22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Hollanda'da kurumsal ırkçılık

Eğer dikkatli olmazsak, ırkçılık yakında sadece kurumsallaşmakla kalmayacak, aynı zamanda dijitalleşecek. Dahası, ırkçılığın gözlemlenmesi ve çözülmesi giderek zorlaşacaktır.

Hollanda'da kurumsal ırkçılık
IRIS ANDRIESSEN

Hollanda'da bulunan herkes eşit durumlarda eşit muamele görür. Din, inanç, siyasi görüş, ırk, cinsiyet veya başka herhangi bir sebepten dolayı ayrımcılığa izin verilmez. (Hollanda Anayasasının 1. Maddesi)

Hollanda toplumunda din (İslam) önemli bir ayrım çizgisidir. Bu, köken ve ten rengine dayalı eşitsizliği görmezden gelebileceğimiz anlamına gelmez. Irkçılık ve ayrımcılık işgücü piyasasında, konut piyasasında ve eğitimde ortaya çıkmaktadır. Hükümet ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için toplum çapında bir vizyon geliştirmelidir. Aksi takdirde, ırkçılık yakında sadece kişilerde ve kurumlarda değil, dijital sistemlerimizde de karşımıza çıkacaktır.

Polis şiddeti sonucu öldürülen siyahi Amerikalı George Floyd'un ölümünden bu yana dünyanın dört bir yanında ırkçılık karşıtı gösteriler düzenleniyor. Bu gösterilerin yaygın olarak ifade edilen hedeflerinden biri kurumsal ırkçılığı durdurmaktır. Bu kavram artık medyada ve kamusal tartışmalarda yaygın olarak kullanılmaktadır. Kurumsal ırkçılık ile neyin kastedildiği her zaman net değildir ve farklı tarafların tanımları bazen büyük farklılıklar göstermektedir.

Bu makalede ayrımcılık, ırkçılık ve kurumsal ırkçılık gibi temel kavramların ayrımcılık ve ırkçılık üzerine çalışan kuruluşlar tarafından nasıl kullanıldığını inceliyorum. Daha sonra ayrımcılığın öğrenme, çalışma ve yaşama gibi önemli alanlarda ne ölçüde gerçekleştiğini ve bundan en çok hangi grupların etkilendiğini tartışıyorum.

Hollanda'da kurumsal ırkçılık - Resim : 1
Dr. Iris Andriessen (Verwey-Jonker Enstitüsü'nde çeşitlilik, ayrımcılık ve entegrasyon konularında araştırmacı)

AYRIMCILIK

Ankete katılan kurum ve kuruluşlar tarafından kullanılan tanım ve açıklamalara bakıldığında ayrımcılık kavramı üzerinde büyük ölçüde mutabakat olduğu görülmektedir.[1] Ayrımcılık, korunan özellikler veya durum için önemli olmayan belirli özellikler temelinde kişilerin farklı, eşit olmayan veya dezavantajlı muameleye tabi tutulması anlamına gelmektedir.[2] Ayrımcılığın yasaklanması kanunla düzenlenmiştir. Aynı zamanda sosyal bir normdur: insanlar ayrımcılığı ahlaki bir ihlal olarak görmektedir. [3]

Bununla birlikte, insanlar ne zaman ayrımcılık olduğu ve ne zaman haklı ayrımcılık olduğu konusunda farklılık göstermektedir. Örneğin, ayrımcı bir şekilde hakaret etme hakkı bazı kişiler tarafından ifade özgürlüğüne atıfta bulunularak savunulmakta [4] ya da örneğin göçmen kökenli kişilere farklı ya da daha katı yardımlar tahsis edilmesi, bu kişilerin bu yardımları daha az 'hak ettikleri' düşüncesinden hareketle haklı görülmektedir [5].

Ayrımcılığın farkına varmak zordur. Farklı, haksız muamelenin etnik köken, ten rengi veya din gibi belirli özelliklere atfedilip atfedilemeyeceğini kesin olarak bilmek için genellikle iyi karşılaştırmalı bilgiler eksiktir.[6] Bu nedenle insanlar ayrımcılıkla karşı karşıya olup olmadıklarından şüphe duyarlar. Örneğin, bir kişi geçmişi veya soyadı nedeniyle bir iş görüşmesine kabul edilmediğinden nasıl emin olabilir? Reddedilme nedeni gerçekten kişinin ekibe uymaması ya da diğer adayların 'profili' daha iyi karşılaması mıdır, yoksa işin içinde başka meseleler mi vardır?

Kendileri ayrımcılığa çok az maruz kalan ya da hiç maruz kalmayan kişiler 'bazı insanların ayrımcılığı her yerde gördüğünü' düşünebilir. Bu durum, ayrımcılığa daha sık maruz kalan kişilerin istemeden de olsa ayrımcılığa işaret edebilecek işaretleri tanıma konusunda daha iyi eğitilmiş olmaları ile açıklanabilir. Ayrıcalıklı gruplardan gelen bireyler bu 'eğitimi' almazlar ya da çok daha az alırlar, dolayısıyla ayrımcılığı fark etme konusunda daha az hassas olma eğilimindedirler.[7].

