Hizbullah İsrail'i 300'den fazla füzeyle vurdu! İsrail 'olağanüstü hal' ilan etti: ABD'den açıklama geldi...
Lübnan Direnişi beklenen misillemenin ilk ayağını tamamladı. 11 ayrı nokta roket ve İHA selleriyle boğuldu. İsrail'de olağanüstü durum ilan edildi. Saldırıların önümüzdeki misillemeler için ön hazırlık olduğu bildiriliyor.
Yiğit Saner
Hizbullah, beklenen misillemenin "ilk aşamasını" pazar günü sabaha karşı başlattı. Operasyonda 320 Katyuşa roketi ve İHA'lar kullanıldı. Lübnan Direnişi'ne göre bu operasyonun asıl amacı henüz açıklanmayan "İsrail'in derinliklerinde hayati bir askeri hedefi” vurmak için ön hazırlıktı. İsrail'in tahminleri, Hizbullah'ın önümüzdeki günlerde Tel Aviv'in eteklerindeki Glilot bölgesinde bulunan askeri istihbarat Aman ile aynı yerdeki Mossad karargahını hedef almayı planladığını yönünde.
Hizbullah, Katyuşaların Demir Kubbe sistemi ve askeri üslerin saldırı amaçlı İHA'ları düşürmesini önlemek için dikkat dağıtma görevi gördüğünü söyledi. İHA'ların İsrail'e girmeyi başararak hedeflere ulaştığını kaydetti. Tel Aviv'in herhangi bir “ihlal ya da saldırganlığına” karşı “en üst düzeyde hazırlıklı olduğunu, güçlü ve tetikte duracağını”, özellikle de sivillerin zarar görmesi halinde “cezanın çok ağır ve sert olacağını” ekledi.
İÇ CEPHEDE ALARM
İsrail Savunma Bakanı Yoav Galant ülke genelinde geçici olarak “iç cephede özel durum” ilan etti. Bunun üzerine İsrail ordusu vatandaşlara “toplantıların sınırlandırılması ve ilgili olabilecek yerlerin kapatılması da dahil olmak üzere” talimatlar yağdırdı. Sığınaklar açıldı ve halka saldırı olmadığı anlarda da korunaklı yerlere yakın bulunması söylendi. Ülkenin basın kaynakları, operasyon sırasında kuzeye yayılmış çok sayıda yerleşimde sirenlerin hiç susmadığını bildirdi. Tel Aviv'deki Ben Gurion Havalimanı'nda da sabah uçuşlarının durum nedeniyle ertelendiğini aktardı. Tel Aviv ve Hayfa üniversiteleri tüm faaliyetlerini iptal etti.
İLK AŞAMA TAMAM
Direniş örgütü böylece üst düzey komutanı Fuad Şükür suikastına verilen yanıtın ilk safhasının “tamamlandığını ve başarıya ulaştığını” açıkladı. Bu aşamanın, gelecek misillemelerin İsrail'in derinliklerinde arzu edilen hedefe doğru geçişini kolaylaştırmak için askeri mevzilerin hedef alınmasından ibaret olduğunu vurguladı. Kanal 12 misilleme sürecinin bir parçası olarak önümüzdeki günlerde altı bin roketin İsrail'e ateşleneceği tahmininde bulundu.
SÖZDE '100 UÇAKLI' SALDIRI
İsrail ordusu operasyonun hemen ardından Lübnan'dan fırlatılan roket sayısının 215 civarında olduğunu iddia etti ve şu anda nereleri vurduklarını söyleyemeyeceklerini belirtti. Basına uygulanan sansür nedeniyle operasyonun yol açtığı hasar ve kayıplara dair henüz bir bilgi bulunmuyor. Katyuşalar gök yüzünü kaplarken İsrail ordusu, Hizbullah'ın “ülke topraklarına doğru füze ve roket atmaya hazırlandığının” tespit edildiğini iddia ederek güney Lübnan'ı bombaladı. Saldırıya “100 uçağın” katıldığını öne sürdü. Hizbullah, "İşgalin düzenlediği önleyici eylem, ulaştığı hedefler ve direniş saldırısını sekteye uğrattığı yönündeki iddialarının boş laf olduğunu ve sahadaki gerçeklerle çeliştiğini" vurguladı. Güney Lübnan'ı İHA'larla vurduğunda dahi çok sayıda insanın ölümüne neden olan İsrail ordusunun sözde “100 uçaklı” saldırısında sadece üç kişinin yaşamını yitirmiş olması dikkat çekiyor.
