Güney Kore izlenimleri 2! Güney Kore’nin köklü tarihinde kısa bir gezinti: Gojoseon, Goryeo ve Joseon krallıkları
1900’lerden sonraki Kore’yi ve Kore’nin bölünmesini anlamak için öncesine bakalım. Gojoseon, Goryeo ve Joseon krallıkları, istilalar, işgaller...
Güney Kore ile ilgili ilk yazımda Güney Kore’nin Batı emperyalizminin ve kapitalizminin denetimi ve etkisi altında olduğunu ve henüz tam bağımsız olamadığı için “siyasi” anlamda Asyalılıktan uzakta durduğunu belirtmiştim. Bu bölümde, Güney Kore gezimdeki gözlemlerime de dayanarak bu ülkenin köklü tarihindeki önemli dönüm noktalarını ve zengin Kore kültürünün öne çıkan özelliklerini anlatmaya başlayacağım çünkü bu tarihi ve kültürel arkaplan 1900’lerden sonraki Kore’yi ve Kore’nin bölünmesini anlamamıza yardımcı olacak.
KORE ULUSAL MÜZESİ’NDE TARİHE YOLCULUK
Seul’deki ikinci günümde çok güzel bir mimariye sahip olan tarih ve sanat müzesi, Kore Ulusal Müzesi’ni ziyaret ettim. Müzenin “Tarih Öncesi ve Antik Tarih” bölümü, paleolitik, neolitik ve bronz çağları sergilemekle başlıyor. Kore Yarımadası’nın kuzeybatısında M.Ö. 2333 yılında yarımadadaki ilk krallık Gojoseon Krallığı kuruluyor. Koreli tarihçiler, Kore halkının Gojoseon’u ilk devletleri olarak gördüğünü ve Dangunwanggeom’u ortak ataları kabul ettiğini yazıyor. (The Association of Korean History Teachers, A Korean History for International Readers, s. 29).
Kore tarihinde, Gojoseon’dan sonra en çok dikkat çeken dönem “Üç Krallık” dönemi. Bu dönemde Kore yarımadasında Goguryeo (MÖ 37 - MS 668), Baekje (MÖ 18 - MS 660) ve Silla (MÖ 57 - MS 676) adında üç farklı krallık ortaya çıkıyor ve yarımadaya hakim olabilmek için birbiriyle rekabet ediyor. Goguryeo, gücünün zirvesinde iken Kore Yarımadası’nın çoğunu, Mançurya'nın büyük bir bölümünü, ayrıca doğu Moğolistan, ve günümüz Rusya’sının topraklarının bir bölümünü fethetmişti ve yıkılışına kadar Doğu Asya’nın en büyük güçlerinden biriydi. Günümüzdeki “Kore” (Korea) kelimesi, Goguryeo’nun kısaltılmış hali olan “Goryeo”dan gelmektedir (a.g.e., s. 107). Bu üç krallık dönemine baktığımızda Kore yarımadasında her zaman siyasi bir birlik ve bütünlüğün olmadığını rahat bir şekilde görüyoruz. O yüzden bugünkü iki ayrı Kore devletinin varlığı şaşırtıcı değil.
Müzenin “Orta Çağ ve Erken Modern Tarih” bölümünde, Goryeo Hanedanlığı (918-1392), Joseon Hanedanlığı (1392-1897) ve Kore İmparatorluğu’na (1897-1910) ait tarihi ve kültürel öğeleri sergileniyor. Goryeo Hanedanlığı dönemi, önceki üç ayrı Kore krallığını birleştirdiği ve çok önemli bir güç haline geldiği için Kore tarihinde önemli bir dönüm noktası çünkü Goryeo, derin Çin tarihi ve Konfüçyüsçülük anlayışına dayanarak 1000 yıl sürecek yeni bir hanedan yönetim sistemi ve siyasi otorite kurdu, devlet yetkililerini sınav yoluyla seçen devlet sınav sistemini benimsedi ve eğitim sistemini geliştirdi.
