22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 16°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Heykeltraş Aksoy’dan Balaban Anıtı: Sahici ressam sahici insan

İki yıl önce aramızdan ayrılan İbrahim Balaban için heykelden anıt mezar yapıldı. Heykeltıraş Mehmet Aksoy, Balaban’a bakışını anlattı.

Heykeltraş Aksoy’dan Balaban Anıtı: Sahici ressam sahici insan
A+ A-
KÜLTÜR SANAT SERVİSİ

Ressam İbrahim Balaban önceki gün mezarı başında anıldı. Mehmet Aksoy’un yaptığı anıt heykel, vefatının ikinci yıldönümünde Balaban’ın mezarına dikildi.

Heykeltıraş Mehmet Aksoy, yaptığı konuşmada Balaban’ın doğuştan bir yetenek olduğunu belirtti. Onun Nazım Hikmet’le olan ilişkisine de değinen Mehmet Aksoy, Balaban’ın kimseyi taklit etmeyen, özgün bir sanatçı olduğunu vurguladı.

İbrahim Balaban’ın Oğlu Hasan Nazım Balaban, anma etkinliğinin açılışında yaptığı konuşmada, anıt yapma teklifini hemen, gönülden kabul eden Aksoy’a teşekkür etti.Heykeltraş Aksoy’dan Balaban Anıtı: Sahici ressam sahici insan - Resim: 1

BU BİR MEZAR TAŞI KALANLARA SESLENİR

Aksoy şunları söyledi: “Balaban anısına bir heykel yaptık, aslında bir mezar taşı yaptık. Mezar taşları aslında ölenler için değil, kalanlara bir şey anlatmak için yapılır. Balaban nasıl bir insandı ve dünyaya ne bıraktı? İnsan dünyaya para, pul, mal, mülk bırakmıyor. Bunlar çok geçerli şeyler değil. Asıl onu var eden şeyler neydi? Geliyoruz, ölüyoruz, gidiyoruz, geriye ne bırakıyoruz? Aslında insan olmak nedir sorusunu sormak gerekiyor burada. İnsanlığa ne bırakıyoruz? Mezar taşları bunun için yapılır.”

NAZIM’LA İLİŞKİSİ…

Aksoy, Balaban’ın hayatın içinden gelen bir adam olduğunu belirtti ve şöyle sürdürdü: “O doğuştan ressam aslında, doğuştan sanatçı. Damardan, çekirdekten sanatçı. Onun hayattaki karşılaşmaları, kaderi, hapse düşmesi, Nazım Hikmet’le karşılaşması, bütün bunlar sadece büyük bir serüvenin parçası. Nazım tabi ki ona çok şey kattı. Ama Balaban’da büyük bir yetenek vardı. Kuru bir ağacı sulasanız da bir şey olmaz. Nazım’la ilişkisine böyle bakmak lazım. Yetenekli insanlara ise ufacık bir ipucu vermeniz yeterlidir. Nazım bir şey söylüyor, o kapıyor bambaşka yerlere götürüyor, uçuruyor.”

‘RESİMLERİ TARLA KOKAR’

“Balaban’ın orakçı resimleri Türkiye resim sanatında baş köşede durması gereken resimlerdir. Onun resimleri sahicidir, içinden ne geliyorsa onu yapmıştır. Tanıdığı şeyleri yapmıştır. Onun resminde, sanki oradaymışçasına tarlanın kokusunu alıyorsunuz, bu çok önemlidir. Hayatı resmetmiş. Kimseye özenmiyor, Nazım en büyük dostu, ona da özenmiyor. Ben böyle düşünüyorum, diyebiliyor. Bugün etrafımıza bakıyoruz, taklit üstüne taklit, kendisi olmayan sanatçılar türedi. Balaban sahici bir ressam, sahici bir insan…”

BALABAN’IN SANAT SERÜVENİ

İbrahim Balaban 1921’de Bursa’nın Osmangazi ilçesine bağlı Seçköy’de dünyaya geldi. Genç yaşlarında, talihsiz olaylar nedeniyle girdiği cezaevinde resim yapmaya başladı. Balaban, Bursa Cezaevinde kendisinden 20 yaş büyük olan Nâzım Hikmet’la tanıştı. Onun desteğiyle resim yeteneğini geliştiren İbrahim Balaban, cezaevinde resmin yanı sıra felsefe, sosyoloji, ekonomi-politik konularında bilgiler edindi. Ressam, yedi yıl süren Nâzım Hikmet’li günlerini ileriki yıllarda yazdığı Şair Baba ve Damdakiler kitabında anlatmıştır.

Balaban, “Sanat yaşantının izdüşümüdür. Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu yapar” kuramını ortaya koymuş ve sanatını bu kuram üzerine oturmuştur.

İlk sergisini 1953’te İstanbul’da, Fransız Kültür Merkezi’nde açtı. Sonraki yıllarda hem Türkiye’de, hem de yurtdışında pek çok sergi açtı. Resim eleştirmenleri kendisini “Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten ressam” olarak tanımlarlar.

Balaban, sanat hayatını Dağınık, Nakışsı, Ağır Aksak, Oyuncaksı, Tutsak, Özgürlük gibi dönemlere ayırır. Önceleri köy yaşamının yoksulluğunu, köylü üretim araçlarını resmeden sanatçı, giderek destanlara, halk inançlarına, kahramanlarına, söylencelere, mitolojiye uzanır. Giderek kente göçü, kentteki yaşam ve demokrasi mücadelesini ele alır. Son dönemde Anadolu Erenleri ve Bereket Anaları’nı resimler.

İki binden fazla tablo ve bunun birkaç katı desen üreten sanatçının yayınlanmış 11 adet kitabı var.

Nâzım Hikmet, “İbrahim Balaban’ın Bahar Tablosu Üstüne” adlı şiirinin yanı sıra “Mapushane Kapısı” ve “Harman” tabloları için de birer şiir yazdı.

Sanatçı 9 Haziran 2019’da İstanbul’da, 98 yaşında hayatını kaybetti. Cenazesi İstanbul’da Şişli Camisinden kaldırılarak Bursa’ya gönderildi, memleketinde defnedildi.

Son Dakika Haberleri heykeltraş İBRAHİM BALABAN MEHMET AKSOY