El-Meyadin'in güney Lübnan'daki muhabiri, İsrail'in bugün şafak vakti başlattığı şiddetli saldırıların, Hizbullah'ın füze atışları ve İHA'larla başlattığı operasyonu engelleyemediğini doğruladı. “İsrail ordusunun önleyici bir saldırı başlattığını” duyurmaya çalıştığına dikkat çekti. Katyuşa bombardımanın İsrail iddialarının aksine Lübnan'a yapılan saldırıdan önce başladığını aktardı.
NETANYAHU ÇOK YÜKSEKTEN UÇTU
Binyamin Netanyahu'ysa düzenlediği acil Ulusal Güvenlik Kabine toplantısının başında yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun abartılı ifadelerini çok geride bırakarak, operasyonda “binlerce Hizbullah roketinin” imha edildiğini iddia etti. “Ve basit bir kuralı izlemeye devam ediyoruz: Bize zarar verene biz de zarar veririz." diye ekledi.
DIŞİŞLERİ BAKANI'NDAN GERİ ADIM
Lübnan Başbakanı Necib Mikati'nin, bu sabah tırmanan gerginliğin durması için "Lübnan'ın dostlarıyla" bir dizi temaslarda bulunduğu bildirildi. İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, sıcak sabahın ardından Tel Aviv'in Hizbullah'la topyekün bir savaşa ilgi duymadığını vurgulamak zorunda kaldı. Beyaz Saray'dan yapılan ilk açıklamadaysa ABD'nin “İsrail'in kendini savunma hakkını desteklemeye devam edeceğinin” altı çizildi. Joe Biden'ın gelişmeleri yakından takip ettiği aktarıldı.
Kısa sıra önce güney Lübnan'a Fransız ve İspanyol radarlarını konuşlandırdığı ortaya çıkan Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Gücü (UNIFIL), "Sabahın erken saatlerinden bu yana Mavi Hat boyunca yaşanan endişe verici gelişmeler ışığında herkesi ateşkese ve gerilimi daha fazla tırmandıran eylemlerden kaçınmaya çağırıyoruz." açıklamasında bulundu.
ENSARULLAH VE HAMAS'TAN SAYGILAR
HAMAS'tan yapılan açıklamada “Hizbullah'ın bu sabah Siyonist rejimin derinliklerindeki birçok hayati ve stratejik hedefe karşı verdiği eşsiz ve anlamlı tepkiyi övüyor ve tebrik ediyoruz.” denildi. Bu tepkinin “işgalci hükümete atılmış bir tokat” olduğunu kaydeden hareket, yanıtın “İsrail terörünün cevapsız kalmayacağına dair bir mesaj” olduğunu vurguladı.
Missileme yapması beklenen bir diğer direniş gücü olan Ensarullah Hareketi, Hizbullah'ı överken, kendi “misillemesinin de yaklaştığını” belirtti. Yapılan açıklamada, "Bu sabah direnişin İsrail düşmanına karşı düzenlediği büyük ve cesur saldırıdan dolayı Hizbullah'ı ve Genel Sekreteri'ni kutluyoruz." denildi. Ensarullah, verilen "güçlü ve etkili yanıtın direnişin yetenekli, güçlü ayrıca vaatlerinde ve tehditlerinde dürüst olduğunu teyit ediyor." ifadelerini kullandı.
YERLEŞİMCİLER TEL AVİV'E KÜSTÜ
Kuzeydeki yerleşimciler, İsrail yönetimini sadece Tel Aviv tehdit altında kalınca harekete geçmekle suçladı. Yerleşimciler, “10 aydır ateş altında olduklarını” vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Ölen ve yaralanan kişileri özellikle saklayan, kuzey sınırını ve sakinlerini terk eden, dökülen kanımızı beklemeyen Başbakan için hiçbir değerimiz yok." serzenişinde bulundu.
