Günnur Bayburt: Bale, maden işçiliğinden sonraki en zor meslek
Bale sanatçısı ve eğitimcisi Günnur Bayburt, Boğaziçi Bale Festivali’nin üçüncüsünü düzenledi. Festivalin başlangıcına, Bayburt’un sanat yaşamına ve bale eğitimindeki zorluklarına mercek tuttuk
Uluslararası Boğaziçi Bale Festivali, 30 Haziran - 1 Temmuz günlerinde Bakırköy Leyla Gencer Opera ve Sanat Merkezinde sanatseverlerle buluştu. Bale sanatçısı Günnur Bayburt tarafından üçüncüsü hayata geçirilen festivalin ikinci gününde; Gala Gecesi, özel gösteriler ve ödül töreni yer aldı. Alanlarında dünya çapında başarıları olan Devlet Opera ve Balesi sanatçıları Oktay Keresteci, Berk Sarıbay ve Deniz Alp’in jüriyi oluşturduğu yarışmaya, toplam 12 Bale okulundan 230 yarışmacı katıldı. Aralarında Konya, Antalya, İzmir, Zonguldak, Bursa, Çanakkale ve İstanbul’dan katılımcıların yer aldığı festivalde adeta bir sanat şöleni yaşandı.
Festivale katılan bale okullarının isimleri şöyle:
•Hülya Aksular Sanat Atölyesi
•Ecem Bale Kursu
•Mevhibe Kafalıer Bale ve Müzik Kursu
•Prömiyer Bale ve Dans Akademi
•Arkan Sanat Kursu
•Kıvanç Eser Bale Kursu
•Kaş Güneş Sahne Sanatları ve •Bale Kursu
•Esra Yurttut Bale ve Dans Kursu
•Sihirli Pabuçlar Bale Okulu
•Nilüfer Uğur Bale Okulu
•Diyaroğlu Bale ve Dans
•Mutlu Bale Ve Müzik Okulu
Bakırköy Belediyesi’nin desteğiyle düzenlenen, küresel salgın sebebi ile iki yıl ara verdikten sonra bu yıl üçüncüsü düzenlenerek kaldığı yerden devam eden festivalde, 12 okulun eğitmenleri ve öğrencileri ile başarı dolu bir geceye imza atıldı. Türkiye’nin dört bir yanından katılan okullar, yarışmada gösterdikleri disiplin ile seyircilerin büyük beğenisini topladı. 30 Haziran Perşembe günü yarışma performansları, 1 Temmuz Cuma günü ise gala gecesi ve ödül töreni yapılan festivalde, 6 yaştan 25 yaşa kadar, ödül kazanan yarışmacıların sevinci büyüktü. Aralarında Neo Klasik ve Karakter Dans gibi çeşitli kategoriler bulunan Klasik Bale, grup ve solo olarak ikiye ayrılıyor. 6 yaşından itibaren her yaştan yarışmacı, festivale katılabiliyor.
Boğaziçi Bale Festivali’nin mimarı ve sanat yönetmeni Günnur Bayburt, Aydınlık’ın sorularını yanıtladı.
‘TEK BAŞIMA BAŞARMAYA ALIŞKINIM’
- Bale festivalinin ilkini 2018’de hayata geçirdiniz. Festival fikri nasıl ortaya çıktı?
İlkini 2018’de yaptık ama festival fikri çok daha öncelere dayanıyor. Öğrencilerimle birlikte 2005 yılında yurtdışına açılmaya karar verdik ve ben yurtdışındaki yarışmaları araştırmaya başladım. Prag’ta bale yarışması vardı. Kendi imkanlarımızla gittik ve öğrencilerimiz orada çok başarılı oldu. Sonrasında Barcelona, İtalya, Montenegro gibi birçok yere her yıl gitmeye başladık. Hatta Montenegro’da şöyle bir anımız var. Bale festivallerinde her okuldan sadece bir performans çıkar, bütün dünyada böyledir. Montenegro’daki yarışmada bize Grandprix ödülü verdikleri gibi bizden bütün performanslarımızı göstermemizi istediler ve hepsini gala gecesine aldılar. O yarışmanın tarihinde de ilk defa böyle bir şey olmuş. Dereceye girenleri de kendi dillerinde ilan ettikleri için anlayamamıştık ve ikinci olduğumuzu düşünmüştük. Benimle röportaj yaparlarken, “birinci olan Rus ekibi kutluyorum” dememin üzerine bana “siz birinci oldunuz” dediler ve öğrencilerim ikinciliğe sevindiği esnada onlara “birinci olmuşuz” dememle birlikte sevinç çığlıkları ikiye katlandı. Bunun gibi çok güzel anılarımız var yurt dışında.
Sonrasında ben bu tür yarışmaları neden Türkiye’de düzenlemiyoruz diye düşündüm. Bunu yakınlarıma açtım. Ama pek yanaşmadılar ve çok zor olduğunu söylediler. Hatta belediye bile bana siz bunu nasıl yapacaksınız diye sormuştu. Ama ben her şeyi tek başıma başarmaya alışkınım hayatta. İlk festivalimize yurt dışından Hindistan katıldı. Bu bizi çok motive etti. Yapamazsın diyenler de sonradan beni tebrik ettiler. Bu yılki festivalimize de çok fazla katılım oldu. Çok güzel hazırlanmışlardı. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum emekleri için. Çocukların disiplini, sahnedeki performansları, seçtikleri danslar, kostümler, bayıldım ve gerçekten bir sanat şöleni yaşadık.
