Hariçten gazel atmadan, haber yazmak: Çin örneği
Batılı basının bizlere göstermek istediği gibi, Çin askeri günlük yaşamda insanın karşısına her yerde çıkmaz. Çin'de ordunun despot rejimi altında yaşamak zorunda kalan bir halk değil, halkla iç içe geçmiş bir devlet sistemi var.
20 yıl kadar önce bir Türk gazetesinde Çin ile ilgili bir habere alakâsız kondurulmuş, Çinli askerlerin uygun adım marş yürüyüşünün fotoğrafı vardı. Fotoğraf ve haber, yabancı bir haber ajansından çevrilip yayımlanmış ve belli ki yazı ile fotoğrafın ilgisizliğini o gazetenin dış haberler servisince sorgulanmamıştı. Bu haber-fotoğraf çelişkisinin benim dikkatimi çekmesinin nedeniyse, kısa süre sonra Çin’e ilk kez ayak basacağımdan ötürü tüm Çin algılarımın açık olmasıydı. Yıllar sonra Pekin’den başka bir kente gitmek için taksiye binip, havaalanına yaklaştığım sırada işte tam da o birkaç yıl önceki fotoğrafı, yani Çinli askerlerin uygun adım marşla ciddi yürüyüşlerinin birebir aynı karesini bu sefer capcanlı görmüştüm ve hatta “o fotoğraf yoksa burada mı çekilmişti” demiştim ve haliyle yine o alakâsız haber-fotoğrafı anımsamıştım.
Gazeteciyseniz ve dış haberler konusunda bir ülke hakkında iddialı cümleler ortaya atmaya niyetliyseniz, o ülkenin uzun yıllar havasını soluyup, suyunu içecekseniz, nokta! Tersi durumda, yani dış haber kaynaklı yazılanlar, hep havada yüzer. Bu, kesinlikle başka bir yazının konusu ama yine de şöyle özetlemeye çalışayım: Zenginleşmiş ülkelerin haber ajanslarının hemen her ülkede ve büyük kentlerde muhabir ordusu vardır ve isterlerse (ki isterler), “istedikleri” haberleri, kaynağında “istedikleri” gibi alıp eğip bükmeyi de kendilerine hak görürler.
İşte kafamızdaki Çin de (ya da başka bir ülke) böyle şekillendiriliyor; “askerin uygun adım marş yürüdüğü bir dikta rejimi altında yönetilen bir ülke” gibi! Hiç unutmam, İtalyan büyükelçiliğinde çalışmaya başlayalı henüz birkaç ay olan bir İtalyan diplomat bana -ülkesini eleştirerek- şöyle demişti: “İtalya’da Çin algısı şudur; havası hep kirli, ekonomisinde de iyi bir şeyler olan bir ülke!”
ÇİN’DEKİ YABANCI, DÜNYAKİ EN GÜVENDE OLAN YABANCIDIR
Lafı uzatmadan söyleyeyim; -buna, başta Çin’de yaşayan yabancılar olmak üzere, hiç kimse kesinlikle itiraz etmez, edemez, tersini söyleyen varsa yalancıdır- Çin’de yaşayan herkes bilir ki Çin askerinin varlığı Çinlilere de yabancılara da sadece güven verir. İşin ilginç yanıysa Çin askeri günlük yaşamda insanın karşısına her yerde de çıkmaz. Ama işte Batı’nın algıya oynaması tam da bu! Onların “Türk imajında” nasıl halen fes-bıyık fenomeni varsa, Çin için de bu “Çinli asker”dir. Halbuki Çin’de yaşayan herkes için Çinli asker inanılmaz güvendir, Batı’daysa bu güven tersi şekilde, korku ve olumsuzlukla pompalanır. Çin ise Batılının kendisine bu askerî bakışından gocunmayı bir yana bırakın, tam tersine son derece övünür ve Batının bu bakışını asla umursamaz. Zaten Çin’in böyle yapması normal olan değil mi; bunu Çin’de yaşadığım yıllar içinde çok daha net anlayacaktım.
