Hale Gür, Aydınlık'a konuştu 6: Bana 'Deyişi seviyorsan git mutfakta oku' dedi
'Türk Müziği Konservatuarı'nda öğrenciyseniz beni dinlemeyin, benim dinlediklerimi dinleyin. Beni dinlerseniz ben ikinci kopyayım, siz üçüncü kopya olursunuz' diyorum. Biz de taklit etmeye çalışıyoruz ama hiçbir zaman yöre sanatçısı gibi olmaz tabi
TRT'nin değerli sanatçılarından Hale Gür, söyleşimizin bu bölümünde televizyon programında okuduğu deyişten sonra Nida Tüfekçi'den işittiği azarı gülümseyerek anlatıyor. Gür, teknolojik ilerlemenin her şeyde olduğu gibi türküleri de yozlaştırmasına rağmen geçmişe özlem duymanın bir anlamı olmadığı görüşünde.
- Hocam genelde hangi yörelerden türküler okudunuz?
Ben Teke yöresinin dışına çok fazla çıkmadım. Ama mesela çok beğendiğim bir deyişi okudum. Sevdiğim için okudum. Galiba yine Ahmet ile televizyonda bir program yaptık. “İki Solistten Türküler” diye. Ahmet, Ege’den türküler okudu. Ben de “Bu defa deyiş okuyacağım” dedim, okudum. Aradan belki bir ay geçti, Nida Hoca geldi İzmir'e. Sanıyorum bir toplantı vardı. “Hocam hoş geldiniz” dedim gittim elini öpmek için. “Ben sana küstüm” dedi. “Hocam niye küstünüz bana, ne yaptım” dedim. “Sana iki imzalı bir mektup gönderecektik Neriman hocanla, neyse geliyorum diye yazmadık” dedi. “Ne yaptım hocam” dedim. “Sen Turan Engin misin deyiş okuyorsun. Sen kimsin deyiş okuyacaksın. Ben o programda Hale Gür’ü duyunca oturdum gurbet havası dinlemek için. Sen beni nasıl hayal kırıklığına uğratırsın. Bir daha duymayacağım” dedi.
“Ama hocam çok seviyorum” dedim. “Seviyorsan mutfakta oku” dedi.
Bir de Azeri okudum. Azeri türküleri seviyordum. O türkünün de ilginç bir durumu vardı. Onu okulda öğrencilerimle ders olsun diye de okudum. “Bahar gelen de men de” türküsü. “Uçmaya yok kanadım-Benim laledir adım” aralarında nefes alarak söylersen, sonunda çok uzun bir bölüm var, oraya nefesini yettirebiliyorsun. Okudum kasete aldım ve öğrencilerime bakın böyle aralarda nefes alarak okursunuz diye. Çünkü başka nefes alacak yer yok türküde.
- İ. Can: Çok değişik türkülerinin notasını yazdınız.
Evet, Muzaffer Sarısözen Hoca'nın derlediği türkülerin bir kısmının notasını yazdım.
- İ. Can: Notası yazılmayan türkülerden yazdıklarınız vardı. Ordu, Fatsa gibi. Sizin türkülerden ben de aldım, çalıştım.
- Türkülerimizin bugün geldiği noktayı beğeniyor musunuz?
Beğeniyorum diyemem tabii.
'TÜRKÜ STATİK DEĞİL YAŞAYAN BİR ŞEY'
- Ya da sizin döneminizdeki o türkü coşkusu bugün var mı?
Yok ama şöyle bir şey söyleyebilirim. Türkü yaşayan bir şey. Statik bir şey değil. Onun için bu değişimleri normal karşılamak gerekir. Çünkü artık radyolar, cihazlar, internet var, her şeye ulaşıyor insan. Önceden ulaşamıyordu, dağların çevirdiği bir alanda sabit kalıyordu. Onlar kendi müziklerini üreterek onu yaşatıyorlardı, uzun yıllar. Şimdi o insanların türkü üretmeye ihtiyacı da yok. Çünkü o ihtiyaçlarını buluyorlar. Her yere ulaşabiliyorlar araçlarıyla. Oradaki müzikleri alıyorlar ve böylece yozlaşma oluyor mecburen. Ama bunu her şeyde görebiliriz. Yani kullandığımız alet edevatta da. Köylerde artık o çamaşır makinesinde yayık gibi kullanıp ayran, tereyağı yapıyorlarmış. Geleneksel araçlar kullanılmıyor. Onlar sadece tarihten birer berfe gibi kaldıkları için bu da doğal. Yani özlemenin bir anlamı yok. Ama çok şükür ediyorum ki artık sanal medya, bu kayıt cihazları var. Ben okuduğum eserlerimi buluyorum orada. Zamanında okumuşum ve unutmuşum. Kimler yüklemiş, nasıl olmuşsa orada var. Bakın sağ olun sizler de bizlerin yaşadıklarını belge yapıyorsunuz. Buralarda türküler kalıyor, ilgilenenler oradan alabilecekler.