Hollanda'da kurumsal ırkçılık - Resim : 2
Rob Musters (Hollanda Anayasanın 1. Maddesini tasvir eden bir plaket örneği. Breda'nın Valkenberg parkında yer almaktadır

IRKÇILIK

Irkçılığın ankete katılan kurumlar tarafından nasıl tanımlandığına baktığımızda, tanımların farklılaşmaya başladığını görüyoruz. Bazı kuruluşlar ırkçılığı etnik köken, ten rengi veya dine dayalı ayrımcılık olarak değerlendirmektedir. Örneğin sosyal işler, istihdam ve dışişleri bakanlarının Temsilciler Meclisi'ne ırk ayrımcılığı konusunda gönderdikleri mektupta, WRR'nin yayınlarında ve Uluslararası Af Örgütü'nün internet sitesinde bu tanıma rastlıyoruz [8].

Bir başka bakış açısı ise ırkçılığı, birbirinden farklı olduğu söylenen ve sıralama içeren 'ırkların' var olduğu bir inanç veya zihin yapısı olarak görmektir. Daha sonra farklı 'ırklara' özellikler atfedilir ve bu da uygulamada eşit olmayan sonuçlara yol açar. Dolayısıyla bu ırkçılık kavramı, 'ırk'ın anlamlı görülmesi ve toplumda önemli bir düzenleyici ilke olarak kullanılmasıyla ilgilidir. Bu sıralama ilkesi daha sonra, örneğin örtük ve açık önyargılar ve stereotipler yoluyla davranış ve eylemleri etkileyebilir.

Örneğin, toplumda siyahların daha az liderlik yapabildiğine dair örtük bir fikir olabilir. Böyle bir fikir meşrulaştırılır ve yeniden üretilir çünkü liderlik pozisyonlarında çok az siyah görünür. Bu fikir, bir liderlik pozisyonu boşaldığında beyaz bir kişinin işe alınma olasılığının daha yüksek olmasıyla sonuçlanabilir. Bu görüşe göre, ırkçılık ve ayrımcılık eş anlamlı değildir, ancak ırkçılık ayrımcılığa yol açabilir (ve böylece ayrımcılık olarak görünür hale gelebilir).

Hollanda'da kurumsal ırkçılık - Resim : 3

STEREOTİPLER VE ÖNYARGILAR

Stereotiplerin içeriği (etnik) gruplara göre farklılık gösterebilir, bu da bazen bu tür stereotipleri tanımayı zorlaştırır. Asyalı etnik gruplar 'zekalı' çağrışımıyla basmakalıp bir şekilde 'zeki' olarak tasvir edilmektedir. Buna karşılık, Afrika kökenli grupların klişeleşmiş bir şekilde bilişsel performansla değil, atletik yetenekle ilişkilendirilmesi daha az olasıdır [9].

Stereotiplerin fark edilmesini zorlaştıran bir diğer husus da bunların bazen 'dostane' stereotipler olarak gizlenmeleridir. Siyahların bu kadar atletik olabileceği fikri ilk bakışta olumlu görünebilir,[10] ancak sosyal olarak bilişsel becerilerden daha az saygı gören bir yetkinlik olması tesadüf değildir.

Stereotiplerin özel yorumu, sıcaklık ve yeterlilik boyutlarına kadar izlenebilir.[11] Sıcaklık, bir grubun bireysel ve grup çıkarları için bir tehdit olarak görülüp görülmediğini ifade eder. Başka bir deyişle, dost musunuz düşman mı? Yetkinlik, bir gruba bu tehdidi gerçekten gerçekleştirme becerisinin ne ölçüde atfedildiğini ifade eder. Tehdit olmadığı düşünülen bir 'dış grubun' - öyle olmak isteseler bile - acıma duygusu uyandırması ve koruyucu muamele görmesi daha olasıdır. Örneğin, genellikle 'sıcak ve daha az yetkin' olarak görülen yaşlılar ve fiziksel engelli insanlar.

Tehdit oluşturmaya istekli ve muktedir olduğu düşünülen gruplar korku uyandırır ve hoşlanmama ve aşağılama gibi olumsuz tepkilere yol açar. Göçmen kökenli insanlar bu durumdan etkilenirken, ruh sağlığı bozuk olan insanlar da bu durumdan etkilenmektedir [12].

Hollanda'da kurumsal ırkçılık - Resim : 4

TEN RENGİ VE DİN

'Irk' genellikle ten rengi ile ilişkilendirilir. Ancak ırkçılık ve 'ırk'a dayalı ayrımcılık daha geniş bir şekilde anlaşılmakta ve ten renginin yanı sıra etnik köken ve din - özellikle de İslam inancı- anlamına gelmektedir. ABD’de ten rengi toplumdaki en baskın ayrım çizgisidir. Bu ayrım kısmen kölelik geçmişi ve ırkçı Jim Crow yasaları tarafından şekillendirilmiştir [13].

Avrupa bağlamında, ayrım çizgileri de din çizgisi boyunca inşa edilmektedir,[14] Müslümanlar Avrupa'da mükemmel bir 'öteki' olarak görülmektedir. Bu genellikle farklı ve genellikle olumsuz algılanan kültürel uygulamalara (helal kesim, başörtüsü takma) ve değer yönelimlerine (örneğin kadın-erkek ilişkileri ve cinsellik hakkındaki görüşler) vurgu yapılmasını içermektedir.