ÇİN ORDUSU, ÇİN HALKININ KENDİSİDİR
Çin’deki gerçek şudur; ÇHKO, Çin halkının kendisidir. Ve doğal olarak Çin halkının Çin Ordusuna inanılmaz bir saygısı ve güveni vardır. Zaten bu da garip değildir! Bu açıklamayı yapmak daha garip, işte kendimi ayıplıyorum ama bu ayıp bana ait değil! ÇHKO ülkenin kurucu gücüyse, olması gereken de budur. ÇKP halkın silahsız gücüyken, ÇHKO ise halkın silahlı gücüdür. Ülkenin kurucu gücü de elbette ülkeyi o yönetir.
Mesela Pekin: Tüm devlet dairelerinin ve kimi kritik kurumların önünde ÇHKO’nun askerleri vardır; güvenlikten asker sorumludur. Mesela Çin’in farklı dillerde yayın yapan TV ağı CGTN’de çalışan biri binaya girmek için mutlaka kartını göstermek zorunda, unuttuysa o binadan içeriye giremez. Hatta o kanalın genel yayın yönetmeni de olsa giremez. Çünkü Çin askeri, CGTN’den tamamen bağımsız olarak, bir sistem içinde görevini yerine getirir ve herkes bunu bilir, itiraz da etmez. O ülkenin sahibi ÇHKO (yani halk), o ülkenin kritik bir binasının da güvenliğinden sorumludur, çünkü dediğim gibi ülkenin kurucu gücüdür.
ÇİN’E SALDIRI VARSA, AKAN SULAR DA DURUR, FİLM FESTİVALİ DE!
2019 yılının sonbaharında düzenlenen İpek Yolu Film Festivali için Fuzhou’dayım. Uzun tartışmalar sonunda bir Çin filmini de dereceye aldık. Jüri üyesiyim ve elbette oy hakkım bir tane. Bana kalsa başka bir Çin filmini 3’üncü seçsek bile daha iyiydi. Birincide hep beraber anlaştık. Toplantının sonunda çoğunluk sayısıyla bir Çin filmi de ilk üçe girmiş oldu. Çin filmi kısaca Çin Ordusunun ve askerinin başarısını anlatıyordu. Film; uzayda geçtiği -yani fazlaca fütüristik olduğu- ve çokça kendini tekrar ettiği için beni hiç sarmamıştı. Neyse, filmi oy birliğiyle 3’üncü kabul ettik. Festivalin kapanış gecesinde jüri başkanımız olan dünyaca ünlü Çinli yönetmen Chen Kaige da var. Nuri Bilge Ceylan’ın da ödül sunduğu törende, sıra bu Çin filmin ödül aldığı açıklanmasına geldi: Aman o ne! Sahne yıkılıyor. Bir alkış tufanı bir heyecan, anlatılır gibi değil. Şaşırmıştım ve kendi kendime “n’oluyor. Yoksa biz yanlışlıkla bu Çin filmini mi birinci seçtik, naaptık!” dedim. Hayır, birinci olan film İngiliz Ken Loach’a gitmişti, orada hak yeme yok! Sonuçta, kopan fırtınada Çin filmi 1. seçilmemişti, ama artık biliyordum. Buradaki olay Çin filmi değildi. Konu, Çin Ordusuydu. Daha da açarsam; aslında konu Çin halkını hep uyanık tutma gerekliliğiydi. Çünkü son birkaç yılda Çin’e yapılan saldırılar 100 ya da 70 yıl önceki saldırılardan farklı değildi ve son zamanlarda Çin’e karşı düşmanlık iyice artmıştı. Çin’i yöneten 7 kişilik kadro da uzun süredir Çin Ordusuna bu yönde direktif veriyor, okuyoruz. Ki zaten Fuzhou’daki bu festivalden 3 ay sonra koronavirüs patlatılıp, suç yine Çin’in üzerine atıldı. Kısaca; Çin halkı uyanık tutulmalıydı ve bu görev işte bu film festivalinde de kendini göstermişti. Ve ben bir kez daha “işte bu ülke bu nedenle yıkılmaz” demiş ve buna hiç umulmadık bir yerde, bir kere daha şahit olmuştum. Ve elbette, deyim yerindeyse “yemişim film festivalini!”
ASKERÎ TIP HEP ÖNDE; 1. SARS SALDIRISI, 2. SARS SALDIRISI VS.