MADEN İŞÇİLİĞİNDEN SONRAKİ EN ZOR MESLEK
- Bu festivali devam ettirmekteki motivasyonunuz nereden kaynaklanıyor?
Öncelikle eğer bir insan mesleğini seviyorsa, bu işi yaptığı zaman yorulmuyor. Yorulsa bile çok mutlu bir yorgunluk oluyor. Ve de sanatın sonu yok. Ulaşmak istediğiniz bir derece yok. Ben buraya ulaştım ve artık otururum diyemiyorsunuz. Ben bu yaşımda hala çok şükür dans edebiliyorum. Bu da çok büyük bir şey tabi, benim yaşımdaki insanlar ayakta bile duramıyorlar. Bunu bir mucize olarak düşünüyorum. Sevdiği işi yapan insan belki de yaşlanmıyor, genç kalıyor. İçinizdeki o enerji daima motive durumda ve o güç sizi ayakta tutuyor.
Bale fiziksel olarak acı veren bir sanat dalıdır. Ayaklarınız acıyabiliyor, kanayabiliyor. Hele belli bir yaştan sonra daha çok acıyor. Çünkü sertleşiyorsunuz, kireçlenmeler oluyor. Bale için şöyle der birçok insan: Bale eşittir; kan, ter ve gözyaşı… Ben buna kesinlikle katılmıyorum. Kan ve ter var evet. Bir balerinin yıl boyunca ürettiği ter miktarı bile ölçülmüş. Dünyanın en zor meslekleri arasında geçiyor. Birincisi maden işçiliği, ikincisi ise bale. Çünkü burada enstruman sizin vücudunuz. Parmak ucundasınız ve bir yerinize bir şey olsa, bale yapamazsınız. O yüzden vücudunuza iyi bakmak zorundasınız. Zayıf kalmak zorundasınız. Bu da ayrı bir disiplin. Yemenize içmenize dikkat etmek zorundasınız. Gece hayatınız, içkiniz, sigaranız olmayacak. Yani bale hayatınızı uzun süre devam ettirmek istiyorsanız bu disipline dikkat etmeniz gerekiyor. Benim için de bale nedir biliyor musunuz? Kan, ter, mutluluk… Her zaman öyle olmuştur. Ben kendi içimdeki bu duyguları öğrencilerime aktarmaya çalışıyorum ve onlar da sahneye çıktıklarında o kadar mutlular ki. Bütün o acıları, her şeyi unutuyorlar.
Günnur Bayburt ile söyleşimize, yeni projelerini konuştuğumuz bölüm ile devam edeceğiz.
İCRACI, EĞİTİMCİ VE ÜRETEN BİR SANATÇI: GÜNNUR BAYBURT
Doktor bir babanın kızı olarak İnebolu'da dünyaya gelen Günnur Bayburt, İlköğretimini İstanbul Sultanahmet İlkokulunda, orta öğretimini İstanbul Kız Lisesinde tamamladı. 9 yaşında İstanbul Belediye Konservatuarı'nın bale ve piano bölümlerini kazandı. 9 yılın sonunda bale bölümünden birincilikle mezun oldu. Aynı zamanda İstanbul Devlet Konservatuarı'nın bale bölümü bitirme sınavlarına girerek, oradan da mezun oldu. Mezuniyet sınavından sonra İstanbul Devlet Opera ve Bale'sinden davet alarak solist kadrosunda profesyonel dans hayatına başladı. 5 yıl boyunca; Alayın Kızı, Turandot, Satılmış Nişan, Coppelia, Kuğu Gölü, Raymonda, Kurban, Petruşka, Çardaş, Carmen gibi birçok eserde görev aldı. Devlet Balesi'ndeki görevinden ayrılan Bayburt, 1978 yılında Sihirli Pabuçlar Bale Okulu'nu kurarak öğretmenliğe başladı. Uzun yıllar boyunca hem kurucu müdür olarak, hem dansçı hem öğretmen olarak faaliyetlerini sürdürdü. Kurtuluş Şavaşı, Günnur Bayburt’un ''Özgürlüğe Doğru'' adlı eseriyle ilk defa bir bale eserine uyarlandı. Sahneye koyduğu ''Kırık At'' müzikali de ilk defa gerçek anlamda sahnelenmiş pop müzikali oldu. Sanatçının sahneye koyduğu 6 eseri, yazar Jack Delon'un ''200 Bale ve Dans'' kitabında yer alarak bale tarihine geçti. Bu eserler: İki Kafadarın Seyahati, Sihirli Pabuçlar, Kabare, Deniz Kızı ile Balıkçının Aşkı, Özgürlüğe Doğru, Çanakkale. Günnur Bayburt’un sahneye koyduğu eserlerin bazılarının müzikleri de kendisine ait.