Özelleştirmeye eylemle yanıt veririz
Zonguldak’ın yüreği TTK, özelleştirme tehdidiyle karşı karşıya. GMİS Genel Başkanı Yeşil diyor ki; ‘Tüm arkadaşlarıma ‘Siyaset ceketini çıkarın, ekmek için mücadeleye hazırlanın’ dedim.’ Gördük ki şehir tek yürek, madenci kararlı. ‘Bir 1991 yürüyüşü daha gelir mi?’ diye sorduk; ‘Biz hazırız' dediler
İçinde Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK)’nun da olduğu merkezi yönetimin kontrolündeki 19 kamu iktisadi teşebbüsü (KİT) için özelleştirme tehdidini gündeme getiren “KİT Reformu” çalışmaları, sivil toplum kuruluşlarını, siyasi partileri, sendikaları harekete geçirdi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ocak ayında “KİT'lerde başlattığımız reform çalışmalarımızın ilk aşamasını tamamladık.” açıklaması yapmıştı. Konunun kamuoyunda tepki çekmesinin ardından Bakan Şimşek, iddiaların asılsız olduğunu öne süren açıklamalar yapsa da, tehlikenin boyutuyla ilgili daha iyi bilgi alabilmek için Zonguldak’a giderek Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Genel Başkanı Hakan Yeşil’in kapısını çaldık.
YÖNETİMSEL DEĞİŞİKLİKLE YETKİ BAKANLIĞA
- M.G.K.: Özelleştirme tehdidine ilişkin Zonguldak’ı harekete geçirdiniz. Önemli açıklamalar yaptınız. Bu tehdit neden kaynaklanıyor, söz konusu taslağın içeriği nedir?
H.Y.: Sayın Bakanımız Mehmet Şimşek ocak ayında ‘KİT Reformu’ adı altında yönetimsel değişiklikler yapacaklarını açıklamıştı ancak taslağın içeriğine ilişkin yayınlanan bir şey yok. Buna karşı aldığımız bilgiler doğrultusunda, KİT Reformu’nun yönetimsel değişiklik adı altında yapacağı uygulamaların sakıncaları, bizi rahatsız ediyor. Nedir bu yönetimsel değişiklikler adı altında yapılacaklar? Hazine ve Maliye Bakanlığı bünyesindeki bütün KİT’lerin yönetim kurulları değişecek. Bu kurullar 7 kişiden oluşacak, 4’ü Hazine ve Maliye Bakanlığı ya da ilgili diğer bakanlıklardan atanabilecek. Bu da Hazine Bakanlığının bütün KİT’lerde yönetimsel yetkiyi alması anlamına geliyor. Bu yetkiyle özelleştirme, kapatma, daraltma, yabancı şirketlerle ortaklık gibi yetkilerin tamamı yönetim kurulunun yetkisinde olacak.
KİT’LER TEHDİT ALTINDA
Taslakta kâr ve zarar eden kuruluşlar ayrılıyor. Kâr edenlerin şirket ortaklıklarıyla devri, zarar eden kuruluşların kapatılması ya da devredilmesi Hazine Bakanlığında olacağı için biz sakıncaları anlatmaya çalışıyoruz. Bu reform, 19 KİT’in sürekliliği konusunda bizde endişe uyandırıyor. Bu nedenle bu reformun doğru olmadığını, herkesin uzmanlık alanında görev yapması gerektiğini, Hazine Bakanlığının da uzmanlığı dışında olan alanlarda yetkiyi eline almasının doğru olmadığını söylüyoruz. Bu yanlıştan bir an önce dönülmesi için Zonguldak’ta çalışmalar başlattık.
ÖZELLEŞTİRMENİN TÜRLÜ HALİ VAR
- M.G.K.: Mehmet Şimşek “Bir özelleştirme yok.” dedi. Sizce Şimşek, ne hedefliyor? Bu beyanına güvenebilir miyiz?
H.Y.: Bölge milletvekillerimiz de TTK’nın özelleştirilmeyeceğini söyledi. Ancak bu konuda çeşitli varyasyonlar oluşabilir. ‘Özelleştirmiyoruz ama Bartın-Amasra işletmemizin yanında özel bir şirket var, oraya devrediyoruz.’ denilebilir. Armutçuk-Kandilli bölgemizdeki işletmemizin hemen yanında özel bir maden şirketi var, bu kuruluşa devredilebilir. Merkezimizdeki Karadon, Üzülmez ve Kozlu müessesemizi bir araya toplayıp ‘Kapatmadım!’ diyebilirler. Bunlar genel tehlikeler. Bunlara karşı bizim tereddütlerimiz var. Bu tereddütlerimiz doğrultusunda da hareket ediyoruz.
