Hrant Dink davasında iddialar ve gerçekler
Türkiye’de bu tür işlenen cinayetlerde ilk kez tetikçinin ötesine geçilerek merkezin önemli isimleri yargılandı ve ceza aldı. Buna rağmen dava hakkında kuşku yaratılması, uluslararası merkezlerin ekmeğine yağ sürüyor…
Hrant Dink’in ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu, dava sonrası yaptığı açıklamada davanın sonucundan memnun olmadıklarını açıkladı. Eski iddialarını tekrarladı. Davanın geldiği yerdeki gerçekleri görmedi. Oysa davada yargılanan ve ceza alan kişiler Dink’in ölümüyle ilgili olayın asıl failleri ve her birinin birbiriyle olan bağları ve ilişkileri kanıtlarla ortaya konuldu. Bu gerçekler daha ilk günden Aydınlıkçılar tarafından da gündeme getirildi. Bugün gelinen yer de o doğrultuda. Buna rağmen dava hakkında kuşku yaratılması, eski bildik iddialarla FETÖ’cü Gladyo merkezinin görülmemesi, Dink’in gerçek dostlarını üzdüğü gibi bu konuyu istismar eden uluslararası merkezlerin de ekmeğine yağ sürüyor. Oysa davada gelinen yer tarihi nitelikte. Türkiye’de bu tür işlenen cinayetlerde ilk kez tetikçinin ötesine geçilerek merkezin önemli isimleri yargılandı ve ceza aldı. Örgütün lideri Fetullah Gülen bile bu davada yargılananlar arasındaydı.
İddia-1: Dink davası bir ırkçılık davasıdır. Dink ırkçı duygularla öldürüldü. Bunu kışkırtanlar yargılanmadı.
Dink davası ırkçılık davası değildir. Dink’in bazı yazıları ve yorumları nedeniyle tepkiler oldu. Ancak bunun akabinde bu cinayet işlenmedi. İşleyenler de bu duygularla işlemedi. Bunu kanıtlayacak bir bilgi mahkemeye sunulamadı.
Bu cinayet tamamen ABD’nin Türk devleti içine yerleştirdiği FETÖ’cü Gladyo tarafından işlenmiş ve Türk Devleti'ni suçlamak ve Türkiye’deki yurtsever, Amerikan karşıtı ve ulusalcı da denilen yükselişin önüne geçmek için tertip amacıyla işlendi. Bu dava daha sonra FETÖ’cülerin organize ettiği Ergenekon tertibi davalarına konularak sözde bu suç teşkilatının “cinayeti” olarak sunuldu. Bu cinayetin Ergenekon sanıklarıyla bir bağı bulunamadı. Kanıtlanmış en küçük delil davaya sunulamadı.
Hrant Dink ırkçı duygularla öldürülseydi, Türkiye’de Ermeni vatandaşlarımıza yönelik düşmanca eğilim olsaydı, Dink’ten başka Ermeni vatandaşlarımız da çeşitli tarihlerde öldürülürdü. Hatta Karabağ Savaşı’ndan sonra Ermeni vatandaşlarımıza yönelik saldırılar olurdu. Bu süreçte bir tek Ermeni vatandaşımıza saldırıda bulunulmadı.
İddia-2: Hrant Dink'i öldüren mekanizma tam anlamıyla açıklığa kavuşturulmadı. Cinayet üzerindeki sis perdesi hâlâ dağıtılmamıştır. İlerideki aşamalarda karanlıkta kalan bölümlerin açıklığa kavuşturulması talebimizi dile getiriyoruz.
Bu mekanizma tam anlamıyla ortaya çıkarıldı. Bu ABD Gladyosu’dur. 15 Temmuz gecesi alt edilen darbeci grubun bağlı olduğu FETÖ ve ABD’dir. Bu darbenin arkasında ABD olduğu kanıtlandı. Bu örgütün merkezi Pensilvanya’dadır. ABD’nin bunca olaya ve dosyaya rağmen örgüt lideri Fetullah Gülen’i iade etmemesi çok şeyi ortaya koymaktadır. Kaldı ki Dink Davası’nda sanıklardan birisi de Gülen’dir. Dink ailesi ve avukatları mekanizmayı Ergenekon sürecinde ileri sürülen ve bir türlü kanıtlanamayan sözde “derin devlet” olarak o kastediliyorsa, onların davaları görüldü ve yargılananlar aklandı. Ergenekon ve Balyoz türü FETÖ tertipleri kökten bozuldu.
Olayın en önemli yanı, Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in, cinayete karışan Erhan Tuncel'i 1.5 yıl görev yaptığı Trabzon Emniyet Müdürülüğü sırasında 'haber elemanı' olarak kullanmasıydı. Yasin Hayal olaydan sonraki ikinci ifadesinde, Erhan Tuncel’in, Dink cinayeti için kendisini azmettirdiğini belirtti. Tetiği çeken Ogün Samast da bu ikilinin arkadaşı. Aralarındaki bağ kanıtlandı. Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer’in FETÖ bağlantısı da kanıtlandı. Samast ve Hayal yargılama sonrası hapis cezaları aldılar.