Ayrımcılığın temelleri olan etnik köken, din ve ten rengi insanların gündelik deneyimlerinde sıklıkla iç içe geçmektedir.[15] Örneğin, bir kişi "Faslı görünümü" nedeniyle "pis Müslüman" olarak adlandırıldığında, etnik köken ve din temelleri birleşmektedir.

Hollanda'da kurumsal ırkçılık - Resim : 5

KURUMSAL IRKÇILIK

Kurumsal ırkçılık kavramı son zamanlarda yaygın olarak kullanılmasına rağmen, incelediğimiz kuruluşların çoğunda bu kavramın tanımına rastlanmamıştır. Bu kavram, eğitim, işgücü piyasası, konut piyasası, polis veya kamu hizmetleri gibi resmî kurumlarda veya bu kurumlar tarafından köken, ten rengi veya dine dayalı ayrımcılığın boyutu hakkında bir şeyler söyleyen çalışmalara atıfta bulunmaktadır.

Kamusal söylemde, kurumsal ırkçılık kavramı sistemik bir şeyi ifade etmek için kullanılır. Bir zihin yapısı olarak ırkçılık hala bireylerin kişisel inançları olarak anlaşılabilir. Kurumsal ilavesi, belirli gruplar için eşitsiz fırsatlar ve sonuçlar yaratan veya bunları sürekli kılan bu tür bir ırkçı zihin yapısının kurumlara yerleşmiş olduğunu ifade eder.

Ancak, bu kurumlardan ne anlaşıldığı büyük ölçüde değişmektedir. Bazen yargı, işgücü piyasası ve eğitim gibi sadece resmî kurumlar dahil edilmektedir. Kurumsal ırkçılığın diğer tanımları gayri resmî kurumları da içermekte ve sosyal norm ve değerleri de kapsamaktadır. İkinci bir farklılık, sadece resmi (yazılı) kurallar, prosedürler ve politikalara mı atıfta bulunulduğu yoksa gayri resmi (yazılı olmayan) kuralların da kastedilip kastedilmediğiyle ilgilidir. O halde bu gayri resmi kurallar, bir kurumdaki çalışanların veya toplumdaki insanların tutum ve inançlarını da içerir.

Kurumsal ırkçılık kavramının farklı yorumlarında da benzerlikler bulunmaktadır. Kavramın her bir yorumu, kurumlara yerleşmiş bir zihin yapısını (ırkçılık) varsaymakta ve buradan hareketle kurumlardaki insanların eylem ve davranışlarını etkileyerek gruplar arasında eşit olmayan fırsat ve sonuçlara yol açmaktadır. Böylece kurumsal ırkçılık sonuçlarda görünür hale gelir, tıpkı yüzeyde köstebek yuvaları oluştuğu için çimlerin altında bir köstebek olduğunun görünür hale gelmesi gibi.

Kurumsal ırkçılığın ne ölçüde var olduğunu belirlemek için, gruplar arasında sistemlerde, politikalarda ve prosedürlerde, sosyal normlarda veya geleneklerde somutlaşan ırkçı inançlara dayandırılabilecek bir eşitsizlik olup olmadığını tespit etmemiz gerekir. Bu kolay bir iş değildir. Daha dolaylı bir yol ise kurumsal ırkçılığın nerede görünür hale geldiğine bakmaktır. Bunu, toplumun farklı alanlarında belirli gruplar için eşit olmayan fırsatların ve sonuçların toplamına bakarak yaparız.

Daha önceki benzetmeye bakacak olursak, birkaç köstebek yuvasının varlığı bir köstebeğin varlığına işaret eder. Aynı gruplara yönelik ayrımcılık ve olumsuz algılar farklı alanlarda tespit edildiğinde, bunların artık vaka olmadığı anlaşılır. O halde toplumda belirli gruplara yönelik sistematik bir dezavantaj söz konusudur.

HİYERARŞİLER İÇİNDE DÜŞÜNME

İnsanların grup kavramları hakkında bir şeyler söylemek için, toplumda algılanan etnik hiyerarşi ölçümleri sıklıkla kullanılır. Kısaca: insanlar hiyerarşik bir merdivende hangi etnik grupları üst sıralarda ve hangi grupları alt sıralarda yer almaktadır? Tipik olarak, bu hiyerarşileri görselleştirmek için bir termometre skoru kullanılır.

Katılımcılardan bu termometre üzerinde -sıfırdan 100'e kadar- belirli gruplara karşı duygularının ne kadar soğuk ya da sıcak olduğunu belirtmeleri istenir. Sıfır çok soğuk duyguları, 100 ise çok sıcak duyguları temsil etmektedir. Belirli gruplara verilen puanların ortalaması alınarak grupların bir sıralaması elde edilir.

Toplumda bazı gruplara diğerlerinden daha sıcak bakılır. Hiyerarşinin en altında yer alan gruplar (soğuk duygular) katılımcılar tarafından sosyal ve kültürel açıdan daha sapkın olarak stereotipleştirilmekte ve toplumda daha fazla ayrımcılığa maruz kalıyor gibi görünmektedir [16].

