Hacı Bektaş Veli evladı Hüseyin Hürrem Ulusoy: Türkiye’ye zarar veremezler Aleviliği yozlaştıramazlar
Aleviliği İslam’ın dışında gören anlayışların emperyalist projelerin parçası olduğunu belirten Hürrem Ulusoy, Türk milletinin birliğinin bozulamayacağını söyledi
Hacı Bektaş Velî’nin soyunun devamı olduğu kabul edilen Çelebiler’den, Ulusoy ailesinin mensuplarından Hüseyin Hürrem Ulusoy, Aydınlık’a konuştu. Gündemdeki Alevilerle ilgili konuları değerlendiren Ulusoy önemli mesajlar verdi. Ulusoy, Aleviliği İslam’ın dışında gören anlayışların emperyalist projelerin parçası olduğunu belirtti. Batının iki yüz yıldır Türkiye’yi bölmeyi hedeflediğini vurguladı. Çeşitli yerlerde Aleviler adına öne sürülen "anadilde eğitim", "eşit yurttaşlık", "cumhuriyetle yüzleşme" gibi taleplerin batı merkezli planlara Alevileri dahil etmek amaçlı olduğunu dile getirdi. Alevilerin Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlılığının altını çizen Ulusoy, Aşık Veysel’in dizelerini hatırlatarak Türk milletine "birlik" çağrısı yaptı.
- Bir yılı geride bıraktık. 2023’le ilgili temenniniz nedir?
Cumhuriyetimizin 100. yılını canı gönülden kutluyorum. İnşallah milletimizin yüksek karakterine yakışır bir 100. yıl olur. 2023’ün bütün insanlık için sevgi, barış ve hoşgörü yılı olmasını diliyorum.
‘ÖN YARGI DOĞRU DEĞİL’
- Aleviler gündemde. Devletin bazı çalışmaları var. Karşı olanlar var. Siyasi partilerin çağrıları var. Siz ne dersiniz?
Öncelikle her zaman inancın siyaset dışında tutulmasını savunuyorum. Eskiden ‘İki yere siyaset girmemeli: Camiye ve kışlaya’ denirdi. Ben bunu cemevini de katarak söylüyorum. Kesinlikle hiçbir inanç herhangi bir siyasi hesaba alet edilmemeli… Bir ilke olarak devletin de inançlara karışmasına karşıyım. Herkes kendi inancını, yine yükümlülüklerini kendisi üstlenerek özgürce yaşamalı. Anayasamızdaki laiklik tanımları gerçek manasıyla uygulanmalı… Tabi pratik başka durumlar doğurabiliyor. Türkiye’nin tarikat-cemaatler gerçeği var. Devlet müdahil olmak zorunda kalabiliyor. Cemevleriyle ilgili atılan adımların nasıl olacağını bekleyip görmek lazım. Cemevlerine zorunlu ihtiyaçları için kamu desteği olumlu ama şimdiden bir önyargıda bulunmak doğru değil. Ben sistemimizi geleneksel şekilde, ata ve dedelerimizden nasıl gördüysek o şekilde sürdürmekten yanayım.
- İstanbul’da bir toplantı oldu. Orada devlet desteğini kabul edecek Alevi dedelerini ‘düşkün’ ilan etme, yani ‘dışlama’ tehdidi savruldu…
Her önüne gelen bir başkasını düşkün ilan edemez. Herkes bu konuda otorite değildir. Bunu ancak mürşit kişiler yalnızca taliplerine yönelik olarak yapabilirler. İkinci olarak da yüz kızartıcı türden o kadar büyük bir hata veya suç olur ki; toplum içinde o kişi kendiliğinden düşkün durumuna düşer. Alevi bu devletin vatandaşı değil mi? Vergisini ödediği kendi devletinden destek alması niçin hata veya suç olsun? Bir kişi veya topluluk böyle bir söylemde bulunuyorsa Aleviliği bilmiyordur.
‘BAŞKA BİR DİLLE EĞİTİM OLAMAZ’
- Yine bu toplantıda Kürtçe kast edilerek "anadilde eğitim" çağrısında bulunuldu. "Eşit yurttaşlık" diye bir talep öne sürüldü. Bunlar Alevilerin istekleri mi?
Türkiye Cumhuriyeti üniter bir devlettir. Dilimiz Türkçedir. Başka bir dille eğitim söz konusu olamaz. Anayasa’nın ilk 4 maddesi açıktır… Eşit yurttaşlık söylemi ve anayasal düzlemde bunun talep edilmesi etnik kimlik siyasetinin işidir. Bu siyasetleri güdenler federatif bir yapı arzuluyorlar. Tabanları zayıf olduğu için Alevileri de saflarına çekmek, buraya dahil etmek istiyorlar. O nedenle ne Aleviler açısından ne de başka bir kesim açısından Türkiye’de böyle bir sorun olduğunu düşünüyorum. Biz Aleviler olarak kendimizi eşit yurttaş olarak görüyoruz. Ülkenin kurucu unsuruyuz. Yasalar ayrıdır, yasaların uygulanması sırasında doğan sorunlar ayrı. Hükümetlerden kaynaklı olumsuzlukları devlete mal etmiyoruz. Alevilerin zaman zaman bazı haksızlıklara maruz kalmaları uygulamadaki problemlerdir. Anayasa’nın 10. maddesindeki “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” iradesi tam uygulansa zemin bulamazlar.