YETKİLİLERDEN DÖNÜŞ YOK
- M.G.K.: Açıklamalar yapıyorsunuz, size hükümet ya da ilgili bakanlıklardan bir dönüş oldu mu?
H.Y.: Şu an için bir dönüş yok. Burada bizi ilgilendiren, varlığı tamamen bizim vatandaşlarımızın vergileriyle kurulan ve ayakta kalan bu kurumların hayatta kalması, bu halka hizmet emesi. Bu yönetimsel değişiklikler başka formüllerle de gündeme getirilebilir. Çünkü TTK’nın varlığını sürdürmesi bizim için çok önemli. Büyük mücadeleler verildi, bedeller ödendi. Beş bine yakın maden şehidimiz var. Böyle bir şehirde, TTK’nın özelleştirilmesi ya da yabancı şirketlere devri kabul edilebilir bir şey değil. Zonguldak taş kömürüyle var olmuş bir il; bu ilin değerlerini hep birlikte korumak zorundayız.
‘KÂR-ZARAR HESABI YANLIŞ’
- M.G.K.: TTK için bu ilk özelleştirme tehdidi değil. Son da olmayacak gibi duruyor. Bu tehditleri nasıl bertaraf edeceğiz?
H.Y.: Yıllardır bu tehditlerle karşı karşıyayız. Kâr eden-zarar eden kuruluş orantısı özellikle de yer altı derin madenciliği yapan işletmelerde doğru değil. Dünyanın hiçbir yerinde derin madencilik yapan şirket kâr etmez, ama hükümetler tarafından desteklenir. Bunun bir de sosyoekonomik başka bir yönü var. Zonguldak’ta 9 bin madencimiz var. Taş kömürü bir ham maddedir. Erdemir, Kardemir taş kömürü sayesinde Zonguldak’tadır. Ham maddesi taş kömürü olan bütün şirketler kâr ediyor ama biz derin madencilik yaptığımız için kâr etme şansımız yok. Çünkü maliyetlerimiz yüksek, yoğun emek çalışılan bir sektör. Bedensel yaptırımları çok fazla.
‘DEVLET ELİYLE YÖNETİLMESİNDE ISRARCIYIZ’
Bunları kâr ve zarar olarak değerlendirmenin ne kadar yanlış olduğunu yıllardır bağıra bağıra söylüyoruz. Özellikle derin madencilik yapan firmaların devlet eliyle yönetilmesi konusunda ısrarcıyız. Çünkü önemli olan burada işçi sağlığı ve iş güvenliği. Bu önlemler alındığı sürece güvenlik artacak ve arkadaşlarımız daha iyi koşullarda çalışacak. Tarihe baktığımızda birçok iş kazasının neden kaynaklandığını görüyoruz. Kâr-zarar olarak değerlendirmenin yanlış olduğunu her seferinde dile getiriyoruz.
MÜCADELE TAKVİMİ
- M.G.K.: Peki mücadele takviminizde neler var?
H.Y.: KİT reformu ortaya çıktıktan sonra bir dizi çalışma başlattık. Özellikle TÜRK-İŞ nezdinde bilgilendirme toplantıları yaptık, iktidar-muhalefet partisi milletvekillerimizi ziyaret ettik, Zonguldak paydaşları, muhtarlarımız, sivil toplum kuruluşlarını, meslek odalarını ziyaret ettik ve bu reformun sıkıntılarını anlatmaya çalıştık. Zonguldak bu konuda çok duyarlı. Birçok grev, yürüyüş yapıldı. Bunların hepsi TTK ayakta ve bu bölgede kalsın diye yapıldı. Biz de yıllardır bu emeği veren insanlar için mücadele ediyoruz.
‘RAPOR HAZIRLATTIK 1 SAYFASI OKUNMADI’
TTK’nın hantal yapısının düzeltilmesi için de yıllardır mücadele ediyoruz. Ama bir yandan da bu kurumu yöneten biz değiliz. Yönetecek olanlara, atayanlar hesap da sormalı. Bugün bu yöneticilerin verimi, hantal yapının nasıl düzeltileceği konusu araştırılmalı. 2017’de görevimiz olmamasına rağmen üniversiteye TTK’nın nasıl verimli olacağına ilişkin rapor hazırlattık. Bir sayfasını açıp okumadılar. Bugün hala nasıl üst seviyeye çıkarırız, zararını azaltırız sorularını soruyorlar. Buna bu kurumu yönetenler karar verecek. Biz ‘Bu sistem böyle devam etsin.’ demiyoruz. Tüm paydaşlar masa etrafında toplanır, anayasanın ilk dört maddesi gibi TTK’nın özelleştirilemeyeceği, kapatılamayacağında anlaşılır, sonra da TTK’nın nasıl rehabilite edileceği konusunda kararlar alabiliriz.
