13 Kasım 2024 Çarşamba
İstanbul 12°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hegemonyacılığın panzehiri milliyetçilik

Hegemonyacılığın çöktüğü şartlarda Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği ülkelerinin bağımsızlaşma eğilimi kuvvetlenecektir. Bu şartlarda gelişen milliyetçi akımlarla ilişkiler kurmak olumlu sonuçlar verecektir

Hegemonyacılığın panzehiri milliyetçilik...
A+ A-
ALİ MERCAN

Tek kutupluluğun son bulması ABD Başkanlık seçimlerini Donald Trump’ın kazanmasıyla daha da belirginleşmiş oldu. Trump’ın “First America” şiarıyla ilan ettiği içe dönme süreci başladı. Bu dönemi, başta ABD halkı ve dünyanın büyük çoğunluğu bekliyordu.

Joe Biden döneminin sonuna kadar ABD, Atlantik hegemonyacılığı heveslerini sürdürmeye çalıştı. Yerine aday olan Kamala Harris savaş çıkartmaktan söz etti. Atlantik’in küresel hâkimiyetinin devam edeceği zaten bir hayal haline gelmişti.

Ancak bu politikanın takipçileri ve Batı’daki ortakları, bölgesel savaşlarla hatta nükleer savaş tehditleriyle kışkırtıcı çıkışlar yaptı. Önümüzdeki süreç ve açık olmayan durumlar, “çok kutuplu yeni dünya” tarafından belirlenecektir.

TRUMP’IN BİRİNCİ DÖNEMİ İLE BUGÜNKÜ DÖNEMİ FARKLILIKLAR GÖSTERİYOR

Trump’ın ilkinden daha güçlü olarak ikinci kez başkan seçilmesi bazı kolaycı yorumlara yol açabiliyor. Trump birinci dönemde şöyle uygulamalarda bulundu, şimdi de benzerlerini yapar gibi. Bu kolaycı yorumlar hegemonyacı dönemdeki bazı olumsuz örnekleri akla getirmektedir.

Ancak her geçen gün çok kutupluluk şekillenmekte, yerleşmektedir. BRICS, ŞİÖ, Türk Devletleri Teşkilatı gibi siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal alanlar kurumlaşmaktadır. Dolar hâkimiyeti biterken yerini yerel paralarla ticaret alıyor. Dolar yerine rezerv para üzerinde çalışmalar var. NATO’nun işlevi ve geleceği belirsiz.

ABD merkezli hegemonyacılığın aleti olan aygıt, çok kutuplu ve Trump’lı bu dönemde ne işlev görecektir? ABD de önümüzdeki dönem çok kutuplu dünyanın bir unsuru olma yolundadır. Emperyalist olarak kalması hegemonyacılığı devam ettirebileceği anlamına gelmez.

Ekonomik ve askeri güç olarak ABD, küresel hâkimiyet yeteneğini kaybetmiştir. Trump da bu gelişmelerden bağımsız bir politika izleyemez.

Trump’ın seçilmesi küresel çapta önemli ve arzu edilen değişimleri hızlandıracaktır. Öncelikle Atlantik hegemonyacılığının NATO’yu Ukrayna üzerinden doğuya doğru genişletme politikası son bulacaktır.

Ukrayna yenilmiştir. Trump Ukrayna’ya desteğe karşıdır. Zelenskiy’i tüccar olarak değerlendirmesi de buna göndermedir. Ayrıca İsrail Siyonizmi’ne karşı da diplomatik ilişkiler yoluyla savaşı engellemeyi esas alacağı anlaşılmaktadır.

Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini duyurdu. Putin de buna olumlu yanıt verdi. Bu durum, öncelikle Ukrayna odaklı savaşı sonlandırma göstergesidir. Trump’ın “Savaşları bitireceğim.” açıklamasının bir parçasıdır.

“Suriye’de askerlerimizin ne işi var?” diyen Trump’ın görüşünü yeni dönem için de tekrarladığı açıklandı. Bu da Suriye ve bölücü terör örgütlerinin geleceği açısından önemlidir. Teröre karşı mücadelede Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Burada değinmekte yarar var: ABD derin devleti, önemli konularda kendisini göstermektedir.

Hegemonyacılığın panzehiri milliyetçilik - Resim : 1
Trump, seçim kampanyası sırasında tehdit ettiği gibi cezai tarifeleri uygulamaya koyarsa, özellikle Alman sanayisi için büyük kayıplar bekleniyor.

