeriât'ın akla bağlı olması çağını bu ülkeye getirmekti.”(15) Aklı rehber edinmek ve onu şeriât'ın da üstünde bir güç yapmak yolu ile Türk'ü gelişme rayına oturtmak, demokrasiye ve uygarlığa yöneltmek mümkündü.(16)

“Atatürk'ün getirip yerleştirmeye çalıştığı ilkeleri, ‘Cumhuriyet ilkeleri’ni benimsiyorum. Hem de olanca gücümle ve bağlılığımla”(17) diyen Turan Dursun, Atatürk'ün ve Kemalist Devrim'in tek kurtarıcı olduğuna inanmış, Atatürk'ün ve devrimlerinin düşmanı yobaz zihniyetle son nefesine kadar savaşmıştır. Atatürk'ün kurtarıcılığına inanan bir Turan Dursun, şeriât zihniyetiyle savaşmak, müspet aklın yolundan yürümek ve din verilerini akılcı biçimde eleştirmek zorunda idi. “Çünkü Atatürk devrimlerinin tümü, şeriât kafa yapısına karşı açılmış bir savaştan başka bir şey değildir.”(18)

“Bilgi”, “The Enlightenment” adlı güzel kitabında Peter Gay'in ifade ettiği gibi, “entelektüeldir”, “akılcıdır”, “nesneldir”, “bilimseldir” ve “toplumsal kalkınmanın aracıdır.”(19) Akılcı ve bilimsel eleştiriyle güçlendirdiği bilgisiyle Turan Dursun, Atatürk devrimlerinin açtığı çağdaş uygarlık yolunda yürüyen ve gericiliğe karşı kazanılan o büyük savaşın cesur kahramanlarındandır. Turan Dursun gibi öncüler rehberliğinde verilen bu büyük savaş, entelektüel, akılcı, nesnel ve bilimsel bir bilgi birikimi gerektirir. Sahip olduğu derin bilgi birikimiyle Turan Dursun, Türk insanına dinini öğretmiş, şeriâtçıya karşı bir aydınlanma savaşı vermiş ve fikir ve düşünce dünyamıza emsalsiz katkılar sunmuştur. Nitekim “Yazdıklarım, hep kanıtlı, en sağlamından kaynaklara dayalı. Çürütmek istiyorsanız bu yolla çıkın karşıma. Çamur atmadan. Bilginiz yetmiyorsa, en bilirinden ‘Ulemâ’nızı çıkarın”(20) diye meydan okuyabilmek, entelektüel, nesnel, akılcı ve bilimsel “bilgi”ye sahip ve “müspet akıl” yolu ile iş gören aydınların işidir. Karakteriyle, bilgisiyle ve çağdaşı olmakla gurur duyduğumuz Turan Dursun, dinin üzerindeki karanlık örtüyü kaldırmış, “Profesör” ya da “Doçent” unvanlı “din âlimlerinin” entelektüel safsatalarına son vermiş ve Türk insanını gerçek din anlayışına ve akılcı ve uygar yaşamlara götürecek yolu açmıştır.

“İman gücü” ile “kafa gücü”nün, “kadercilik” ile “akılcılığın”, “fanatizm” ile “hoşgörü”nün, “fikirsel atâlet” ile “düşüncenin ve onu besleyen tartışma”nın ve “ikiyüzlü ahlâk” ile “müspet ahlâk” anlayışının diyalektiği bana Turan Dursun'u hatırlatır. Katledilişinin 32. yılında andığımız Turan Dursun, “prangaya vurulmuş akıl” ile “özgür aklın”, “karanlık” ile “aydınlığın” binlerce yıllık mücadelesinin diyalektik sonucudur. Dursun, toplumların düşünce ve ahlâk devrimiyle değiştirilip dönüştürüldüğü, din sorunlarının “akıl” ve “bilim” ölçüt alınarak tartışıldığı ve müspet bir çözüme bağlandığı, aklın ve bilimin susturulamadığı, bağnazlığın kafalara hâkim olamadığı, insanın insanlaştığı, daha özgürlükçü ve daha ileri bir dünyanın insanıdır.

Umudumuz odur ki bu toplum, akılcılığın yörüngesine girmek suretiyle din adamlarının tasalludundan kurtulsun ve yaşam sorunlarının çözümünde kendi aklı, mantığı, vicdanı ve özgür iradesiyle baş başa kalabilsin, Turan Dursun'un insanlık için değerini ve önemini anlayabilsin ve Dursun'un özlemini duyduğu daha ileri, daha özgürlükçü, aklın ve bilimin tek otorite olduğu ve kafalara pranga vurulmayan bir dünyayı yaratmanın onurlu mücadelesi içinde olsun.