TÜRKİYE DURUŞUNU SURİYE'DE GÖSTERMELİ
Gazetemiz yazarlarından Prof. Dr. Mehmet Yuva, Lübnan Direnişi'nin düzenlediği misillemenin ardından şu değerlendirmelerde bulundu:
“Hizbullah sadece Lübnan için değil, Kudüs için değil Ankara’nın Türkiye’nin güvenliği için de savaşıyor. İsrail ve ABD, Türkiye’yi de hedef alıyor. Filistin düşerse, Lübnan düşerse Türkiye’ye yönelik baskılar artacaktır. Bu açıdan Türkiye’nin net bir duruş göstermesi elzemdir. Bunun somut yansıması da Suriye’yle ABD ve İsrail destekli terör gruplarına karşı silahlı bir işbirliğiyle olur.
“Hizbullah, Lübnan’ın en etkili savaşçı gücü. Kapsayıcı bir kuvvet. Adımlarını iyi hesaplıyor, dikkatli atıyor. Bu misillemesi ve sonrasını dikkatle planladığını düşünüyorum. 7 Ekim’den sonra da aslında hiç durmadı. İsrail ordusunu meşgul edecek çok hamle yaptı. Yüzlerce şehit verdi. Daha önceki yıllarda da Suriye sahasında İsrail-ABD destekli sözde cihatçı kuvvetlere karşı Suriye halkıyla ve ordusuyla dayanışma içinde oldu. Oralarda tecrübesini artırdı. Hizbullah liderliğinin uzun süreli bir savaşa hazırlık yaptığını öngörebiliriz.”
DİRENİŞ EKSENİ TÜM BÖLGE İÇİN SAVAŞIYOR
Yakın Doğu Haber'in Genel Yayın Yönetmeni ve yazar Alptekin Dursunoğlu, Hizbullah'ın yanıtının ardından görüşlerini Aydınlık'la paylaştı:
İsrail’in bölge hedefinde şu an üçüncü aşamada bulunuyoruz.
1. aşama, var olma savaşıydı. Emperyalist güçlerin desteği ile Siyonistler 1948’de İsrail’i yoktan var etti;
2. aşama, İsrail’in bölgede kabul edilmesi aşamasıydı. 1978’deki Camp David anlaşmasıyla Mısır, 1993’te Oslo Anlaşmasıyla Yaser Arafat, 1994’te Ürdün ve nihayet 2020’de de İbrahim Anlaşmaları ile Suudi eksenindeki ülkeler İsrail’i tanıdı.
3. aşama ise İsrail liderliğinde bölge düzeni kurma aşamasıdır ve bu süreç 2011’den beri devam ediyor.
İZİN VERMİYOR
İsrail liderliğinde bölge düzeni kurmak isteyen İsrail Ekseni ile bu düzene karşı çıkan Direniş Ekseni 2001’den beri tüm bölgede soğuk savaş halindeydi. 2011’den itibaren ise bu, Suriye’de, Irak’ta ve Yemen’de açık bir askeri savaşa dönüştü. Direniş Ekseni’nin Irak, Suriye ve Yemen zaferleri, İsrail liderliğinde bir bölge düzeni kurulmasına izin vermedi. Ancak bu savaş devam ediyor ve Aksa Tufanı savaşının sonuçlarına göre bölgeyi hala çok büyük bir tehlike bekliyor.
Bölge ülkelerinin büyük çoğunluğu maalesef bu savaşta Amerikan rejimine bağlılıkları ve İsrail’le olan siyasi, askeri ve ekonomik ilişkileri sebebiyle İsrail’in destek cephesinde yer alıyor. Bu yüzden de bölgedeki saray rejimleri “İsrail’in var olmak hakkı” söylemini teyit ediyor ve rejimden iki devletli çözüm dileniyor. Halbuki “İsrail’in var olma hakkı vardır”, cümlesi “Filistin’in var olma hakkı yoktur” deme dürüstlüğünü gösteremeyenlerin uydurduğu bir hurafedir. Çünkü; Filistin 1948’de İsrail kurulduğu için yok olmuştur. İsrail var oldukça da Filistin asla var olamayacaktır. İsrail, Filistin’in var olmasını reddettiğini hem parlamentosu hem de hükümetleri aracılığıyla ilan etmiştir.