TRANSATLANTİK VE ALMANYA (AB) ARASINDA ÇATIŞMA DÖNEMİ

ABD seçimleri ve Almanya’da Sosyal Demokratlar (SPD), Yeşiller ve Liberal Demokratlar (FDP)’dan oluşan Üçlü Koalisyon’un yıkılması aynı zamana denk geldi. Rastlantı gibi görülebilir, ancak her ikisinin de gelişi belli idi. Özellikle Almanya’da üçlü koalisyon halk desteğini kaybetmişti.

Biden’ın ileri sürdüğü Scholz gibi bir başbakan, Almanya’nın çıkarları için değil hegemonyacılığın devamı için çalıştı. Rusya’yı esas düşman gördü. Yaptırımlar uyguladı ve Almanya’nın çöküşüne hizmet etti. Yeşiller zaten Dışişleri Bakanı Annelena Baerbock’un görüşüyle “Rusya’yı yerle bir edelim!” çizgisi izledi. ABD memuru gibi görev yaptı.

Koalisyon partileri hızla gerilerken, muhafazakâr Hristiyan Demokrat ve Hristiyan Sosyal Birlik partileri mesafe aldılar. Daha da önemlisi bütün Avrupa’da olduğu gibi Almanya’da da AfD ve Sahra Wagenknecht gibi milliyetçi partiler hızla geliştiler. Koalisyon partileriyle büyük fark yarattılar. Almanya’nın doğusundan itibaren iktidara gelmeye başladılar. Muhafazakâr partilerde milliyetçilerle işbirliği eğilimleri güçlenmektedir.

Trump’ın seçim çalışmaları sırasında ilan ettiği ihracat girdilerinde Almanya ve Çin’e yönelik cezai gümrük artırımları önemli bir yer tutmaktadır. Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, “ABD ile uyumlu ilişkiler her iki taraf için de yararlıdır.” şeklinde açıklama yaptı. Bir gerginlik istemediğini belirtti. Ancak durum Almanya ve dolaylı olarak AB için biraz daha karmaşık.

ABD ve AB’nin Atlantik Paktı olarak var olan birlikteliği eskisi gibi olmayacak. Trump Ukrayna’ya desteği kesmek ve savaşı durdurmak isterken, Almanya Başbakanı Olaf Scholz her türlü desteği sürdürme taraflısı.

Buna karşı çıkan FDP’li Maliye Bakanı Christian Lidner’i görevden aldı. Bunun üzerine Liberal Partililer toptan bakanlıklardan ayrıldılar. Böylece üçlü koalisyon çöktü. Ülkeyi SPD ve Yeşiller azınlık hükümeti olarak yönetecekler. Ocak ayında güven oylaması ve martta erken seçimler öngörülüyor.

Hegemonyacılığın panzehiri milliyetçilik - Resim : 2
Önümüzdeki süreç ve­­­ açık olmayan durumlar “çok kutuplu yeni dünya” tarafından belirlenecektir.

ABD AVRUPA ARASINDA İLİŞKİLER NASIL ŞEKİLLENECEK

Trump’ın içe dönmesi ve korumacı ekonomik politikalar izleyecek olması en çok Almanya’yı etkileyecek. Trump'tan sonra, Alman ekonomisi, ABD'nin cezai gümrük tarifeleri nedeniyle ciddi zorluklar yaşayacak:

Önümüzdeki dört yıl içinde 180 milyar avroya kadar ödemek zorunda kalacak. Trump, ABD sanayisinin çıkarlarında değişik yol izliyor. Açıkladığı gibi ‘Önce Amerika’. Donald Trump'la birlikte, ABD ile AB veya Almanya arasında ciddi ekonomik sorunlar ortaya çıkıyor.

“Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü (IW)'nün hesaplamalarına göre, ABD Başkanı Donald Trump'ın seçim kampanyası sırasında açıkladığı cezalandırıcı gümrük tarifeleri, yalnızca 2025'ten 2028'e kadar olan dört yıllık dönemde Alman ekonomisine 180 milyar avroya mal olacak. Alman sanayisi orta vadede ciddi şekilde zarar görecek.

