15 Ocak 2025 Çarşamba
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Haçlı Seferleri tarihinin anlattıkları-1: İslam uygarlığının insanlığa katkısı

İslam kaynaklarının tarihinde ve derinliklerinde yatan uygarlık birikimi anlaşılmadan ne Türk devrimi anlaşılabilir ne de insanlığın ilerlemesi açıklanabilir

Haçlı Seferleri tarihinin anlattıkları-1: İslam uygarlığının insanlığa katkısı
A+ A-
FERDİ TANHAN / VATAN PARTİSİ ÖNCÜ GENÇLİK GENEL SEKRETERİ

Biz, bu tartışmaya Haçlı Seferleri tarihinin anlattıkları üzerinden katılmak istiyoruz. İslam’ın altın çağına balta vuran bu seferlerin hem Batı’nın o dönemdeki gericiliğini hem de Doğu’nun 7.-15. yüzyıllar arasındaki öncülüğünü çok iyi açıkladığını düşünüyoruz. Türklerin, İslamiyet havzasında medeniyetin önderliğini almasıyla örtüşen bu seferleri incelemenin birçok bakımdan faydalı olduğu görüşündeyiz. Bu konuya girmeden önce Haçlı Seferlerinin ortaya çıktığı tarihsel süreçte İslam uygarlığının insanlığa katkılarının altını çizmek gerekir.

UYGARLIĞIN BEŞİĞİ ASYA GELENEĞİ

Batının yalan imalatına kanan ilericilerimizin İslam’a, Hz. Muhammed'e, Osmanlı ve Selçuklu mirasına karşı düşmanlık gütmesinin nedeni Batı’dan yayılan hurafeleri bilim zannetmeleridir. Bu hurafelerin en büyüğü “bilimin yalnızca Antik Yunan ve Batı kaynaklı” olduğudur. Bilim de insanlık ve uygarlık gibi Doğu’da başlamıştır. Uygarlıkların en önemli özelliği farklı toplumların birbirleriyle ilişkilerinden doğması ve sentezlenmesiyle oluşmasıdır. Batı merkezli dünya görüşleri ise bu gerçeği atlayarak, bütün ilerlemenin kaynağı olarak salt kendi dayandıkları tarihi göstermektedirler. Bilimin ve ilerlemenin merkezi olarak Batı’nın gösterilmesi emperyalistlerin ezilen dünyaya yaydığı terörün ve vahşetin bir perdesi olarak kullanılmaktadır.

İSLAM UYGARLIĞI’NIN ORTAYA ÇIKIŞI

Hz. Muhammet bütün Arapların tek bir otorite etrafinda birleşmesini gerekli ve kaçınılmaz kılan koşulların içinde “Allahın birliği ve bütün müslümanların kardeşliği” programıyla iktidara geldi. 7. Yüzyıl’da ortaya çıkan bu program, ilerleyen yüzyıllarda Hz. Muhammed’in önderlik ettiği devrimin büyük bir imparatorluk, bilim ve uygarlık hazinesi yaratmasını sağladı. Peygamberin “bilim adamlarının mürekkebi, şehitlerin kanından daha kıymetlidir” sözünü ve müslümanlara yaptığı “bilim Çin’de dahi olsa gidip alınız” öğüdünün yarattığı uygarlıktır bu.

Uygarlıkları uygarlık yapan merkezi siyasi otoritenin kavimleri birleştirme yeteneğidir. Bu yetenek onların ticaret yolları üzerindeki egemenlik isteklerinin sonucudur. Uygarlıklar felsefi ve siyasi öncü konumlarına bu yetenekleriyle başlangıç yaparlar. Coğrafi fetihler, askeri başarılar ekonomik ilerleme için şarttır. Bu ekonomik ilerlemenin sürdürülebilmesi beslenme, ulaşım, taşınma, barınma, silahlanma alanlarında teknolojinin gelişmesine bağlıdır. Fethedilen geniş toprakların idaresi, tarım arazilerinde verimin arttırılması, ticaretin yaygınlaşması özetle üretim gücünün arttırılmasına duyulan ihtiyaç bilimsel atılımların önünü açar. Bilimsel atılımlarla birlikte kültür ve sanat hayatı hiç olmadığı kadar canlanır.

