İki ithal kalemi sıfırlayıp net ihracatçı olabiliriz
Türkiye otomotivdeki elektrifikasyon sürecini doğru yönetmesi durumunda hem enerji hem otomobildeki dış açığı tersine çevirebilir. E-Mobilite Derneği Başkanı Ataman, TOGG ile otoda, EPDK düzenlemeleri ile de enerji tarafında önemli adımlar atıldığına dikkat çekti
Elektrikli araçlar yavaş yavaş pazardaki ağırlığını artırmaya başladı. Bu sektörde Amerikan Tesla markası popüler olsa da esasen Çin dünyanın en yaygın elektrikli araç parkına sahip. Çin olmasa Tesla dahi üretim yapamaz. Esasen elektrikli araçlar günümüzde yaygın olarak kullanılan ve fosil yakıtlarla çalışan geleneksel ulaşım araçlarının yerini alırken yeni bir çağı da açacak. Çünkü elektrikli araçlar, kullandıkları enerjinin hangi kaynaklardan tedarik edileceği ve barındıracakları teknolojiler sayesinde mobilite kavramını baştan sonra değiştirecek. Ülkemiz de Togg ile elektrikli araç çağında söz sahibi olmak isteğini ortaya koydu.
İŞİN BOYUTU İSTASYONU AŞTI
Elektrikli araçlar özelinde yakıt temininin nasıl sağlanacağı merak konusu. Bu araçların yaygınlaşması ile ilave elektrik talebi doğabileceği ve şebekelerin bunu kaldıramayacağı gibi senaryolar söz konusu. Peki bu endişeler ne kadar haklı? E-Mobilite Derneği Başkanı ve FullCharger CEO'su Osman Ataman, gelişmeleri ve aklımıza takılan soruları yanıtladı. Derneği kuralı 12 yıl olduğunu belirten Atman, “Elektrikli araçlar bilgilendirme derneği diye kuruldu. Kimsenin bir bilgisi ve ilgisi yoktu o zaman. Önce kamuoyu ve kamuyu böyle bir konunun gelmekte olduğun ve ne yapılması gerektiği konusunda bilgilendirmek ve yönlendirmek için kurduk.” dedi. Halihazırda otomotiv sektöründe var olan derneklerden ve kurumlardan rol almak gibi bir amaçları olmadığı için bilgilendirme üzerine bir oluşumda bulunduklarını belirten Ataman, “Geçen yıl e-mobilite diye değiştirdik. Çünkü konu sadece elektrikli araçlarla sınırlı değil. Onun ötesine geçti. Scooterlar, her türlü küçük iş araçları, paylaşımlı araçlar... çok geniş bir alan olduğundan iş sadece şarj istasyonu işletmeciliğinin boyutunu aşıyor. Bunların hepsini bütün bir sektör olarak görmek lazım.” bilgilerini verdi.
HER YAPI ÜRETİCİ OLACAK
Şarj istasyonlarının yaygınlaşmasının sadece elektrikli araç ve bunların şarj edilmesinden ibaret olmadığını, enerji tedarikindeki dönüşümü ifade ettiğini kaydeden Osman Ataman, şunları söyledi: “Bu sürecin sonu Türkiye'nin enerjide dışa bağımlılığının sıfırlanması demek. Enerjide dönüşüm ve sonucunda enerjide bağımsızlık. Bugün güneş yarın rüzgâr... Binaların olduğu yerde kendi enerjisini üretebilmek imkânı ve ihtimali var. Yenilenebilir enerji bugün baktığınızda yetmiyor gibi görünebilir ama teknoloji ilerliyor, yarın yetecek. Şebekeye ihtiyaç duyulmadan binalara kurulacak sistemler, tüketimi karşılayabilecek. Binaların olduğu her yerde bu şarj istasyonları bulunacak. Aklınıza gelen her yapı ve kişi üretici olacak. Önümüzdeki dönemde herkes kendine yeterliliği zorlayacak. İster bir köy evi, ister bir fabrika olsun.”
Türkiye enerji dönüşümüne ne kadar yatırım yaparsa enerji ithalatı ile ilgili ihtiyacının o kadar azalacağını vurgulayan Osman Ataman, “Enerji ticaretinden de para kazanacağız. Bugün 100 milyar dolarlık enerji ithalatının sıfır olduğunu düşünelim! Her birimizin kabaca ayda 100 doları cebinde kalacak.” diye konuştu.
ON BİN ŞARJ İSTASYONU GELİYOR
Siteler ve ofislerdeki aidatların önemli bir kısmının ortak enerji giderlerinden kaynaklandığına dikkat çeken Ataman, “Ev taksiti kadar aidat ödeniyor. Bunun yarısı enerjiden. Önümüzdeki dönemde 'Bu bina kendi enerjisini üretiyor mu? Ben enerji için ilave para ödeyecek miyim?' diye sorulacak. On yıl içinde yapılar dönüşecek. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) Enerji Dönüşüm Dairesi'ni kurdu. Dünyada bir ilk bu. Enerji dönüşümü konusunda Türkiye'nin bir vizyonu var.” dedi.