Gruplar kendilerini her zaman hiyerarşinin en tepesine yerleştirirler. Bu olgu 'iç grup sevgisi' olarak bilinir. Diğer gruplar belirli bir sırayla altlarına yerleştirilir ve bu sıralama toplum içinde büyük ölçüde kabul görür. Dolayısıyla, belirli gruplar neredeyse her zaman hiyerarşide üst sıralara, belirli gruplar ise alt sıralara yerleştirilir. Bu tür bir anlaşma, paylaşılan bir sistem veya zihin yapısına işaret eder.

Sosyal ve Kültürel Planlama Bürosu (SCP) tarafından Hollanda nüfusu arasında yapılan en son hiyerarşi ölçümü 2015 yılına aittir.[17] Bir matris, grupların birbirleri hakkında nasıl düşündüklerini gösterebilir (bkz. Kaynak, tablo 1). Solda dikey olarak, sağda yatay olarak gösterdiğimiz gruplar hakkında görüş bildiren gruplar yer almaktadır. Her zaman belirli bir grubun ortalama puanını gösteririz. Böylece, bir gruba karşı ortalama sıcak duygular (>50) söz konusu olduğunda yüksek bir sıcaklık, soğuk duygular söz konusu olduğunda ise düşük bir sıcaklık (<50) kullanıyoruz.

Bir bakışta, Hollanda toplumunda etnik bir hiyerarşi olduğu ve göçmenlik geçmişi olmayan Hollandalıların hiyerarşinin en üstünde yer aldığı anlaşılmaktadır. Diğer etnik gruplara, özellikle de Fas kökenli Hollandalılara daha az olumlu bakılmaktadır. Grupların sıralamasından da anlaşılacağı üzere ten rengi, stereotipleştirme ve dışlamanın gerçekleştiği baskın veya tek ilke değildir. Surinam kökenli Hollandalılar hakkındaki duygular genellikle olumlu iken, Antil kökenli Hollandalılar hakkındaki duygular ortalama olarak daha az sıcaktır.

Surinam kökenli Hollandalılara yönelik duygular genel olarak olumlu olsa da etnik hiyerarşi teorisinden bekleneceği üzere, bu durum hayatın önemli alanlarında eşit muamele anlamına gelmemektedir. Belki de 'hayırsever' ırkçılık burada bir rol oynamaktadır. Bir işgücü piyasası araştırması, işverenlerin ve aracıların klişelerini incelemiş,[18] örneğin Surinam kökenli Hollandalılar 'sosyal insanlar, ama iyi yönetici değiller' olarak nitelendirmiştir.

Bu arada sıcak duygular, sosyal basamaklarda yükselmeyi ve ilerlemeyi engellemektedir. Surinam kökenli Hollandalılar, özellikle 2006 ve 2011 yılları arasında, Hollanda tarafından ne ölçüde kuşatıldıkları konusunda daha az olumlu hale gelmiştir. Algılanan ayrımcılığın derecesi önemli ölçüde artmış ve Hollanda'da kendilerini evlerinde hissetme duygusu azalmıştır. Hollanda'yı giderek daha az açık ve eşit bir toplum olarak görmektedirler [19].

EĞİTİM

Eğitimde çok tartışılan konulardan biri de göçmen kökenli öğrencilerin yeterince desteklenmemesidir. Ancak, bunun göçmen kökenli öğrenciler için düzenli olarak gerçekleştiğine dair çok az bilimsel kanıt vardır. Örneğin Driesen tarafından yapılan bir çalışma, göçmenlik geçmişine dayalı bir yetersiz teşvik olmadığını, [20] ancak yüksek eğitimli ebeveynlere sahip öğrencilerin aşırı teşvik edildiğini göstermektedir.[21] Merkezi Plan Bürosu (CPB), 2019 politika özetinde, düşük eğitimli ebeveynlere sahip veya düşük gelirli ailelerden gelen öğrencilerin yetersiz teşvikle karşı karşıya olduğunu belirtmektedir. Bu öğrenciler arasında göçmen kökenli çok sayıda öğrenci de bulunmaktadır, ancak bu köken bağımsız bir etki olarak bulunamamıştır [22].

Nihai test öğretmenin tavsiyesinden daha yüksek bir seviye gösterirse, öğrenciler tavsiyenin ayarlanabileceği bir yeniden değerlendirme için uygun olabilirler. CPB, göçmen kökenli ve yüksek gelirli ebeveynlerin çocuklarının tavsiyelerinin gözden geçirilme olasılığının daha yüksek olduğu sonucuna varmıştır. Buna karşılık, düşük eğitim seviyesine sahip ebeveynlerin çocuklarının düzeltme şansı daha düşüktür. Dolayısıyla ebeveynlerin eğitim seviyesi, eğitimde yetersiz veya aşırı tavsiyenin ana belirleyicisidir.

Eğitimdeki bir diğer konu da yerleştirme ayrımcılığıyla ilgilidir. Bazı deneyimsel çalışmalar, göçmen kökenli öğrencilerin staj ararken ayrımcılığa maruz kaldıklarını ve staj yeri bulmak için daha fazla çaba sarf etmeleri gerektiğini göstermektedir.[23] Dolayısıyla, ayrımcılığın öğrencilerin eğitim gereksinimlerini karşılama ve işgücü piyasasına ilk adımlarını atma şanslarında rol oynadığına dair çeşitli göstergeler bulunmaktadır.

