Hangi AKP?
İfadelerinden Yasin Bey’in Milli Mücadele'ye sıcak bakmadığı izlenimini ediniyor insan. Milli Mücadele'yi, AK Parti’de başkanlık ettiği bir toplantı bitmiş de oturumu kapatıyormuş havasında anlatıyor... Bu üslup Mısıroğlu’nun vecizelerini çağrıştırıyor mu? İzleyen satırlar daha vahim. İnceleyelim
Geçenlerde bir dostumun dikkatimi çekmesi üzerine okuduğum Yasin Aktay’ın “Batı’yı Taklit Zemininde Bir Ulusalcılık İddiası” (9.08.2023) yazısı beni çok düşündürdü. Yazar “Ulusalcı Kemalistlere” ( ne demekse!) atıp tutuyor. Nereden çıktı bunlar şimdi? 28 Şubat ortamı tarih oldu, diyorduk; meğer öyle değilmiş.
Aynı gün yayımlanan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başkanlığında toplanan ve çoğunluğunu AK Parti’li bakanların oluşturduğu Milli Güvenlik Kurulu bildirgesi ise Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu Lozan için “Eşsiz fedakarlıklarla kazanılan Milli Mücadele'nin sonunda imzalanan Lozan Barış Antlaşması'nın 100'üncü yıl dönümünde tarihin Türkiye Cumhuriyeti'ne yüklediği mesuliyet”ten söz ediliyor. “Türkiye'nin bölgesinde bir asırdır barış ve istikrara temel teşkil eden antlaşma ile kurulan düzenin, milletin menfaatleri doğrultusunda tahkim edilmesine yönelik kararlılık teyit edildi.” ifadelerine ver veriliyor.
Birileri aklımıza alay mı ediyor? Hangi AK Parti’ye, hangi AK Partiliye inanacağız?
Bir yanda Cumhurbaşkanı var ama Yasin Aktay da öyle sıradan bir Partili değil. CV’si şöyle: AK Parti’nin eski Dışişlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı. 25. ve 26. Dönem Siirt Milletvekili. AK Parti Merkez Karar ve Yönetim Kurulu (MKYK) Üyesi, Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı, İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü. Diğer bir deyişle AK Parti’nin doruklarında gezen bir siyasetçi. ABD'de bulunmuş ama ne gibi çalışmalar yaptığı açık değil. Şimdilerde üniversitede dersler veriyor ve de Parti görevlerini yerine getiriyor; Yeni Şafak’ta köşe yazıları yazıyor.
Siyasetin bu kadar içindeki bir kişinin üniversitede ders vermesi eskiden yadırganırdı, şimdilerde olağan karşılanıyor. İdari Vesayet kırıldı, böyle oldu! Sorun kişiler değil kurumlar. Kafamda şimşek çaktıran yazıya döneyim.
KEMALİSTLERE ATIP TUTMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ
Milli Güvenlik Kurulu Lozan’ı yere göğe sığdıramasın, Yasin bey saydırıyor “Türkiye’nin uluslaşma sürecinin aynı zamanda abartılı bir ‘Batılılaşma’ (altını Yasin Aktay çizmiş) süreci olduğu çoğu kez göz ardı edildi.” Ve devam ediyor:
Attila İlhan, “Hangi” dizisi ile birçok can alıcı konuya ışık tutmuştu.
“Kendilerine ulusalcı, milliyetçi diyen birilerinin dayandıkları tarih içinde ‘kurtuluş’ (altını Yasin Aktay çizmiş) her ne kadar İngiliz-Fransız-İtalyan ve Yunanistan işgalinden ‘kurtuluş’ olarak görülüyorsa da, bu kurtuluşun bir sonraki safhasında neden o savaşılan düşmana benzemeye özendiren bir ideolojinin benimsendiği ve o doğrultuda bir program uygulandığı sorulmuyor. (Altını Yasin Aktay çizmiş) Önce bir tespit: Bu ifadelerden Yasin Bey’in Milli Mücadele'ye sıcak bakmadığı izlenimini ediniyor insan. Milli Mücadele'yi AK Parti’de başkanlık ettiği bir toplantı bitmiş de oturumu kapatıyormuş havasında anlatıyor. Bu üslup Mısıroğlu’nun vecizelerini çağrıştırıyor mu?
İzleyen satırlar daha vahim. Kurtuluştan sonra Kemalistler savaşılan düşmanın ideolojisini benimsemişler, onlara benzemeyi özendirmişler. Eskiden “İttihatçılar bizi gavur yaptı, camileri ahıra çevirdi.” derlerdi kafadarları şimdilerde daha inceltmişler söylemi. “Taç giyen baş akıllanır.” bu mu? Yasin Aktay aklını değil üslûbunu değiştirmiş sadece.
Yani, AK Parti yöneticilerinden Yasin Bey’in anlatımı ile Kuvvacılar şöyle ya da böyle düşmandan kurtulduktan sonra bakışlarını düşman saflara çevirmişler. Onları taklit etmeye başlamışlar. “Ne de olsa bir ideoloji bir medeniyet arayışı içindeler”miş.
