Görev emrini bekliyoruz
İnsanlar sağlıklı yaşamak için öncelikle yemek içmek, beslenmek hakkına sahiptir. Amerikancı sistem, bu hakkı milletimizin elinden büsbütün almıştır.
Anormal biçimde yükseliş gösteren fiyatlar eli, cebi, giderek beyinleri yakıyor. Temel gıda fiyatları, haftasına varmadan katlanarak, hiçbir denge göstermeden almış başını gidiyor.
Öte yandan konut ve işyeri kiraları, sağlık ürünleri, ilaç fiyatları kontrolden çıkmış durumda. Halkımız böylesi can yakan ekonomik sıkıntıyla ilk kez karşılaşıyor. Pazar yerlerinde, çarşılarda insanlar tezgâhları şaşkınlıkla ve çaresizlikle seyrediyor.
Örneğin, pazarda rastladığım bir kadın, tezgâhta 30 liraya fırlamış patates yığınına şaşkın şaşkın bakıyor. Sonunda satıcıya 2 patates uzatarak, tartmasını istiyor.
Ev alışverişlerinden genelde sorumlu olan kadınlar, artık parçalanarak gramajla satılan karnabaharları tarttırıyor. Yarım ya da çeyrek lahana, yarım kilo veya 200-300 gramla sebze alıyor.
Bugüne kadar görülmemiş düşük alım gücü içindeki halkımız çaresiz ve seçimlerden de umutsuzdur. Bu durum en çok da evinde tencereyi kaynatan kadınlarımızı perişan etmiş durumda. Kadın ailesini beslemek için pazarın fiyat dalgalarıyla boğuşuyor ve bitkin düşüp evine eli neredeyse boş dönüyor.
Bereketli topraklara, güneşli, yağmurlu ılıman mevsimlere sahip yurdumuz tarımsal üretim cenneti olabilecekken, Atlantikçi, NATO’cu siyasi iktidarlar tarafından bir yoksulluk Cehennemine dönüştürüldü.
Piyasalarda, pazarlarda fiyat yükseltmek serbest. Aynı ürün aynı pazarda üç dört farklı fiyattan satılabiliyor. Ekonomiye akıl almaz bir başıboşluk ve denetimsizlik egemen. Peki, bu anormal ekonomik terör neden dizginlenemiyor?
Millet ezim ezim ezilirken, siyasi ittifaklar Türk milletinin parasıyla, Türk milletini Amerikancı sömürüye kurban ediyor. Hatta yoksul halkımızın parası, baş belası terör partilerine aktarılıyor. Türkiye’yi yobaz ve bölücü terör örgütlerinin hain amaçlarına kurban ediyorlar.
Halk yıllardır algı operasyonları, sosyal ve görsel medya manipülasyonları altında şaşkın ve bunalmış durumda. Şimdi de içine düşürüldüğü yoksulluktan, bölgesel dış tehditlerden, üretimsizlikten, işsizlikten, borçlardan kendini nasıl kurtaracağına karar vermekte zorlandığı bir seçimle karşı karşıya.Türkiye, Cumhurbaşkanını ve 28. Dönem Milletvekillerini 14 Mayıs 2023’te belirleyecek. Cumhuriyetimizin 100. yılında, en acılı, en sancılı bir dönemde, deprem yıkımının insanımızı canından bezdirdiği bir süreçte seçimlere götürülüyor. Şimdi vatandaşlarımıza soruyorum: İktidarı ve muhalefetiyle, Türkiye’yi bu çöküntüye sürükleyen Amerikancılıkla, onu kurtarabilirler mi? Asla!
Aslında bu seçimi, kurtarıcı büyük yol ayrımına doğru gidişin bir adımı olarak değerlendirebiliriz. 15 Mayıs’tan itibaren Türkiye Cumhuriyeti milletiyle, devletiyle büyük seçiminin zaferine doğru ilerlemeye başlayacaktır.
Elbette bugün yine tarihi görev, Amerikan emperyalizmine karşı kendini siper eden Vatan Partisi’ne düşüyor. Kurulu düzenin medyası her ne kadar Vatan Partisi’nin üstünü kara bulutlarla örtmeye çalışsa da, Vatan’ın Kutup yıldızı geceyi delip çıkıyor. Vatan Partisi, büyük milletinden yetki istiyor. Vatan Partililer, milletimizin acil görev emrini bekliyor.
Zorlukların aşılması için güç toplayacağımız sevgi, umut, sağlık dolu bir bayram diliyorum.