- Repertuvara giren derlenmiş beş bin türkü var. Belki de bin, bin beş yüz adedi Yurttan Sesler Korosu tarafından söylenip Türkiye’ye tanıtılmış. Daha bilinmeyen türküler olduğu söyleniyor.
Evet okunmayan türküler çok var.
- O dönemde derlenen yeni türküler bütün Türkiye'ye duyurabilecek Radyo ve Yurttan Sesler Korosu gibi araçlar vardı. Bu çalışmayı sürdürecek araçlar bugün var mı?
Maalesef yok, evet. O geleneksel koro yapısı da kalmadı.
- İ. Can: Sadece koro için değil. Koro aslında sanatçılar arasında hem usta çırak ilişkisini hem de tatlı bir yarışmayı teşvik ediyordu. Hale hanım korodan geri kaldım diye çok çalışmış. Öteki de ben de geri kaldım diye çalışıyor. Koro sadece türkü söyleyen değil, takım içinde tatlı bir yarışmaydı aynı zamanda.
'YÖRE KONSERLERİNE AHMET GÜNDAY'LA GİDİYORDUK'
Siz türküleri okuduğunuz dönemde, Ege’ye bakınca, hocalarınız efsane tabii ki. Ama siyah beyaz televizyonla birlikte öne çıkaran iki kişi var. Hale Gür ve Ahmet Günday. Rahmetli Ahmet Günday ile üç gün önce söyleşi için konuştuk, görüşecektik. Biz söyleşi yapamadan kaybettik kendisini. Değerli sanatçımız Günday’ı anlatmak size düşer.
Nur içinde yatsın. Canım arkadaşım. Ahmet'le biz aynı kuşağın sanatçılarıyız. Yöre konserlerine beraber gidiyorduk. Her yere bizi birlikte davet ediyorlardı. Güzel bir ikili olduk, Televizyonda bizi ikili olarak çıkartıyorlardı. Bir anımı da sizlerle paylaşayım.
Aydın’dan bir okul müdürü aradı. “Gelmezsiniz dediler ama ben yine de arayayım dedim. Yardımlaşma derneği olarak okulumuzun bahçesinde bir konser yapacağız. Bahçede sıralardan sahne yapacağız ve çevreden de çok gelecekler olacak.” dedi. “Hani siz gelirseniz çok yardım toplarız. Gelir misiniz” dedi. “Gelirim” dedim. “Başka kim gelir” dedi. “Ahmet Bey” dedim. Güzel bir köydü. Çevrede ne kadar belediye başkanı, emniyet eşrafı varsa gelmiş. Herkesle tanıştık, kuliste sohbetler ettik. Biz de sahnede yerimizi aldık. Önce ben, sonrasında da Ahmet sahneye çıkacaktı.
Çok nezih bir seyirci vardı. Türkülerimizi söylerken bir ara seyircilerin bulunduğu yerde bir kargaşa oldu. Baktım sahnenin kenarına kasketli, göbekli bir beyefendi gelmiş bana işaret ediyor. İstek verecek herhalde dedim. Türkümü söyleye söyleye gittim yanına. Baktım kağıda, “Pеtrol” şarkısını söyler misiniz yazıyor. 1980 yılında Eurovision’da Ajda Pekkan “Petrol” şarkısıyla katılmıştı. Sahnenin ortasına yürürken yine seyircide bir kıpırtı oldu. Baktım bir demet bin liralık çıkarmış sahne kenarına sıralamış. Yüzüm asıldı tabii. Türküyü bitirdim ve mikrofondan, “Sayın konuklar mutlu musunuz, eğleniyor musun, nasıl gidiyor. Bu beyefendi benden bir istekte bulundu. Petrol'ü söylememi istiyor. Bunun için paraları sahnenin kenarına diziyor. Ben buraya gelirken zaten ücretimi almıştım. Şimdi izninizle içeriye giriyorum.” dedim ve sahneden indim.