Kore yarımadasındaki bu birlik, 1231 yılında Moğolların Goryeo’yu istila etmesiyle son buldu. Moğollar 1231’den 1259’a kadar Goryeo’yu en az yedi kez istila etti. Goryeo, bu istilalara karşı dirense de çok kayıp verdi ve ülke harap oldu. Moğol Yuan hanedanının egemenliği altındaki Goryeo, 1270 ve 1356 yılları arasında yarı özerk bir vasal devlet haline geldi ve Yuan hanedanının zorunlu müttefiki oldu. Kubilay Han’ın ölümünün ardından Moğolların gücü azaldı ve Yuan Hanedanı’nın zayıflaması Goryeo’nun tekrar bağımsızlığını kazanmasını sağladı (Huriye Şen, Moğol Hâkimiyetinde Koryo(Kore), s. 1536). Sonuç olarak, Goryeo kaybettiği toprakları yeniden kazandı ve ülkedeki Moğol halimiyetine son verdi.
JOSEON HANEDANLIĞI DÖNEMİNDE KORE
Kore tarihinin en önemli dönemini 1392-1897 yılları arasında hüküm süren Joseon Hanedanlığı oluşturuyor. Bu hanedanlığı Kore’nin Osmanlısı gibi düşünebiliriz. Bu hanedanlığın kurucusu Yi Seong-gye (Kral Taejo) 1392’de tahta çıktı, yeni bir hanedan kurma çabalarının merkezinde yer aldı ve ülkenin ismini Goryeo’dan Joseon’a çevirdi. Kral Taejo, yeni hanedanın ismini Joseon olarak seçti çünkü hanedanın Gojoseon’un devamı ve Kore yarımadasının Çin kadar köklü bir tarihe sahip olduğunu göstermek istedi. Ülkenin başkenti bugün adı Seul olan Hanyang’a taşındı.
Seul’de bulunan ve Joseon Hanedanlığı tarafından 1395 yılında inşa edilen “Gyeongbokgung Sarayı” kraliyet ailesinin evi ve hükümetin merkezi olarak hizmet verdi. 1592-1598 yılları arasında iki kez Japonların istilasına uğrayan Joseonların bu sarayı Imjin Savaşı sırasında hasar gördüğü için iki yüzyıl terkedildi ancak 19. yüzyılda yeniden tamir edildi. 1910’da Kore’yi işgal edip sömürge haline getiren Japonya, sarayın tarihi binalarının üçte birinden fazlasını yıktı ve geri kalan yapıları Japon ziyaretçiler için turizme açtı.
Gyeongbokgung Sarayı, bugün Seul’ün en çok turist çeken yerlerinden biri. Yerli ve yabancı binlerce turist geleneksel Kore kıyafetleri olan “hanbok”ları giyerek bu sarayı ziyaret ediyor ve saray içinde fotoğraf çektiriyor. Rengarenk Kore kıyafetleri giymiş insanlar sizi adeta geçmişe götürüyor. Kore’nin zengin medeniyet birikimi ve Asyalı ruhu bu sarayda yaşıyor. Sarayın içinde en çok vakit geçirdiğim ve sevdiğim müzelerden biri olan “Kore Ulusal Halk Müzesi” bulunuyor. Müze, Kore milletinin zengin kültürünü, barınma, yiyecek, giyecek, tarım, ticaret, aile, eğitim, din, hobiler, eğlence, el sanatları, kamu kurumlarına seçme sınavı, cenaze kültürü ve ataları anma töreni bağlamında çok ayrıntılı ve ilgi çekici bir şekilde anlatıyor.
