İbrahim Usta’nın dükkanı ayakta
Esnaf deprem bölgesinde ekonomiyi canlı tutmaya çalışıyor. Hem üretiyor hem de onarım yapıyor. İnternet satışları işlerini bir miktar etkilese de, ürünler tamir için bir şekilde ellerinden geçiyor. Ayakkabıcılar çarşısının İbrahim ustası, 1 yıl boyunca yaşadıklarını Aydınlık’a anlattı...
Burası İskenderun’daki Ayakkabıcılar Çarşısı’nda bir ayakkabı dükkanı ve atölyesi. Bir bölümünde tamir yapılıyor, ama sadece erkek ayakkabıları onarılıyor. Yukarda üretim var, kadın ayakkabıları üretiliyor. Vitrinde okul çantalarından lastik ayakkabıya, çocuk botlarından gece ve günlük kadın ayakkabılarına pek çok çeşit sergileniyor. Depremden nasıl etkilenmiş? Hala ticaret dönüyor mu? Alışveriş nasıl gidiyor? Selam verip kolaylıklar dileyerek içeri giriyoruz... Tüm Antakyalılar gibi konuksever, sıcakkanlı insanlardan biri olan dükkan sahibi karşılıyor bizi…
ESKİDEN TORNA TESFİYECİ
İbrahim Göyçe, ayakkabıcı… Dört çocuk, 8 torun sahibi. Aslen Yayladağlı. Köyde bir dikili ağacı yok. “Babam zanaatkar yetiştirdi bizi…” diyor. Küçük oğlu işine devam ediyor. Aslen torna tesfiyeciymiş. “28 yaşında tornacılığı bıraktım, ayakkabıcılığa döndüm” diyor. Neden? Arkasından bir özelleştirme hikayesi çıkıyor:
“Devletin Çimento fabrikasındaydım, yarısı satılıyordu. Maaş yetmedi. İki bebek vardı. Ailemde 5 kişiden 4’ü ayakkabıcıydı. Kardeşimle birleştik, bu makineyi ‘81’de aldık.” İlkokul diploması bile yok İbrahim Usta’nın ama çocukları liseyi okumuş. Yine de ayakkabı ustalığını öğretmiş, “Bu mesleği alın, bir yere koyun” demiş. İthalat nasıl etkiledi, diye merak ettik. “Bizim rakip, internet” diyor. İnternetten getirtiyorlarmış. Onlara ne iş kalıyor? İbrahim usta, “Oradan gelen ayakkabıların bir parçası illa kırılıyor, dökülüyor. Bize getiriyorlar, tamir edip tekrar kazandırıyoruz. Ama biz sadece erkek ayakkabısı tamir ederiz. Taban değiştiriyoruz, yama yapıyoruz.” diyor.
ÇARK BÖYLE DÖNÜYOR
Depremi sağ salim atlatmışlar. İskenderun’da zarar Antakya, Kırıkhan, Defne’ye göre nispeten daha az. Ayakkabıcılar Çarşısı’nı depremde su basmış. “Deniz taştı, buraya geldi” diye anlatıyor İbrahim Usta. Logarlar dolmuş, pis sular dükkanı basmış. Yazlık ayakkabıların olduğu alt kattaki depoda deriler, tabanlar gitmiş. Zarar ödendi mi? diye soruyoruz.
“Su bastığında her esnafa 70 bin TL ödeme yapıldı. Az da olsa üstümüze su döktü devlet. Dükkan olduğu gibi kaldı çok şükür.” Evler? Ufak tefek çatlaklar vardı, tamir ettik. Bağ bahçe? “Her şeyi burası.” diye yanıtlıyor İbrahim Usta… Yukarda da kadın ayakkabısı üretiliyor. Kırıkhan, Antakya’da satışa gidiyor. Çevre ilçelerden müşterisi var. İki usta tezgahın başında çalışıyor. Deri kesiliyor, sayalar çıkartılıyor. Deprem üzerinden henüz bir yıl geçmiş ama spor ayakkabıları, kadın gece ayakkabıları üretiliyor, müşterisi var. Gaziantep’ten alıp, İskenderun’da satış yapıyorlar. Ya da tersi... İbrahim usta, “Benden alır oraya, ordan alır, buraya verir. Benden aldığı ayakkabıları İstanbul’a, İzmir’e satar, bazen tekrar bana getirirler” diye anlatıyor mal ve para dolaşımını. Ekonominin çarkı bir şekilde dönüyor” ifadelerini kullanıyor. Devlet yanınızda mıydı? Ne kadar destek gördünüz dedik. Durumu özetledi: “Bizde nankör çok. Devleti karalamak için fırsatçılar. Birine 10 lira verince, diğeri ben de isterim, diyor. İç düşman var, dış düşman var. Karşı düşman, yan düşman var. Çok sıkıştırıyorlar çook…”