İslam uygarlığı yayıldıkça bu yayılmanın getirdiği barış ve güven iklimi içerisinde ve artan toplumsal etkileşimler çerçevesinde olağanüstü canlı bir fikir ve bilim hayatı ortaya çıkar. Ticaretin gelişmesiyle yaratılan büyük zenginlik, bilimle uğraşan geniş bir zümrenin ortaya çıkmasına neden olur. Bilimsel gelişmeye duyulan ihtiyaç İslam Uygarlığının yaptığı sosyal ve siyasal düzenlemeler sayesinde bir anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğar. Anka kuşunun külleri antik dönem Batı filozoflarının ve bilim adamlarının eserlerinde bulunur. Bu eserlerin çevirisi bir taklite ve tekrara değil elde edilen bilgilerin eleşitirilmesine, olgunlaşmasına ve ilerletilmesine neden olur. İslam coğrafyasında astronomi, matematik, tıp, fizik, kimya ve eczacılığın altın çağı bu sayede başlar.

Sümer, Asur, Babil, Hint, Mısır, Grek ve Roma uygarlığının yarattığı bilimsel birikim İslam uygarlığının 7 iklimde geliştirdiği ticaret ilişkileri ve coğrafi fetihler sayesinde özümsenerek bütün dünyanın malı olur. Arapça, 9-12. yüzyıllar arasında dünyada tıp, felsefe, tarih, din bilim, gökbilim ve coğrafya konusunda yazılan eserlerin rakipsiz bilimsel dilidir.

İslamın ortaya çıktığı 7. yüzyılda Yunan ve Latin kültürü ise çöküş sürecindedir. Bu kültürü devam ettirmesi beklenecek tek siyasi güç olan Bizans ise antikçağdan kalan bilim ve sanat yapıtlarının yok olmasının baş sorumlusudur. Bu yüzyıllarda Batı’dan yaratılan herhangi bir teknolojik ve bilimsel gelişmeye örnek verebilir miyiz? Ancak 7. yüzyıldan itibaren bütün bilimsel gelişmelerin merkezinde İslam Uygarlığı vardır.

Bağdat’taki, Kahire’deki, Kordoba’daki, Teledo ve Semerkant’taki gözlemevlerini Roma’da, Londra’da, Paris’te, Berlin’de bulmak mümkün değildir. Oralarda gözlemevi yerine engizisyon mahkemelerinin karanlığı hüküm sürmektedir. Batı’da kadınlar cadı olmak gerekçesiyle canlı canlı yakılırken Bağdat’ta El Mansur’un ürünü olan gözlemevi sayesinde yıl süresi kesin olarak hesaplanmıştır. Güneş tutulması izlenmiş, çeşitli gök taşları keşfedilmiştir. Yerkürenin hareketliliğini tartışmaya açarak, Kopernik ve Kepler’e asırlar öncesinden yol göstermişlerdir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük 20 gökbilimcisi arasında sayılan el- Batani, gök biliminin temel kanıtlarından birini ortaya atan Ebu Vefa Buzcani bu okuldan yetişmiştir. Nedense sarkacı ve güneş saatini bulan Ali İbn Yunus batıcılarımız arasında ünlü değil adeta mimlidir. Selçuklu mirasına burun kıvıranlar Selçuklu Sultanı Melikşah'ın gökbilimine olan tutkusunu bilmemektedir. Melikşah’ın teşvikiyle yapılan çalışmalarda ortaya çıkan takvim, ondan 500 yıl sonra ortaya çıkan Gregoryan takviminden çok daha doğru sonuçlar vermektedir. Bu takvimin mimarı ise İslam düşmanlarının hiç anlamadığı ölümsüz şiirlerin sahibi olan Ömer Hayyam’dır. Uluğ Bey zamanında en yüksek dönemine ulaşan bu gökbilimi çalışmaları antikçağ ve modern zamanlar arasındaki düğümü atmıştır. Batı uygarlığı, Aya ayak basabildiyse bu bin yıl öncesinde İslam Uygarlığının yarattığı ufuk sayesindedir. Neil Armstrong’un attığı adımlar, Uluğ Bey’in bakışlarında gizlidir.

