Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Halet Çambel: ‘Karatepelilerin, Torosların anası’

Profesör Halet Çambel ilklerin öncüsüydü. Çünkü o ilk Türk kadın arkeolog, ilk Hititolog, ilk Türk kadın eskrimci, Berlin’de düzenlenen olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcu ve ilk açık hava müzesini düzenleyen kişiydi.

Halet Çambel: ‘Karatepelilerin, Torosların anası’
A+ A-
NİLAY ÖZÇETİN

Yüzyıllık yaşamını kelimenin tam anlamıyla dolu dolu yaşamış, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaşlaşma sürecinin hemen hemen her alanında çalışmalar yürütmüştür. Arkeolog, çevreci, eğitmen, dil bilimci, mimar, planlamacı, etnograf, düşünür gibi farklı bilimsel kimlikleri ile tanınmıştır. Sporcu, köycülük önderi, köy öğretmenidir. Karatepe Dağları’nın "Halet Bacısı"dır...

Her şeyin ötesinde Cumhuriyet’in ilkelerine, çağdaşlaşmaya yürekten inanan bir aydındır; tüm yaşamını da bu ilkelere göre düzenlemiştir. Her yaptığı işi görev olarak bilmiş, bu nedenle yaptıkları ve başardıkları ile hiçbir zaman övünmemiştir.

Halet Çambel’in ailesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun önde gelen aydın ailelerinden biridir; babası Hasan Cemil Bey, Mustafa Kemal Atatürk’ün yakın arkadaşlarındandır. Almanya’da askeri ataşelik yapmış, Türk Tarih Kurumu’nun kurucularından olup, uzun süre başkanlığını yürütmüştür. Annesi dönemin Berlin Büyükelçisi İbrahim Hakkı Paşa’nın kızı Remziye Hanım’dır.

Halet Çambel birçok batı diline ana dili kadar hâkim olmasının yanı sıra Ön Asya’nın yok olmuş dillerinde de uzmanlaşmış, dönemin önde gelen düşünürleri, bilim insanlarıyla beraber çalışmıştır. Farklı ve seçkin aile ortamına karşın, 1939 yılından itibaren yaşamının büyük bir kısmını arazide, dağlarda, köylerde en güç koşullar altında hiç şikâyet etmeden, kendi seçtiği yaşam şekline gönülden bağlanarak sürdürmüştür.

Kendisine sıradan gelen efsaneleşmiş alan çalışmaları yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce Afyon’un Frig Yaylası’nda başladığı ve savaşın başlamasıyla yarım kalan çalışmayı tek başına sürdürmüş, iki kez paraşütle indirilmiştir. Alman casusu kuşkusuyla tutuklanmış, ancak yine de geri dönerek ısrarla çalışmalarına devam etmiştir. Karatepe Dağları’nda eşkıyaların kol gezdiği dönemde tek başına atla gezmiş, konaklamış ve bölgede "Halet Bacı" adı efsaneleşmiştir. 14 Ocak 2014 tarihinde yapılan cenaze töreninde onu en iyi tanımlayan konuşma, "O sizler için bilim insanıydı, arkeologdu, eğitmendi, ancak o Karatepe’lilerin, Toroslar’ın Anasıydı" sözü olmuştur.

Yaşar Kemal, Halet Çambel sorulduğunda onun hakkında şunları söyler: "Yeraltını gün yüzüne çıkarmak Halet’in büyük hüneriydi. Yer üstündeki insanlar da ondan yepyeni bir dünya öğreniyordu. Okuldan kaçan, gönderilmeyen kızları okula gönderiyordu. Halkın içinde o bir büyüydü."

İç Anadolu Yaylası Çambel’i çok etkiler. Sık sık "Orta Anadolu bozkırlarında güneşin batışı ve gece karanlığının bastırması bir başka olur" sözünü tekrarlardı.

Çukurova Çambel’in yaşamının ayrılmaz bir parçası olur. İlk çalışmaya başladığı Karatepe-Aslantaş, Ceyhan Irmağı’nın Andırın Ovası’ndan sonra girdiği sarp, dağlık ve ormanlık bir bölgeydi. Yol yoktu, devletin olanakları henüz buraya ulaşmamış, ormancılıkla geçinen birkaç fakir köy, yılda iki kez geçen Türkmen aşiretlerinden başka kimsenin uğramadığı bir yerdi. Çambel kültür savaşını bu ağır koşullarda verdi. Ortaya önemli eserler çıkardı ve daha sonra Hitit resim yazısının çözülmesini sağlayacak çift dilli yazıtları buldu.