2005 yılında yapılan bir araştırmada, staj için öğrenci seçiminde de fiili ayrımcılık olduğunu doğrulamaktadır.[24] Bu çalışma, farklı gruplar arasında ve farklı gerekçelerle fiili ayrımcılığın derecesi açısından farklılıklar olup olmadığı sorusuna yanıt vermemektedir. Deneyim araştırması, Türk (%29), Faslı (%24) ve Surinamlı (%22) kökenli öğrencilerin staj yeri bulmakta yaşadıkları zorlukları genellikle ayrımcılığa bağladıklarını göstermektedir.[25] Antil kökenli öğrencilerin ayrımcılık nedeniyle staj yeri bulmakta zorluk yaşadıklarını düşünme olasılıkları biraz daha düşüktür (%14). Göçmenlik geçmişi olmayan Hollandalı öğrencilerin zihninde ayrımcılık, staj yeri bulmada bir faktör olarak neredeyse hiç rol oynamıyor (%2).

İŞGÜCÜ PİYASASI

İşgücü piyasasında, etnik kökene dayalı ayrımcılık defalarca ikna edici bir şekilde kanıtlanmıştır.[26] Saha testleri olarak adlandırılan testler kullanılarak, bir başvuru sahibinin etnik kökeninin şansı üzerinde herhangi bir fark yaratıp yaratmadığı gözlemlenir. Bu, iki (veya daha fazla) hayali başvuru sahibinin mevcut bir boş pozisyona başvurmasıyla yapılır. Başvuranlar etnik köken bakımından farklıdır ancak eğitim, iş deneyimi ve yeterlilikler gibi üretken özellikler bakımından eşdeğerdir. Hayali başvuru sahiplerinin diğer tüm özellikleri eşit tutularak, etnik geçmişin -genellikle hayali başvuru sahibinin adıyla işaret edilen- işgücü piyasası fırsatlarında bir rol oynayıp oynamadığı incelenir. Araştırmalar sürekli olarak göçmenlik geçmişinin iş başvurusunda bulunanların şansını azalttığını ortaya koymaktadır.

İşverenler ortalama olarak Mark'ı Muhammed'e tercih etmekle kalmıyor, aynı zamanda geçici işçi talep ettiklerinde bu tercihlerini istihdam bürolarına düzenli olarak açıkça iletiyorlar.[27] Bu tür ayrımcı taleplerle karşılaşan istihdam büroları genellikle seçim sürecinde bu tercihleri dikkate almaya istekli olduklarını söylüyorlar.[27]

Gözlemlenen ayrımcılığın (din, etnik köken veya ten rengi) tam olarak ne olduğunu yukarıda bahsedilen pratik testlere dayanarak söylemek kolay değildir. Genellikle dolaylı olarak ölçülür. Örneğin, Müslümanlara yönelik ayrımcılık, Türk ve Faslı nüfuslar gibi kendilerini Müslüman olarak tanımlayan yüksek oranda üyeye sahip gruplar üzerinden ölçülmektedir [29].

Ancak sonuçlar tek tip değildir. Son araştırmalar Faslı, Türk ve Antilli Hollandalıların işgücü piyasasında önemli ölçüde ayrımcılıkla karşılaştığını ve Surinamlı Hollandalılar için ayrımcılık derecesinin biraz daha az olduğunu göstermektedir.[30] Bu, etnik hiyerarşi ölçümünden ortaya çıkan tabloyla tutarlıdır. Diğer araştırmalar bu grupların ayrımcılık derecelerinde bir fark bulamamıştır [31].

KONUT PİYASASI

Ayrımcılık konut piyasasında da görülmüştür. Groene Amsterdammer dergisi tarafından 2018 yılında yapılan bir araştırma, Hollanda'da özel konut kiralama sektöründe ayrımcılığın düzenli olarak gerçekleştiğini ortaya koymuştur.[32] Daha sonra Utrecht ve Amsterdam'da yapılan anketler, konut kiralama acentelerinin, göçmen kökenli ev arayanları dışlamak için ev sahiplerinden gelen ayrımcı taleplere uymaya istekli olduklarını göstermiştir.[33] Ayrıca, göçmen kökenli ev arayanların olumlu bir yanıt alma olasılığı - "ev hala müsait ve kiralamaya uygunsunuz" - göçmen kökenli olmayan benzer başvuru sahiplerine göre daha düşüktür.[34]

15 ülkede yapılan 25 çalışmayı içeren geniş çaplı araştırmada, özellikle Arapça bir isme sahip erkek ev arayanların ayrımcılığa uğradığını ortaya koymuştur.[35] Amsterdam'da yapılan yukarıda bahsedilen çalışmada, uygulama testlerinde belirli etnik grupları işaret etmek için isimler kullanılmaktadır. Bu çalışmada, Ganalı isim en çok ayrımcılığa uğrayan isimdir; Türk bir kadını işaret eden ismin ev alma olasılığı, göçmenlik geçmişi olmayan Hollandalı ev arayanın isminden daha az değildir.