KONFÜÇYÜSÇÜ DEVLET VE TOPLUM
Joseon Hanedanlığı döneminde ülkenin Konfüçyüsçülük temelinde yönetileceği ilan edildi ve Budizm geri plana itildi. Joseon Hanedanlığı’nın hükümeti ve kamu sistemi, resmi devlet ideolojisi olan Konfüçyüsçülüğün bir yorumu olan “Neo-Konfüçyüsçülük” ilkelerine göre düzenlendi. Konfüçyüsçü fikirler 500 yıl boyunca ayakta kalacak olan Joseon Hanedanlığı’nın temelini oluşturdu. Kore Ulusal Müzesi’nde Joseon dönemine ait sergilenen eserler arasında Gyeongguk daejeon (Devlet Yasası) adlı bir kitap var. 500 yılı aşkın Joseon Hanedanlığı siyasetinin temelini oluşturan bu kitap, hanedanlığın resmi hukuk kitabı ve toplumun yasal temelini oluşturan 319 hüküm içeriyor.
16. yüzyıldan itibaren, Joseon toplumunda “sarim” adı verilen Neo-Konfüçyüsçü güçlü bir bilginler grubu ortaya çıktı ve Joseon toplumu katı bir Konfüçyüsçü toplum haline gelmeye başladı. “Sarim” grubu, Devlet Konseyi ve devlet işlerini yürüten Altı Bakanlık’ta önemli mevkileri elinde tutan “hungupa” adı verilen seçkinler grubuna karşı mücadele etmek zorunda kalsa da zamanla hükümette önemli konumlar elde etmeye başladı, siyasi işlere etkin bir şekilde katıldı ve Konfüçyüsçü felsefeye uygun idealizme dayalı politikalarla toplumsal reformlar yapmaya çalıştı.
JAPONLARIN VE MANÇULARIN JOSEON İSTİLALARI
Joseon’da 16. yüzyılın en önemli gelişmesi 1592-1598 yılları arasında gerçekleşen Japon istilaları idi. Aydınlar ve hükümet görevlileri, reformlara odaklandığı ve ülkenin refahının savunmasından önce geldiğine inandıkları için bu savaşlara hazırlıksız yakalandılar. Siyasi birliğini sağlayan ve yeni savaş teknolojisine sahip olan Japonya, Joseon’a 1592’de saldırdı ve başkent Hanyang’ı 18 günde aldı. Joseon ordusu karada yenilse de ülkenin kaderini Amiral Yi Sun-shin değiştirdi. İnşa ettiği güçlü savaş gemileriyle deniz savaşlarına hazırlıklı olan Yi Sun-shin, uyguladığı dahice strateji ve taktiklerle Japonlara karşı yaptığı tek bir muharebeyi bile kaybetmedi ve Japonları püskürtmeyi başardı. Çin’i yöneten Ming hanedanı da bu savaşta askeri birlik göndererek Joseon’u destekledi. Japonlar 1597’de bir daha Joseon’a saldırdı ancak bu sefer hazırlıklı olan Joseon ordusu Japonları tekrar ülkeden uzaklaştırdı ancak savaşın yarattığı yıkım toplumsal düzeni ve ulusal disipline ciddi bir şekilde zarar verdi.
Amiral Yi’nin Imjin Savaşı sırasında Japonlara karşı yaptığı ve kazandığı 23 muharebe arasında özellikle 1592 Hansan Adası Muharebesi, deniz savaş tarihindeki en büyük muharebelerden biri olarak görülüyor. Amiral Yi, 14 Ağustos 1592’de Japon filosunun çoğunu imha etmeyi başardı ve ülkenin güneyinde Japon ilerlemesini durdurdu. Tarihin en büyük deniz komutanlarından biri olarak görülen Amiral Yi’nin heybetli heykeli bugün Gwanghwamun Meydanı’nın merkezinde yer alıyor. Koreli yönetmen Kim Han-min’in Amiral Yi hakkında çektiği üç film var: “The Admiral: Roaring Currents” (2014), “Hansan: Rising Dragon” (2022) ve “Noryang: Deadly Sea” (2023). Bu filmleri izleyerek amiralin hayatını daha yakından tanıyabilir ve o dönemdeki Kore tarihine dair ayrıntılı bilgiler edinebiliriz diye düşünüyorum.
