‘Gıda güvenliğinden tasarruf olmaz’
Gıda enflasyonunun artışı, dar gelirli aileleri ve çocukları derinden etkiliyor. Çocuklar yetersiz beslenme nedeniyle hem sağlık hem de eğitimde ciddi sorunlarla karşı karşıya. Gıda Mühendisi Toprak, yeterli üretimin sağlanması ve halka ulaşması gerektiğini söyledi
Gıda enflasyonunun artmasıyla birlikte kaliteli gıdaya ulaşmada zorluklar yaşanıyor. Vatandaşlarımızın alım gücü etkileniyor. Denetimlerde sorunlar ortaya çıkıyor. Gıda Mühendisi İ. Uğur Toprak enflasyonun gıdaya etkilerini Aydınlık’a anlattı. Üretimdeki sorunlara dikkat çeken Toprak şunları söyledi:
‘TARIM SERBEST PİYASAYA TERK EDİLEMEZ’
“Çiftçilerimizi üretimden uzaklaştıran olumsuzlukları düzeltmeli, kooperatiflere müdahaleyi azaltmalı ve daha fazla desteklemeli, üretici kooperatiflerinin yanı sıra tüketici kooperatiflerini de yaygınlaştırmalı, lojistik kayıpların azaltılmasını sağlamalı. Meralarımızı ve tarım arazilerimizi koruyup sürdürülebilir kılmalı, biyoçeşitliliğe ve yerel tohumlarımıza sahip çıkıp su yönetimi ve gübre kullanımı konusunda daha iyi düzenlemeleri hayata geçirmeli ve ülkemizi ithalat sarmalından kurtarıp gıda egemenliği ilkelerine dayalı bir tarım politikasını derhal hayata geçirmeli. Çiftçileri, esnafı ve emekçi halkı ekonomik olarak koruma altına almalıdır. Tarımın, serbest piyasa koşullarına terk edilemeyecek kadar stratejik bir sektör olduğu unutulmamalı, tarım açısından yeterli toprak büyüklüğü ve verimliliğine sahip ülkemiz; kendi öz kaynaklarına yönelmelidir.
SATIN ALABİLMEDE ÇOK GERİDEYİZ
Gıda güveliğinden tasarruf edilmemesi gerektiğini belirten Toprak şu vurguları yaptı: “Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkiliyor. The Economist tarafından derlenen gıdaya ekonomik gücün yetmesi, erişebilme, kalite ve güvenlik unsurlarını içeren Küresel Gıda Güvenliği Endeksi 2020 Raporunda Türkiye, 113 ülke arasında 47'nci sırada yer aldı. Bir zamanların ‘gıdada kendine yeten nadir ülkelerinden biri’ olan ülkemiz, halkının gıda ürünlerini ‘satın alabilirliği’ sıralamasında 65'inci sırada yer alarak bırakın gelişmiş ülkeleri Botsvana, Şili, Birleşik Arap Emirlikleri, Ürdün gibi pek çok ülkenin maalesef ki gerisinde.
‘GİZLİ AÇLIK’ UYARISI
“Ülkemizde çeşitli gıdaların fiyatları 2021 yılına kıyasla yaklaşık dört kat arttı. 2023 yılının ilk yedi aylık döneminde gıda fiyatlarında gözlenen artış ise yüzde 50 civarında. Bu durumların sonucu bir gıda krizi olarak karşımıza çıkıyor. Gıda krizi en fazla, toplumun işsiz, güvencesiz ya da yeterli gelire sahip olmayan yoksul kesimlerini etkiliyor. Bu kesimler içinde en dezavantajlı kesim ise kadınlar ve çocuklardır. Toplumun yoksul kesimlerinin ve özellikle de çocukların beslenme hakkını güvence altına alacak politikalar acilen geliştirilmediği takdirde gizli açlık olarak bilinen sağlık sorunu bir çığ gibi büyüyecek.
‘ÇOCUKLAR YETERSİZ BESLENİYOR’
“2021 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de 18 yaş altı yaklaşık 23 milyon çocuk bulunmaktadır ve ülke nüfusunun yüzde 27’si çocuk. Bu çocukların da dörtte üçü okul çağında. Son yıllardaki gözlemler okul çağındaki çocukların en az dörtte birinin okula aç gittiğini gösteriyor. Türkiye’de 5 yaş altı yaklaşık 1 milyon çocuk akut yetersiz beslenme yaşıyor; yani, çocuklar ihtiyaç duydukları besinleri alamadığı için gelişemiyor. Yaklaşık 3 milyon çocuk ise kronik yetersiz beslenme yaşıyor.