ATALAY’IN GÜNDEMİNDE
- M.G.K.: TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün Atalay, bu sürecin neresinde?
H.Y.: Genel Başkanımız Sayın Ergün Atalay, kendisi de bir KİT olan TCDD’den gelme bir ağabeyimiz. O da rahatsız. Bu rahatsızlığını üç konfederasyonun bir araya geldiği basın açıklamasında da dile getirdi. Bunun yanlış olduğu ve derhal geri dönülmesi gerektiğini üzerine basa basa söyleyerek bize destek verdi. Bu konuda kendisine teşekkür ediyoruz. Konfederasyonumuz da bizimle aynı kanıda.
‘YÜRÜYÜŞSE YÜRÜYÜŞ MEYDANSA MEYDAN’
- M.G.K.: Ocaklarda işçilere durumu açıkladınız, onların tavrı nasıl? Yeni bir 1991 Büyük Madenci Yürüyüşü gelir mi?
H.Y.: Bu değerli soru için teşekkürler. Bölgeleri ziyaret ederken işçilerimize bacaağzı dediğimiz yerde KİT reformunu anlattık. Biz sendikacıyız, siyasetçi değiliz. ‘Tüm arkadaşlarımız siyaset ceketini çıkarsın, ekmek için mücadeleye kendini hazırlasın.’ dedim. Çünkü bizim ekmeğimiz de geleceğimiz de buna bağlı. Bu kurumu bizden sonrakilere sağlıklı şekilde devretmek bizim görevimiz. Bizler de yapılması gereken neyse yapmak için yola çıktık. 91 yürüyüşü mü? Yapılması gerekiyorsa buradayız, meydanlara çıkılması gerekiyorsa buradayız. Maden işçisi buna hazır, hep beraber meydanlarda oluruz.
ÜLKEYİ YÖNETENLERE ÇAĞRI
- M.G.K.: Buradan yapmak istediğiniz bir çağrı var mı?
H.Y.: Bizler işçiyiz, emekçiyiz, bedenimiz el verdiği sürece çalışarak hayatımızı kazanan, bedel ödeyen insanlarız. Bundan sonra bedel ödemek istemiyoruz. Bu ülkenin bütün yükünü bordrolu çalışanlar, işçiler, emekçiler, memurlar, işsizler… ödüyor. Yaşanan son krizle bütün yük yine bizlerde. Biz artık bedel ödemek istemediğimizi, ne yapılması gerekiyorsa yaptığımızı ve yapacağımızı dile getiriyoruz. Siyasetçilerden, ülkeyi yönetenlerden şunu da istiyoruz: Bizler hiçbir zaman ülkemizi bırakmadık, bırakmayız. Ama ekmeğimiz için mücadele etmemiz gerekiyorsa da ederiz. Etmemiz de gerekiyor. Bu anlamda ülkeyi yönetenler, daha dikkatli olmalı, alınacak kararlarda tüm taraflarla uzlaşılarak kararlar alınmalı.
MADENCİ NE İSTİYOR?
- M.G.K.: Son olarak madenciler için iyileştirilmesini istediğiniz neler var?
H.Y.: Zonguldak’ta maden işçilerimiz her dönem bu gibi saldırılardan rahatsız. Bugün bu rahatsızlıktan ötürü iş hayatını bitiren de birçok arkadaşımız var. Biz bunları yaşamak istemiyoruz. Madenci arkadaşlarımız geleceği konusunda kaygılı olmak istemiyor. Çünkü biz yerin altına giriyor, orada yoğun emekle çalışıyoruz. Kendimizi işe vermeye çalışıyoruz. Madenci arkadaşlarımız ‘Bundan sonraki süreçte TTK kapanır mı, 40 yaşından sonra nerede işe girerim’ düşünceleriyle kendilerini yer altında da üstünde de kazalayabilirler.
Arkadaşlarımızın tek istediği kafalarının rahat olduğu, işçi sağlığı ve iş güvenliği tedbirlerinin tam anlamıyla alındığı iş yerlerinde çalışmak. Başka da bir istekleri yok. Yetkililere sizin aracılığınızla bir kez daha seslenelim: TTK halkındır, rehabilite edilecekse masaya oturalım, buna varız. Bir iyileştirme yapılacaksa da bunlar uzmanların işidir, işin uzmanı tarafından yapılmalıdır.