Joseon dönemindeki önemli savaşlardan bir diğeri de Çing Hanedanlığı’nın Joseon’u 1636’da istila etmesi. İstila, Çing zaferiyle sonuçlandı. Joseon, Çing’e boyun eğdi, Çing’in bir haraçgüzar devleti haline geldi ve önceden desteklediği Ming ile bağlarını kesmek zorunda kaldı. Çing ile savaş sona erdikten sonra Konfüçyüsçülük ülkede daha da güçlendi. Krala sadakati, evlatların ebeveynlere saygısını, kadınların kocalarına itaatkarlığını ve fedakarlığını vurgulayan Konfüçyüsçü etik günlük yaşamda temel ilkeler haline geldi. Bu süreçte, evlilik gelenekleri ve aile sistemi değişikliğe uğradı ve ataerkil bir toplum düzeni hakim olmaya başladı. Bunun olumsuz sonuçları, kadınların mülk dağıtım sürecinin dışına itilmesi, kadın haklarının ihmal edilmesi ve en büyük oğul dışındaki oğullara karşı ayrımcılık yapılmasıydı. Bu yüzden, cinsiyet ve sınıf ayrımcılığına karşı düşünceler bu dönemde güçlenmeye başladı. Güney Kore’de kadına karşı bakış açısı bağlamında bu ataerkil toplumun özelliklerini bugün bile bulmak mümkün.
JOSEONLARIN SÖMÜRGECİLİĞE DİRENİŞİ VE DÜŞÜŞÜ
17. yüzyıldan 19. yüzyılın sonlarına kadar geçen dönemde, sivil ve askerlerden oluşan Joseon’un geleneksel yönetici sınıfı olan “yangban” sistemi bozulmaya ve yozlaşmaya başladı. 18. yüzyılın sonlarına doğru Jeong Yak-yong ve Park Je-ga gibi bazı bilginler, devletin yoksul çiftçiler için toprak reformu yapması ve teknolojiyi geliştirmesi gerektiğini savunsa da tutucu Noron bilginleribunlara karşı çıkınca Joseon toplumunun ilerlemesi mümkün olmadı.19. yüzyılın başlarında Joseon toplumu içindeki sınıflar arasında uçurum ve yolsuzluk arttı. Topraksız çiftçi ve köylüler vergiler altında ezildi, “yangban”ların hükümette hizmet etmesi engellendi. Yeni bir toplumun oluşturulması için reformların yapılması gerektiğine vurgu yapan siyasi fikirler hızla yayıldı.
Neo-Konfüçyüsçülük, etik ve ahlakı ön plana çıkarıpekonomik faaliyetlere olumsuz baktığı için Joseon 17. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar geçen dönemde kendini yabancı ülkelere karşı kapatmıştı ve korumacılık uygulamıştı. Fransızlar ve ABD’liler Joseon ile ticari ilişkiler kurmak istiyordu, ancak 1800’lerin ortalarına kadar Joseon dış politikası Batı dünyasını barbar olarak görüyor ve Batı ile dostane bir ilişki kurmak istemiyordu. Bu yüzden, Joseon 1866’da Fransızların, 1871’de de ABD’nin işgaline uğradı ancak Joseonlar Fransızları yenilgiye uğrattı ve ABD’liler ise ülkeden çekilmek zorunda kaldı.
1839-1842 ve 1856-1860 arasında Çin’e karşı Batılı ülkeler tarafından yürütülen Afyon Savaşları, Joseon’da Batı karşıtı düşüncelerin oluşmasına yol açmıştı. İmparator Daewongun, 1866’da belgelenen ve 1871 yılında diktirdiği bir anıta şunları yazdırdı: “Batılı barbarlar topraklarımızı işgal etti. Eğer savaşmazsak onlarla anlaşmalar yapmak ve arkadaş olmak zorunda kalırız. Batılı barbarlarla dost olmak kendi ülkemizi satmak anlamına gelir” (A Korean History for International Readers, s. 198). Yönetici sınıfın Neo-Konfüçyüsçü değerlere bağlılığı ve sömürgeci Batı güçlerinin Joseon’a karşı askeri güç kullanması Korelileri dışa açılma konusunda etkileyen en önemli iki etmendi.