“Bu durum çocuk açlığının büyümesine, çocukların okuldan alınmasına, çocuk işçiliğinin artmasına ve erken yaşta evlilikler gibi birçok soruna neden oluyor. Yapılan çalışmalar, yetersiz ve dengesiz beslenen öğrencilerin dikkat sürelerinin kısaldığını, algılamalarının azaldığını, öğrenmede güçlük ve davranış bozuklukları çektiklerini, okul devamsızlık sürelerinin uzadığını ve okul başarılarında azalma olduğunu ortaya koyuyor.
'KDV KALDIRILMALI, AİLE İNDİRİMLERİ UYGULANMALI'
“Siyasal iktidar okul ayırt etmeksizin tüm öğrencilere okulda ücretsiz, besleyici bir öğün sağlanmalı ve halk için anlaşılır bir beslenme rehberi oluşturulmalı. Kamu kreşleri yaygınlaştırılarak çocukların sağlıklı beslenmesi desteklenmeli, küçük tarım üreticileri desteklenerek taze ve ekolojik ürünler sunulmalı. Okul öncesi çağdaki çocuklar da beslenme politikalarına dahil edilmeli. Temel gıda maddelerinde KDV kaldırılmalı, dezavantajlı ailelere elektrik, su ve doğal gaz indirimleri uygulanmalı. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde bir gıda sağlığı ve beslenme birimi kurulmalı, kantinler yerine yemekhaneler açılmalı, sağlıklı beslenme dersleri müfredata eklenmeli. Okullarda içilebilir su için çeşmeler yapılmalı.
‘DENETİM ARTMALI, GIDA MÜHENDİSİ İSTİHDAM EDİLMELİ’
“2023 yılında Tarım ve Orman Bakanlığında görevli 7 bin 522 gıda kontrolörü, 1 milyon 302 bin 38 denetim gerçekleştirdi ancak bu, işletme başına yılda 2 denetimi bile bulmuyor. Sadece 255’i için savcılığa suç duyusunda bulunuldu. Toplam 719 bin 875 gıda işletmesinin denetimi yetersiz olduğu gibi denetimlerin etkinliği de sorunlu. Daha fazla gıda mühendisi istihdam edilmeli ve ve 'Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Sistemi' hayata geçirilmeli.
‘DENGELİ BESLENME İÇİN ÜCRET YETERLİ DEĞİL’
“Çocuklar başta olmak üzere yetersiz beslenme ve açlık sorunu yaşayan kesimlere yönelik bir kamusal destek-dayanışma programı acilen uygulamaya konulmalıdır. Bu bir siyasal tercih değil, zorunluluk, birincil öncelikli mesele olarak görülmelidir. Gıda ekonomik bir imtiyaz veya bir ayrıcalık değil, bir insan hakkıdır. Gıda hakkının çoğu kez gıda bankaları ya da yardım dernekleri aracılığıyla halka iaşe ve ibate dağıtılmasından ibaret olduğuna dair, başka bir deyişle, hibe olarak algılandığına dair yanlış bir algı vardır. Unutulmamalıdır ki, yoksullar gıda yardımının nesnesi değil gıda hakkının öznesidir.
“Dar gelirli ailelerin elde ettiği gelir yeterli ve dengeli beslenme için gerekli harcamaları bile karşılayabilecek düzeyde değil. Bu durumda olan aileler, büyük bir olasılıkla beslenme dışı harcamalarının (kira, ulaşım, yakıt, elektrik ve benzerleri) bir kısmını da beslenme harcamalarından kısarak elde edebilmekte.
“Sonuç olarak, gelir düzeyinin düşük ve yetersiz olması, dar gelirli kişi ve ailelerin sağlıksız, yetersiz ve dengesiz beslenmesine neden olmakta. Hicap duyarak söylüyoruz Yurttaş ne yazık ki beslenemiyor. Sadece karın doyuruyor. Dengeli bir beslenme yerine tek tip ve özellikle karbonhidrat ağırlıklı beslenme ilerleyen yıllarda başta obezite olmak üzere diyabet ve diğer hastalıklara neden olacak.”