AB, ABD'nin cezai vergilerine, karşı tarife olasılığını ortaya koydu. Trump'ın cezalı tarife politikası, ABD sanayisindeki değişimleri takip ediyor: Açık dünya pazarlarına uzun süre hâkim olabilse de, giderek daha fazla ABD şirketi artık uluslararası rekabette düşük konumda. Trump'ın izolasyon politikası onların çıkarlarına uyuyor.”(1)

İş dünyasına yakın Köln merkezli Alman Ekonomi Enstitüsü, Biden'ın enerji dönüşümü sanayisini yüz milyarlarca avro ile finanse eden Enflasyonu Düşürme Yasası (IRA)'nın henüz şirketlerin Almanya'dan ABD’ye göçüne yol açmadığını bildirdi. En azından kısa vadede, Alman sanayisi bundan faydalanabildi.

Almanya’dan ABD'ye makine ve elektrikli teçhizat, yani iklim dostu fabrikaların inşası için klasik ara ürünler ihracatı geçen yıl yüzde 10 arttı. Kiralanan araçlar için özel olarak getirilen bir ayrıcalık sayesinde, ABD'ye Alman motorlu taşıt ihracatında bir sorun yoktur. IW, Trump'ın bu ayrıcalığı kaldıracağı ve bunun Alman otomobil üreticileri için sorunlara yol açacağını düşünüyor.

ABD GÜMRÜK TARİFELERİYLE ALMAN SANAYİSİ BÜYÜK KAYIPLAR VERECEK

Trump, seçim kampanyası sırasında tehdit ettiği cezai tarifeleri uygulamaya koyarsa, özellikle Alman sanayisi için büyük kayıplar bekleniyor. IW, yaz aylarında sadece Federal Almanya için “123 ila 146 milyar avro” olarak belirlediği hasar tahminlerini kontrol etti ve 127 ila 180 milyar avroya tekabül edeceğini bildirdi.

Gözlemciler, Alman ekonomisi için felaket yorumu yapıyor. 2028'de yüzde 0,99/1,45'lik bir daralmada kalacak. Şu anda zaten durgunluk sıfır gelişme var. Gümrük tarifeleri nedeniyle ihracat önemli ölçüde daralacak. IW'ye göre cezai tarifeler olmadan da yatırımda yüzde 4'lük bir düşüş olacaktı. IW Direktörü Michael Hüther özellikle, ‘makine mühendisliği, ilaç endüstrisi ve otomotiv endüstrisi’ alanlartına dikkat çekiyor.

Makine mühendisliği ve otomotiv endüstrileri, Çin ile olan ticaretteki kalıcı düşüşlerden zaten muzdarip. Hüther, korkulan çöküşü şöyle açıklamaktadır: “Bu, ihracatı güçlü olan Almanya için bir felaket olur.”(2)

Trump'ın tarife politikası, ABD’nin temel çıkarlarını gözetmek olarak değerlendiriliyor. Amsterdam Vrije Universitesi ve Berlin Özgür Üniversitesinden bilim insanları tarafından sunulan rapor bunu doğruladı.(3)

Buna göre, ABD'nin geleneksel olarak abone olduğu açık pazarların dünya çapında uygulanması, öncelikle ABD ekonomisinin uluslararası alanda kendini savunacak ve dünya pazarlarını fethedecek kadar güçlü olmasına dayanıyordu.

Bu, Barack Obama'nınkine kadar genç ABD yönetimlerinin politikalarını şekillendirdi. Öte yandan, Trump yönetiminin politikaları, çalışmanın gösterdiği gibi, esas olarak açık piyasaların ya ikincil ya da hatta zararlı olduğu iki grup tarafından desteklendi. Bunlar Trump’ın da dâhil olduğu emlak şirketleriydi.

Diğer yandan çelik şirketleri gibi artık uluslararası rekabete karşı kendilerini savunamayanlardı. ABD şirketlerinin tam olarak başa çıkamadığı rakipler genellikle Çin'den gelenlerdi. Bu nedenle cezalandırıcı tarife politikası başlangıçta öncelikle Çin’e yönelikti.

TRANSATLANTİK İTTİFAKI DEVAM EDEBİLİR Mİ?