Tüm bunlara rağmen Joseon, Japonya’nın askeri tehdidi karşısında 1876 yılında Japonya ile Ganghwa Adası Antlaşması’nı imzaladı. Bu Kore tarihindeki ilk eşit olmayan uluslararası anlaşmaydı. Japon vatandaşlarına dış dokunulmazlık (extraterritoriality) hakları verildi, Busan, Incheon ve Wonsan gibi limanlar Japonlara ve dış ticarete açıldı. Joseon benzer bir anlaşmayı 1882 yılında Çin ile de imzaladı. Joseon hükümeti, 1880’de Batı modernleşmesine ve reformlara fırsat tanıyan Açık Kapı politikasını başlatsa da Kral Gojong’un bu politikasına ülke içinde Konfüçyüsçü ideallare bağlı bilginler ve bazı askerler karşı çıktı.
1882’de Seul’de askerlerin ayaklanması, 1884’teki reform yanlısı bürokratların darbe girişimi ve 1890’lardaki çiftçi ayaklanmalarıyla karşılaşan Joseon Hanedanlığı, 19. yüzyılın sonlarında ömrünü tamamlarken iç cephede reform ve devrim, dış cephede ise Japonya ve Çin’in müdahaleleri ve tehditleri arasında kalmıştı. Joseon’da başlayan 1894 Donghak Köylü Devrimi, ilk Çin-Japon savaşının çıkmasını da tetikledi. Savaşı kaybeden Çin, Kore yarımadası üzerindeki hakimiyetini kaybederken bölgedeki hakimiyet emperyalist Japonya’ya geçmişti. Kore tarihindeki önemli bir dönem 1897’de kapandı ve yerini Kore İmparatorluğu’na bıraktı.
Yukarıda ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığım Kore tarihinin ana hatlarına baktığımızda tarihi süreç içinde inişler çıkışlar olsa da Korelilerin güçlü bir merkezi hükümet ve orduya sahip olduğunu, Korelilerin bağımsızlığa önem veren ve dış müdahalelere karşı çıkan bir devlet geleneği oluşturduğunu, toplumu Konfüçyüsçü ideallerin temelinde hiyerarşik bir şekilde örgütlediğini, zengin bir medeniyet birikimi yarattığını görüyoruz. Kore’nin tarihi dinamikleri sömürgeciliğe ve emperyalizme karşı kararlı bir duruş sergilendiğini ortaya koyuyor, ancak 1850’lerden sonra kapitalizmin en yüksek aşamaya ulaştığı emperyalizm çağında Kore milleti bu zengin tarih ve kültürle ters orantılı bir şekilde emperyalizmin en büyük kurbanlarından biri oldu. Bir sonraki yazıda bu Kore’nin emperyalist Japonya tarafından işgalini ve bağımsızlık sürecini anlatmaya çalışacağım.
KORE ALFABESİ HANGEUL
Kore milli kimliğinin önemli bir parçası olan Kore alfabesi de Joseon döneminde ortaya çıktı. “Hangeul” olarak bilinen bugünkü Kore alfabesini Dördüncü Joseon kralı Sejong 1443 yılında icat etti. Joseon halkı o dönemde Joseon dili ve Çince arasındaki farklılıklardan dolayı birçok zorluk yaşıyordu ve kullandıkları Çince karakterleri yazması birçok kişi için zordu, ancak halk için geliştirilen yeni harflerin yer aldığı alfabeyi bazı bürokratlar hoş karşılamadı ve “Siyaset Konfüçyüsçülük öğretilerini uygulamaktır ve bu yeni harfler zaten Çince yazılmış olan Konfüçyüsçü metinlerin incelenmesine engel olmaktan başka bir şey değildir” dedi (A Korean History for International Readers, s. 145). Joseon yöneticisi sınıfları 19. yüzyıla kadar yalnızca Çince karakterleri resmi harfler olarak görse de yeni Kore alfabesi öğrenme ve kullanma kolaylığından dolayı Kore halkı arasında hızla yayıldı.