Yasin Bey bu incilerin arasına Nazım’ın “Akdeniz’e bir kısrak gibi uzanan” dizesini de serpiştirmiş. Ne de olsa ODTÜ’lü ve Amerika’da ders vermiş bir sivil toplumcu aydın. İnsan bu ifadelere ne yanıt vereceğini şaşırıyor. Yasin Bey niye Batı’ya döndünüz yüzünüzü derken yön tayinini ihmal etmiyor. Doğu’ya baksaydınız diyor. Doğu’dan neyi mi kastediyor? Eskiden İslamcılar (Özal filan) “Doğu” derken Japonya örneğini verirlerdi, şimdilerde daha açık konuşuyorlar. “Bizi Arap dünyasından Arap dünyasını da bizden koparanlardan” yakınıyor. (Altını Yasin Aktay çizmiş) Meğer Mustafa Kemal Paşa yüzünü kendisi işgal altında yaşayan Mısırlılara dönmeli idi, demek istiyormuş.
Bir kez daha: Aklımızla alay mı ediyor Yasin Aktay'lar?
Burada bir çarpıtma var. Türkler Araplara hiç düşman olmadı. Mustafa Kemal Paşa sonuna kadar Araplarla diyaloğu aradı. Yasin Bey, Sykes Picot adını duymamış olabilir mi? Türkleri Araplardan (haklı haksız, ayrı) soğutanların Mekke Emiri Hüseyin, Arap Lawrence, İngiliz Hükûmeti vb. olduğunu duymamış olabilir mi?
İslam’ın Kutsal Yerleri’ni İslam'ın düşmanlarına teslim etmemek için askerlerine çekirge yediren Fahrettin Paşa’nın adını duymamış olabilir mi?
Galiba Yasin Aktay’ın beklentisi, Milli Mücadele'yi zafere ulaştıran Kemalistlerin ülkeyi o sıralarda İngiliz gemisi ile yurt dışına kaçmayı planlayan M. Vahdettin Efendi'ye teslim etmeleri… “Hasta adam”ı Kuvvacılar yarattı, değil mi?
Ayıptır günahtır!
Milliyetçilerin Sykes-Picot’nun kopyası Sevr’i yırtıp atmak için ne fedakarlıklara katlandıklarını duymamış olabilir mi?
“Ulusalcı Kemalistlerin” önlerine “çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma” hedefi koyduklarını, bunun için Batı’dan ilmi, çağdaş uygarlığın ekonomik-toplumsal -kültürel unsurlarını almak için elden geleni yaptıklarını biliyoruz. Yasin Bey'in “İlim Çin’de olsa gidip alınız.” Peygamber hadisinden de haberi yok galiba.
Dahası, AK Parti’nin (özellikle kendisinin) Batı’dan aldıklarının Kemalistlerin aldıklarından yüz kat fazla olduğunu değerlendiremiyor mu, itiraf edemiyor mu?
Batı taklitçiliği esas AK Parti'nin yıllar önce gönderdiği Mehmet Şimşek’e dört elle sarılması, ABD’den Merkez Bankası Başkanı ithal etmesi, Finlandiya’nın NATO üyeliğini oybirliği ile benimsemesidir. Kimi kandırdığınızı sanıyorsunuz?
Bir de Max Weber yakıştırması var. “Ulusalcı Kemalistleri” Max Weber’in “Protestan Ahlakı ve Kapitalizmin Ruhu”nda savunduğu önyargılarını paylaşmakla suçluyor, Weber’den ”Müslamanlar dinleri dolayısıyla geri kaldılar.” iddiasına yer veriyor. Bu da bir çarpıtma.
Bir kez “Kemalistlerle” Weber arasında ilişki kuran ilk kişinin Yasin Bey olduğunu belirtelim. Yanılıyor muyum acaba diye görüş aldığım Devrim Tarihi uzmanları gülüp geçtiler. “Uydurmuş” dediler. Evet uydurmuş Yasin Bey. Ulusalcılar Fransız Devrimi’nden, J.J.Rousseau’dan etkilendiler. Dahası, Sovyet Devrimi'nden de etkilendiler. Meraklılarına örneğin Mete Tuncay’ın, Mehmet Perinçek’in kitaplarını tavsiye edelim. Ama Weber’le ilişkileri olmadı. Ayrıca şunu hatırlatalım: Weber sadece Müslümanları değil, protestan ahlakı taşımayan herkesi yani Katolikleri, Protestanları da eleştirmişti.
SONUÇ
Yasin Aktay Bey kuşkusuz bir örnek, bir fani. Bizim açımızdan yani millet açısından Yasin Bey değil, bir bütün olarak AK Parti’nin serüveni önemli. Demek ki AK Parti içinde Cumhuriyet karşıtı görüşler, ümmetçi düşle, İhvancı savlar, özlemler uçuşmaya devam ediyor. Üstelik bu görüşlerin ABD kaynaklı olduğu kuşkusu artıyor. (Yasin Aktay’ın başka konulardaki görüşlerini de eleştirmeye çalışacağım.) Cumhuriyet’in 100. yılında “Hangi AKP” sorusunu sormak durumunda kalmak hoş değil. Ne var ki hayat bu soruyu getirip hem bizlerin hem de AK Parti’nin önüne koyuyor. * Attila İlhan’a özlemle…