İSLAM DÜŞMANLIĞI YAPANLARA SORULAR

İslam Uygarlığına düşmanlık yapanlara sormak istiyoruz: Matematikte bugün kimin geliştirdiği sayıları kullanıyoruz? Cebiri, logaritmayı, kesirli sayıları kullanmayı kime borçluyuz? Pusulanın denizde kullanılmasını kim sağladı? Alkol, sülfirik asit, potasyum, aminoasit, sodyum, nitrat, eriyiğ ve civanın üretilmesini kime borçluyuz? Kimyanın eczacılıkta kullanmasını hangi uygarlığın bilim adamlarına borçluyuz? Güçlü olmak için içtiğiniz pekmezin, yaralarınıza sürdüğünüz merhemin kim tarafından insanlığa kazandırıldığını merak etmiyor musunuz? Çaya attığınız şekerin, bal niyetine içtiğiniz şerbetin, ağzınızı tatlandıran şurupların yarattığı mutluluğu kim yarattı? Barutu ilk top güllesini ateşlemek için kullananlar kimlerdi? Raze’nin, İbni Sina’nın, Ebul Kassis’in ve İbn’i Zöhre’nin kitapları olmasa Batı uygarlığı Tıp adına üniversitelerinde ne okutacaktı? Bugün virüsle nasıl mücadele edilecekti? Katarakt ameliyatını, Sezeryan operasyonunu ilk kim yaptı? Patoloji, fizyoloji, tedavi, ilaçlar ve temizlik konusunda İbni Sina’nın yazdığı eserlerin 19. yüzyıla kadar okutulması İslam Uygarlığının eriştiği bilim seviyesini açıklamıyor mu? Felsefede, 7.- 15. yüzyıllar arasında Batı’da yaşayan, Farabi, İbni Bacce, İbni Tuheyl ve İbni Rüşd düzeyinde bir tek isim gösterebilir misiniz? Devlet teorisi ve tarihte Batı’nın İbn-i Haldun ve Nizammülmülk’e erişmesi için kaç yüzyıl gerekti? İbn-i Batuta gibi seyyahlar olmasaydı eski kavimler arasındaki bilgilerimizin ne kadar daralacağının farkında mısınız? Ekvatorun bir derecelik açısının ağırlığıyla dünyanın büyüklüğünü hesaplayan bir Ali Kuşçu’su var mı Avrupa’nın?

Ne var ki elde edilen bu birikim zamanla hız kaybetmiştir. Ticarette iç bölünmelerin yarattığı tıkanıklıklar, Haçlılardan gelen güçlü saldırılar ve felsefe ve siyaset alanında kökleşmeye başlayan doğmalar yüzünden bu ilerlemenin duraksadığını görüyoruz. İslam uygarlığının gerilemesinde ticaret yollarının değişmesi, batıda ticaret burjuvazisinin doğuşu, Amerika'nın keşfi ve yeni tarım alanları, yükselen burjuvazinin bilim ihtiyacı da ilerleyen yüzyıllarda çok etkili oldu. Biz yoğunlaşacağımız nokta olarak Haçlı seferlerine bu noktada ayrı bir önem veriyoruz. Batı Asya merkezli bilimsel atılımların çürüyen Batı tarafından duraklatılması bugün açısından da çok anlamlıdır. Bu duraksamanın aşılmasını sağlayan kavimlerin Türkler olması da bizim için ayrıca önemlidir. İslamiyeti kabul eden Türklerin, bütün bu birikimi kucaklayarak nasıl ilerlettiğini, Haçlı Seferlerine karşı İslamı nasıl savunduğunu bundan sonraki yazılarımızda işleyeceğiz.

DEVAM EDECEK
Son Dakika Haberleri