Trump, hızla tırmanan küresel rekabette, şimdi Almanya ve AB'den gelenleri hedef alıyor. Nitekim Almanya, son zamanlarda başka hiçbir ülkeyle olan ticaretinden olmadığı kadar ABD ile ticaretten kâr elde etmişti; ABD'deki Alman iş dünyasından elde edilen yüksek gelir, Berlin'in Washington ile yakın dış politika işbirliğine büyük katkı sağladı. AB, ABD'nin cezalandırıcılığına, karşı tarifelerle tepki vereceğini açıkladı ve bunun için somut hazırlıklar yaptı. Bu, yeni bir transatlantik çatışma aşamasının başlangıcına işaret ediyor.

Zayıf ihracat ve azalan üretim, Alman ekonomisini siyasi açıdan çalkantılı zamanlarda zor sulara sokuyor. Alman Toptan, Dış Ticaret ve Hizmetler Birliği (BGA) Başkanı Dirk Jandura, Almanya'nın artık dış ticarette, uluslararası alanda rekabetçi olamadığını söylüyor.

Avrupa'nın en büyük ekonomisinin, koalisyonunun çöküşünden sonra mümkün olan en kısa sürede harekete geçebilecek bir hükümete ihtiyacı var. Donald Trump'ın ABD Başkanı olarak yeniden seçilmesi ve “Made in Germany” malları için en önemli satış pazarında ithalat tarifeleri tehdidi göz önüne alındığında, Jandura uyardı: “Almanya'nın ekonomik bir toparlanmaya ihtiyacı var. Dalgalar çok yükselmeden önce gelgiti tersine çevirmeliyiz.”(4)

Trumpla birlikte ABD’nin içe dönmesi ve ona bağlı politikalar özellikle Rusya, Çin ve Türkiye açısından olumlu ve rahatlatıcı bir durum yaratabilir. Almanya ve AB’ye karşı tedbirlerden farklı bir durum. Trump politik bir perspektiften ziyade faydacı bir yaklaşım içindedir.

ALMANYA’DA DERİNLEŞEN KRİZ VE TÜRK VATANDAŞLARININ DURUMU

İhracat şampiyonluğunu Çin’e kaptırsa da Almanya bir ihracat ülkesidir. En çok ihracatı ABD’ye yapmaktadır. Trump’ın yaptırımlarıyla Almanya’nın krizi derinleşecektir. Almanya’da yaşayan 3,5 milyon vatandaşımız bu durumdan tedirgindir.

İşsizlik, yabancı düşmanlığı ve İslamafobi gibi gelişmelerden doğal olarak Türk vatandaşları etkilenecektir. Bu bakımdan Alman vatandaşlarla dostluk köprüleri kuracak kurumlaşmalar geliştirmek ve etkinliklerde buluşmak olumlu olacaktır. Asıl yeri Avrasya kurumları, BRICS, ŞİÖ, TDT olan Türkiye AB hedefi ile yalpalamamalıdır. Yeni Dünya’ya dayanarak Avrupa’yı etkileme yollarına başvurmalıdır.

Almanya’daki çöküşün ve Rusya’ya, Asya’ya ve elbette Türkiye’ye karşıtlığın sorumlusu, koalisyonu oluşturan partilerdir. Buna karşın PKK-FETÖ gibi terör örgütlerinin üslendiği ülke en başta Almanya’dır. Himaye görmektedirler. Hegemonyacılığın çöktüğü şartlarda Almanya başta olmak üzere AB ülkelerinin bağımsızlaşma eğilimi kuvvetlenecektir.

Bu şartlarda gelişen milliyetçi akımlar ile ilişkiler kurmak olumlu sonuçlar verecektir. Bağımsız devletlerin temel ideolojisi milliyetçiliktir. Avrupa açısından milliyetçiliğin gelişmesi hegemonyacılığın kalıntılarının da kökten silinmesi ve ‘çok kutuplu yeni dünya’nın gelişmesine katkı demektir.

DİPNOTLAR:

(1) German Foreign Policy (GFP), 7 Kasım 2024.
(2) Michael Hüther: US-Präsidentschaftswahl: „Für die deutsche Wirtschaft wäre ein Präsident Trump eine teure Katastrophe“. iwkoeln.de 04.11.2024.
(3) Bastiaan van Apeldoorn, Naná de Graaf, Jaša Veselinović: Trump and the Remaking of American Grand Strategy. The Shift from Open Door Globalism to Economic Nationalism. Cham 2023.
(4) Deutsche Presse-Agentur DPA 07.11.2024

Trump ABD Avrupa Milliyetçilik Almanya