Hintçe ve Arapça isimlere sahip adayların başarı şansı yerli adaylara göre daha düşüktür. Bundan net sonuçlar çıkarmak zordur çünkü ev sahiplerinin isimleri köken gruplarıyla ne ölçüde doğru ilişkilendirdiği açık değildir. Örneğin bir işgücü piyasası araştırması, işverenlerin Hintçe isimleri yerleştirmekte çok zorlandığını ortaya koymuştur [36].

TOPLUM GENELİNDE VİZYONA İHTİYAÇ VAR

Hollanda toplumunun farklı alanlarında fırsatlar ve sonuçlar bakımından yapısal eşitsizlikle karşılaşanlar hep aynı gruplardır. Dolayısıyla bu durum Hollanda'da kurumsal ırkçılığa işaret etmektedir. Gerçekten de kurumsal ırkçılık, göçmen kökenli insanların yaşamın çeşitli alanlarında sistematik olarak dışlanması, dezavantajlı duruma düşürülmesi ve eşitsiz muamele görmesi şeklinde kendini göstermektedir. Bu makalede sadece birkaç alan tanımlanmıştır. Burada ten rengi, etnik köken ve din temelinde ayrımcılığa genel olarak bakılmıştır çünkü dışlanmanın kendisinde ayrımcılığın hangi temelde yapıldığı her zaman hemen belli olmamaktadır.

Hollanda'da din (İslam) toplumda önemli bir ayrım çizgisi gibi görünmektedir. Ancak ten rengi ve etnik kökene dayalı ayrımcılık da sistematik olarak gerçekleşmektedir. (Sözde) kültürel farklılıklar büyütülmekte ve sosyal mesafe ve dışlamayı meşrulaştırmak için kullanılmaktadır. Bunun sonuçlarını eğitimde (yerleştirme ayrımcılığı), işgücü piyasasında ve konut piyasasında Türk ve Fas kökenli Hollanda vatandaşlarına yönelik ayrımcılıkta görmekteyiz.

Hükümetin birincil sorumluluğu Hollanda'da ayrımcılık ve ırkçılığa karşı koruma sağlamaktır. Hükümet bu konuda şu anda olduğundan çok daha büyük bir rol oynamalıdır. Hollanda'da hükümetin ayrımcılığa yaklaşımına ilişkin son parlamento mektubu (15 Haziran 2020) esasen ayrımcılığın varlığının kabulü niteliğindedir. Ayrımcılıkla mücadeleye yönelik yeni somut hükümet tedbirleri içermemektedir.[37] Ayrımcılık ve ırkçılığın temelinde yatan işleyişe ilişkin toplum genelinde bir vizyon şimdilik eksik görünmektedir.

Ayrımcılıkla mücadele programlarının politika alanı ya da toplumsal alana göre 'bölümlere ayrılarak' düzenlenmesi -işgücü piyasası ya da konut piyasasında ayrımcılıkla mücadeleyi düşünün- ırkçılığın sistemik doğasının resmin dışında bırakılması riskini doğurmaktadır. Bu durumda önyargıların ya da olumsuz klişelerin grupların işgücü piyasasındaki ya da eğitimdeki fırsatları üzerinde rol oynamasını engelleyen politika tedbirlerine odaklanılmaktadır. Bu henüz altta yatan düşünce kalıplarını ele almamaktadır.

Irkçılıkla mücadele, tam da bu zihin yapısının toplumun her türlü yönüne ve yapısına derinlemesine kök salmış olduğunun kabul edilmesini gerektirir. Eğitim ve sosyal yardım yoluyla sosyal-eleştirel düşünceyi teşvik etmek yardımcı olabilir.[38] Nihayetinde, insanların ırkçı ve farklı düşünmenin nasıl işlediğini görmelerini sağlamakla ilgilidir: bunun olduğunu, istemeseler bile farkında olmadan yaptıklarını ve bunun farkına vardığınızda ne yapabileceğinizi.

2020'de ırkçılık ve ayrımcılıkla kökünden mücadele etme ihtiyacı her zamankinden daha büyük. Gerçekten de toplumda algoritmaların ve yapay zekanın kullanımının artmasıyla birlikte, dijitalleşme uygulamalarında eski düşünce kalıplarının pekiştirilmesi riski vardır. Eğer dikkatli olmazsak, ırkçılık yakında sadece kurumsallaşmakla kalmayacak, aynı zamanda dijitalleşecek. Dahası, ırkçılığın gözlemlenmesi ve çözülmesi giderek zorlaşacaktır.

Bu makale Justin Hoegen Dijkhof'un (İnsan Hakları Kurulu) katkılarıyla hazırlanmıştır.

KAYNAK: https://www.wbs.nl/sites/default/files/202010/04.%20I%20Andriessen_Institutioneel%20racisme%20in%20NL_SD_2020_5_0.pdf

DİPNOTLAR

1. Anne Frank Stichting, College voor de Rechten van de Mens, Radar/ Art.1, MDRA Rijksoverheid, MinD , Amnesty International, SCP, WRR, KIS, Fundamental Rights Agency, ENAR, ECRI, VN.

