Hasan’la Hans’ın buluştuğu ortak nokta
ABD ve Avrupa’nın tek taraflı yaptırımları, artık uluslararası hukuka ve insan haklarına aykırı olsa da olağan bir uygulama haline geldi.
Rusya’ya yönelik yaptırımlar ilk değil. Öncesinde İran’a, hatta Irak’a karşı ambargoları da yaşadık. S-400’lerden dolayı Türkiye’ye yönelik yaptırımları yazımızda söz konusu dahi etmiyoruz.
İKİ KEREN KAYBEDEN TÜRKİYE
Bu yaptırımlar, çok açık, sadece İran ve Irak yönetimlerini hedef almamıştı. Hatta sadece İran ve Irak halklarına da zarar vermemişti. Bu ülkelerin komşusu ve en önemli ticaret ortağı olan Türkiye’yi de vurmuştu. Özellikle de enerji alanında.
Irak ambargosuyla Yumurtalık boru hattının nasıl kapandığını hatırlayalım. Irak’a patates satıyorduk, karşılığında Türkiye’ye petrol akıyordu. ABD yaptırımları geldi, Türk üreticisinin patatesi tarlasında kaldı. Üstüne Irak’tan gelen petrol kesilince, bu enerji fiyatlarına da yansıdı. Türkiye, iki kere kaybeden oldu.
İran’a yönelik ambargo konusunda da durum farklı değil. Türkiye, İran’dan ucuz enerji alma imkânını yitirirken yaptırımlar yüzünden yanı başındaki İran pazarını da olması gerektiği kadar değerlendiremiyor.
AVRUPA’NIN DÜŞTÜĞÜ TUZAK
Şimdi de dünya, Rusya’ya yönelik enerji yaptırımları dayatmasıyla karşı karşıya. Dünyanın en önemli petrol ve gaz üreticilerinden biri olan Rusya’ya yönelik bu yaptırımlar, anında enerji piyasalarını, dolayısıyla da tüm küresel ekonomiyi olumsuz etkiledi. Siz, yaptırımlara katılmasanız dahi bu krizden kaçamaz durumu geliyorsunuz.
Altını da çizmek gerekir ki, bu yaptırımlar yüzünden sadece ezilen ve gelişmekte olan ülkeler değil, bizzat Batı merkezleri de ciddi bir kriz içerisinde. Açık bir ifadeyle Avrupa, ABD’nin kurduğu tuzağa düştü. ABD, güçlü bir Avrupa istemiyor. Washington, Avrupa’nın kendisinden bağımsız bir yol çizmesine karşı. Avrupa’nın Rusya’yla ilişkilerini dinamitlerken, diğer taraftan eski kıtayı kendisine de bağlıyor.
AVRUPA SANAYİCİSİ NE DİYOR?
Avrupa’nın önde gelen büyük sanayi firmaları peşi sıra açıklamalar yapıyorlar, röportajlar veriyor. “Rus enerji kaynaklarının şu an için başka bir alternatifi yok” diye bas bas bağırıyorlar. Bunu Bosch’un CEO’sundan da duyuyorsunuz, Avusturya’nın başbakanın da… Fabrikalarda üretimin durabileceğinden ve buna bağlı olarak domino taşı gibi sistemin yıkılacağından bahsedenler komplo teorisyenleri değil, Batı sisteminin bizzat sahipleri.
Burada bütün itirazları sıralasak yerimiz yetmez. Hatta buna da gerek yok, Avrupa’nın hâkim sınıfları bunun zaten farkında. İkna edilmesi gereken kimse yok. Mesele “ABD için Avrupa mı?”, yoksa “Avrupa için Avrupa mı?”
Yabana atılacak bir sorular değil. En başta ABD’nin kendisi Avrupa’ya dayattığı bu yaptırımlara uymuyor. Hatta kendisi perde arkasında Rusya’yla bu anlamda ticari ilişkileri sürdürmeye çalışıyor. Bu taktiği, Irak krizi zamanında da izlemişti. Ürdün üzerinden ABD’nin Bağdat’la gerçekleştirdiği ticaretin haddi hesabı yoktu. Ama diğer ülkelere gelince: “Yasak!”
ABD’NİN DERDİ
Aslında bu yaptırımların sonucuna baktığımızda şu yargıya varsak pek de haksız sayılmayız: ABD’nin derdi Rusya’yı hedef almak mı, Avrupa’yı kontrol altına almak mı?
İlk sorunun cevabını hemen bir soruyla cevaplayalım. Yaptırımlarla Rusya, durduruldu mu? Hayır. Tam tersine Rus rublesi değer kazandı. Rusya’da Putin’e karşı bir hareket kışkırtılabildi mi? Hayır, Rus kamuoyu bu konu da bütünleşmiş vaziyette. Rusya Federasyonu Komünist Partisi dâhil, bütün muhalefet partileri iktidarın politikasını destekliyor.
O zaman bu yaptırımların Rusya’nın iç politikası açısından etkisiz olduğunu söyleyebiliriz. Peki, Putin’i geri adım atmaya zorlayamayacaksanız, dünyanın başına bela olan bu uygulamalar ne için?
“PİYASALAR RAHATSIZ”
Bir taraftan yanlış hesap yapıldığı kesin. Batı ülkelerinde yaşanan enflasyon ve buna bağlı olarak gelişen memnuniyetsizlik bunun önemli bir göstergesi. Enerji fiyatlarındaki bu yükselmeye bir de Kiev rejimine yapılan yardımların faturasını da eklemek lazım.
Sıradan bir Avrupalı bir taraftan benzine daha fazla para veriyor, diğer taraftan vergisinin bir kısmını Ukrayna’daki Neonazi güçlerinin silahlanmasına ayırıyor. Avrupalı sanayicinin ve zincirleme olarak onun etkilediği sektörlerin Rus enerji kaynaklarından yoksun kalma ihtimalinin yarattığı gerilimi siz düşünün. Bizzat kapitalizmin terminolojisiyle “piyasalar rahatsız”.
UKRAYNA BÜYÜKELÇİSİNİN İTİRAFI
Gelişmekte olan ve ezilen ülkelere baktığınızda da bu krizden birinci sırada ABD ve NATO’nun sorumlu tutulduğunu göreceksiniz. Kendi yargımız değil. Bizzat Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Vasyl Bodnar, 10 Haziran 2022 günü CNN Türk yayınında Türk halkının çoğunluğunun bu krizde ABD ve NATO’yu suçladığını söyledi.
EĞMEDEN BÜKMEDEN…
Eğri oturalım doğru konuşalım. Eğmeden bükmeden… Bu yaptırımlardan kim kârlı çıkıyor, kim kaybediyor? ABD dışında herkesin kaybettiği kesin.
Belki de insanlık tarihinde olmadığı kadar insanlığın çıkarları bu konuda uyuşuyor. Hasan da Hans da aynı noktada buluşuyor.