‘ALEVİLİKLE İLGİSİ YOK’
- Toplantının sonuç bildirgesinde kuruluş yıllarında Cumhuriyet’e karşı çıkan isyanlar "Koçgiri ve Dersim" öne sürülerek "Cumhuriyet tarihiyle yüzleşme" ifadeleri var. Son zamanlarda alttan alta bir "Atatürk düşmanlığı" da körükleniyor…
Bahsettiğiniz söylemleri kullananları ikiye ayırıyorum. Bilinçli olarak kullananlar ve bilmeden kullananlar. Bilinçli olarak dile getirenlere karşı tavrımız nettir. Bu olaylarda mesele Alevilik değildi. Alevilik talebi yoktu, Alevilikle ilgisi de yoktu. Alevilerin o tarihlerdeki tavrını Hacı Bektaş Veli Dergâhı’nın Postnişini Ahmet Cemalettin Çelebi ve Dersim Mebusu Diyap Ağa temsil eder. Alevilerde Türk, Kürt, Zaza fark etmeksizin Atatürk’e sevgi ve saygı vardır. Cumhuriyet ilkelerine sıkı sıkıya bağlılık olarak da yansır. Köylerimizde ve cemevlerimizde kimsenin zorlaması olmaksızın Atatürk fotoğraflarının olması söylediklerimin bir kanıtıdır.
‘EMPERYALİST PROJE’
- Aleviliğin ayrı bir "din" olduğunu, Hz. Ali ve 12 İmam’ın gizlenme figürleri olduğunu iddia eden akımlar türedi. Bu yorumlara ilişkin ne söylersiniz?
Aleviliğin yaradanı Allah, dini İslam, peygamberi Hz. Muhammed, kitabı Kuran, velisi Hz. Ali, yolu 12 İmam’dır. Aksi lafügüzaftır. Aleviliğin İslam’ın dışında ayrı bir din olarak konumlandırılmak istenmesini emperyalist bir proje olarak değerlendiriyorum. Kısaca ‘Alisizler’ diye adlandırabileceğimiz bu hareket batıdan yönlendiriliyor. Batılı hakim güçler iki yüzyıldır Türk toplumunu bölme, olabildiğince küçük parçalara ayırma hedefi güdüyorlar. Bölücü ve Türkiye düşmanı unsurları da kullanıyorlar. Onların yayınlarını izlediğiniz zaman bunu daha iyi görebilirsiniz. Pek çok yurtdışı seyahatimde de özellikle Almanya’da, bunu hissettim. Ne Türkiye’ye zarar verme ne de Aleviliği yozlaştırma konusunda hiçbir başarı şansları yok.
- Eklemek istediğiniz başka bir şey var mı?
UNESCO, 2023’ü Aşık Veysel yılı ilan etti… Aşık Veysel bütün toplumu din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin kucaklamış bir halk ozanı. Büyük bir Türk değeri. “Veysel sapma sağa sola/ Sen Allah'tan birlik dile/ İkilikten gelir bela/ Dava insanlık davası” dediği ‘Birlik Destanı’ isimli şiirini herkes okumalı.
HÜSEYİN HÜRREM ULUSOY KİMDİR?
24 Mayıs 1953'te Hacıbektaş'ta doğdu. 1925'te tekke ve zaviyelerin kapatılması sırasında son Hacı Bektaş Postnişini olan Veliyettin Hürrem Çelebi'nin torunu Ali Celâlettin Ulusoy'un oğludur. Annesi yine Çelebi Ailesi’nden Emine Ulusoy'dur. İlkokulu Ankara Bahçelievler Alparslan İlkokulu'nda, ortaokulu yine aynı semtte bulunan Deneme Lisesi'nde okudu. Liseyi Çankaya Lisesi'nde tamamladı. 1982'de Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi'nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. 2016 yılına kadar Türkçe öğretmenliği yaptı. Serap Ulusoy’la evli olup, üç çocuk babasıdır. Ankara'da yaşamaktadır.
ATATÜRK’ÜN HACI BEKTAŞ ZİYARETİ
"Büyük önder Atatürk’ün Hacı Bektaş ziyaretinden bir kısa söylence anlatmak istiyorum. Erzurum ve Sivas Kongrelerini tamamladıktan sonra 23 Aralık 1919'da Mustafa Kemal Hacıbektaş'a uğrar. Ahmet Cemalettin Çelebi, o günkü Hacı Bektaş Dergâhı Postnişini, onu bir gece konağında ağırlar. İkramlarda bulunur. Kuvay-ı Milliye’ye maddi ve manevi desteğini bildirir. Bir ara baş başa kalır, gizli bir görüşme yaparlar. Cemalettin Çelebi, Mustafa Kemal'i uzun uzun dinledikten sonra ‘Paşa Hazretleri, sizin cesaretli ve basiretli idarenizde Türk milletinin düşmanı kahredeceğine inancım sonsuzdur. Yüce Allah'ın milletimize müyesser edeceği zaferden sonra, cumhuriyet ilanını düşünüyor musunuz?’ diye sorar.
“Mustafa Kemal heyecan ve dikkatle Çelebi'nin gözlerinin içine bakar, Çelebi'ye biraz yaklaşarak onun elini avucunun içine alır. Sır veriyormuşcasına, kulağına fısıldar şekilde, yavaş fakat kararlı bir sesle ‘O mutlu günün ilanına kadar aramızda kalmak kaydıyla, evet Çelebi Efendi Hazretleri’ der. Görüşmeden çıkarlarken Cemalettin Efendi kapıda karşılaştığı kardeşi, benim de babam olan Veliyettin Efendi'ye ‘Gazi Hazretleri ile Pir Evi protokolü imzaladık’ der. Yani ‘Çok önemli bir konuda görüş birliğine vardık’ demek istemektedir… Daha sonra Ahmet Cemalettin Çelebi ilk Meclis’te milletvekili ve Başkanvekili olmuştur.”