SANATÇI, HANÇERESİ İLE BEYNİNİ KULLANIRSA SAYGIN VE KALİTELİ OLUR
1980’li yıllarda Nida hoca İzmir’e bir haftalık çalışma için gelmişti. Bizlere derlemecilik ve çeşitli konularda eğitim vermişti.
Üst sıra soldan sağa, Meryem Şenocak, Sevil Korurer, Saime Cantürk, Çiler Şatıroğlu. Ön sıra Meryem Ün, Nazan Balkır, Perihan İpekkentli, Nida Tüfekçi, Hale Gür, Havva Karakaş ve Hediye Ağaoğlu.
Sevgili Kızımız Hale,
Geçen TV Konserini, Hoca hanımla zevkle izledik.
Aslında bu mektubu sen bekliyordun. İçinden diyorsun ki Hocadan mektup gelecek.
Geçmişi düşünürken, bazı itirazlar karşısında nasıl direndiğimi ve burada ne kadar isabetli karar aldığımı bir kere de sen ispatladın.
Sanatçı, hançeresi ile beynini kullanırsa saygın ve kaliteli olur.
Sanatçı icrasında hava ve hevesler seline kapılarak modaya uyanlar, moda bitince biterler.
Sen bize bunu, Hoca Hanımı takip ederek ispat ediyorsun
Daha iyi olacağından hiç kuşkum yok.
İçten eleştirilerime gelince, sazlar yarım ses daha tiz olsa idi sonuç daha parlak olurdu.
İğdenin Dalları ve o gruptaki türkülerde metronom biraz daha ağır olursa ifade daha güçlü olur.
İstersen aynı programı belirtilen koşullarla radyo için yeniden yap, ikisini kıyasla.
Bunlara rağmen zevkle izlediğimiz program için sana teşekkür eder, başarılarının devamı dileklerimizle gözlerinden Hoca Hanımla ve ben öperiz.
Nida Tüfekçi / Yıl 1980
HALE GÜR'ÜN MEŞHUR ETTİĞİ TÜRKÜ:
HARMANA SERERLER SARI SAMANI
Harmana sererler sarı samanı
Hiç gitmiyor Emirdağı'nın dumanı (kara dumanı)
Gel otur yanıma canım sevdiğim
Ayrılık mı olur bayram zamanı (yayla zamanı)
Çeşmenin başından işmar eyledim
Bir sevgi sevdim de pişman eyledim (pişman eyledim)
Keşke bu sevgiyi sevmez olaydım
Beni anamınan düşman eyledin (düşman eyledin)
Divane mi deli miyim hele ben
Bir yar için dolaşırım çöle ben (susuz göle ben)
Bana sevdiğinden vazgeç diyorlar
Deli gibi sevdim vazgeçemem ben (ayrılamam ben)
Yöresi: Afyon-Emirdağ
Kaynak Kişi: Halil Rıfat
Aydemir-Pınar Halaç
Derleyen: Hüseyin Yaltırık-Reyhan Altınay
Notaya Alan: Hale Gür
Makamsal Dizi: Kürdi
Türü: Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 6 Ses
YOĞURT ÇALDIM GAZANA LOL LOL LO
Yoğurt çaldım gazana da (lol lol lo)
Selam söyle yazana (lol lol lo)
Cennet nasip olmasın da (lol lol lo)
Aramızı bozana (lol lol lo)
Lol lol lo'sun yeşil yar lol lol lo
Fistanını deşir yar lo lo lo
Hopla pabuç yırtılsın da (lol lol lo)
Sevda serden gurtulsun (lol lol lo)
Sırtındaki can cana da (lol lol lo)
El değmeden yırtılsın (lol lol lo)
Lol lol lo'sun yeşil yar lol lol lo
Fistanını deşir yar lo lo lo
Yöresi: Afyon-Emirdağ
Kaynak Kişi: Halil Rıfat Aydemir-Pınar Halaç
Derleyen: Hüseyin Yaltırık-
Reyhan Altınay
Notaya Alan: Hale Gür
Makamsal Dizi: Hicaz
Türü: Aşk-Sevda
Ses Genişliği: 7 Ses
ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA İKİ TÜRKÜMÜZ:
Önüne Guşanmış Yandımdan Öynük ve Çattılar Gazan Taşını