YAHUDİLERE DEĞİL SİYONİSTLERE KARŞI
Direniş Ekseni Yahudileri değil İsrail’i yok etmeye çalışıyor. İsrail’in yok edilmesini savunmanın Yahudilerin yok edilmesini savunmak olduğu iddiası Siyonistlerin ucuz bir propagandasıdır. Zira Yahudiler, ilahi bir dinin mensupları; İsrail ise Siyonizm ideolojisi ile kurulmuş ırkçı, ayrımcı ve sömürgeci bir siyasal organizasyondur. İsrail kurulmadan önce Yahudiler, Filistin’de Müslüman ve Hıristiyan komşularıyla yüzyıllar boyunca barış içinde birlikte yaşadı.
Bir ülkenin topraklarını işgal edip yerlileri köleleştirmek, emperyalizmin en ilkel ve barbar şekli olan klasik sömürgeciliktir. İsrail’in 1948’den beri yaptığı tam olarak budur. Milattan binlerce yıl önce İbrahim, Davud, Süleyman peygamberlerin Filistin’e geldiği ve binlerce yıl öncesinin Yahudileri orada devlet kurduğu için Filistin’in Yahudi ana yurdu olduğuna inanmak bir hurafedir. İsrail, Yahudilerin değil Siyonistlerin devletidir. İsrail karşıtı milyonlarca Yahudi’nin ve İsrail yanlısı milyonlarca Hıristiyan veya Müslüman’ın varlığı bu gerçeğin ispatıdır. Çünkü İsrail Yahudilerin değil, ABD ve bölge ülkelerinin desteğiyle ayaktadır.
Sömürgecilik, yerli halkın tehciri, köleleştirme ve soykırım suç olduğu için İsrail’in var olma hakkı yoktur. Hizbullah’ın bugünlerdeki savaşı bu yüzden sadece Filistin’in ve Lübnan’ın özgürlüğü için değil tüm insanlığın kurtuluşu için yapılan bir savaştır.
'BAZEN KERBELA BAZEN DE FİLİSTİN'
Tahran’daki İmam Humeyni Hüseyniye'sinde pazar sabahı İran İslam Devrimi Lideri Ayetullah Seyyid Ali Hamaney'in huzurunda üniversite öğrencilerinin de katılımıyla Erbain matem töreni düzenlendi.
Hamaney yaptığı konuşmada şu ifadeleri kullandı: ''Aşura ziyareti duasında İmam Hüseyin’e hitaben şu ifadeler dile getirilir: Ey Eba Abdillah, hiç şüphesiz ben kıyamet gününe kadar sizin ile barışık olanlarla barışığım, sizinle savaşanlarla savaş halindeyim. Hüseyin cephesi ile Yezid cephesi arasındaki savaş asla bitmeyecek.''
HAMANEY'DEN GENÇLERE MESAJLAR
Devrim Lideri, “Bu savaş devam edecek. Hüseyin Cephesi kendini tanıtmıştır, İmam Hüseyin Kerbela'ya yaptığı ziyaret sırasında birkaç yerde amacının ne olduğu açıkladı ve Hüseyin cephesinin zulüm cephesine karşı savaştığını dile getirdi” ifadelerini kullandı. Savaşın çeşitli biçimleri olduğunu belirten Hamaney, ''Kılıç ve mızrak çağındaki durum ile atom ve yapay zeka çağındaki durum çok farklıdır ancak savaş hâlâ var.'' şeklinde konuştu.
Hamaney gençlereyse “Düşünün, çalışın, doğru tanımlayın, nerede eylem yapılması gerektiğini belirleyin ve eyleme geçilmesi gereken yerde harekete geçin.” çağrısında bulundu ve ekledi: “Eylem bazen laboratuvar, sınıf ve üniversite ortamı, bazen sosyal bazen siyasi ortam, bazen de Kerbela yoludur, Filistin yoludur.”