Şarj istasyonları konusundaki gelişmelere dikkatimizi çeken Osman Ataman, şunları anlattı: “Hiçbir ülkede şarj ağı işletmesi lisansa tabi değil. Ne ABD'de ne de AB'de. Dünyada bir kanun da yok. Ama geçen aralık ayında ülkemiz özel kanun çıkardı. Bu da dünyada bir ilktir. Nisanda da EPDK bir yönetmelik yayınladı. Bu da dünyada bir ilk. Mayıs ayından itibaren şarj ağı adıyla 32 adet lisans verildi. Dünyanın ilk lisansları oldu. Şu aşamada başvuranlara veriyorlar. Bu bir an önce ülkenin her yerinde belli sayıda istasyonun açılması için yapılıyor. En az 50 istasyon kurma şartı var. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı hibe programı uyguladı. Bu sayede 1572 istasyon kuruldu. Togg'un kurdukları da var. Önümüzdeki sene on bin şarj istasyonu olduğunu göreceksiniz. Bunlardan dört bini hızlı şarj istasyonu olacak. 25 bin elektrikli araç varken 10 bin şarj istasyonu olacak. Şarj yok deme gerekçesi ortadan kalkacak. Ülke baştan sona elektrikli şarj istasyonlarına sahip olacak.”
YENİLENEBİLİR ENERJİ KOOPERATİFLERİ LAZIM
EPDK'nın yaptığı bir başka doğru düzenlemeye de değinen E-Mobilite Derneği Başkanı Osman Ataman, “Dünyada paylaşım ekonomisi diye bir kavram var. Yapılan düzenleme ile lisanslı şarj istasyonu şirketlerinin Kırşehir'deki çay bahçesi işletmecisine sertifika verebilmesinin önü açıldı. Köy kahvehanesi, çatısına kurduğu sistemle şarj istasyonu işlevi görebilecek ve orası lisanslı ağın bir parçası olabilecek. Kamunun EPDK eliyle paylaşım ekonomisine geçmesi doğru bir şey.” diye konuştu. Enerjideki yenilenebilir dönüşümün tarımsal üretime de katkısı olacağını kaydeden Ataman, “Hem tarımsal sulama hem de elektrikli traktör açısından her köy kendi enerjisini kullanacak. Yenilenebilir enerji kooperatifleri lazım. Her köy kooperatif şeklinde organize olmalı.” önerisini dile getirdi.
MALİYE'NİN UYGULAMASI ÜLKEYE ZARAR YAZDIRACAK
E-Mobilite Derneği Başkanı Osman Ataman, Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın elektrikli şarj istasyonlarına yazar kasa takma hazırlığı içinde olduğuna dikkat çekerek bunu sakıncalı bulduklarını söyledi. “Maliye ‘her istasyon işlemden sonra fiş kessin’ diye yazarkasa entegre etmeye çalışıyor. Bu dünyadaki eğilimlere de işin ruhuna da aykırı bir şey.” diyen Ataman, “Zaten gelip mobil uygulamadan ödemesini yapıp şarj edecek. Sistem böyle, kayıtlı yürüyor. Yazar kasa eklemek milli zarar demek. Bin dolarlık ekipmanın 700 doları dışarıdan. Bunu yapmak milyonlarca dolarlık bir ithalat ve zarar demek. Teknoloji anlamında da uygun değil, yeşil ekonomi açısından da uygun değil. 2040'ta 500 bin istasyonu göreceğiz. 100 dolardan 500 milyon dolar zarar demek.” ifadelerini kullandı. Bunu öğrenince insanın aklına şu soru geliyor: “Birileri devlete yazar kasa ve fiş mi satmak istiyor?”
TOGG VE BENZERİ MARKALARIMIZ OLACAK
Togg'un otomotivdeki elektrifikasyon sürecine katkısına değinen E-Mobilite Derneği Başkanı Osman Ataman, şunları aktardı: “Togg'un çıkışı sırasında vergi düzenlemesi gözden geçirilecek. Yollarda 60-70 bin elektrikli araç olacak. 2035'te sizinle burada oturduğumuzda, yollarda olacak araçların en az yarısını, şu an bilmiyoruz. Eskiden bildiğimiz markalardan elektrikli araç üretenler var. Şu an bilmediğimiz markalar var. Marketlerin kargo taşıma araçlarını üretenler var. 25-30 ayrı üreticinin kendi aracını üretmeye çalıştığını göreceğiz. Elektrikli araçlarda birkaç bölgesel birkaç da çok ülkeli üreticiler görebiliriz. Togg ve benzer birkaç markamız olduğunda on yıl sonraki dünyada otomotivde net ihracatçı hale gelebiliriz. Türkiye olarak iki ithalat kalemimiz olan otomotiv ve enerjide bunu sıfırlayıp artıya çevirme şansımız var. Bu süreç içinde giden doğal bir yapısal reform. Yapılan düzenlemeler ve atılan adımlar da Türkiye'yi baştan başa kapsamış güçlü bir şarj ağına ulaştıracak. Dünyada hiçbir ülkenin mevcut şebekesi bunu, süreci besleyecek enerjiyi karşılayamaz. 26 milyon aracın hepsi birden dönüşmeyecek, zamana yayılacak ve belli bir uyum içinde enerji ağı ile birlikte gelişecek. Şu an daha orada değiliz.”