Gerçeğe ulaşmak için ölümü göze alan aydın - Resim : 4

DİPNOTLAR:

1-İlhan Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, Kaynak Yayınları, 2. Basım: Mart 2000, s. 96.

2-Arsel, a.g.e., s. 5; İlhan Arsel, Turan Dursun'u Anarken, Cumhuriyet Kitap, 26 Eylül 1996, s. 3; Arsel, Tevrat ve İncil'in Eleştirisi, Kaynak Yayınları, 2. Basım: Aralık 2001, s. 15.

3-Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, s. 5; Arsel, a.g.m., s. 3; Tevrat ve İncil'in Eleştirisi, s. 15.

4-Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, s. 6; Arsel, a.g.m., s. 3; Tevrat ve İncil'in Eleştirisi, s. 15.

5-Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, s. 6; Arsel, a.g.m., s. 3; Tevrat ve İncil'in Eleştirisi, s. 15-16.

6-Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, s. 6; Arsel, a.g.m., s. 3.

7-Arsel, Turan Dursun'a Mektuplar, s. 9; Arsel, a.g.m., s. 3.

8-İlhan Arsel'in Önsöz'ünde yer alan bu satırlar için bkz. Turan Dursun, Tabu Can Çekişiyor/Din Bu 1, Kaynak Yayınları, 13. Basım: Mart 1994, s. 13-14.

9-J. B. Bury, A History of Freedom of Thought, Oxford University Press, 1952, s. 105.

10-Dursun, a.g.e., s. 195.

11-Dursun, Kur'ân Ansiklopedisi, Kaynak Yayınları, 2. Basım: Aralık 1996, c. 1, s. 8.

12-Bkz. Ernst Cassirer, The Philosophy of the Enlightenment, Princeton University Press, 2009, s. 13.

13-“Araplaşmak” derken anlatmak istediğimiz şey, çoğunluk itibarıyla Müslümanlığı Türklüğün üstünde tutmamız, Türk'ün İslâm öncesi tarihini, uygarlığını, dilini ve Türk'ün değer ölçülerini küçümsememiz, Ümmetçilerimiz itibarıyla “Türk ancak Müslüman olduğu zaman Türklüğüne kavuşur” şeklinde bir anlayışa saplanmak suretiyle Müslüman olmayan Türk'ü “kâfir”, “gâvur”, vs. bilmemiz, şeriâta saplanmışlık nedeniyle kültürsüzleşmemiz, kaderciliğe saplanmamız ve tüm bu eziklikler içerisinde Türklük niteliğini yitirmemiz ve çöl yaşamına hitap eden bir zihniyete saplanmış olarak fikren ve ruhen Araplaşmamızdır. Yoksa Türk'ün “Araplaştığı” yönündeki iddiaların Arap'ı hor ve aşağı gören ve hiçbir değer tanımayan bir ırkçılıkla ya da dar ve “insanlık sevgisi”nden yoksun bir milliyetçilikle, şovenizmle ilgisi yoktur. Ne ilginçtir ki Arap milliyetçisinin dinsel hedefleri arasında Türk'ü Araplaştırmak ve “Araplık bilinci”ni yaymak olduğu gerçeği, dün olduğu gibi bugün de, aydınlarımızın çoğunu pek ilgilendirmez. Bu konuda İlhan Arsel'in “Arap Milliyetçiliği ve Türkler” (Kaynak Yayınları) adlı başyapıtını okumalarını okurlarımıza tavsiye ederiz.

14-Arsel, “Turan Dursun'a Mektuplar” adlı kitabının 62. sayfasında, Dursun'un, nice avukatı cebinden çıkarabilecek hukuk bilgisine ve mantığına sahip bulunduğundan iftiharla bahseder.

15-Arsel, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi/Dr. Recai Seçkin'e Armağan, Laik Devlet Anlayışından Sapmalar, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları, No: 351, Ankara, 1974, s. 53.

16-Arsel, a.g.m., s. 53.

17-Dursun, Tabu Can Çekişiyor/Din Bu 2, Kaynak Yayınları, 9. Basım: Kasım 1993, s. 250.

18-Arsel, Türkiye Cumhuriyetinin Nitelikleri, Atatürk ve Cumhuriyet/Atatürkçü Düşünce Üzerine Denemeler, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 1973, s. 42.

19-Peter Gay, The Enlightenment/The Rise of Modern Paganism, New York, 1995, s. 101.

20-Dursun, a.g.e., s. 279.

Turan Dursun'un kitaplarına ulaşmak için: https://aydinlikkitap.com/turan-dursun-kitaplari

Son Dakika Haberleri