College voor de Rechten van de Mens. (2020) Discriminatie uitgelegd. Mensenrechten.nl
Den Ridder, J., Andriessen, I. & Dekker, P. (2017). Burgerperspectieven 2017|2. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
ssed, Ph. (2018). Alledaags racisme. Herziene uitgave. Uitgeverij van Gennep.
Reeskens, T., & Van der Meer, T. (2019). The inevitable deservingness gap: A study into the insurmountable immigrant penalty in perceived welfare deservingness. Journal of European Social Policy, 29(2), pp. 166-181.
Andriessen, I. (2017). Discriminatie herkennen, benoemen en melden. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
Ibid.
Asscher, L. & Koenders, A. (2015, 2 november). Kamerstuk 30950, nr. 80. Rijksoverheid; Amnesty International. (2020, 7 september). Racisme en rassendiscriminatie.
Zie onder andere: van Sterkenburg, J., & Blokzeijl, D. (2017). Football and race talk among Dutch football media audiences. In D. Hasan & C. Acton (Red.), Sport and Contested Identities: Contemporary Issues and Debates. Roudledge.
Glick, P., Fiske, S., Mladinic, A., Saiz, J., Abrams, D., Masser, B.,& Annetje, B. (2000). Beyond prejudice as simple antipathy: hostile and benevolent sexism across cultures. Journal of personality and social psychology, 79(5), p. 763-775.
Fiske, S. (2018). Stereotype content: Warmth and competence endure. Current Directions in Psychological Science, 27(2), pp. 67-73.
Andriessen, I. K. Wittebrood en H. Fernee (2014). Ervaren discriminatie in Nederland. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
De one drop rule verwijst naar een sociaal en juridisch principe van raciale categorisatie waarin bepaald wordt dat elk persoon met een zwarte voorouder of voorgeschiedenis werd beschouwd als ‘zwart’. Deze regel heeft zijn oorsprong in het slavernijverleden en de Amerikaanse Jim Crow-wetten. Deze segregatiewetten werden pas in 1964 en 1965 afgeschaft. Maar nog in 1985 werd in Louisiana de one drop rule toegepast toen in een rechtszaak werd bepaald dat een vrouw met een zwarte over-over-overgrootmoeder zichzelf in haar paspoort niet kon identificeren als ‘wit’.
Alba, R. (2005). Bright vs. Blurred boundaries: second generation assimilation and exclusion in France, Germany and the United States. Ethnic and Racial Studies, 28(1), pp. 20-49.
Andriessen, I. K. Wittebrood en H. Fernee (2014). Ervaren discriminatie in Nederland. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.; Andriessen, I., E. Nievers, J. Dagevos en L. Faulk (2010). Liever Mark dan Mohammed? Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

16. Anne Frank Stichting, College voor de Rechten van de Mens, Radar/ Art.1, MDRA Rijksoverheid, MinD , Amnesty International, SCP, WRR, KIS, Fundamental Rights Agency, ENAR, ECRI, VN.

College voor de Rechten van de Mens. (2020) Discriminatie uitgelegd. Mensenrechten.nl
Den Ridder, J., Andriessen, I. & Dekker, P. (2017). Burgerperspectieven 2017|2. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
ssed, Ph. (2018). Alledaags racisme. Herziene uitgave. Uitgeverij van Gennep.
Reeskens, T., & Van der Meer, T. (2019). The inevitable deservingness gap: A study into the insurmountable immigrant penalty in perceived welfare deservingness. Journal of European Social Policy, 29(2), pp. 166-181.
Andriessen, I. (2017). Discriminatie herkennen, benoemen en melden. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
Ibid.
Asscher, L. & Koenders, A. (2015, 2 november). Kamerstuk 30950, nr. 80. Rijksoverheid; Amnesty International. (2020, 7 september). Racisme en rassendiscriminatie.
Zie onder andere: van Sterkenburg, J., & Blokzeijl, D. (2017). Football and race talk among Dutch football media audiences. In D. Hasan & C. Acton (Red.), Sport and Contested Identities: Contemporary Issues and Debates. Roudledge.
Glick, P., Fiske, S., Mladinic, A., Saiz, J., Abrams, D., Masser, B.,& Annetje, B. (2000). Beyond prejudice as simple antipathy: hostile and benevolent sexism across cultures. Journal of personality and social psychology, 79(5), p. 763-775.
Fiske, S. (2018). Stereotype content: Warmth and competence endure. Current Directions in Psychological Science, 27(2), pp. 67-73.
Andriessen, I. K. Wittebrood en H. Fernee (2014). Ervaren discriminatie in Nederland. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
De one drop rule verwijst naar een sociaal en juridisch principe van raciale categorisatie waarin bepaald wordt dat elk persoon met een zwarte voorouder of voorgeschiedenis werd beschouwd als ‘zwart’. Deze regel heeft zijn oorsprong in het slavernijverleden en de Amerikaanse Jim Crow-wetten. Deze segregatiewetten werden pas in 1964 en 1965 afgeschaft. Maar nog in 1985 werd in Louisiana de one drop rule toegepast toen in een rechtszaak werd bepaald dat een vrouw met een zwarte over-over-overgrootmoeder zichzelf in haar paspoort niet kon identificeren als ‘wit’.
Alba, R. (2005). Bright vs. Blurred boundaries: second generation assimilation and exclusion in France, Germany and the United States. Ethnic and Racial Studies, 28(1), pp. 20-49.
Andriessen, I. K. Wittebrood en H. Fernee (2014). Ervaren discriminatie in Nederland. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.; Andriessen, I., E. Nievers, J. Dagevos en L. Faulk (2010). Liever Mark dan Mohammed? Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.
31. Snellman, A. (2007). Social hierarchies, prejudice, and discrimination. Doctoral dissertation, Acta Universitatis Upsaliensis; Snellman, A., & Ekehammar, B. (2005). Ethnic hierarchies, ethnic prejudice, and social dominance orientation. Journal of community & applied social psychology, 15(2), pp. 83-94.