Akyürek'in görev yaptığı 2004-2006 tarihleri arasında Trabzon'da şu önemli olaylar oldu: McDonalds'a bomba atılması, TAYAD'lılara linç girişimi, Rahip Santoro'nun öldürülmesi, Trabzonsporlu Fatih Tekke ve Gökdeniz Karadeniz'in saldırıya uğraması. 24 Ekim 2004 günü McDonalds'ın önüne bombayı koyan ve gözcülük yaptığını söyleyen kişi ise Erhan Tuncel! Aynı olaydan dolayı 10 ay ceza alan da Dink cinayetinde ismi geçen Yasin Hayal. Bu olayların olduğu yerin Emniyet Müdürü Akyürek ise 8 Mayıs 2006 günü yükseltilerek Emniyet İstihbarat'ının başına getirildi.
Akyürek'in siciline dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır tarafından "Emniyet'teki hizipleşme içinde irticai akımlara (Fethullah) yakındır. Dikkat edilmelidir" şeklinde not düşüldü. Akyürek’in Ergenekon tertibindeki rolü de kanıtlandı.
İddia-3: Dink, öldürülmeden önce 2004 yılında MİT görevlileri tarafından İstanbul Valiliği binasına çağrılarak uyarıldı. O günlerde Dink, Sabiha Gökçen’in Ermeni asıllı olduğunu belgeleriyle ortaya koydu.
İddia edilen bu görüşme 2004 yılında yapıldı. Dink ise 2007 yılında öldürüldü. Aradaki bağ kanıtlanamadı. Bu konuda somut bilgi ve belge varsa ailenin bugüne kadar mahkemeye vermesi gerekirdi. Bu iddia soyutun ötesine geçmedi.
İddia-4: Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Yetvart Danzikyan, eksik bir karar verildiğini, Dink hakkında bir cinayet ihbarı olduğu hale korumayanlar ile cinayeti işleyecek örgütün üzerine operasyon yapmayanların büyük ölçüde cezasız kaldığını dile getirdi.
İhbarın olduğu, korumayanların da FETÖ bağlantılı olduğu, FETÖ’nün devreye girerek bunları sümenaltı ettirdiği yazıldı ve mahkemede de kanıtlandı. Bütün bunların Gladyo tarafından organize edildiği başka davalarda da görüldü. Bu örgüt TSK, Emniyet ve Yargı ile bürokrasinin her kurumuna sızdığı için bu tür davalarda cinayet merkezini korudu ve kolladı. Gereken karartmaları yaptı. Bu teşkilat 15 Temmuz’dan sonra dağıtıldı. Bu gerçekler neden dile getirilmiyor ve hâlâ “karanlık merkez” aranıyor, devlet suçlanıyor? Dink cinayeti günlerinde ve sonrası İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ı görevden almak, onu yıpratmak ve Emniyet'i tamamen ele geçirmek için verilen mücadele basına yansımıştı. Buralarda verilen mücadele bu tür cinayetlerin üzerine örtmek amaçlıydı.
İddia-5: Dava, günün siyasi şartlarına göre neticelendi (FETÖ’cülerin üzerine atıldı).
Bu tam aksine o günün şartlarına göre Ergenekon tertibine sokulmaya çalışıldı ve bu süreçte bir neticeye varılamadı. Gladyo merkezi çökertildikten sonra bu dava daha özgür ortamda yapıldı ve neticelendi. Yoksa bu dava neticelenmezdi. Karanlık merkezin üzeri örtülür ve tetikçilere küçük cezalar verilerek bir anlamda kurtarılırdı.
BİZİM SORULARIMIZ
Olay günü Hrant Dink’e kim telefon ederek gazetenin hazırlandığı o telaşlı saatlerde onu aşağıya çağırdı? Bu ancak yakın bir dostu olması gerekir ki aşağıya indi, bankaya gitti ve para çekti? Bu kim? Bu çok önemli… Aile bu konuda bir çaba harcadı mı? Mahkemeye bu konuda bilgi ve belge sundu mu? Dink’in son telefon görüşmeleri incelendi mi? Bu görüşmelerde bir bağ kuruldu mu?
Neticelenen davada ceza alanlar hakkında neden yorum yapılmıyor? Türk yargısına teşekkür edilmiyor? FETÖ’cülerin yıllardır sürüncemeye bıraktığı ve işin içinden çıkılmaz hale getirmeye çalıştığı dava son yıllarda hızlandı ve netice alındı. Yargılanan ve ceza alanların bu davayla hiç mi ilgisi ve bağı yok?
Neden FETÖ’ye ilişkin bir sözünüz yok. Tetikçiler ve ceza alan üst düzey emniyetçilerle ilgili bağları hakkında bir değerlendirme yapmıyorsunuz? Ceza alanların aralarındaki ilişkiler bu kadar mı âlakasız?
Neden hâlâ dış merkezlere mesaj verme amaçlı muğlak, sis perdeli açıklamalar yapıyorsunuz? Devleti zan altında bırakmaya çalışıyorsunuz? Neden gerçekleri görmüyorsunuz? Bununla Dink’in kemiklerini sızlatmış olmuyor musunuz?