Gıda güvenliğimizde kadın gücü
ZERRİN ÖZTÜRK
Vatan Partisi Genel Başkanı Dr. Doğu Perinçek, “Üretim Devrimi” kitabında Milli Direnme Ekonomisinin önceliklerini şöyle sıralıyor: 1. Gıda Güvenliği, 2. Güvenliğin Güvenliği, 3. Sağlığın Güvenliği, 4. Eğitimin Güvenliği.
Dikkat edilirse “Gıda Güvenliği”, direnme ekonomisinin ilk sırasındadır. Çünkü öncelikle, “Kamu kaynaklarının kullanılmasında, gıda üretimini güçlendirmek, tarım üretimini desteklemek, gıda sanayisini ihtiyaca yeterli kılmak, üretilen gıdanın bütün ülkeye ve her haneye ulaşımını güvence altına almak gerekiyor.”
Perinçek, bugün yaşadığımız ekonomik kuşatmadan çıkışın yollarını çok önceden tespit etmiş, gıda güvenliğimizin taşıdığı yaşamsal değeri kamuoyunun bilincine berrak bir biçimde sunmuştur.
Gıda güvenliği, her şeyden önce topraktan üretimin güvencesidir. Üretimin ekip biçme, hasat etme, fabrikalarda paketleme süreçlerinde, kadın emeğini en önde görüyoruz. Türkiye’de, çalışan her üç kadından biri tarım sektöründe üretime katılıyor. Deyim yerindeyse “Ekmeğini topraktan çıkaran” kadınlarımızın sayısı giderek çoğalıyor. Bir bakıyorsunuz çiftliği yönetiyor, bir bakıyorsunuz biçerdöverin başına geçmiş buğday hasadı yapıyor.
Kadın, tohumu ilk koruyan ve saklayan; kadın, tarıma ilk el atan, toprağı işleyendir. Tarım kesiminde çalışan kadınların emeğinin ücretsiz aile işçiliğinden çıkarılıp sigortalanması, gündelikçi ve mevsimlik tarım işçiliğinde çağdaş koşullarının oluşturulması, girişimciliğinin tarımla ilgili her konuda uygun koşullarla kredilendirilmesi, kadının asırlardır iç içe olduğu toprağı işlemesini ve üretmesini geliştirecektir.
Daha çok kadın tarım işçisinin ve girişimcisinin istihdamında barınma, sağlık, sigorta, eğitim koşullarının sağlanması, şimdiden kendini gösteren gıda güvenliğimizin sağlanmasında başat öneme sahip durumda.
Gıda güvenliği üzerine duyarlılığın yüksek olması gerekirken, köy meralarının elden çıkarılması, tarımsal arazilerin arsalaştırılması ve yapılaşması, üreticinin ürettiklerini satışta komisyoncu ve aracı borsasına terk edilmesi, özetle tarımın güçlenmesinin önündeki engellerin aşılamaması doğrudan tarım kesiminde çalışan kadını da olumsuz etkiliyor.
Su kaynaklarının bolluğu, topraklarının bereketi, çalışkan kadınlarının hünerli elleri ile milletimizin başaramayacağı hiçbir şey yoktur. Değişen koşullara hızla ayak uydurabilen, becerikli, sebatkâr, binlerce yıllık tarım kültüründen gelen kadınlarımızla, dünyanın gıda ambarı olmamız işten bile değildir.
Tarımsal üretime getirilecek çözümleri geciktirmek ya da kaçınmak, milletimizin göz ardı edemeyeceği bir durum olacaktır. İktidarın, artık üretime dönük yüzeysel ve geçici değil, kalıcı ve gerçekçi çözümler ortaya koyması kaçınılmazdır.
Kaynaklarını tüketen dünyada, günü kurtaran politikalar artık geçersizleşmiş bulunuyor. Köklü ve toplumcu Gıda güvenliği politikalarında kadının gücünü iyi değerlendirebilirsek, gelişmiş, tam bağımsız, refah düzeyi yüksek ülkeler içinde yerimizi alabileceğiz.
Gıda güvenliği, büyük değişimi gerçekleştirecek Üretim Devriminin en acil konusudur. Esas tespiti Vatan Partisi yapmıştır: “Böyle gitmez!” Bu değişim gerçekleşecektir. Efes’te milattan önce yaşamış filozoflardan Heraklitus’un dediği gibi “Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.”
Gerçekten de öyle... Dünyayı değiştiren, insanlığın değişimi, gelişimi değil midir? Gıda güvenliğinde kadının gücünü görebilen iktidar muktedir olur.