32. Huijnk, W. en I. Andriessen (2016). Integratie in zicht? Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

33. Nievers, E. (2010). Personeelsselecteurs over niet-westerse migranten en discriminatie op de arbeidsmarkt. In: discriminatiemonitor niet-westerse migranten op de arbeidsmarkt 2010. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

34. Huijnk, W. en I. Andriessen (2016). Integratie in zicht? Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

35. Driessen, G. (2011). Onderadvisering van allochtone leerlingen. Den Haag: Ministerie van Onderwijs Cultuur en Wetenschap (OCW).

36. Ibid.; Inspectie van het Onderwijs (2019). De staat van het onderwijs 2019.

37. Swart, L. van den Berge, W. en D. Visser (2019). De waarde van eindtoetsen in het primair onderwijs. Policy brief. Den Haag: Centraal Planbureau.

38. Andriessen, I. J. Hoegen Dijkhof, A. van der Torre, E. van den Berg, J. Iedema en M. de Voogd-Hamelink (2020). Ervaren discriminatie in Nederland II. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau; SBB (2015). SBB Barometer Juni 2015. Zoetermeer: Samenwerkingsorganisatie Beroepsonderwijs Bedrijfsleven.

39. Dolfing, M., & Van Tubergen, F. (2005). Bensaidi of Veenstra. Sociologie, 1, pp. 407-422.

40. Andriessen, I. K. Wittebrood en H. Fernee (2014). Ervaren discriminatie in Nederland. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

41. Andriessen, I. J. Hoegen Dijkhof, A. van der Torre, E. van den Berg, J. Iedema en M. de Voogd-Hamelink (2020). Ervaren discriminatie in Nederland II. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.; Van de Berg, C. L. Blommaert, C. Bijleveld en S. Ruiter (2017). Veroordeeld tot (g)een baan: hoe delict en persoonskenmerken arbeidsmarktkansen beïnvloeden. Tijdschrift voor Criminologie, 59(1-2), pp. 113-135; Blommaert, L., M. Coenders en F. van Tubergen (2014). Discrimination of Arabic-named applicants in the Netherlands: an internet-based field experiment examining different phasesin online recruitment procedures. Social Forces, 92(3), pp. 957-982.; Panteia (2015). Discriminatie in de werving en selectiefase. Zoetermeer: Panteia; Panteia (2019). Herhaling virtuele praktijktests arbeidsmarktdiscriminatie. Zoetermeer: Panteia; Thijssen, L. (2020). Racial and ethnic discrimination in western labor markets. Dissertatie. Universiteit Utrecht: ICS.

42. Panteia (2016). Onderzoek naar de aard en omvang van discriminatie in de uitzendbranche. Zoetermeer: Panteia

43. Loeters, E., Backer, A en Andriessen, I. (2014). Uitzendbureaus gekleurde doorgeefluiken? Een onderzoek naar het honoreren van discriminerende verzoeken door intercedenten van uitzendbureaus in Nederland. Tijdschrift voor Arbeidsvraagstukken, 30(4); Store support (2019). Onderzoeksrapport Inspectie SZW – Mystery calling onderzoek.

44. Thijssen, L. (2020). Racial and ethnic discrimination in western labor markets. Dissertatie. Universiteit Utrecht: ICS.

45. Ibid.

46. Andriessen, I., E. Nievers, J. Dagevos en L. Faulk (2010). Liever Mark dan Mohammed? Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

47. Elibol, R., Tielbeke, J. (2018, 28 maart). ‘Rachid is ook gewoon een nette jongen’. De Groene Amsterdammer.

48. In het onderzoek werden in de belscripts gevraagd om niet te verhuren aan ‘buitenlanders’ danwel aan ‘allochtonen’.

49. Gielkens, D. & Wegkamp, F. Onderzoeksrapport: Discriminatie op de Utrechtse woningmarkt.; E. Cozijnsen (2020). Discriminatie op de Amsterdamse woningmarkt. Rigo Research en Advies.

50. Flage, A. (2018). Ethnic and gender discrimination in the rental housing market: Evidence from a meta-analysis of correspondence tests, 2006–2017. Journal of Housing Economics, 41, pp. 251-273.

51. Andriessen, I. B. van der Ent, M. van der Linden en G. Dekker (2015). Op afkomst afgewezen. Den Haag: Sociaal en Cultureel Planbureau.

52. Ministerie van BZK. (2020, 15 juni). Kamerbrief over kabinetsaanpak van discriminatie. Rijksoverheid.

53. Zie bijvoorbeeld het initiatief van Hanna, Heilbron en Soeterik om voor basisschooldocenten een cursus over anti-racisme te verzorgen. Soudagar, R. (2020, 7 augustus). Zij geven docenten een spoedcursus “racisme”. OneWorld.

ÇEVİRİ: AHMET KORKMAZ
Hollanda Irkçılık