Çin tarihten bu yana başta sel olmak üzere her türlü felaketin yazgısından kaçamayan bir ülke. Tayfunlar, depremler, seller, orman yangınları, toprak kaymalarını vs. her yıl onlarca kez ve binlerce yıldır bu felaketlerden kurtulamıyor. Mesela askerî tıp ordusu, ülke koronavirüs saldırısı altında da öncü kuvvetti. Ben bunu 2003 yılında SARS saldırısı zamanında da o saldırıyı yaşayan ve gözlemleyen biri olarak çok net bir biçimde tanık olmuştum; o ana kadar pek görmediğim orak çekiçli bayraklar, parti bayrakları vs halka yeteri uyarıyı vermişti.
Çok uzak tarihte değil, henüz geçen ay sosyal medyada ve televizyonlarda Çin’in olağanüstü sağanak yağışlarında metro içinde yarı beline kadar sel suları içinde kalıp ölümü korkulu gözlerle bekleyen Çinlilerin görüntülerini görmüş olabilirsiniz! Burada Çin’in topyekun dayanışmasını gördük, uluslararası Çinli şirketlerin kampanyaları, sıradan Çinlilerin var gücüyle sele karşı savaşı ve elbette ÇHKO’nun disiplinli ve eğitimli afete müdahalesi. Çin ordusunun on binlerce subay ve askeri, ayrıca binlerce milis ve yedek personel ile birlikte kurtarma ekibindeydi. Çin’in Twitter’ı olan Weibo’daki “Çinliler doğal afetlerle karşı karşıya kaldıklarında daima birbirlerine yardım ederler” etiketi birkaç günde 300 milyona ulaşması haberlere konu oldu. Yani Çin ordusu, elde silah sadece sınırları ve savaş için ülkeyi beklemiyor, her türlü doğal felakete karşı profesyonel olarak eğitim alıp branşlaşıyor da.
BİR ÜLKENİN KAPLUMBAĞASI DA YANIYORSA!
Her eyalette konuşlanmış olan ÇHKO askerleri, o eyaletin özelliğine göre uzmanlaşıyorlar. Örneğin Çin’in güney taraflarında kalan Sichuan eyaletindeki orman yangınları kuzey eyaletlerine göre daha fazla ve ormanlık alan daha sık. Örneğin geçen yıl nisan ayında Sichuan eyaletinin Liangshan Yi Özerk Bölgesindeki yangına ÇHKO’na bağlı Lianghsan Alt-Komutanlığı Askerî Birliğinden binlerce asker gitti. İnsan haricinde uçaklar, dronlar, su pompalı kamyonlar vs dahil büyük bir ekipman da var. Zaten ülkenin kuruluş ve yapılanma mantığında itfaiyenin ordudan bağımsız olduğunu düşünmek de safdillik olur, tıpkı diğer kurumların çok da bağımsız olmaması gerektiği gibi. Hayır, zaten neden ayrı olsun ki? Ayrı olmanın yanan ormana ya da kaplumbağaya hiç bir yararı olmadığı çok açık değil mi! Burada ÇHKO’yu yazarken, çoğunlukla yaşadığım ve gördüğüm güncel olaylardan örnekler verdim. ÇHKO’nun ülke içindeki sorumluluk alanı makalelere sığmayacak kadar geniş olduğunu özellikle belirteyim. Çin’de ordu yoksa, ne ülke ne de halk olur! Kısaca Batılı basının bizlere göstermek istediği gibi, Çin Ordusunun despot rejimi altında yaşamak zorunda kalan bir halk değil, halkla iç içe geçmiş bir devlet sistemi var. Şunu da abartmadan söyleyeyim; Çin’de Xi Jinping’i de Mao Zedong’u da eleştiren Çinlilere rastlayabilirsiniz ama hiç kimse ÇHKO hakkında tek laf etmez. En azından ben yaşadığım yıllar içinde bunu asla görmedim. Çin halkı demek Çin Ordusu demektir. Ve bu olmasaydı, 40 yılda dünyanın en fakir ülkelerinden biri olan Çin’in, dünyanın bir numarası olmasına ramak kalmazdı!