Kazı ekibi için bu çalışmalar yeterliydi, çalışmayı bitirme kararı almaları Çambel’i çok sarstı. Ortaya çıkanların birleştirilerek yerinde kalması ve doğal güzelliği ile korunması gerekirdi. O yıllarda işsiz ve sol kimliği nedeniyle tümüyle dışlanmış olan eşi Nail Çakırhan ile birlikte çevreyi korumak için Türkiye’nin ilk milli park uygulamasını gerçekleştirdiler. Köylüyü eğittiler, köylünün iş sahibi olması için kurslar açtılar, yerel kültürün bozulmaması için el sanatlarını belgelediler, desteklediler. 1960’lı yıllara gelindiğinde Karatepe-Aslantaş Türkiye’nin ilk Açık Hava Müzesi, ilk Milli Parkı, ilk ayrıntılı etnografik belgeleme çalışması ile ünlendi, başka yerlere örnek oldu. Daha da önemlisi özelliğini yitirmeden günümüze kadar süregeldi.

Halet Çambel, defalarca yurtdışına gidip gelmiş, ama kendisini Anadolu’ya adamış bir bilim kadınıydı. Onun Anadolu’ya olan aşkını, belki de en iyi söylediği şu sözlerden anlayabiliriz: "Bir lahit içinde ekili bir domates bir ailenin geçim kaynağı. Bu lahiti nasıl kurtaracaksınız? Domates sorununu kolay çözemiyorsunuz tabii; çünkü bir gerçekle karşı karşıyasınız. Bunun doğurduğu problemi çözmek için ülkenin sosyal problemlerini bilmek gerekir. Bu nedenle Anadolu’da yaşamak, belki daha önemlisi Anadolu’yu sevmek gerekir."

Çambel bir akademisyendi. Akademisyen olmanın gereğinin bilime ve kendine olan saygıyı yitirmemekte olduğuna yürekten inanmıştı. Yeni kuşakların çağdaş bir anlayışa sahip olarak yetişmesine önem verdi. Onlara kalıplaşmış bilgileri ezberletmeye çalışmadı. Öğrencilerine söylediği şu söz Çambel’in eğitim anlayışının en açık tanımıdır: "Siz okuma yazma biliyorsunuz. Bütün bilgi kitaplarda vardır. Ben size yarın değişecek olan bilgiyi belletmekle yükümlü değilim. Ben size bu bilgiyi nasıl öğreneceğinizi ve nasıl kullanacağınızı öğretirim."

Halet Çambel’in sanata da katkısı olmuştur. Yakın arkadaşlarından Ruhi Su’nun ilk 45’lik plaklarını çıkarmasında hem maddi hem de manevi destek olmuştur.

Nâzım Hikmet ile şiirler yazan, bir dönem aynı hapishaneyi paylaşan Nail Çakırhan ile evlenir Çambel. Ailesinin başta karşı olduğu bu evlilik, Çambel’i Nâzım Hikmet’in satırları ile tanıştırır. Ünlü şair, "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim" başlıklı otobiyografik romanında hapishane koridorlarında hakkını arayan, âşık olduğu adamla görüşmek isteyen Çambel’den şöyle bahseder: "Bağıran, genç ve güzelliği tuhaf bir kadın. Babası mebus, kocası komünist, koyu esmer bir oğlandır..."

Çambel’in bir de sporcu yönü vardır. Kürekçilik, okçuluk, bisiklet, judo ve binicilik bir kenara, olimpiyatlara katılan ilk Türk kadın sporcudur. Spor sosyoloğu İlknur Hacısoftaoğlu, Çambel’in Cumhuriyet kızı kimliğinin onun için ne kadar önemli olduğunu şu sözlerle anlatıyor bizlere: "Halet Çambel, kariyerini spor üzerine kurmuş bir kadın değil. Zaten yaşadığı dönemde kadınları daha ziyade öncü kadınlar olarak niteliyorum. Özellikle Cumhuriyet elitlerinin kızları gerçekten bir idealle vatana bağlılar, değiştirmeye, dönüştürmeye yönelik bir tutkuları var. Kendilerine ‘Cumhuriyet’in Kızları’ olarak misyon biçiyorlar."

Cumhuriyet’in ilanından yedi yıl önce dünyaya gelen Halet Çambel gerçekten de güzelliklerle dolu bir hayat yaşadı, Nâzım Hikmet’ten Yaşar Kemal’e birçok yazara ilham verdi, yaptıklarıyla binlerce hayatı iyi yönde etkiledi ve hep Atatürk değerlerine bağlı kaldı.

Halet Çambel’i ömrüne bu kadar çok iyiliği sığdırabildiği ve Anadolu’ya kendisini bu denli adadığı için ölüm yıldönümünde (12 Ocak 2014) minnetle anıyoruz...

Son Dakika Haberleri